18 Ocak 2018 Perşembe

KURAN Kur’an-ı Kerîm MUSHAF القرآن القرآن الكريم

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Kur’an (Arapça: القرآن) veya Kur’an-ı Kerîm (Arapça: القرآن الكريم), İslâm inancında âyetleri Allah tarafından değişik vahiyler şeklinde veya Cebrail isimli melek aracılığıyla hz.Muhammed'e indirilen kutsal kitaptır.[1][2] Kur’an müslümanlar arasında ayrıca Furkân-ı Hâkim, Kelâmullah, Kitâbullah gibi isimlerle de anılır. Yazılı kitaba ise Mus'haf denilmektedir. Kur’an sözcüğü Arapça okudu anlamındaki qarâ'â (قرأ) sözcüğünün üç harfli mastarıdır. "Kur’an" “okunan şey “veya “ okumak", Kerîm ise "soylu, asil" ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelir.[9] Ayrıca "Kur’an" kelimesi Kur’an'da "okunan, okuyuş, okuma" "ekli, katlı, derli" anlamında da kullanılmıştır. Kelime, Kur’an'ın 58 ayetinde geçer. "Biz onu, akıl etmeniz için Arapça okunuşla indirdik." (Yusuf Suresi: 2) "Kur’an okuyacağında kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığın." (Nahl Suresi: 98) "Kur’an okunduğunda/okununca onu işitin de durup düşünün ki merhamet olunasınız." (A'râf Suresi: 204) "Kur’an'dan indirir olduklarımız, inananlara şifâ ve rahmettir." (İsrâ Suresi: 82) "Kur’an" için Kur'anda başka isimlerin de kullanıldığı görülmektedir;"el-Kitâb"(Bakara: 1,2), "el-Furkân" (Furkân Suresi: 1), "ez-Zikr" (Hicr Suresi: 9), "en-Nûr" (Nisâ Suresi: 174), "er-Rûh" (Şûrâ Suresi: 52) bunlardan bazılarıdır. Rivayetlere göre Kur'an hz.Muhammed'e 610 yılının Ramazan ayının Kadir Gecesi'nde Mekke'deki Nur Dağı Hira Mağarası'nda vahiyle indirilmeye başlanır ve vahiy 13 yıl Mekke, 10 yıl Medine dönemi olarak 23 yıl sürer. İnanışa göre Muhammed'in okuma-yazma bilmemesi sebebiyle Kur'an Mekke döneminin son yıllarında veya Medine döneminde Vahiy katipleri tarafından yazılmaya başlanmıştır.[10][11] Başlangıçta değişik kişilerin yanında hurma dalları, papirus, deri, kemik tahta gibi materyaller üzerine yazılmış parçalar halinde bulunan Kur'an nüshaları İlk halife Ebubekir (632-634) zamanında bir araya getirilmiş, Osman bin Affan döneminde bu Kurandan istinsah edilerek çoğaltılmış ve değişik merkezlere gönderilmiştir. Bu dönemde kişilerin kendileri için edinmiş oldukları nüshalar Kur'anda tekliği sağlamak amacıyla toplanarak yaktırılmak suretiyle imha edilmişlerdir. Ebubekir'in mushafı ise Emevi halifesi Mervanın emriyle yakılmıştır.[12] Uzatma, nokta, hareke gibi işaretlerin yer almadığı bu yazıma daha sonraları ilâve edilen işaretlemelerle okuyuş şekli (tecvid) yazılı olarak belirlenmiş ve bu şekilde nesilden nesile aktarılmıştır.[13] Yazım dönemi Arap dili ve alfabesi En erken Kur’an yazılması, Arapça'nın ve Arap alfabesinin ilk gelişim dönemlerine rastlar. Bu dönem Arap alfabesinde harf sayısı bugün kullanılan 28 harfe karşılık 22 harfi karşılayan 15 farklı noktalama işaretsiz yazım (harf)'ten oluşmaktaydı.[14] Kur’an'ın ilk yazılışındaki alfabeden kaynaklanan farklı okuma ve anlamalar nedeniyle zaman içerisinde hangi ayetin ne şekilde okunması gerektiği konusuyla ilgili olarak kıraat mezhepleri ortaya çıkmıştır.[15] Haccac zamanında birbirine benzer harfleri ayırt edebilmek için imla işaretleri ve sesli harfler oluşturuldu. [16] Kur’an'a eklenen yeni işaret ve harekeler renkli olarak yazılmaya başlandı ve asıl metinin bir parçası kabul edilmedi.[17] Başlangıçta Kureyş lehçesi ile okunan Kur’an'ın sonradan 7 Arap lehçesiyle okunmasına müsaade edilmiştir.[18] Peygamber dönemi Ayrıca bakınız: Vahiy 12. yüzyıldan kalma bir Endülüs Kur’an'ı. Mekke dönemi; Kur’an yazımında 13 yıl kadar süren ve hacimsel olarak Kur'an'ın 2/3 kısmını oluşturan Mekke dönemi "sözlü kültür dönemi" olarak değerlendirilir. Bu dönemde ayet ve surelerin hemen yazıya geçirilmesi gibi bir uygulamanın bulunmadığı, sözlü olarak ezberlendiği, bu dönemde Kur’an'ın şiirselliğinin ezberlenerek korunmasına yardım ettiği, daha sonraki hicrete yakın birkaç yıl ile Medine dönemi olarak ifade edilen yazım döneminde bu hafıza bilgilerine dayanılarak ayetlerin kayda geçirildiği ifade edilmektedir.[10][11] Mekke dönemi Kur'anının uslup ve konuları Medine dönemine göre belirgin farklılıklar arzeder. Bu dönemde Kur’an Âdem'den itibaren devam eden vahiy zincirinin devamı devamı olarak sunulur: "O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de bir şeriat kıldı". (Şura : 13) Konular; Mekke dönemine ait ayetlerde tevhid başta olmak üzere İslâm'ın inanç esasları, ölüm, hayat, kıyamet, âhiret, cennet, cehennem, ve kavimlerin helâkı gibi konular ele alınır.[19][20][21] Mekke’de vahyedilenler "Mekkî", Medine'de vahyedilenler ise "Medenî" olarak adlandırılmıştır. Medine döneminde yazılan surelere Medeni sureler denir. Bunlar Bakara, Ali İmran, Enfal, Ahzab, Maide, Mümtahine, Nisa, Zilzal, Hadid, Muhammed, Rad, Rahman, Dehr, Talak, Beyyine, Haşr, Nasr, Nur, Hac, Münafikun, Mücadele, Hucurat, Tahrim, Cuma, Tegabun, Saf, Feth ve Berae' sureleridir.[kaynak belirtilmeli]Medine'de yazılan âyet ve sûrelerde daha çok aile ve devletin tanzimi, insanların birbiriyle veya devletle olan ilişkilerini düzenleyen şer'i hukukun kuralları, anlaşmalar, barış ve savaş durumları söz konusu edilir. Ayrıca bu dönemde yazılan Berae suresi gibi bazı ayet ve surelerin dil ve hitap açısından tehdit edici olduğu gözden kaçmaz. M.S. 622 tarihinden itibaren bu hükümleri uygulamak için yeterli güce sahip bir İslâm Devleti Muhammed yönetiminde, Medine'de oluşmuştu. İnanışa göre yükümlülükler Allâh tarafından hafiften ağıra doğru yavaş yavaş 23 yıla yayılarak gönderilmiş, Muhammed ibn ʿAbd Allâh ve arkadaşları bunları uygulamaya geçirmiştir. İslam inanışında bu devrin özelliği; iyi ve yararlı olanın alınması, kötü ve zararlı olanın cihat yoluyla ortadan kaldırılmasıdır.[22] Kur’an ayetlerinin yaşanan olaylar ve sorunlarla ilgili olarak, ihtiyaç üzerine geldiğine ve bu yüzden toplumda gerekli etkiyi gösterdiğine inanılır. İslâmi literatürde "esbab-ı nüzul" denilen bu durum Kur’anın anlaşılmasında ve yorumlanmasında önemli kabul edilir. Derlenmesi ve çoğaltılması Taşkent mushafı, Özbekistan. 'Vahiy Peygamberin vefatı ile tamamlandığından Kur'an kendisi hayatta iken toplanmamış, ezberlenerek muhafaza edilmiştir. Ayetler ilk zamanlar vahiy kâtipleri tarafından papirüs, deri ve kemik üzerine yazılarak saklanırdı.[23] İmam mushaf ve sahabelerin mushafları ; Mus'haf, "sayfalar haline getirilmiş" ya da "iki kapak arasındaki sayfalar" anlamına gelir.[24]hz.Muhammed'in ölümünü takip eden Yemâme savaşlarında 70 kadar hâfızın ölmesi üzerine Ashabdan Ömer bin Hattab’ın hafızların toplanması için halife hz.Ebu Bekir’e başvurarak konunun görüşülmesini istediği, bunun üzerine hz.Ebû Bekir’in, Zeyd bin Sâbit başkanlığında aralarında Abdullah bin Zübeyr, Sa'd bin Ebi Vakkas, ve Abdurrahman bin Haris bin Hişâm'ın da bulunduğu bir komisyon kurarak Kur’an sahifelerinin bir araya getirildiği ifade edilmektedir. Zeyd bin Sâbit, elinde yazılı "Kur’an metni" olan herkesin bu metinleri getirmesini, ayrıca metinleri bizzat Muhammed'den duyduklarına dair iki güvenilir şahit gösterilmesini istedi. Osman bin Affan toplanan bu kurula "Zeyd ile imlada anlaşamazsanız, Kureyş'e göre yazın" emrini verdi. Komisyonun ortaya çıkardığı ve resmi nitelik kazandırdığı bu nüshaya "İmam Mus'haf" adı verilmiş ve Muhammed'in hanımlarından Ömer'in kızı Hafsa'ya emanet edilmiştir. Ayrıca bazı sahabelerin bu mus'haftan farklı özel mus'hafları olduğu bilinir. İmam mushaftan bazı farklılıklar gösteren bu mus'haflar Osman bin Affan'n halifeliği sırasında O'nun emriyle yakılmışlardır. Sana'a Kur'an parşömeni hz."Ömer bin Hattab" zamanında yeni fethedilen yerlerdeki Arap olmayan kavim ve kabilelerin Müslüman oluşu Kur'an okunmasında yeni problemlerin ortaya çıkmasına ve okuyuş ayrılıklarının derinleşmesine neden olmuştur. M.648'de Ermenistan ve Azerbaycan fethinde görev alan Şamlı ve Iraklı askerlerin yan yana gelmesi farklı okuyuşların su yüzüne çıkmasını ve tartışmaların büyümesini beraberinde getirmiştir. Halife hz.Osman,hz. Muhammed'in diğer ashabı ile de istişare ederek, İslâm dünyasında yalnızca hz.Ebû Bekr'in emriyle derlenmiş olan Kur’an mus'haflarının kullanılmasını emretti. Osman tarafından toplanan bir heyet, sureleri dizmiş, sahabenin ellerinde bulunan farklı Kur’an nüshalarını, ayrıca karışmaması için ilave edilmiş olan tefsir notlarını imha etmiştir. Çoğaltılan nüshalar farklı şehirlere gönderilmiştir.[25][26] Osman zamanında çoğaltılan mus'hafların yedi nüsha olduğu söylenir. Kur’anın bugünkü dizilişi Halife Osman zamanında gerçekleştirilen diziliştir. Tarihsel olarak en eski Kur'anlar Yemen elyazması; Radyokarbon çalışmaları ve % 99 doğruluk payı ile hz.Muhammed'in ölümünden 40 yıl sonrasına sonrasına tarihlenen bilinen en eski Kur'an metnidir. [1] Taşkent mushafı; Diğer bir Kur’an mus'hafı (M.S. 9 yy)[27]Özbekistan'ın Taşkent şehrindeki bir müzede sergilenen Osman Mus'hafıdır. Komünizm döneminde Semerkant'tan zorla alınarak St. Petersburg'da sergilenmiş, sergilenmesi için Başkortostan'a gönderilmiş, 1924 yılında geri verilmiştir. Bazı sayfaları 2000 ve 2003 yılında Christie's Londra ve Sam Fogg koleksiyonunda satılmıştır.[28] Topkapı elyazması; Beş kopya halinde çoğaltılıp çeşitli İslam şehirlerine gönderilen orijinallerden biri de Topkapı Müzesi'nde sergilenmektedir.[29] Chester Beatty Kütüphanesi'nde segilenen 13-14üncü yüzyıllara ait olan Mağribî hat tarzında Kur’an örneği, Dublin, İrlanda. İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi'nde bulunan en eski mus'haflar :[kaynak belirtilmeli] No: 457. Osman'ın imzasını ve Hicri 30 senesini taşıyan mus'haf. No: 557. Ali'nin imzasını taşıyan mus'haf. No: 458. Ali'nin yazısı olduğu kabul edilen mus'haf. İnanç ve kültür İslâm'da Kur’an'ın yanında Tevrat, Zebur ve İncil'e de özünü kaybederek tahrif edilmiş, Allah tarafından indirilen kutsal kitaplar olarak inanılır. Kur’an'ın ise kıyamet'e kadar korunacağına inanılır.[30] 9. yy.'da İslam akait mezhepleri arasında Kuranın ezeli ve ebedi, olup-olmadığı, bir diğer ifade ile yaratılmışlardan olup olmadığı konusu üzerinde büyük tartışmalar yaşanmıştır. Müslüman teologların çoğunluğu Kur'anın Allah ile birlikte ezeli olarak varolduğu, dolayısıyla yaratılmadığı görüşünü benimsemişler, akılcılığı ön plana çıkaran Mutezile mezhebi ise Kur'anın yaratılmış olduğu görüşünün benimsemiştir. Sufilere göre bu tartışma yapay ve yanlıştır.[31] Geleneksel anlayışta Kur’an abdest alınarak tutulur. Mezarlarda, ölünün arkasından, ayrıca hastalananlara dua edilir ve Kur’an okunur. Genelde İslâm âlimleri Vakıa Suresi 79. ayetini abdestli olma olarak anlamışlardır; "O'na (Kur’an'a), ancak tertemiz olanlar dokunabilir."[32]Elmalılı Hamdi Yazır meâlinde, âyetteki "el mutahharûn" sözcüğü tahir olanlar, (kirlerden) arınmış olanlar anlamına geldiği belirtilmektedir Kur’an'ın bütün metnini ezberleyen kişiye hâfız denir. Peygamber hz.Muhammed ilk hâfız olarak kabul edilir. Kur’anı düzgün bir sesle okumaya tilavet denir. Müslümanlar günlük ibadet olan namazı kılabilmek için Kur’an'dan en azından küçük bir kısım âyeti ezbere bilmek zorundadırlar; "Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun, salâtı ikâme edin/namazı kılın." (Müzzemmil Suresi : 20 Şeriat Birincil kaynak olarak Kur’ana dayandırılan şeriat kanunları kadın-erkek ilişkileri, savaş, evlilik, boşanma, miras paylaşımı, şahitlik gibi birçok konuda konulan kurallar ile yüzyıllar boyunca İslam toplumlarında ve bu toplumların yaşayış biçimlerinde etkili olmuştur. Kahramanmaraş Sütçüimam Üniversitesi, Temel İslam bilimleri bölümünde yapılan bir araştırma tezinde bu hukuk sisteminin nitelikleri anlatılmaktadır;" Bizim üzerinde durduğumuz, Kur'anın da işaret ettiği İslam öncesi Arap folklorundaki mitolojik unsur ve menkıbeleri Kur’ân'ın yok saymadığıdır. Kur’ân'a baktığımızda O'nun emrettikleri ve anlattıkları da hiç yoktan olan şeyler değildir. Bunlar o toplumda bilinen ve icra edilen şeylerdir. Kur’ân'da emredilen ibadetlerin bir kısmı zaten Araplar'ın yaşamında kültürlerinde, örf ve adetlerinde, bir kısmı da Tevratta bulunuyordu. Örneğin namaz, oruç, hac, zekat ....gibi. Burada Kur’ân'daki hukuk sistemi Arapların geleneksel hukuk sistemiyle Tevrat'ın bir karışımıdır dersek abartmış olmayız. Araplar'da kısas, diyet, hırsızın elinin kesilmesi, cezaları olduğu gibi örtünme de köklü bir gelenek halinde idi. Yahudilik'te de kısas bulunduğu gibi, faiz de yasaklanmıştı. Bazı durumlarda zina eden kadın ve erkek taşlanarak öldürülürdü."[33] şeklindedir. İslâm sanatı İslam hat sanatı Hiç bir zaman içerisinde resimler yer almamış olan Kur’an ayni zamanda hat san'atında rehberlik etmiş olan bir kitap olarak ta bilinmektedir.[17] Kur’an Hat sanatı örnekleri, Bara Gumbad Camii, Delhi, Hindistan Âyet en-Nûr ya da Işık Âyeti (24:35), tipik cam bir camii lambası üzerinde Hat yazısı Şâh-î-Zinda Türbesi'ndeki Kur’an Ayetleri, Semerkand, Özbekistan Mucize olduğu inancı Müslümanlar arasında Kur'anın harf, kelime sayıları, anlatım özellikleri, gelecekten ve bilimsel keşiflerden haber verme gibi değişik alanlarda büyük mucize örnekleri sergilediğine ve Kur'anın bu sebeplerle taklit edilemeyeceğine inanılır. Ebced hesabında Arapça alfabedeki her harfe sayısal bir değer atanır ve böylece yazılar sayısallaştırılır. Kabalistlerin Tevrat'a uygulamalarında olduğu gibi ebced hesabı Kur’an metninlerine uygulanarak ayetlere yeni anlamlar yüklenmiştir. Ayetlerle bağlantılı olarak ele alınmasına rağmen bu örnekler büyük oranda Kur’an metni ile değil, kelimelerin kendisi ile bağlantılı konulardır. Onbirinci yüzyıl el yazması Kuzey Afrika Kur’an'ı, (British Müzesi). Mesela: Arapçada demiri ifade eden Hadid kelimesinin ebced hesabıyla değeri 26'dır. 26, demirin atom numarasıdır. Ayrıca belirlilik ekiyle birlikte (El-Hadid) kelimenin ebced karşılığı da 57'dir. Bu da demirin durağan izotoplarından birinin kütle numarasıdır.[34] Kur’an-ı Kerîm'de demirden bahseden sure Hadid Suresi Kur’an'ın 57. suresidir.[35] Bazı karşı çalışmaların ve manuplatif yöntemler kullanıldığı eleştirilerinin de yapıldığı [36][37] iddialara göre Kur’an'da geçen bazı sözcüklerin tekrarları şu şekildedir[38][39][40][41]: Gün kelimesi 365 defa, günler kelimesi 30 defa, ay kelimesi 12 defa geçmektedir. Deniz kelimesi 32 defa, kara kelimesi 13 defa geçmekte ve bunların her birinin, toplamları olan 45'e oranı, yaklaşık olarak yeryüzündeki kara ve deniz oranlarını göstermektedir. Dünya-ahiret, melek-şeytan, iman-küfür, yaz-kış gibi bazı karşıt kelimeler eşit sayıdadır. Buna karşılık Affetmek kelimesi ceza kelimesinin iki katı sayıda, zenginlik kelimesi fakirlik kelimesinin iki katı sayıda ve yine iyiler kelimesi kötüler kelimesinin iki katı sayıdadır. Bucailleizm [.https://en.wikipedia.org/wiki/Scientific_foreknowledge_in_sacred_texts] Hint kutsal kitapları, Tevrat ve İncilde olduğu gibi Kur’ânın da geçmişte ve günümüzde bir çok bilim'e önderlik ettiği, bilim insanlarından çok önceleri bilimsel öngörüleri ve tesbitleri haber verdiği iddiaları ileri sürülmüştür. Bu durum konuyu batı dünyasında gündeme getiren Maurice Bucaille'e atfen Bucailleizm olarak isimlendirilmiş ve eleştirmenlerce sözdebilim örneklerinden birisi olarak tanımlanmıştır. Arapça Kur’an ve Farsça tercümesi, İlhanlılar Devri. Metin ve düzenleme Sure, Ayet, cüz; Kur’an sure ismi verilen bölümlerden oluşur. Bazı surelerin başında ana metinden ayrı ve anlamı bilinmeyen sessiz harf grupları bulunur. Bu harflere mûkattâ'at harfleri denir. Sureler genellikle içerdiği konulardan birine verilen Arapça isimlerle anılırlar. Kur’an'da sureler kronolojik sıraya göre değil,[42] Osman zamanında yapılan dizgiye göre sıralanmışlardır. [kaynak belirtilmeli] Sureler “âyet” adı verilen cümlelerden oluşur. Âyetlerin uzunluğu bir kelime ile bir sayfa arasında değişir. Kur’anı oluşturan 30 eşit parçadan her birine cüz denir. hz.Muhammed'in risaletinin başında ilk olarak "indiği" kabul edilen âyetler bugünkü sıralamada 96. sırada bulunan Alak Suresinde geçer: "Yaratan Rabbinin İsmi ile oku. İnsanı bir alaktan (asılı şey veya pıhtı) yarattı. Oku ve senin Rabbin, sonsuz kerem sahibidir. Ki O, kalem ile insana bilmediği şeyleri öğretti." (Alak: 1-5) Kur’an'da 86’sı Mekki, 28'i Medeni olmak üzere 114 sure bulunur. Kur’anın yazımı devrinde Arap Alfabesinde sesli harfler ve noktalama işaretleri bulunmadığı için Kur'anda da bu işaretler kullanılmamış, seslendirmeyi oluşturan harf ve işaretler sonradan ilave edilmişlerdir. Bu sebeple ayetlerin nereden başlayıp nerede bittiği, ayetlerin sayısı ve okuyuş şekli gibi konular kesin değildir. Bazı alimler, bir kısım uzun cümleleri iki-üç ayet saymışken, bazısı tek ayet kabul etmiştir. Yine Şafiî alimleri besmeleyi başında zikredilen sure ile bir bütün olarak saydıkları halde, Hanefi alimleri besmeleyi ayrı bir ayet olarak saymışlardır. Sure başlarındaki “Yasin, Ha mim” gibi "Hurûf-u Mûkattâ'at" için de benzer durum geçerlidir. Ayetlerin sayısını İbn-i Abbas 6616, Nafi 6217, Şeybe 6214, Mısır âlimleri 6226 olarak ifade etmişlerdir. Said Nursi, Zemahşeri gibi bazı alimler ise rakamları yuvarlayıp 6666 rakamını vermişlerdir.[43] Yedinci yy Kufi yazısı Maide Suresi. Rivayete göre Kur’an'ın en son indirilen ayeti 5. sırada bulunan Maide (sofra) suresinin 3 ayetidir; "Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim". İçerik ve anlatım sitili İçerik;Kur'anda başlıca tevhit, yaratılış eskatoloji, İslamda peygamberlik ve peygamberlerin yanında dini ve ahlaki konular işlenir. Kur’ân hikayeleri, Kur’ân'ın hacimsel olarak üçte ikilik kısmını oluşturur. Kur’an anlatılarını inceleyen bazı ilim insanları kıssaları "tarihsel olanlar", "temsili kıssalar" ve "mitolojik olanlar" olarak sınıflandırmışlardır.[44][45] Tarihsel anlatımlarda anonim hikâyelerin özelliklerine rastlanır. Bu hikâyeler yüzyıllar içerisinde kültürden kültüre değişerek geçmiş, efsaneleşmiş ve mitolojik parçalar ilave edilmiştir. Yusuf hikayesi, Zülkarneyn, ashab-ı kehf, Süleyman, Belkıs, Nuh ve Yunus hikâyeleri gibi hikayeler Kur'anda hacimsel açıdan geniş yer işgal ederler. Anlatım; Anlatım yer yer şiir, yer yer düz anlatım özellikleri göstermektedir. Kur'anda mesaj çeşitli edebi yapı ve araçlar ile iletilir. Arapça metinde, sureler ve ayetler mesajı hatırlamak üzere dinleyicinin çabalarına yardımcı olacak fonetik ve tematik yapıları kullanır. Müslümanlar Kur'an içerik ve anlatımının eşsiz ve taklit edilemez olduğunu düşünmektedirler. Kur'an anlatımı başı, sonu ortası olan düz bir anlatım değil, konu ve hikayelerin parça parça bölündüğü, yer yer tekrarlandığı, başa dönüldüğü veya ortadan alındığı ağ şeklinde bir örgüye sahiptir. [46] Kur’an bilimleri Kur'an mealleri ile Tefsir Tefsir Kur'an bilimlerini kullanarak Kur'an ayetlerini anlama ve yorumlama faaliyetlerine verilen isimdir. Geleneksel Kur’an bilimleri şu başlıklardan oluşur. Kıraat: Kur’anın yazım dönemi Arap dilinin özellikleri, alfabetik yetersizlikler, Kur'an metni ile ilgili farklı rivayetler ayetlerinin nasıl okunması gerektiği ile ilgili farklılık ve problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kıraat çalışmalarının sonucunda oluşan Kıraat mezhepleri, ayetlerin farklı okunuş şekillerini ortaya koyar. Farklı okuma şekilleri ve bu okumaların ifade ettiği farklı anlamlar kıraat ilminin konusudur. Örneğin abdest ayetinin (maide:6) farklı okuyuş şekilleri sebebiyle abdest ile ilgili anlayışlar islam mezhepleri arasında farklılıklar göstermektedir. Nüzul sebepleri: Ayetlerin yazılış sebepleri ve buna bağlı anlamları üzerinde durur. İcazül Kur’an: Bu dal, Kur’anın dil, anlatım gibi estetik yapısını ilgilendiren konuları araştırır, mucize oluş iddialarını [47] ve bunun dayanaklarını inceler. Tefsir ve Fıkıh Ayetlerin yorumlanması çalışmalarını içerir; rivayet tefsiri ve dirayet tefsiri olarak iki kola ayrılır. Rivayet tefsirinde peygamber, sahabi ve diğerlerinin sözleri kullanılırken dirayet yahut rey tefsirleri dil, akıl, mantık ve felsefe gibi ilimler çerçevesinde yapılan yorumlarla oluşturulur. Fıkıh; Kur'an ayetleri dini yaşam ve şeriat açısından usuli fıkıh denilen ana ilkeler çerçevesinde anlamlandırılır. Ayetlerin lafızları, konteksi, muhatap, kapsam, kayıt, şumul gibi anlamı etkiyeyen durumlar üzerinde çalışarak genel ve özel hükümler çıkarırlar. İbadetler ve dini emirler şartlara bağlanır, sınırları ve şekli belirlenir. Kur'an ayetlerinin değişik mana tabakaları bulunduğu, bu anlamların ancak özel ilim (Hikmet)lere sahip kişilerce anlaşılabileceği tezi üzerinden ayrıca esoterik (batını) tefsir ve yorumları yapılmış ve bu tefsirlerle batını anlayışlar desteklenmiştir. New York-Metropolitan Museum of Art'ta sergilenen Mavi Kur’an olarak ta bilinen Kur’an, Rum Suresi. Mus'haf (Arapça: مصحف veya المصحف) Kur'an'ın kitap hâlindeki şeklidir. Mus'haf kelimesi Arapça olup "iki kapak arasına alınmış sayfalar" anlamına gelmektedir. Kur'an için bir isim olarak kullanılması ilk olarak Ebubekir zamanında olmuştur. hz.Muhammed hayattayken Kur'an ayetleri yassı taşlar, deriler, ağaç kabukları gibi üzerine yazı yazılabilecek çeşitli materyaller üzerine yazılmış, ancak bütün ayetleri içeren bir kitap oluşturulmamıştı. hz.Ebubekir'in halifeliği döneminde Yemame Savaşında şehit olanlar arasında Kur'an hâfızlarının da bulunması Ömer'i endişelendirmiş ve bütün Kur'an ayetlerinin bir kitapta toplanması gerektiği konusunda hz.Ebubekir'i ikna etmişti. hz.Ebubekir de bu çalışmayı yapmak üzere Zeyd bin Sabit'i görevlendirmiştir. Zeyd bütün Kur'an'ı ezbere bilen bir hâfızdı. Buna rağmen Medine'deki bütün müslümanlardan, Kur'an ayetlerinin derlenmesi konusunda yardım istendi. Getirilen ayetlerin Muhammed'den öğrenildiğine veya onun huzurunda yazıldığına dair iki şahit gösterilmesi şartıyla kabul edildi. Böylece titiz bir çalışma sonucunda Arapça'daki ilk yazılı kitap oluşturuldu. İşte derlenen bu Kur'an nüshasına "mushaf" adı o zaman verilmiştir. Oluşturulan bu nüsha hz.Ebubekir'e teslim edilmiş ve onun ölümüyle hz.Ömer'e, onun ölümüyle de kızı Hafsa'ya geçmiştir. hz.Osman zamanında Hafsa'daki bu nüsha esas alınarak beş adet daha mushaf çoğaltılmış ve bunlardan bir tanesi hz.Osman'da kalmış, diğerleri Medine, Mekke, Şam, Kufe ve Mısır gibi o dönemin ana merkezlerine gönderilmiştir. Hafsa'dan alınan nüsha kendisine iade edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli