18 Ocak 2018 Perşembe

Jüpiter Dolichenus / Iupiter Dolichenus Dülük/ Dolikhe / Doliche Ayıntap/Antep/Entep/Antap GAZİANTEP

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ JUPİTER AFRİKA,İNGİLTERE DEDE VAR.ROMADA HEYKELLERİ MUSKA GİBİ KULLANILDI. Gaziantep, halk arasındaki eski adıyla Antep, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi arasında bulunan aynı adlı ilin merkez şehridir. Güneydoğu Bölgesi'nde şehir olarak en fazla nüfusu barındırır. TÜİK'in 2013 verilerine göre, 1.844.438 kişi ile Türkiye'nin nüfus bakımından en büyük 8. şehridir.[2] Sanayi ve gelişmişlik bakımından ise birincidir. Gaziantep, Şehitkamil, Şahinbey olmak üzere iki metropol ilçeye ayrılmıştır. Gelişmişlik açısından Türkiye'nin 20. büyük ilinin merkez ilçesidir.[3] Ayrıca Gaziantep, Türkiye'nin hâla yaşanılan en eski kenti olup, Dünya'nın da hâlâ yaşanılan en eski kentlerinden biridir.[4] Bunların yanında Gaziantep, Türkiye sanayisi ve ticaretinde de çok önemli bir yer tutar. Bunun sebepleri arasında Gaziantep'in Anadolu ile Orta Doğu arasında bir konumda bulunması ve liman kentlerine yakınlığı sayılabilir. Gaziantep'in simgeleri arasında Gaziantep Kalesi, baklava , antepfıstığı , Zeugma ve bakırcılık sayılabilir. Etimoloji Gaziantep'in bilinen en eski adı Romalılar tarafından verilen Antiochia ad Taurum'dur. "Antiochia ad Taurum", Latince "Toroslar'ın karşısındaki Antakya" anlamına gelir. Daha sonra şehri ele geçiren Araplar şehre Ayıntap demiştir.[5] Ayıntap adının kökenine ilişkin rivayetlerden birkaçı;[6] Ayıntap ismi, Hitit dilinde "han toprağı" anlamına gelen "Hantap"tan türemiştir. Bu ad söylene söylene Ayıntap olmuştur. Ayıntap, Farsça pınarı bol anlamına gelir. Ayın, Arapça göz, tap ise pınar anlamına gelir. Yani Ayıntap Arapça pınarın gözü anlamına gelir. Ayıntap, adını eskiden bu yörede yaşamış bir kral olan Ayni'den almıştır. Ayıntap adı parlayan şehir anlamına gelir. Ayıntap adı aynı zamanda "Güzel Çeşme" anlamınada gelir. Ancak bu rivayetlerden hiçbirinin doğruluğu kesin değildir. Ayıntap adı zaman içinde Antep, Entep ve Antap gibi değişik haller alır. Bu adlardan en yaygını Antep'tir. 1921'de (Antep Savunması'ndan sonra) çıkarılan bir yasa ile Antep'e Gazi unvanı verilir.[7] TZeugma antik kentinden çıkarılan ve şu anda Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen "Çingene Kızı" mozaiği. Mozaikteki kişinin Yunan mitolojisindeki yeryüzü tanrıçası Gaia olduğu düşünülmektedir. 19. yüzyılda Osmanlı zamanında Gaziantep, eski adıyla; "Ayntab", 1850. Günümüzdeki Gaziantep'in yakınlarında bulunan Dülük (Dolikhe ya da Doliche) bu yöredeki en eski kenttir. Arkeolojik kazılarından bu kentte Paleolitik dönemden beri insanların yaşadığı bilinmektedir.[8][9] Ancak, Dülük Erken Tunç Çağı'ndan sonra bir sürekli yerleşim yeri hâline gelebilmiştir.[10] Bu kent, İpek Yolu üzerinde bulunduğu için çok gelişmiştir. İlk kurulduğuda Babil yönetimi altında kalan kent, MÖ 1700'lü yıllarda Hititler'in eline geçer. Hititler'den sonra Mısır yönetimine geçen kent,[11] MÖ 700-MS 546 arasında ise kronolojik sırayla Medler, Asurlular ve Persler tarafından yönetilir. İ.Ö. 6. yüzyılda ise kent sırası ile Makedonya, Selevkos ve Komagene uygarlıklarının yönetimi başlar. Değişik medeniyetlere ev sahipliği yapan Antep, 1516 yılında Osmanlıların eline geçmesiyle ilk dönemlerde Arap ve Halep Eyaleti’ne bağlı bir konumda iken, 1531 yılında Dulkadir Eyaleti’nin teşekkül etmesi sonucu, bu eyaletin sınırları arasında yer alarak 1818 senesine kadar bu konumunu muhafaza etmiştir. Bu tarihten itibaren yeniden Halep eyaletine sancak olarak bağlanmıştır. Şehir, Osmanlı kent kültüründe önemli bir yer almıştır .[11] Yeni bir kent Romalılar, Dülük yakınlarına Antiochia ad Taurum adında yeni bir kent kurar. Bu kent İsa'nın havarilerinden Yuhanna'nın Hıristiyanlık'ı yaymak için seçtiği merkezlerden biri olmuştur. Kent, MS 395 yılında Bizans İmparatorluğu'nun eline geçer.[8] MS 636 yılında halife Ömer bin Hattab, İslamiyet'i yaymak için Ayıntap) ve Hatay yöresini Bizanslıların elinden alır. Bu şekilde Ayıntap halkı İslamiyet'i kabul eder. Bu arada Dülük, hızla eski önemini yitirmektedir. 1071 yılında Alp Arslan'ın Malazgirt Savaşı'ndaki zaferinden sonra kent Selçuklu yönetimine geçer. Bir dönem Eyyübilerin eline geçen kent,[11] 1270 yılında Moğolların Ayıntap'a saldırmasıyla, 1389 yılında Dulkadiroğulları'nın ve 1471 yılında Memlük Devleti'nin egemenliğine geçmiştir. Osmanlı yönetimi 1516 yılında Yavuz Sultan Selim'in Mercidabık Muharebesi'ndeki zaferinden sonra Ayıntap, Osmanlı yönetimine geçer. Osmanlılar döneminde kente çok sayıda cami, medrese, han ve hamam inşa edilmiştir. 1516–1596 yılları arasında kent, üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de çok gelişmiştir. 1641 ve 1671 yıllarında iki defa kenti ziyaret eden Evliya Çelebi, kentte 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar cami, medrese, han, hamam ve bir de kapalı çarşı olduğunu yazar ve seyahatnamesinde aynen "Dünya yüzünden geniş bir ili, göz alıcı büyük yapıları her yerden aranan eşyası, birçok mezraları, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları ve ırmaklarıyla burası 'Şehr-i Ayıntab-ı Cihan'dır" der.[12] Osmanlı döneminde Ayıntap, asla kendi eyaletinde olmayıp, önce Maraş (bugünkü Kahramanmaraş), sonra Halep eyaletinde yer almıştır. Buna rağmen Ayıntap'ın kültürü Arap kültüründen fazla etkilenmemiştir.[13] Antep savunması 9 Şubat 1921'de Antep'in teslimiyle Fransızlara esir düşen Türkler Antep Savunması I. Dünya Savaşı'ndan sonra Mondros Antlaşması'yla Osmanlı devleti parçalanır. 17 Aralık 1918 yılında Antep, Birleşik Krallık'a bırakılır. Antep, 5 Kasım 1919'da Fransa'ya bırakılır[11]. Ermeni Lejyonu da bu savaşta görev almıştır. Antep halkı, 1920 yılında, Fransız birliklerinin Antep'e yerleşmesi üzerine direnişe başlar. 1920 yılının Ocak ayında Karayılan komutasındaki çeteler, Fransızların bir süvari birliğini pusuya düşürür. Şahin Bey, 200 kişilik milis gücüyle 1920 yılının Mart ayına kadar Antep'teki Fransız askerlerine karşı savaşır. Antep halkı, 9 Şubat 1921'de teslim olur. Savaş tam 10 ay sürer[11]. 25 Aralık 1921'de Ankara Anlaşması gereğince Fransız birlikleri şehri boşaltır. Kentin tam merkezinde tarihi Gaziantep Kalesi yer alır. Kalenin güneyinde târihi Naib Hamamı bulunmaktadır.[43] Kalenin kuzeyinde ise çok sayıda tarihi han (Bayaz Han, Büdeyri Hanı ve Şire Han gibi) bulunmaktadır. Hanların kuzeyinde bakır işlemeleriyle ünlü tarihi Bakırcılar Çarşısı yer alır. İlde Boyacı Camii, Kurtuluş Camii ve Şirvan Camii gibi çok sayıda tarihi cami yer alır. Bey Mahallesi'nde ise tarihi Antep evleri yer alır. İldeki görülecek bir diğer yer ise Aziz Bedros Kilisesi'dir. Bu cümleden önce adı geçen bütün yerler ödüllü "Kültür Yolu Projesi" adı altında restore edilmiştir.[44] Gaziantep, ilinde çok sayıda müze vardır. Yapılmakta olan müzelerle beraber Gaziantep tam bir müzeler kenti olacaktır. Aşağıda Gaziantep'teki müzelerin bir listesi yer almaktadır.Gaziantep birçok park ve mesire yerine ev sahipliği yapar. 100. Yıl Parkı, Türkiye'nin en büyük parkıdır ve şehri baştan aşağı dolaşır. Ayrıca Celal Doğan Parkı, Masal Parkı ve Hayri Tütüncüler bunlardan birkaçıdır.[48] Ayrıca kentte Harikalar Diyarı[49] gibi eğlence yerlerinin sayısı hiç de az değildir. Ayrıca Gaziantep'te Türkiye'nin en büyük hayvanat bahçesi olan Gaziantep Hayvanat Bahçesi bulunur. Bu hayvanat bahçesi Orta Doğu ve Balkanlar'ın en büyük, Dünya'nın ise 3. en büyük hayvanat bahçesidir.Türkiye de müze bakımından zenginlik sıralamasında 5. sıradadır.[50] Gaziantep'te gezilecek diğer yerlere planetaryum[51] ve botanik bahçesi ve müzeleri örnek verilebilir Gaziantep Arkeoloji Müzesi Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi Şahinbey Savaş Müzesi[45] Medusa Cam Müzesi[46] Hasan Süzer Etnografya Müzesi Zeugma Mozaik Müzesi[4 Dülük Gaziantep (il) Karkamış Rumkale Zeugma Kahraman şehir Jüpiter Dolichenus, (Latince: Iupiter Dolichenus) Eski Roma'da bir gizem kültü tanrısıdır. Başlangıçta Güneydoğu Anadolu'daki Dolikhe'de (Bugünkü Dülük-Gaziantep) tapınılan yerel bir Hitit-Hurri tanrısıdır. Sonraları Sami niteliği kazanmış ve Ahamenişler döneminde (İÖ 6-4. yy) Tanrı Ahura Mazda'yla özdeşleştirilerek bir evren tanrısı durumuna gelmiştir. Yunan kültürünün etkisiyle daha sonra Zeus Oromasdes adını almış; bu adla bir başka Pers tanrısı olan Mitra kültüyle ilişkilendirilmiştir. Jüpiter Dolichenus ile eşine tapınma geleneği yavaş yavaş Batı'ya, Roma'ya ve öteki askerî merkezlere kaymıştır. MS 2. ve 3. yüzyıllarda buralarda iyice yaygınlaşmıştır. Roma gizem dininde yalnızca bir gökyüzü tanrısı sayılmamış,, aynı zamanda askerî başarı ve güvenliği de belirlediğine inanılmıştır. Genellikle bir boğa üzerinde oturmuş ve kendisine özgü silahlar olan çifte balta ile yıldırımı kuşanmış biçimde betimlenmiştir. M.Ö. 300 yıllarında kurulmuş olan antik kent Doliche, Gaziantep´in 10km kuzeybatısında bulunmaktadır.Antik dönemde önemli ticaret yolarının yakında bulunan şehir Mesopotamya,Suriye ve Pers krallıkları, eski Yunanistan ve Roma uygarlıklarındanetkilenmiştir. Şehrin erken dönemlerinden beri yakınındaki Dülük Baba Tepesi´ndebir kutsal merkez yer almaktadır. Şehrin prehistorik çağlardaki adını bilmememize rağmen bu zamandankalan buluntular burada bir yerlesim merkezi olduğunu açıkça gostermektedirler.Hatta Güneydoğuanadolu´nun bilinen ilk taş işleme merkezlerinin buradabulunduğuna dair kanıtlar mevcuttur.Eski yunan dilindeki adiyla Doliche kenti ise Jüpiter Dolichenus tanrısınınanayurdu olarak bölgesel sınırlarını aşan bir üne sahiptir. Bu tanrı MS 1. yy. dan 3. yy.a kadar bütün Roma Imparatorluğu´nda aynen bir başkadoğu kökenli tanrı Mitra gibi tapınım görmüştür.Genel olarak, şehrin önemini ve gelişimini geniş alanlara yayılan büyükcoğunluğu roma imparatorluk dönemine tarihlenen nekropollerin ışığındatespit etmek mümkündür- M.S. 253 yılında Pers kralı I. Şapur´un Doliche´yi tahrip etmesindensonra kentin ve kutsal alanın gelişmesi duraklamaya uğramıştır. MS 5. yy.daDoliche bir piskoposluk merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kent nekropolününbatısında iki tane M.S. 8. ve 10. yy.a ait suriye tipinde kaya kilisesiyer almaktadır.Doliche, Bizans ve Arap devletleri arasındaki sınır savaşları dönemindetekrar tarih sahnesine çıkmaktadır. M.S. 11-12 yy. arasında şehir Gaziantepsınırlarına dahil edildikten sonra önemini yitirmiştir.Bu şehrin dinler tarihi içindeki önemi son yıllarda yapılan araştırmalarınsonucunda yeni bulgularla tekrar gündeme gelmiştir.Doliche´deki yeni Mitra Kutsal Alanları 1997 ve 1998 yılarında Doliche antik kentinin bulunduğu KeberTepe´nin yamacında iki Mithreum'un (Mitra kültüne ait rituallerin gerçekleştiği, mağara içindeki kutsal alan) bulunması, Jüpiter Dolichenus'un anayurduolarak bilinen bu kentin dinler tarihi açısından önemini daha da artırmıştır. Bu mağaraların Kommagene bölgesindeki ilk Mithreum'lar olması yanında,Roma İmparatorluğunun en büyük kutsal alanlarından oldukları da tespitedilmiştir.Doğal bir mağara oluşumunun içinde yana yana yer alan iki Mithraeum,aynı girişi kullansalar da, iki ayrı kült resmi barındırmaktadır.Bu özellikleri taşıyan bir Mitra kült alanına tüm Roma Imparatorluğuiçinde başka hiç bir yerde rastlanmamaktadır. Bahsedilen mağarlarının duvarlarındaiçinde kandiller ve küçük figürler bulunan nişler yer almaktadır. Bazıbüyükçe ve havuza benzer oyuklar, ritualler sırasında su kullanımınaişaret etmektedir. Çok tahrip olmasına rağmen kült kabartmalarında imparatorluğunayrı köşelerinden ele geçmiş başka buluntulardan bilinen şu sahne izlenebilmektedir:Mitra ay boğasının sırtında diz çöküp, bir hançer ile boğazını kesereköldürmektedir. Boğanın boğazıdan akan kan yeni bir hayat anlamına gelmektedir.Bu efsanede yer alan akrep, yılan ve köpek gibi diğer hayvanlar daha geçdönemlerde meydana gelen tahribatlara rağmen seçilebilmektedirler.Sahne meşale taşıyıcıları Cautes ve Cautopates ile çerçevelenmektedir.Kabartmanın üst kısmı bir kavisle şekillendirilmiştir. İki üst köşede güneştanrısı Sol ve ay tanrıçası Luna yer almaktadır. Birinci kült mağarasındakikabartmada Mitra´nın başı parçalanıp yerinde bir haç sembolü kazılmıştır. Bu, kült alanının Hıristiyan´lar tarafindan tahrip edildiğini göstermektedir.Mitra da tıpkı Hz. İsa gibi cemaatini günahlarından kurtarmak içinkendini kurban etmiştir. İki din arasında ki bu ve vaftiz ve kutsal yemekgibi benzerliklerden dolayı aralarındaki rekabet de büyük olmuştur.Elimizde tahrip edilen başka Mitra kült alanlarına dair, Roma İmparatorluğu´nunbatısından ve erken Hristiyanlık merkezlerinden de çok sayıda belge vebilgi bulunmaktadır. İkinci kült mağarasının, Doliche´de Mitra´ya inananlarınsayısının zaman içinde arttığından dolayı mı yapıldığı, yoksa toplumarasındaki hiyerarşiden dolayı mı kurulduğu soruları henüz kesin olarakyanıtlanamamaktadır.Dülük Baba Tepesi´ndeki Jupiter DolichenusKutsal Alanı--Antik yerleşim dölgesinin yakınında bulunan 1200 m yüksekliğindekiDülük Baba Tepesi´nde Jupiter Dolichenus´un kült merkezinin bulunduğu bilimdünyasinda uzun zamandan beri eldeki buluntulara dayanarak tahmin edilmekteydi.Ancak bilimsel çalışmalar ilk olarak 70´li yılların sonunda yüzey araştırmalarışeklinde gerçekleşebilmiştir. Bu kültün en önemli dönemi roma imparatorlukzamanına denk gelmekteyse de, kültün kökenleri çok daha eski çağlarauzanmaktadır. Jupiter Dolichenus´tan önce bu bölgede hava ve şimşek tanrısıTeshup Hadad tapınım görmekteydi. Bu iki tanri arasindaki yakınlık sadececoğrafyayla sınırlı kalmayıp tasvir biçimlerinde de büyük benzerliklertesbit edilebilmektedir. Tıpkı Teshup gibi Jupiter Dolichenus da roma imparatorlukdönemi boyunca batı eyaletleri dahil, elinde çift balta ve şimşek demetiyletasvir edilmektedir. Her iki tanrı için de boğa önemli bir rol oynamaktadır.2001 yılında ilk defa, bilim dünyasında Jüpiter Dolichenus'un tapınağınınbulunduğu düşünülen, Dülük Baba Tepesi'nde kazı çalışmaları yapılmıştır.Bu araştırmaların ilk hedefi Dülük Baba Tepesi'nin topografik bir haritasınınçıkartılması ve tepede jeofizik araştırmasının yapılması olmuştur.Jeofizik çalışmalarıyla, kutsal alandaki yüzeyde görünmeyen yapı kalıntılarınıntespit edilmesi amaçlanmıştır. Yapılan kazılar esnasında kutsal alanla ilgili önemli buluntular ele geçmiştir. Bunlarin arasında özellikleroma dönemine ait duvarlar, sikkeler, adak plakalarıyla daha erken dönemlerdekullanılan çeşitli mühürler gibi çok sayıda önemli küçük buluntularkutsal alanın Dülük Baba Tepesi´de bulunduğuna dair önemli ipuçlarıvermektedirler. Sözü edilen duvarlar kutsal alanının temenos duvarlarıolarak tefsir edilmektedir. Bu buluntular ışığında Güneydoğuanadolu bölgesinde bilinen aktif dönemikesintilerle de olsa M.Ö. 1. binyildan, Hristiyanlık etkilerinin yoğunlaşmayabasladığı geç antik döneme kadar uzanan bir kutsal alan var olduğu ortayaçıkmaktadır. Dülük Baba yatırının kısa bir zaman öncesine kadar yöre insanlarıtarafından sıklıkla ziyaret edildiği göz önüne alınırsa, bölgenin kutsallığınınantik çağlardan günümüze dek uzanan uzun bir tarihçeye sahip olduğu açıklıkkazanmaktadır. Tüm bu özellikler göz önüne alındığında, bu tepe üstündebulunan antik kalıntıların bölgenin en önemli kutsal alanına ait olduğuortaya çıkmaktadır. Bu bölgede, özellikle de Dülük Baba Tepesi´ndeki arkeolojik araştırmalarönümüzdeki yıllarda da devam ettirilerek, hem bölgenin geçmişi hakkındahem de dinler tarihini açısından şimdiye kadar edinilen bilgilerin geliştirilmesihedeflenmektedir. Dülük, Dolikhe ya da Doliche, Gaziantep'te bulunan bir antik kenttir. Dülük, Türkiye'nin hâlâ yaşanılan en eski kentidir. Bu kentte Bakır Çağı'ndan kalma eserlere ve bilinen en eski matemetik işlemlerine rastlanmıştır. Dülük, tarih boyunca sırayla Hititler, Medler, Asurlular, Persler ve Büyük İskender arasında el değiştirip durmuştur. Yakınlarına Antiochia ad Taurum (bugün Gaziantep) adlı bir kentin kurulması ile bu kent önemini yitirmeye başlamış ve bu günkü hâlini almıştır. Dülük Antik Kenti Dülük, Gaziantep ilinin 10 km kuzeyinde, Antik dönemde ise güney, kuzey, doğu ve batıdan uzanan ticaret yollarının kesiştiği kavşak noktasında yer almaktadır. Asurlular döneminde Mezopotamya’dan Kilikya’ya uzanan yolun; Helenistik ve Roma döneminde ise, Antakya ve Kilikya’dan Zeugma’ya uzanan ipek yolunun güzergahında bulunmaktaydı. Dülük’te Keber tepesinde yapılan bilimsel kazılarda Alt Paleotik döneme ait çakmaktaşı aletler ve bu aletlerin yapıldığı atölyeler bulunmuştur. Bu taş aletler özgün bir karakter kazandığından literatürde “Dülükien” olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde barınma için kullanılan bir mağara (Şarklı Keper Mağarası) da ele geçmiştir. Bu kalıntılara dayanılarak Dülük M.Ö. 600.000 yıllarına tarihlenmekte olup, dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olarak gösterilmektedir. Tarihte Doliche olarak bilinen kent Hititler’in baş tanrısı Teşup’un din merkezi olmuştur. Klasik dönemlerde de önemini koruyan Doliche ve baştanrısı Teşup; Roma döneminde de önemini koruyarak Jupiter Dolichenus diye anılmaya başlanmıştır. Bu inanç Romalı askerler sayesinde Avrupa içlerine, İngiltere’ye, Kuzey Afrika’ya kadar yayılmıştır. Dülük, antik kent ve kutsal alan olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Antik kent bugün Dülük köyünün kuzey bitişiğindeki Keber tepesi ve çevresinde toprak altındadır. Kutsal alan ise Dülük köyünün yaklaşık 3 km. kuzeyinde, sedir ve çam ağaçlarıyla kaplı, 1.020 rakımlı Dülük Baba tepesinde yer almaktadır. Dülük; Teşup, Zeus ve Jüpiter Dolikhenos inançlarının kült merkezidir. Burada Hitit imparatorluk döneminde (M.Ö. 2.bin) gök ve fırtına tanrısı Teşup’un tapınağı mevcuttu. Teşup sol elinde şimşek demetiyle, sağ elinde çift ağızlı baltayla boğa üstünde durur halde taş üzerine kabartmaları işlenmiş, bronz heykelcikleri yapılmıştır. Hellenistik ve Roma döneminde Teşup’un işlevi aynı, fakat sadece adı Zeus, ve Jüpiter olarak değişmiştir. Roma’lı askerler tarafından Jüpiter Dolikhenos kültü sevilip büyük saygı görmüştür. Kendilerine güç versin diye, Jüpiter Dolikhenos’un küçük heykelciklerini kolye olarak boyunlarına takan askerler, bu dini Roma’ya kadar yaymışlardır. Dülük’de Mitra inancı da mevcuttu. Dünya’da bilinen yer altına inşa edilen Mitras tapınaklarının (Mithraeum) en büyüğü, Dülük’te Keber tepesinin güney eteğinde bulunmuştur. Bu tapınak iki salonlu olup, yer altı tapınağının mihrabı konumundaki merkezi nişte Tauroktoni adı verilen boğa öldürme sahnesi kabartma halinde işlenmiştir. Tanrı Mitras, gezegenleri simgeleyen yıldızlar, takım yıldızlarını simgeleyen akrep, yılan, köpek vb. gibi figürlerin de eşliğinde bir boğayı öldürürken resmedilmiştir. Astrolojiye göre Yunan ve Roma döneminden önce ekinos boğada idi. M.Ö. 4000-3000 de gerçekleşen Boğa çağının sonu, boğa öldürme sahnesiyle ifade edilmiştir. Perseus takım yıldızının tam boğa üzerindeki konumu, boğayı Perseus’un öldürdüğü kavramını yaratmıştır. Bu sahnede Perseus’un yerine geçen Mitras boğanın gücünü yok etmekte, bahar ekinoksunu boğa burcundan çıkarıp, koç burcuna sokmaktadır. Bu sahne, Boğa çağınının sona erdiğini, yeni bir çağın başladığını simgelemektedir. Ayinleri gizli olan bu tapınım çoğu Roma ordusunun askerleriydi. Üyeleri arasında bürokratlar, tüccarlar ve köleler de bulunmaktaydı. M.S.1. yüzyılda Tarsus’dan yayılmaya başlayan Mitras kültü, 3. yüzyılda İskoçya ve Büyük Sahra’ya kadar ulaşmıştır. Mitras ayinlerinde kurban edilen boğanın kanıyla hem yıkanılır hem de içilirdi. Böylece yok olan bir çağı simgeleyen boğanın temsil ettiği tanrının güçüne ve ölümsüzlüğüne kavuşulacağına inanılırdı. Dülük Mitras tapınağı Gaziantep müzesi ile Almanya’dan Münster Üniversitesinin katılımlı kazıları sonucunda 1997 ve 1998 yıllarında ele geçmiştir. Anadolu’da bulunan Mitras yer altı tapınağının ilkidir. Bizans döneminde de Dülük kenti Hititlerden beri süregelen kutsal şehir konumunu başpiskoposlukla devam ettirmiştir. Bu dönemde “Telukh” adıyla bir eyalet merkezi olmuştur. İslami akınları neticesinde Dülük kenti oldukça tahrip olmuş. Başpiskoposluğun 7. yüzyılda Zeugma’ya taşınmasıyla birlikte ise dini merkez konumunu kaybetmiştir. Bu tarihten itibaren Gaziantep kalesi çevresinde kurulan yeni bir şehir olan “Ayıntap” Dülük kentinin yerini almaya başlamış ve günden güne küçülen Dülük, Ayıntap’a bağlı bir köy haline gelmiştir. Dülük kutsal alanı ise, evliya Dülükbaba’ (Davut Ejder) nın türbesiyle “kutsal alan” kimliğini günümüze kadar taşımıştır. Bugün Dülük’te geçmişin kanıtı olarak en eski yerleşim, Keber tepesinin güneyindeki prehistorik mağaradır. Ayrıca Keber tepesinin karşı sırtlarında Nekropol alanı vardır. Burada çok sayıda kayaya oyulmuş oda mezarları mevcuttur. Bu kaya mezarların bazısının ön odasına taş basamaklarla (Dramos) inilerek ulaşılmaktadır. Mezar içerisinde lahitler bulunmaktadır. Bazısında dini mitolojik konulu kabartmalar mevcuttur. Bunların birinde ruh anlamına gelen Psikhe’ye Hermes ölünün ruhunu yer altı dünyasına (Hades) götürmesi için yol göstermektedir. Bazı mezarlarda ise baktığını taşa çeviren Meduza başı kabartma olarak işlenmiştir. Antik dönemde de ölüm sonrası dirilme inancı vardı. Bu sebeple “ölünün evi” olarak bu mezarlar günlük yaşanılan ev biçiminde yapılmıştır. Nekropol ün doğusunda Mar-Slemun manastırına ait olduğu tahmin edilen iki kaya kilisesi de vardır. Ayrıca Dülük köyünün doğusunda antik taş ocakları mevcuttur. Dülük baba tepesinde, Jüpiter Dolikhenos tapınağının arşitrav parçaları ve taban döşemesine ait yassı blok taşlar az sayıda da olsa toprak üstüne yayılmıştır. Bu alanda Münster Üniversitesi tarafından kazı çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca burada Jüpiter Dolikhenos tapınağındaki görevlilere ait kaya mezarları mevcuttur. Taş basamaklarla inilen mezar girişlerinde dairevi biçimli kapak taşları, mezar içlerinde ise girlantlı lahitler mevcuttur. Bunların 17 adedi Gaziantep müzesi tarafından temizliği yapılarak ziyarete açılmıştır. Mühür baskılarını içeren Dülük arşivi kaçakcılar tarafından yağmalanmıştır. Çok sayıda mühür baskısı yurt dışına kaçırılmıştır. Mühür baskıları yüzük taşı ve mühürlerin kil çamuruna basılmasıyla yapılan mühür baskıları üzerinde tanrı, tanrıça, kişiler ve hayvanlar gibi çeşitli resimler mevcuttur. Resmi ve özel mektuplarda, belgelerde, para torbaları ve balya vb. nesnelerin mühürlenmesinde kullanılmış olup, mühürlenilen eşyanın güvenliğini sağlamıştır. Bu mühür baskılarından bir gurubu Gaziantep müzesinde teşhir edilmektedir. 600.000 yıl öncesinden günümüze uzanan Dülük köyü geleneksel kesme taştan evleri, camisi ve Musa Kazım türbesiyle yöreye özgü geleneksel tarihi mimari özelliğiyle de görülmeye değer yerlerin başında gelmektedir.. Dülük Antik Kenti, bugün Dülük köyünün kuzey bitişiğindeki Keber tepesi ve çevresinde yer almakta olup, ulaşım için Gaziantep - Yavuzeli istikametinde giderken Otoyol gişelerine ulaşmadan sol tarafta Beylerbeyi köyü içinden geçen yaklaşık 4 km'lik asfalt bir yolla ulaşılır. Köyün girişine geldiğinizde yön levhaları size yardımcı olacaktır. Çam ağaçlarıyla kaplı, 1.020 rakımlı Dülük Baba tepesinde yer alan Dülük Antik Kenti kutsal alanına ise, Gaziantep şehir merkezine yaklaşık 4 km uzaklıktaki Gaziantep - Adana yolu üzerindeki Dülük Ormanları içinden sağlanmaktadır. Ayrıca Dülük Ormanları içerisinde halkın piknik yapabileceği alanlarda mevcuttur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli