18 Ocak 2018 Perşembe

Hristiyanlık İsevilik Nasranilik

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Hristiyanlık [1][2] ya da Hıristiyanlık[3]Ortadoğu kökenli, tektanrılı,[4]İbrahimi din. İsa'nın adına atfen İsevilik, memleketine[5] atfen Nasranilik de denir. Hıristiyanlık inancına sahip kişilere Hıristiyan denir.[6][7] 2 milyardan fazla inananı ile Hristiyanlık dünyanın en yaygın dinidir.[8] Hristiyanlar, dünyanın her yerine yayılmış olmakla birlikte en yoğun olarak Avrupa, Amerika ve Avustralya'da bulunurlar. Diğer kıtalardan farklı olarak Asya ve Güney Afrika'da farklı dinlerle iç içe yaşarlar.Hristiyanlığın inanç sistemi ve ibadetleri İsa tarafından; 1. yy.da, Roma İmparatoru Tiberius'un iktidarında,[4]Filistin'de[4] ortaya konmuş, havarileri ve diğer takipçileri tarafından öğretilerek yayılmıştır. Hristiyanlığın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes'tir.Hıristiyan sözcüğünün kökeni, mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan Kristos (Χριστός) kelimesine dayanır. Mesih sözcüğü İbranicedeki maşiah kelimesine dayanır ve 'kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış' anlamına gelir.[9]Kristos olarak adlandırılan İsa'ya inananlara ilk olarak Antakya/Tarsus bölgesinde Hıristiyan denmeye başlanmıştır. [6][7] Hıristiyan sözcüğü, "Mesih'in yandaşı" ve "Mesih'e bağlı" anlamlarına gelir. Yağ ile kutsama geleneği--Tarih öncesi İsrail kralları ve yüksek rahipleri, yeni görevlerinin simgesi olarak yağla kutsanırlardı. Tevrat'ın birçok yerinde bu işlemin yapıldığına dair ayetler vardır. Geniş anlamıyla bu unvan "Tanrı'nın bir görev vermek üzere seçmiş olduğu" kişileri de kapsıyordu.[10]Eski Ahit'in "Yeşaya" kitabında Yahudi'leri sürgünden kurtaran Pers kralı Kiros'a da bu ünvanla (mesih) hitap edildiği görülür. İsa Atina'daki Defne Kilisesi'nin kubbesindeki İsa mozaiği (1090-1100) Ayasofya'da bulunan İsa motifi Ünlü Hıristiyanlar İsa (d. MÖ 15-MÖ 11-12 - ö. 29-36), Hıristiyanlıktaki temel figürdür. Doğum ve ölüm tarihleri ile ilgili olarak kimi tarihçiler ve araştırmacılar farklı görüşler belirtirler. Hıristiyan teolojisi'nde İsa'nın kimliğini inceleyen dal Kristoloji olarak bilinir. Tanrı olarak adlandırır. Hıristiyanlıkta Nasıra'lı İsa olarak da bilinir. Hıristiyan kaynaklarında ve yer yer Kur'an'da İsa Mesih olarak anılır.[11][12][13][14] Hayatı ile ilgili başlıca kaynaklar Kanonik İncillerdir. İsa, Roma İmparatorluğu'nun Yahudiye eyaletinde, kendisi de bir Yahudi olan Meryem'den dünyaya gelmiştir. Hıristiyanlıkta ve İslam'da, mucizevi bir şekilde babasız dünyaya geldiği kabul edilir. Marangoz, öğretmen ve şifa dağıtıcıdır. Hıristiyanlıkta, "Halkı isyana teşvik etmek" suçlamasıyla Yahudi din adamlarının baskısı ve Roma İmparatorluğu'nun Yahudiye valisi Pontius Pilatus'un emriyle çarmıha gerildiği kabul edilir. Hıristiyanlar için İsa, Mesih'tir, tanrının oğlu ve bizzat kendisidir. Baba (Tanrı) ile insanlar arasında aracı, Beklenen mesih, kurtarıcı, rab, tanrı ile aynı "öz" den olan, güçlü tanrı, tek insan, dünyanın tek kralı, Kutsal Üçlü Birlik'teki kişilerden "oğul"dur. Hıristiyan kaynakları onu "İsa Mesih" olarak anarlar.İsa'nın tanrısal ve insani özellikleri farklı mezheplerce farklı yorumlanır. Hıristiyanlığın Monofizit görüşüne göre insani tabiatı ile tanrısal tabiatı, Tanrısal özü altında erimiş ve ayrılmaz bölünmez tek bir tabiat meydana gelmiştir. Çarmıhta, İsa'nın insani tabiatı gibi ilahi tabiatı da acı çekmiştir. Meryem Theotokosdur, yani Tanrı anasıdır.Diofizit görüşe göre ise insani ve tanrısal olmak üzere birbirinden bağımsız iki tabiatı vardır. Çarmıha gerildiğinde ilahi tabiatı bedeninden ayrılmış, sadece insani tabiat acı çekmiştir. Meryem, insan olan İsa'nın annesidir dolayısıyla da ona Theotokos yani Tanrı anası denemez. Ortodoks, Katolik ve Protestanlara göre İnsani ve Tanrısal iki tabiatı olup bunlar asla birleşmezler, karışmazlar ve ayrılmazlar. İsa ismi köken olarak Arapça'dan gelmektedir. Ancak İsa'nın orijinal ismi Yeşua (Yahşuah) olarak geçer. Orijinal ismin anlamı İbranice dilinde "YHVH Kurtarır" anlamına gelir.[15] Kitabı Mukaddes----Hıristiyanlığın kutsal kitabı, Kitabı Mukaddestir. Kitabı Mukaddes, Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere başlıca iki bölümden oluşur. Eski Ahit---Kitabı Mukaddes'in ilk kısmı Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak adlandırılır. Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile bölüm adları ve sınıflandırmalar hariç hemen hemen aynıdır. Eski Anlaşma İsa'nın doğumundan önceki çok uzun bir zaman diliminde Yahudi peygamberler tarafından yazılmıştır. Bu bölümde İsa veya Meryem'den, henüz dünyaya gelmemiş oldukları için ismen bahsedilmez ancak Eski Anlaşma'nın bazı kitaplarında İsa'ya atıfta bulunulur. İsa'dan söz eden Eski Anlaşma pasajları arasında Yaratılış 3:15; Yaratılış 12:1-3; Yaratılış 49:10 Yasa'nın Tekrarı 18:15; 2. Samuel 7:1-29; Mezmurlar'da birçok ayet; Yeşaya 7:14; Yeşaya 9:6-7; Yeşaya 52:13-53:12; Daniel 7:13-14; Mika 5:2 ayetleri sayılabilir. Yeni Ahit--Kitabı Mukaddes'in ikinci bölümünü oluşturan Yeni Anlaşma ise İsa'nın sağlığında ve/veya ölümünden sonra Havariler, ve elçiler tarafından yazılmıştır. Hıristiyanlarca kanonik kabul edilen Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncil'leri Yeni Anlaşma'nın ilk dört bölümünü oluşturur. Yahudi kutsal metinlerinden oluşmuş Tanah'ın Hıristiyanlıkta Eski Anlaşma'nın olarak adandırılmasının nedeni Tanrı'nın İsa'dan asırlar önce Musa ile Sina Dağı'nda yaptığına inanılan anlaşmadır. Hıristiyanlar Tanrı'nın İsa aracılığı ile yeni bir antlaşma yaptığına inandıklarından ötürü Kitabı Mukaddes'in İsa'dan bahseden ikinci bölümünü Yeni Anlaşma olarak adlandırırlar. İncil---İncil, Kitabı Mukaddes'in, Yeni Ahit kısmının ilk dört bölümünün her birine verilen isimdir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından kaleme alınmış olan dört İncil yazarlarının adıyla anılır. Hıristiyan dinine göre İnciller İsa'nın hayatını ve öğretilerini anlatır. Türkçeye Arapçadan geçen kelimenin aslı Yunanca "Ευαγγελιον" (Evangelion) şeklindedir ve 'iyi haber, müjde' anlamına gelir. İncil kelimesi gerçekte Yeni Anlaşma'nın ilk dört kitabını (bölümünü) karşıladığı halde, bazen Yeni Anlaşma'nın tamamı için de kullanıldığı olur. Mezhepler--- Kilise--Lutheran mezhebinin kurucusu Martin Luther- Hıristiyanlıkta mezhepler "kilise" olarak adlandırılırlar. Hristiyanlığın 3 ana mezhebi; Roma Katolik Kilisesi (1.2 milyar kişi), Protestan kiliseler (360 milyon) ve Ortodoks Kilisesi'dir (170 milyon).[8] Katolik Kilisesi Ortodoks Kilisesi Protestan Kilisesi Teslisi Reddeden Mezhepler Üniteryen Kilisesi Diğer Semavi Dinlere Göre Hristiyanlık Museviliğe göre Hıristiyanlık İsa, Roma İmparatorluğu'nun Yahudiye eyaletinde Yahudi bir anneden dünyaya gelmiştir. Hıristiyan ve İslami kaynaklara göre tanrı tarafından bir mucize eseri olarak babasız dünyaya gelmiştir. Yeni Ahit'te üvey babası Yusuf'un Davut peygambere kadar çıkan soyağacı verilir. İsa, annesi Meryem, babası Yusuf, kendisine ilk inanan arkadaşları ve ilk takipçilerinden Yahudi olanlar terminolojide "Yahudi Hıristiyanlar" olarak adlandırılır. Yahudi Hıristiyan tabiri günümüzde Yahudi soyundan gelmekle beraber Hıristiyan olmuş kimseleri tanımlamakta da kullanılır. Yahudiler İsa'nın mucize eseri olarak babasız doğduğuna, binlerce yıldır bekledikleri ve halen de beklemekte oldukları kurtarıcı mesih ya da peygamber olduğuna inanmazlar. İsa, içinde yaşadığı Yahudi toplumunda "bekledikleri mesih olduğunu" ileri sürdüğünde, halkın bir kısmı buna inanmıştır. Ancak buna inanmayan Yahudi din adamlarının teşvikiyle, Yahudiye eyaletinin Romalı valisi Pontius Pilatus tarafından "halkı isyana teşvik etmek" suçlamasıyla çarmıha gerilmiştir. İslamiyet'e göre Hıristiyanlık İslam dinine göre Hıristiyanlık, semavi dinlerden biridir ve dünya üzerindeki diğer dinlere nazaran Yahudilikle beraber özel bir yere sahiptir. Hıristiyanlar 'Ehl-i Kitap' yani kendisine kutsal kitap gönderilenler olarak kabul edilirler. "Muhakkak ki Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir." (Al-i İmran, 3/45) İslam'a göre İsa Allah'ın peygamberlerindendir ve Kur'an'da "İsa Mesih" olarak anılır. Bununla birlikte Kur'an'da İsa'nın tanrının oğlu olduğu inancı ve çarmıha gerilmesi reddedilir. Allah'ı bırakıp, hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu mesih'i rab edindiler. (Tevbe 30-31) Andolsun, "Allah, Meryem oğlu mesih'tir" diyenler kesinlikle kâfir oldu….(Maide 72) Bir de inkârlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar… (Nisa 157) İslamiyet'te, İncil'in başlangıçta tanrı kelamı olarak İsa'ya indirildiğine ve sonradan tahrif edildiğine inanılır. Yaygın olduğu alanlar Hıristiyanlık Avrupa, Kuzey Amerika ,Güney Amerika , Güney Afrikada ve Okyanusyada yaygın bir dindir. İsa-Pavlus-Meryem-Mesih-Katolik Kilisesi-Ortodoks Kilisesi-Ekümenik Konsil-Protestan Kilisesi Aziz Paul (Pavlus) (Lat: Sanctus Paulus, Yun: Agios Paulos), Pavlik Kiliselerin kurucusu Hıristiyan misyoner. İsa devrinin Ferisi Yahudilerindendir ve Roma vatandaşıdır. Tarsus doğumludur. Asıl adı Saul 'dür. Yeni Ahit'te ve Luka'nın kaleme aldığı İncil'de önemli bir yere sahiptir. Erken Hıristiyan kilisesine baskılarda bulundu. Pavlus, çok katı bir Yahudi cemaatine mensuptu ve Hıristiyan olmadan önce ilk Hıristiyanlara acımasız zulümler yaşatmıştı.[kaynak belirtilmeli] İstefanos'un ölümünü onaylayan kendisidir[ Elç.8: 3 Saul ise müminleri kırıp geçiriyordu. Ev ev dolaşarak, kadın erkek demeden müminleri dışarı sürüklüyor, hapse atıyordu. Pavlus bir gün Şam'daki İsevilere eziyet etmek ve onları Kudüs’e getirmek için yola çıktı. Elç.9: 1-2 Saul ise Rab'bin öğrencilerine karşı hâlâ tehdit ve ölüm soluyordu. Başkâhine gitti, Şam'daki havralara verilmek üzere mektuplar yazmasını istedi. Orada İsa'nın yolunda yürüyen kadın erkek, kimi bulsa tutuklayıp Yeruşalim'e getirmek niyetindeydi. Şam yolunda İsa'nın kendisine görünmesiyle cemaate (kiliseye) katıldı. Daha sonra Pavlus, Hristiyanlık inancını yaymak için Anadolu'yu adım adım dolaştı. Hayat hikâyesi, büyük bölümünü İncil yazarı Luka'nın kaleme aldığı Elçilerin İşleri kitabında bulunur. Yeni Ahit'te Pavlus'un mektupları önemli bir yer tutar. Bu mektuplar sırasıyla; Romalılar, 1. ve 2. Korintliler, Galatyalılar, Efesliler, Filibeliler, Koloseliler, 1. ve 2. Selanikliler, 1. ve 2. Timoteos, Titus ve Filimon'a mektuplardır. Bazı inanırlara göre İbraniler'e Mektup da yine Pavlus tarafından yazılmıştır. Katolik Kilisesi veya Roma Katolik Kilisesi, ruhani başkanı Roma Başpiskoposu (Papa) olan, en fazla cemaate sahip Hıristiyan mezhebi[1]. Dünyada yaklaşık 1,2 milyar mensubu vardır[2]. Katolikler yoğun olarak Güney Amerika'da ve Avrupa'nın güneyinde bulunurlar. Katoliklik, Kutsal Ruh'un kaynağı, İsa'nın tanrısal yönü, geleneklere verdiği önem, dini törenler ve Havari Petrus'un halefi kabul ettiği Roma Başpiskoposu'na (Papa) verdiği ayrıcalıklarla diğer Hristiyan mezheplerinden ayrılır. Papa'nın yanılamayacağı 1870'de alınan bir kararla resmileşmiştir. Katolik Kilisesi azizlere ve Meryem'e diğer kiliselerden daha fazla kutsiyet verir.--Sadece erkekler papaz olabilirler. Evlenemezler, cinsel ilişkide bulunamazlar.--Katolik Kilisesi boşanmaya, kürtaja ve suni döllenmeye karşıdır.--Günah çıkarma çok önemli bir yer tutar. Katoliklik de Ortodoksluk gibi 4. Ekümenik konsil olan istanbul Kadıköy Konsili (Kalkedon Konsili)'nin kararlarını tanıyan bir kilisedir ancak Ortodoks Kilisesi sadece ilk 7 konsili tanımış, bundan sonra yapılanları geçersiz saymıştır. Oysa Katolik kilisesi 20 Konsilin kararlarının da bağlayıcı olduğunu savunur.Katolik sözcüğü, Yunanca katholikos (evrensel) kelimesinden türetilmiştir.[3] Kadıköy Konsili'nde alınan kararlar-----İsa'da Hem insani hem de tanrısal özellikler bulunmaktadır, bu özellikler Meryem İsa'yı doğurmadan önce de bulunmaktaydı. İsa Tanrı olarak baba ile aynı özden, İnsan olarak da günahlar hariç insanlarla aynı özdendir. Dolayısıyla Meryem sadece İnsan olan İsa'nın değil Tanrı olan İsa'nın da anasıdır ve ona Tanrı Anası anlamına gelen Theotokos denilmelidir.--Bu farklı doğalar birleşmeden sonra hiçbir şekilde değişime uğramayıp kendi özelliklerini muhafaza etmişlerdir.--Çarmıhta acı çeken İsa'nın sadece İnsani doğasıdır, bu acı Tanrısal doğa'ya dokunmamıştır.-Aslında Diofizit görüşe yatkın olan bu karara itiraz eden Monofizit piskoposlar kendi bağımsız kiliselerini kurmuşlardır. Mezhebin ilk kurucusu havarilerden Petrus'dur, bu nedenle Papalar, Petrus'un vekili sayılırlar.-Katolikler Kutsal Ruh'un kaynağı ile ilgili bir tartışma sonucu Ortodoksluk'tan ayrılmışlardır. Ortodoksluğa göre Kutsal Ruh, Baba'dan çıkmışken Katolikler'e göre Baba ile Oğul'dan çıkmıştır. Bu ayrım sonucu Roma Kilise'si 1054 yılında Ayasofya'ya gönderdiği bir belge ile Ortodoksluk'tan tamamen ayrılmıştır ve iki kilise karşılıklı birbirlerini aforoz etmişlerdir.1204 yılında 4. Haçlı Seferleri sırasında, Haçlı ordusunun İstanbul'u yağmalayıp, Ortodoks kiliselerini basması ve ortodoks rahipleri öldürmesi sonucu nefret daha da artmıştır.Vatikan Ruhani Meclisi 1870 yılında çıkarttığı bir kanunla Papa'nın yanılmazlık ilkesini kabul etmiştir. Buna göre Papa, Kutsal Ruh'un denetiminde olduğundan yanılmaz.1964 yılında dönemin Papa'sı Papa VI. Paul ile İstanbul Patriği Athenagoras karşılıklı olarak aforozları kaldırmışlardır. Papa Benedicus 16.'nın Türkiye'de Rum Ortodoks Kilisesi ve İngiltere'de Anglikan Kilisesi ziyareti bu kiliseleri daha da birbirine yakınlaştırmış ve ileride bir birleşme için zemin hazırlamıştır.Katolik Kilisesi yayılması İnanç sistemi---Papa, İsa'nin havarisi Petrus'un vekilidir. Dini konularda asla yanılmaz[4] ve Roma Kilisesi baş kilisedir.---Roma Kilisesi Kutsal Ruh tarafından idare edilir ve evrenseldir.--Kutsal Ruh, Baba ve Oğuldan çıkmıştır (Ortodokslar sadece Baba'dan çıktığına inanırlar)--İsa hem insan hem tanrı tabiatına sahiptir.--Meryem günahsız olup, bakiredir. Şefaatte bulunma yetkisi vardır.--Azizler şefaatte bulunabilirler.---Komünyon (Efkaristiya) ayininde ekmek mayasız olmalıdır.---Günah çıkartma ve papaza itiraf gereklidir.7 sakrament vardır (Efkaristiya, Vaftiz, Güçlendirme, Evlilik, Ruhbanlık, Tövbe=itiraf, Kutsal yağ sürme)--Ruhban sınıfı evlenemez. Ancak ruhban sınıfına dahil olanlardan diyakon (diyakozlar) evlenebilirler.--Bu güne kadar toplanan 20 konsilin kararları da kabul edilmelidir.--Cuma günleri et ve yağlı yiyecekler yenilmez. ----Kilisenin 7 sakramenti (Sırrı)---Vaftiz Gizemi-Güçlendirme gizemi-Efkaristiya gizemi-İtiraf gizemi-Kutsal yağ sürme gizemi-Ruhbanlık gizemi-Evlendirme gizemi-Protestan kiliseleri genellikle 2 sakramenti kabul ederler: Vaftiz gizemi ve Efkaristiya gizemi ---Vaftiz, kişinin alnını ıslatmak veya tüm vücudunu suya batırmak şeklinde icra edilen bir dini "arınma" ve "yeniden doğma" törenidir. Vaftiz sözcüğü "suya batırmak, yıkamak" anlamlarına gelen Yunanca βαπτίζω (vaptizo) sözcüğünden türemiştir. Farsçadan Türkçe'ye geçen abdest sözcüğü ile Yunancadan diğer dillere geçen vaptismos sözcüğü arasında büyük benzerlik vardır. Vaftiz uygulamasına rastlanılan inançlar--Yunan Mitolojisi'nde vaftiz törenlerine rastlanır. Bunun en popüler örneği Aşil'in vaftizidir. Öyküye göre topuğundan tutularak suya batırılan Aşil, topuğu hariç ölümsüz hale gelmiştir. Nihayetinde de topuğundan okla vurularak ölür.-Vaftizin İbrahimi dinlerdeki kökeni Museviliğe dayanmakla beraber, yaygın bir şekilde Hıristiyanlıkta uygulanır. Ayrıca Hristiyanlıktan ve Musevilikten türeme bazı küçük dinlerde ve bazı Hindu inanışlarında da vaftiz uygulaması vardır. --Hristiyanlıkta vaftiz-Birçok Hristiyan mezhebinde çocuklar küçük yaşta vaftiz edilirler ve vaftizden sonra çocuğa isim verilir. Bazı Hristiyan mezhebinde ise ancak bilinçli bir şekilde Mesih İsa'ya iman eden vaftiz edilir. Hristiyanlar Mesih İsa'nın bir buyruğuna göre vaftiz törenini uygulamaktadırlar. İncil'in Matta Bölümüne göre (Matta 28:18-20) Mesih, dirilişinden sonra ve göğe alınmadan biraz önce şöyle dedi: 'Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.'Hristiyan inanışına göre vaftiz edilen kişi Mesih İsa ile birleşmek istediğini ifade eder. Mesih İsa öldü ve tekrar dirildi. O'na iman eden insanın eski günahlı hayatı ölür ve yeni kutsal bir hayat başlar. Vaftiz töreninde eski hayatın gömüldüğü ve yeni hayatın dirildiği simgesel bir anlamda gösteriliyor (bkn.: İncil, Romalılar 6:3-6).--İsa, Vaftizci Yahya (Yahya Peygamber) tarafından Ürdün Nehri'nde vaftiz edilmiştir (bkn. İncil, Matta 3:13-17). Aynı Vaftizci Yahya, İsa'nın ilerde sırf suyla değil Tanrı'nın Ruhu'yla vaftiz edeceğini bildirdi (İncil: Matta 3:11)--Katolik ve Ortodoks kiliselerinde vazgeçilmez 7 Sakramentten biridir.--Güçlendirme sırrının Hıristiyanlıktaki Rolü Eski Ahit'te Peygamberler Rab'bin Ruhu'nu beklerken Mesih'e ve Mesih'i bekleyen bütün halklara geleceğini bildirirler. Mesih İsa'nın tüm yaşamı ve misyonu Kutsal Ruh'la tam bir birliktelik içinde geçildiğine inanılır. Bu yüzden Havariler Pentekost günü Kutsal Ruh'un alındığına inanılır. Bkz. (HI2,11)Vaftiz olanın üzerine el koyularak ( Bunu şimdi Episkopos ve yetki almış papazlar yapabilir) Kutsal Ruh'un kişiye işlediği teoloji ve Kutsal kitap kayıtlarında görülür. (Bkz. İncil- ELçilerin işleri.) --Güçlendirmeden söz edilmesinin nedeni--Bu sırra Doğu kiliselerinde Krismasyon, yağla meshetme ya da myron (krem) denir, çünkü temel rit meshetmektir. Güçlendirme vaftiz olanı lütfu ile onaylayıp güçlendirildiğine inanılır. Güçlendirme Sırrı'nın Temeli--Güçlendirme sırrı töreninin kutsal yağla meshedilmektedir. Bu meshetme töreni yöneten din adamının elini adayın üzerine koyarak bu meshetmeye şu sözler söylenerek vaftiz olanların anlına yapılır: "Tanrı'nın armağanı olan Kutsal Ruh'la mühürlen"--Güçlendirme Sırrını Kim Alabilir?--Bu sırrı daha önce vaftiz olmuş herkes alabilir. Bu sakramentte diğer sakrementler gibi hayatta bir kez alınabilir ve bu sırrı alan Vaftizden sonra tam bir Hıristiyan olarak onaylanır. Protestan Kiliseleri bu sakramenti kabul etmez.--Güçlendirme Sırrını Kim Verebilir-Güçlendirme sırrını Cemaatin veya Kilisenin Bölge Episkoposu ya da Episkopostan yetki almış olan bütün papazlar verebilir.Bu Durum Doğu ve Batı Kiliseleri için de geçerlidir. -----Efkaristiya (Yunanca εὐχαριστία = teşekkürler), veya komünyon Hıristiyanlarca en kutsal sakrament olan "Mesih'in Bedeni" demektir. Hıristiyanlarca en kutsal olan ve bu riti bütün Hıristiyanlarca ve Hıristiyanlık türevi inançlarda bile hatta Yezidilerde de kutsal sayılan dünya nüfusunun 1/3'ini ilgilendiren sakramental durumdur.Efkaristiya nedir?--Mesih İsa'nın haç üzerindeki ölümünü yeniden dünyaya gelinceye dek, yüzyıllar boyunca sürmesi için kiliselerinde ölümünün ve dirilişinin anılması için, diğer onu izleyenlere verdiği miras olarak tanımlanabilir. Bir başka deyiş ile Mesih İsa'nın onu izleyenlerden istediği paskalya sofrasının diğer jenerasyonu ve emridir. İsa'nın başlangıçtan günümüze kadar onu izleyenlerin istediği "Beni anmak için bunu yapınız" yani ekmek ve şarapla yapılan rituel ayin. Ekmek İsa'nın bedenini, şarap ise İsa'nın kanını sembolize eder.-Ayrıca Katolik ve Ortodoks Kilisesi teolojisi ve liturjisinde ekmeğin şarapla birleşimi transsübstansiasiyon (madde dönüşümü) ekmek ve şarabın İsa'nın kanı ve bedeni olduğuna inanılır. Efkaristiyanın Hıristiyanlarca önemi--Efkaristiya tüm hıristiyanlarca Mesih'e bağlılığın kaynagı olduğu için onu bir "doruk noktası" olarak nitelendirirler. İncil'de de bahsedildiği gibi İsa'nın son akşam yemeği olarak nitelendirliğinden bütün kiliselerde "Missa Ayini" ve Rabbin sofrası olarak her hafta kutlanır. ----İtiraf gizemi (Sakramenti) halk arasında "Günah çıkarma" olarak bilinen Katolik ve Ortodoks Kiliselerinde kabul edilen 7 Temel Sakramentlerden biridir.Vaftizden sonra kişinin Ağır günah veya Hafif günahlarının bütününün, kişinin pişman olması sonunda bir papaza günahlarını itiraf etmesidir. Kilise bu sırrı "Hristiyan'ın kiliseyle barışması olarak nitelendirmiştir. Bu Sakrament İncil'de Mesih İsa'nın Havarilerine Kutsal Ruh'u alın; kimin günahlarını bağışlarsanız bağışlanmış olacak; Kimin günahlarını bağışlamazsanız bağışlanmamış olacak"(Yuh:20:22-23) ayetlerinden yola çıkılarak tertiplenmiştir. Nasıl Günah Çıkartılır---Kişinin öncelikle Pişman olup bu eylemi gerçekleştirmesi gerekir, yani tövbe etmesi gerekir, Tövbe ederken de dua etmeli ve oruç tutulmalıdır. Önce ciddi bir vicdan muhasebesi yapılır, pişmanlık duyulmalıdır,pişmanlık Tanrı sevgisiyle motive olmuşsa "Mükemmel pişmanlık" adını alır. kusurlu pişmanlık ise başka nedenlerle ya da cehennemlik olma korkusuna dayanır. Rahibe günahları itiraf etmek Tövbe sırrının temel bir bölümünü oluşturur. Günah Çıkarmada alınan kutsama günahları siler, ama kişinin günahlarının kefaretini ödemesi için ceza çekmesi de gerekmektedir.--İtiraf Edilen Günahlar ve Günah Çıkartıcı Akıl çağına gelmiş ve vaftizli olan her kişi büyük ve küçük günahlarını itiraf etmelidirler. Günah Çıkartıcı ise şu temele dayanır: Mesih İsa günah çıkartma yetkisini Tanrı' nın adaletini ve merhametinin araçları olan Havarilerine dolayısıyla onların halefleri episkoposlara ve rahiplere verdi. bu Kişilerin günahları Baba,Oğul ve Kutsal Ruh aracılığıyla bağışlanır. Bazı günahlar ise örneğin Aforoza neden olan günahlar sadece Papa tarafından bağışlanabilir, papa bu yetkiyi rahiplere ve episkoposlara da verebilir. Ölüm tehlikesi karşısında bütün Rahipler her tür günahı bağışlayabilir ve aforozu kaldırabilir. Rahip ise günah çıkartan kişinin günahlarını sır olarak saklar ve eğer bir başkasına açıklarsa rahip büyük cezalar alır. ---Kutsal yağ sürme gizemi ya da hastaları meshetme olarak da bilinir. Eski Ahitte insan hastalık döneminde kendi sınırlarını, hastalığın gizemli bir biçimde günahla bağıntılı olduğunu tercübeyle öğrenir. Eski peygambeler hastalıkların gerek kendi gerek başkalarının günahlarını bağışlatma konusunda da kurtarıcı bir anlamı olabileceğini sezmişlerdir. Böylelikle hastalık insanın şifa bulmayı dilediği Tanrı'nın huzurunda yaşanır. Mesih İsa'nın hastalara göstermiş olduğu şefkat çok sayıda hastalığı iyileştirmesi, kendisiyle birlikte günahın,acının ve ölmün üzerinde zafer kazanıldığını gösteren Tanrı'nın egemenliğinin geldiğinin önemli bir göstergesidir. İsa çektiği acılara ve ölümüyle acıya yeni bir anlam kazandırmıştır. Kilise'nin hastalara karşı tutumu---Doğu ve Batı Kiliselerinin doktrinlerine göre İsa'dan aldığı hastaları iyileştirme buyruğunun gerek hastalara gösterdiği özenle, gerek hastalarla birlikte yaptığı dualarla gerçekleştirmeye çalışıyor. Kilise bu sakramenti İncilde:İçinizden biri hastaysa, Kilise'nin görevli ihtiyarlarını çağırsın: İhtiyarlar Rabbin adıyla üzerine yağ sürüp onun için dua etsinler (Yakup 5:14-15)-Eğer hastalık son dönemde ise "Son Komünyon" denilen uygulama geçerli olur. son komünyon ise yani Viatik bu dünyayı terk edecek olana verilen ve ebedi yaşama geçişi hazırlayan Komünyondur.Asıl amaç ise Ölmüş ve dirilmiş olan Mesih'in bedenini ve Kanını alma, ebedi yaşam ve diriliş gücünün tohumudur. --Ruhban sınıfı, başta Hıristiyanlık olmak üzere belirli bir din bünyesinde din adamlığını meslek olarak icra eden tüm kişiler. Aslen Hıristiyanlık terminolojisine ait olan ruhban sınıfı kavramı zaman zaman diğer dinler için de kullanılır. [1][2]Ruhban, insanlardan uzaklaşıp riyazata çekilerek dünya zevklerini terkeden ve kendini aşırı bir şekilde ibadete veren kişiler anlamına gelir. Rahip kelimesi ve ruhban kelimesi Arapça aynı kökten gelen sözcüklerdir. [3][4] İsa'nın ölümünden sonra [5], gördükleri baskı ve zulüm sebebiyle bir kısım Hristiyanlar toplumsal hayattan soyutlanarak, edindikleri özel mekanlara çekilmişler ve kendilerini ibadete adamışlardı. Bu uygulama zamanla, bir yaşayış biçimi olarak, Hristiyanlığın bünyesinde yerleşti. Günümüzde mezhepler arası farklılıklar olmakla beraber ruhban sınıfının sadece küçük bir kısmı manastır hayatı sürmektedir. Ruhban sınıfının özellikleri Yalnız erkeklerden seçilir.[6] Ruhban sınıfı, özel bir dini eğitimden geçer, Özel giysileri vardır, Dini törenleri yönetme ve dini metinleri yorumlama yetkisiyle donatılmıştır, bazı mezheplerde törenleri Latince, Yunanca gibi dini metinlerin en eski çevirilerindeki dilleri ile icra eder. 'Din adamlığını' bir 'meslek' olarak seçmiştir, kendisini, hayatı boyunca bu işe adamıştır, geçimini bu işten sağlar, Hiyerarşik bir yapı içinde yer alır, bu yapıya aykırı davranırsa yaptırımlarla karşılaşabilir, Dini yorumlarda, toplumsal ve siyasal konularda, meslek arkadaşlarıyla ve hiyerarşik örgüt yapısıyla tam bir dayanışma içinde olacağı beklentisi vardır. [1] Diyakoz Kardinal Keşiş Papaz Piskopos Diyakoz (veya diyakon) Katolik, Anglikan ve Ortodoks kiliselerindeki 3 yüksek ruhban derecesinin ilk basamağı olan diyakozluk rütbesini haiz kişidir. Diğer 2 rütbe ise sırasıyla papazlık (vaizlik) ve piskoposluktur. Kelimenin etimolojik kökeni Eski Yunanca, "hizmetli", "hizmetçi", "yardımcı", "haberci" manalarına gelen diakonostur. Günümüzde diyakoz kısaca papaz yardımcılarına verilen isimdir. Diyakozun görevleri Kilisenin bütün maddi varlığının kahyalığını yapmak. Yoksullara, hastalara ve düşkünlere kimsesizlere kilise adına yardım etmek. İbadetler sırasında piskoposlara ve papazlara yardım etmek. Diyakozluk diğer ruhban derecelerini almak için ilk temeldir. Yani peder olmak isteyen kişi önce diyakoz olmak zorundadır. Sadece ruhbanlık gizemi ile pederlik derecesini almış kişiler piskopos ve papaz olabilirler. Diyakozlar evlenseler dahi bu görevlerinde kalabilirler.[1] Kardinal, Hıristiyan Katolik Kilisesi'nin ruhban sınıfının Papa'dan sonra en yüksek mevkiye sahip din adamı. Kardinal olacak din adamları mevcut Papa tarafından aday gösterilirler. Bir sonraki Papa'yı kendi aralarından seçerler. Kardinal kelimesi Latince cardo/cardin (menteşe) kelimesinden türemiştir. Kilisenin temel dayanağı anlamında bu isim verilmiştir. [1] Kardinallik kurumu tamamen kilise hukukuna dayanır. Kökü belli değildir. İlk zamanlarda gerek Roma'da, gerek Roma dışında papaz kardinallik veya diyakoz kardinallik kilisenin önemli kişilerine (majores romange ecclesiae) verilen isimdi. 7. yüzyıldan itibaren papalar Roma çevresine dağılmış bulunan küçük piskoposları törenlerde ve yönetimde kendilerine yardımcı olmaları için Roma'ya çağırmaya başladılar. Bu piskoposlara 8. yüzyılda kardinal unvanı verildi. Kısaca, eskiden kardinallik Roma'da papanın en önemli yardımcılarına ve danışmanlarına verilen unvandı. 1059'da papa Nicolaus II, kardinallere papanın seçiminde önemli fakat tekelci olmayan bir rol verdi. 1179'da toplanan Üçüncü Laterano meclisinde papayı seçme hakkı kardinallerin tekeline verildi (2/3 çoğunlukla). Kardinal giysileri Görevleri Kilise yasası kardinallerin görevlerini şöyle tanımlar: Kardinaller, papanın senatosunu meydana getirir. Katolik kilisesinin yönetiminde onun başlıca danışman ve yardımcılarıdır. Bir sonraki Papa'yı kendi aralarından seçerler. Keşiş, Hıristiyanlık'ta evlenmemiş, manastırda yaşayan rahip [1]. Keşiş sözcüğünün kökü Arapça ve Farsça'ya dayanır. Keşişler Hristiyanlığı içlerinde en yoğun şekliyle yaşamaya gayret eden, bunun için inzivaya çekilip günlerce Tanrısal meditasyon yapan, manastırda yaşayıp hayatını Hristiyanlığa göre şekillendiren kişilerdir. Eski dilde manastırlara "keşişhane" denirdi. Fransisken, dominiken, cizvit keşişleri gibi tarikatlarına göre ayrılırlar. Keşişlik, dünyadan elini eteğini çekme anlamına gelmektedir. Keşişler manastırda yaşarlar, burada meditasyon yaparak dünyadan uzak bir yaşam sürerler. İçki içmezler, oruç tutarlar ve cinsellikten uzak dururlar. Bireysel olarak yapılan keşişlikle grup keşişliği birbirinden farklıdır. Örneğin; İslamiyet’te Ramazan boyunca herkes oruç tutar. Bireysel keşişlikte ise; bir şeyi yapıp yapmamakta herkes özgürdür. Keşişlikte, saflık (cinsellik anlamında) çok önemlidir. Bunun karşıtı olarak da “libertinaj” (özgürlük mekanı) adıyla özgür aşkın idealini savunma anlayışı söz konusudur. Farklı bakış açılarıyla keşişlik Meksikalı yazar Octavio Paz’a göre keşişlik; toplumun çoğu tarafından normal karşılanılan şeyleri terk etme anlamına gelmektedir. Toplumun belirlediği ahlaki değerleri reddedip uç noktalarda yaşayan insanlar gibi keşişler de toplumda sosyal bir azınlıktır. Bir diğer bakış açısı da şu şekildedir: Keşişler, o kültürde yapılmasına izin verilmeyen, hoş olmayan durumları terk ederler. Örneğin; İsrail’de domuz eti yiyen, Suudi Arabistan’da içki içen bir keşiş yoktur. Keşişlerin Özellikleri Keşişler evlenmezler, cinsellikten uzak dururlar. Vücut temizliğine önem vermezler. Vücut ihtiyaçlarını karşılamazlar (örneğin; çok az uyurlar.) Dünya malını terk etmişlerdir. Toplumdan soyutlanmaya çalışırlar. Çok az konuşurlar, sürekli dua ederler. İnzivaya çekilirler. Evsizdirler. Karınlarını doyurmak için dilenirler.Vaaz vererek gezerler. İtaatkardırlar. Keşişliğin Esasları Keşişlikte yapılan her şeyin somut bir amacı vardır. Örneğin; keşişler oruç tutarlar. Böylece dünyevi zevklerden kurtulurlar. Bir başka örnek, keşişlikte bir dayanışma vardır. Oruç zamanı toplanan paralar, fakirlere yardım amacıyla bir kuruma bağışlanır. Arınma amaçlı ibadet ve oruç dünyaya ve insanın kendi şahsına yönelik ve mevcut doğal haline karşı bir itiraz olarak olumsuz bakışla bağıntılıdır. Bir keşiş dünyayı düzeltmeyi, iyi hale getirmeyi hedefler. Bazı dinlerde tamamen kusursuzlaştırmayı amaçlar. Diğer yandan zevke ve sevince karşı olmayan keşişlik de vardır. Bu durumda da orucun arkasındaki amaç, zevk düşkünü ve bağımlısı olmamak ve zevki olağan hale getirmemektir. Filozof Theresa von Avila, „Hindi ise, hindi, oruç ise, oruç“ diyerek buna bir açıklık getirmiştir. Keşişliğin Tarihçesi Keşişlik, bazı dini ve etik sistemlere yabancı bir durumdur. Örneğin; Zerdüştçülük ya da Konfüçyüsçülük’te bu durum söz konusudur. Asya’da Keşişlik Keşişlikte uygulanan en eski sistemin Hinduizm’den geldiği tahmin edilmektedir. Indus Vadisi Uygarlığı, keşişleri tanıyordu. Bu keşişler; yogacılar, Sadhular ya da Sannyasinler’dir (gezgin dervişler). Kısmen de olsa Tantrizm’e mensupturlar. Jainizm’in unsurlarından biri oruç tutmaktır. Hatta bir Hindu olan Mahatma Gandhi de oruç tutmuştur. Budizm’de de keşişlik vardı ve hala da vardır. Bunu Buda’nın hayatından ve kurduğu Budist Keşişler Topluluğu’ndan anlayabiliriz. Oruç odaklı somut eylemler, günde sadece bir öğün yemekten başlayıp, açık havada oturma pozisyonunda uykudan, Vietnam savaşı sırasında keşişlerin kendi kendilerini yakmasına kadar birçok örnek yol anılabilir Ancak Budizm, normal durumlar için aşırı çilecilik hayatını reddeder. Budizm’de keşişlik için yaşam tarzını bırakmaya ya da tövbekar olmaya gerek yoktur. Sadece aşırılıktan uzak durmayı ve pragmatik bir tutumu gerektirir. Antik Yunan ve Roma’da keşişlik Keşişlik kavramının Antik Yunan ve Roma’daki karşılığı antrenman yapmaktır. Yunan askerlerinin talim yapmaları olarak anlaşılmaktadır. Daha doğrusu sporcuların yaşam biçimidir. Kinizm felsefesinde benimsenen yaşam tarzı –irade, fakirlik ve evsiz olma- keşişliğin özelliklerini göstermektedir. Ancak, kinizm taraftarları bu feragatlerde dolaysız olarak bir haz artışı ve yerleşik yapıların kırılmasını gördükleri için buna tam anlamıyla „keşişlik orucu“ demek de olanaklı değildir. Keşişlik, M.Ö. 1. yy.dan itibaren Gnostisizm’in ve Neoplatonculuk’un feragat ve dünyayı yok saymayla ilgili görüşlerini reddeder. Gnostisizm, mensuplarına ya köktenci mütevazı bir yaşam emreder ya da onlara geniş cinsel özgürlükler verir. Karanlık ve aydınlık gibi bir ikilem üzerine kurulmuş Mani dininde keşişlik şu şekildedir: Dünyaya ulaşmak için her şeyden vazgeçmek gerekir. Mani dininde keşişler için üç yasak vardır: Et ve balık yiyemez, içki içemezler. Mastürbasyon, iş ve meslek yasağı Evlenemezler. Yunan ve Roma kültüründe oruç tutmak ve cinsellikten uzak durmak dini kuralların bir parçası olarak görülmektedir. Böylece tanrıları etkileyebileceklerini düşünürler (bkz. Eleusis Gizemleri). Bu nedenle, bu bağlamda Yunan ve Roma kültüründe keşişlikten tam olarak söz edilemez. Felsefe okullarında ise; bu durum şu şekildedir: Saflık, yeme-içme ve davranışlar için düzenlenen birtakım kurallar vardır. Mezhebe üye olanların bu kurallara uymaları zorunludur. Stoa felsefesi, keşişlik kavramının tam merkeziydi. Ancak kelimenin orijinal anlamı, tutku ve arzulardan kurtulmak için sürekli çalışmaktır. Dinler ve keşişlik Grup Keşişliği Birçok dünya dini, keşişliği bütün toplumda mümkün kılmak istemiştir. Bunun için bir dizi keşişlik biçimi oluşturmuştur. Böylece belirli dönemlerde tövbe için oruç ya da yas tutulmaya başlanmıştır. Yahudilik ve Keşişlik Dünyanın onayladığı bir din olan Yahudilik, keşişlik özelliklerine sahiptir. Özellikle kutsal metin çalışma konusunda bu durum söz konusudur. Yahudiler, Tövbe Günü (Yom Kippur) oruç tutarlar. Yahudiler için oruç tutmak manevi bir hazırlıktır ya da Tanrı’ya bir konu hakkında ne kadar ciddi olduklarını göstermektir. Nasırlılar, Tevrat’ı incelerlerken birtakım ihtiyaçlarını ertelerlerdi. Örneğin; o dönemde şarap içmezler ve saçlarını kestirmezlerdi. Bu süre, yaşamları boyunca ya da belirli bir dönem, bu şekilde devam ederdi. Eski Ahit’te Nasırlıların sabit bir evlerinin olmadığından bahsedilmektedir. İslamiyet ve Keşişlik İslami yaşam tarzında bazı keşişlik özellikleri görülmektedir. Keşişlik, Arapça bir kelime olan cihatla (kutsal savaş, çaba) aynı anlama gelmektedir. Asıl mücadele eylemini kapsayan “küçük cihat” kavramı, Sufiler tarafından “büyük cihat”a dönüştürülmektedir; büyük cihat, insanın, beşeri dünyada dünyevi cazibelere karşı koyabilmek uğruna kendi ham güdüsel dürtülerine karşı mücadele ve savaşı hedef alır (bkz. nefs). İslamiyet’te keşişlik gruplar halinde olmaktadır. Bunun için 12.yy.dan bu yana değişik tarikatlar kurulmuştur. Tarikata kabul edilen kişiye mürit denilmektedir. Bu kişiler, tasavvuf eğitiminden geçirilirler. Her tarikatın Tanrı’ya ulaşmak için geliştirdikleri yöntemler farklıdır. Sufiler, günlük düzenli olarak zikir çekerler. Allah’ın adını anarlar. Sürekli öbür dünya için çalışırlar. Nefislerine yenik düşmezler. Hıristiyanlık ve Keşişlik Keşişlik, en çok Hıristiyanlık’ta görülmektedir. Bir Hıristiyan keşişliği vardır. Ancak Hıristiyanlık’taki keşişlik Hinduizm’deki gibi değildir. Hıristiyanlık, keşişlikle ilgili çeşitli geleneklere sahiptir. Bu geleneklerle şekillenmiş ve gelişmiştir. Diğer yandan bu gelenekleri de eleştiren bir dindir. Yeni Ahit’te adı geçen en bilindik keşiş, Yahya Peygamberdir. Yahya Peygamber ve onun müritleri mülkiyet, ikamet vb. şeylerden feragat etmişlerdir. Yine Esseniler, dindar Yahudilerin oluşturduğu keşiş bir topluluktur ve kişisel eşyalarından vazgeçmişlerdir. İsa’nın kendisi de bir süreliğine oruç tutmuştur; ancak keşişlikle ilgili genel bir kural çıkarmamıştır. Karşıtları arasında bazıları onun pekala dünyevi duyusallık dolu bir hayat sürdüğünü iddia etmektedir. Ayrıca keşişlikle ilgili eleştirilerini açıkça dile getirmiştir. Katolik Kilisesi ve Keşişlik İsa’nın kendisi de bir keşiştir. İsa ve onun talimatları, Katolik Kilisesi’nde keşişler için bir yaşam kılavuzu olarak yorumlanmaktadır. Ayrıca kişisel eşyalardan vazgeçme, cinselliği terk etme ve bir şeyi kişinin kendi iradesiyle bırakması gibi durumlar kural olarak sayılmamaktadır. Yoksulluk, bekaret ve itaat gibi Protestan öğütleri kurtuluş için gerekli değildir; ancak dindar bir yaşam için faydalı durumlardır. Katolik Kilisesi’nde keşişlik yoluyla ahlaki ve dini mükemmelliğe ulaşmak isteyenler için şunlar yapılmaktadır: İbadet edilir ve meditasyon yapılır. Bunların yanında keşişlikle ilgili dini edebiyat ya da sanat eserleri sunulur. İncil okumaları yapılır. Dua edilir. Beraber ibadet edilir, nefs terbiye edilir ve toplantılar yapılır. Kutsal törenler (Sakrament) düzenlenir. Manastırlarda feragat kurallarında gevşeme olunca, Ortaçağ’da kilisede ve toplulukta yeni keşişlik hareketleri ortaya çıkmıştır. Fransisken Tarikatı’nın kurucusu Assisili Francesco, fakirlere yardım konusunda kiliseyle dayanışma içinde olmak istemiştir. Bunun için uzun bir süre kiliseyle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ancak kilise dışında sapkın hareketler ortaya çıkmıştır. Diğer gruplar, dini yaşamı değiştirmeye çalışmışlardır (Katharlar ve Waldensian gibi yeni dini gruplar ortaya çıkmıştır.) Keşişler, Ortaçağ’da bu olanlardan çok etkilenmişlerdir. Bedenlerine kasıtlı olarak işkence yapmaya başlamışlardır. Cizvit Tarikatı’nın kurucusu Ignatius de Loyola, yoğun ruhsal egzersizler yaptıran ve katı keşişlik kurallarını içeren otuz günlük bir program tasarlamıştır. Bu program, Protestanlığın reformist hareketlerine karşı oluşturulmuştur. Katolik Kilisesi’nde cuma günleri et yemek yasaktır. Bu durum Ortaçağ’dan 20.yy.a kadar bu şekilde devam etmiştir. Katolikler, cuma günleri şükran orucu tutarlar. Ortodoks Kilisesi (Doğu Hıristiyanlığı) ve Keşişlik Ortodoksların 40 gün süren oruçları vardır. Bu oruç, yıl içerisinde kilise takvimine göre ayarlanır. Ortodokslarda oruç zamanı batıya oranla daha sıkıdır. Et yemek, şarap içmek ve yağ kullanmak kesinlikle yasaktır. Bu durum, yapılan yoğun ibadetle alakalıdır. Ortodoks kiliselerinde keşişlik, Katolik kilisesindeki gibi değildir. Keşişler, günahları için kefaret ödemek zorunda değildirler. Kişi, keşişlik uygulamaları sayesinde önceliklidir ve Tanrı ile manevi birlik arasında özgürdür. Protestan Kilisesi ve Keşişlik Protestan Kilisesi (Martin Luther), Katolik Kilisesi’nin keşişliğe uygun olduğu düşüncesini reddetmiştir. Çünkü inançlar yasallaştırılınca durumun daha da kötüye gittiğini görmüştür. Reform Kiliseleri ve Keşişlik İsviçre’de (Zürih) Reform hareketleri Ulrich Zwingli tarafından başlatılmıştır. Reform hareketleri sonucu Kalvenizm gibi yeni bir teoloji ortaya çıkmıştır. Her ikisi de en başından itibaren dünyevi zevkleri terk ederek disiplinli bir yaşam tarzı uygulamıştır; ancak burada keşişlik için dünyadan tamamen uzaklaşma gibi bir durum söz konusu değildir. Bu yaşam tarzı, Kalvenizm akımını benimseyenler tarafından da kabul edilmiştir. Örneğin; tutucu Protestanlar bu kişiler arasındadır. Pietizm (Aşırı Dindarlık) Protestan Kiliseleri arasında aşırı görüş ayrılıkları vardır. Bazı Protestanlar, dünyayı inkâr eden ve aşırı dindar özellikleri olan bir düşünceyi benimsemişlerdir. Örneğin; Pietizm bu şekilde ortaya çıkan bir harekettir. Biz isteyerek vazgeçiyoruz Tüm boş şeylerden, Tüm dünyevi zevk ve hazlardan. (Gerhard Tersteegen) Pietizm’de sadece oruç tutmak ya da evlenmemek önemli değildir. Dünyevi zevklerden kesinlikle feragat edilmelidir. Müzik dinlemek, dans etmek ve hatta gülmek yakışıksız olarak görülür. Metodistler, kurucuları John Wesley zamanında vaizleri için zorunlu olarak haftada iki kez oruç tutarlardı. Ayrıca diğerlerine de tavsiye ederlerdi. Günümüzde keşişlik Max Weber, keşişlik kavramını şu şekilde yorumlamıştır: “Dünyevi keşişlik”, Protestanlık sayesinde modernleşmiştir. İnsan kültürü, bundan sürekli olarak etkilenmiş ve değişmiştir. Böylece hem modern hem de tutucu olan kapitalizmde başarı, feragat ve özverinin mükâfatı olarak algılanmıştır. Feragat dolu bir hayat ile din böylece birbiriyle yan yana ilerlerken, açıkça bağımsızlaşmakta, hatta birbirinden de zaman içinde ayrışmaktadır. Bundan dolayı bugünün yaşam biçiminde feragat edilen şeylerin çoğu, bazı açılardan keşişlik olarak anlaşılabilir. Ancak Anoreksiya nervoza, sağlık için oruç tutmak ya da vejetaryenlik gibi durumlar keşişliğe, yerine göre kısmen ya da tamamen, aykırıdır. Modern Türkçede kullanımı "Keşiş hayatı sürmek" deyimi Türkçede her şeyden elini ayağını çekip, yalnız başına yaşamak anlamında kullanılır. Keşişler sadece Hristiyanlıkta değil, her dinde vardır. Papaz, Hıristiyan din adamı. Türkçeye 1300'lü yıllarda Rumca papas sözcüğünden geçmiştir.[1] Türkçede rahip (kadınsa rahibe) sözcükleri de papaz anlamında kullanılır. Ancak rahip sözcüğü zaman zaman İslam dışındaki dinlerdeki din adamları için de kullanılır. Rahip sözcüğü Arapça kökenlidir.[2] Farsça kökenli[3]peder sözcüğü de Türkçede zaman zaman papaz anlamında kullanılır.[4] Papaz kelimesinin diğer dillerdeki kökü Yunanca büyük, ileri gelen manâsındaki presbus'tan gelir.[kaynak belirtilmeli] Rahip sözcüğü Arapça rahab (korku, hürmet) kökünden gelir.[2] Peder sözcüğü ise "baba" anlamına gelir.[3] Papaz bazı Hıristiyan kiliselerinde piskopos ile diyakoz arasında yer alan din adamıdır. Temel görevleri sakramentleri idare etmektir.[ Ortodoks Kilisesinde Katolik Kilisesinde Roma Katolik Kilisesi'nde papazlar 6-7 yıllık bir eğitimden sonra piskopos tarafından bu rütbeye çıkarılırlar. Papazlığa adım atma ayini ile beraber bu kişi vaaz etme ve sakramentleri yönetme yetkisini alır. En onemli gorevlerden birisi ayin sirasinda kurban ibadetini yerine getirmektir. Kurban ibadeti hıristiyanlık inancında kansız bir sunumdur. Burada kan yerine İsa'nın ekmeği bölerek bu benim vücudumdur ve de şarabı gösterip bu benim kanımdır diyerek kendisini kurban edişi temel alınır ve kurbanın vücudu yerine ekmek ve kanı yerine şarap sunulur. Papazlığın Ahit]]'te yer almasına karşın bunun tamamıyle ifade bulması 2. yüzyılı bulmuştur. O zamana kadar bütün cemaatler bir piskopos veya presbiter (ileri gelen, rahip) tarafından yönlendirilmiştir. Cemaatler büyüyüp daha çok ruhbana ihtiyaç duyunca piskoposlar daha yüksek seviyeli ruhbanlar haline gelerek yanlarına her şehirde birden fazla cemaatle yapılan Evharistya sırasında yardım eden yardımcı rahipler (papazlar) almışlardır. Diyakonluk (hizmetlilik) da kiliselere ait varlıkları ve yoksullara yardım işlerini idare eden kişiler olarak zaman içinde bu şekilde ortaya çıkmıştır. Piskopos, bazı hıristiyan kiliselerinde, birkaç cemaatten oluşan bir bölgenin başpapazı olan, fetva verme yetkisini haiz üst kademeden din adamı. Roma başpiskoposu Papa olarak adlandırılır ve Katolik Kilisesi'ndeki en yüksek makamın sahibidir. İngiltere'deki Canterbury başpiskoposu Anglikan toplumunun sembolik lideridir. Piskopos sözcüğü Yunanca episkopos sözcüğünden gelir. Epi (yukarıdan) ve -skopos (bakmak) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve "yukarıdan izleyen, gözeten" anlamlarına gelir.[1] 2. yüzyılda kurumlaşmıştır.[kaynak belirtilmeli] Piskoposlar İsa'nın Havarileri'nin ardılları sayılır ve ruhbanlık yetkilerini kesintisiz biçimde onlardan kaynaklandığına inanılır[kaynak belirtilmeli]. 2. yüzyılda, piskopos kilise ayinlerinin başlıca yöneticisiydi; ayrıca kilisenin mali işlerini yönetir, tartışmalı sorunları çözüme bağlardı. 4. yüzyılda hıristiyanlığın devletçe tanınmasından sonra, piskoposlar kilise dışı yönetim işlerinde de sorumluluk almaya başladı. Piskoposların görevleri arttıkça ve cemaatler genişledikçe, bazı görevlerini papazlara aktarmaları kaçınılmaz oldu. Ama konfirmasyon ayinlerini yönetmek, papazları atamak ve öteki piskoposları kutsamak gibi yetkiler gene piskoposların elinde kaldı[kaynak belirtilmeli]. Orta Çağ'da piskoposluk Orta Çağ'da kilisede sorumluluk dağılımı daha örgütlü bir biçim aldı ve bir kilise bürokrasisi doğdu. Piskopos adına davranan karmaşık bir alt görevliler hiyerarşisi gelişti. 16. yüzyılda Reform hareketi sırasında birçok Protestan kilisesi, bir ölçüde yozlaştığı, bir ölçüde de Yeni Ahit'te böyle bir kurum olmadığı gerekçesiyle piskoposluk kurumuna karşı çıktı. Günümüzde Katolik, Ortodoks, Anglikan, Eski Katolik ve İsveç Lutherci kiliselerinde piskoposluk temeline dayalı kilise örgütlenmesi geçerlidir. Katolik Kilisesi'nde tarihsel nedenlerle belirli bir ülke ya da bölgenin başlıca piskoposu sayılan din adamları primas unvanını taşır; ama bunların kendi bölgeleri dışında yargı yetkileri yoktur. Hristiyanların çoğu, kilisede episkoposun sözcük anlamına uygun bir gözetim görevinin gerekli olduğu görüşündedir. Ama bu gözetim konusunda görüş ayrılıkları vardır. Katolik Kilisesi, Ortodoks piskoposların yetkilerinin Havariler'e dayandığını kabul etmekle birlikte Anglikan din adamlarının yetkilerini tanımaz. Anglikanlar ise piskoposluğu kilisenin varlığı için değil, yalnızca esenliği için zorunlu saydıklarından, hem öteki kiliselerin din adamlarının yetkilerini tanırlar, hem de Havariler ardıllığı kuramına karşı çıkan Protestan gruplarıyla yakın ilişkiyi sürdürürler Papa, Roma Başpiskoposu, Roma Katolik Kilisesi'nin başı, Katolik Hıristiyanların dini lideri. Katoliklere göre Havari Petrus'un halefidir. İlk zamanlar tüm pisikoposlara verilen papa unvanı, sonraları yalnız Roma Pisikoposu için kullanılmaya başlandı. Katolik kilisesi, kilise çerçevesinde Petrus ve haleflerinin temsil ettiği en yüce makam olan papalığın tanrısal bir kurum olduğunu iddia eder: İsa, papalık görevini Petrus'a devretmiş ve Petrus da Uruc'dan itibaren bu görevi fiilen yapmıştır. Kilisede yerleşmiş bir geleneğe göre Petrus, Roma'da din kurbanı olarak ölmüştür, dolayısıyle de en tabiî halefleri Romalı piskoposlardır. Papalık tarihi birçok bakımdan kilise tarihiyle birleşir; bununla birlikte bu tarihin bazı dönemleri Papalık kurumunun gelişmesi bakımından ayrı bir özellik taşır. İlk üç yüzyıl boyunca papalar, daha çok Roma kilisesine önem vermişlerdi; ama kısa bir süre sonra çeşitli ölçülerde başka kiliselere de karışmaya başladılar: örneğin papa Clemens I'in Korinthos'lulara Mektup'u (1. yüzyıl sonu); papa Victorios'un paskalyanın tarihi konusunda çıkan tartışmalara müdahalesi (2. yüzyılın sonu) vb. büyük kiliselerarası konsiller döneminde (4. ve 5. yüzyıl) papanın önderlik etkisi daha da açıkça belirdi; 451'deki Kadıköy Konsili, "Aziz Petrus'un papa Leo'nun ağzında iradesini bildirdiğini" ileri sürdü. Doğu kilisesinin Batı kilisesinden ayrılması, Papalığın batıdaki etkisini büyük ölçüde arttırdı; buna karşılık Doğu, yavaş yavaş Papalıktan koptu ve Michael Kerularios'un ortaya attığı mezhep ayrılığıyla (1054) Papalığın yargılama yetkisini tanımaz oldu. Papalık tarihinin en buhramlı dönemi 10. yüzyıla ("Karanlık yüzyıl" adı verilen dönem) rastlar. Bu dönemde Papalık, Roma'da çeşitli hiziplerin elinde oyuncak oldu; Papalığın Roma'dan ayrılıp Avignon'a yerleştiği Avignon Papalığı'ndan itibaren, papalar özellikle Fransız siyasetinin etkisinde kaldılar; bir ara üç ayrı yerde (Roma, Avignon, Pisa) aynı anda üç ayrı papanın bulunduğu büyük ayrılık döneminden (1378-1417) itibaren de, Kiliselerarası konsilin papaya üstünlüğünü savunan "uzlaştırma" teorisi ağır basmaya başladı. Diğer buhramlı dönemler küçük sarsıntılarla atlatıldı. (Rönesansta din duygusunun zayıflaması, protestan reformu, aydın zorbalık devri ve Napolyon devri). Buna karşılık papalık, 11. yüzyılın sonuyla 14. yüzyılın başı arasında VII. Gregorius'un (1073-1085) reformları ve Laterano konsillerinin (özellikle Papa III. Innocentius tarafından toplanan 4. Laterano konsili) aldığı disiplin kararları sayesinde çok parlak bir dönem yaşadı. Bugün, papalığın yalnız kilise içinde büyük etkisi vardır. IX. Pius, Sillabus (1864) adlı genelgesiyle liberal ve modern akılcı düşünceleri mahkûm ettikten sonra Leo XIII'ün Rerum Novarum (1891) adlı genelgesinden itibaren, Papalık, sosyal sorunları ele almak için geniş bir çaba gösterdi ve XXIII. Johannes'in papalığı sırasında çağdaş dünya meseleleriyle yakından ilgilendi. Papalık ve imparatorluk mücadelesi Papalık ve imparatorluk mücadelesi, Almanya ve İtalya'da, kilise otoritesiyle (Papalık) laik otoriteyi (İmparatorluk) karşı karşıya getiren mücadeledir (1154-1250). Papaz ve piskoposların tayini konusundaki anlaşmazlığa son veren Worms konkordatosundan sonra (1122), Guelfi'ler (papa taraftarları) arasındaki rekabet, imparatorluk etkisini zayıflattı ve papaların Alman ruhban sınıfı üzerindeki otoritesini arttırma ve imparatorluk seçimlerine müdahale imkânını sağladı. Fakat Friedrich von Hohenstaufen'in seçilmesi üzerine (1152), Almanya'da Welf'ler ile Stafer'ler barıştı. Gözü yükseklerde olan yeni hükümdar, imparatorluğu bir siyasi varlık haline getirmek istiyordu. Kilise otoritesini zayıflatmayı amaçlayan bu tasarı, Papalık ve İmparatorluk mücadelesinin başlamasına yol açtı. 1154'te papa IV. Adrianus, 1143'ten beri Arnoldo di Brescia tarafından ayaklandırılan Romalıları dize getirmek üzere, Friedrich'i yardıma çağırdı, böylece ona İtalya'ya müdahale etme fırsatını vermiş oldu. 1155'te imparatorluk tacını giyen Friedrich I'in papa ile uzlaştığı sanılıyordu, fakat aslında bu uzlaşma sadece görünüşteydi. 1157'de Besançon'da toplanan diyet'te kardinal Bandielli'nin imparatora kilisenin üstünlüğünü hatırlatması üzerine anlaşmazlık başladı. Bunun üzerine Friedrich I, İtalya'ya girdi, 1158 Roncaglia diyetinde Lombardia şehirlerini boyun eğmeye zorladı. Daha sonra, Adrianus IV'ün ölümü üzerine papa seçimine müdahale etti ve kardinallerin çoğunluğu tarafından seçilen III. Alexander'e (Bandinelli) karşı antipapa IV. Victorius'u çıkardı (1159). Batı ve Doğu krallıklarından destek gören III. Alexander, rakibini aforoz ederek Sens şehrine sığındı ve Lombardiya şehirlerini ayaklanmaya kışkırttı. Bu isyanı bastırmak için, I. Friedrich, 1160'ta Crema'yı ve 1162'de Milano şehrini yakıp yıktı. 1165'te bir kurtarıcı olarak Roma'ya giren, Venedik'in ve Sicilya kralının müttefiki olan papa, şehir birliklerini (Verona birliği, Lombardia birliği, 1167) desteklediği ve Lombardia'da Alessandria kalesini yaptırarak direnme hareketinin başına geçti. İmparatorluk orduları bu kale önünde geri püskürtüldü. Ortodoks Kilisesi, 4. ve 8. yüzyıllar arasında toplanmış Ekümenik Konsillerin kanonik olduğunu kabul eden en eski Hıristiyan mezhebidir. Dünyada yaklaşık 225-300 milyon kişilik cemaati vardır.[1][2] Bu yönüyle sayı bakımından Roma Katolik Kilisesi ve Protestan Kilisesi'nden sonra üçüncü büyük Hıristiyan mezhebidir.[3] Ortodoks Kilisesi genellikle Doğu Ortodoks Kilisesi olarak anılır. Kilisenin başı (eşitlerin birincisi) İstanbul'daki Fener Rum Patriği'dir. Doğu Ortodoks Kilisesi'ni oluşturan başlıca kiliseler Yunanistan, Rusya, Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Romanya, Sırbistan ve Kıbrıs kiliseleridir. Bununla birlikte Suriye, Kıpti ve Habeşistan kiliseleri gibi bazı Asya ve Afrika kiliseleri de Doğu Ortodoks Kilisesi sınıflamasına dahil edilebilirler.[4] Ortodoks kelimesi Yunanca "orthos" (ορθός) doğru, düzgün ve "doxa" (δόξα,δοξασία) düşünce, inanç sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur [5][6]. Genelde iki şekilde kullanılır: Meşru kilisenin resmi kararlarına uygun öğreti ve düşüncelerin bütünü. Doğu Hıristiyan kiliselerince sürdürülen, Yunan ve Slavların çoğunun benimsediği mezhep. Katoliklik gibi Ortodoksluk da 4. Ekümenik konsil olan Kadıköy Konsili'nin kararlarını tanıyan bir kilisedir ancak. Ortodoks kilisesi sadece ilk 7 konsili tanımış bundan sonra yapılanları geçersiz saymıştır. Meryem ve İsa'nın tanrısal doğası İsa'da hem insani hem de tanrısal özellikler bulunmaktadır, bu özellikler Meryem İsa'yı doğurmadan önce de bulunmaktaydı İsa Tanrı olarak baba ile aynı özden, İnsan olarak da günahlar hariç insanlarla aynı özdendir. Dolayısıyla Meryem sadece İnsan olan İsa'nın değil Tanrı olan İsa'nın da anasıdır ve ona Tanrı Anası anlamına gelen Theotokos denilmelidir. Bu farklı doğalar birleşmeden sonra hiçbir şekilde değişime uğramayıp kendi özelliklerini muhafaza etmişlerdir. Çarmıhta acı çeken İsa'nın sadece İnsani doğasıdır, bu acı Tanrısal doğa'ya dokunmamıştır. Aslında Diofizit görüşe yakın olan bu karara itiraz eden Monofizit piskoposlar kendi bağımsız kiliselerini kurmuşlardır. Slav Ortodoks Haçı Kilisenin yapısı Ortodoks Kilisesi, her ülkede ayrı örgütlenmişdir. Her bağımsız ortodoks kilisenin bir başpiskoposu ve ona bağlı piskoposları bulunur. Başpiskopos kendi piskoposlarını seçer ve piskoposlarından oluşturduğu meclis ile (Sen Sinod) şehirlerin veya bölgelerin başında bulunan piskopos ya da metropolitleri vasıtasıyla tüm ülkedeki kiliselerin dini reisi olur. Patrik, Katoliklikteki gibi devlet başkanı statüsünde değildir, diğer kendisi de bir başpiskopos olup sadece saygınlık bakımından diğerlerinden üst seviyededir ancak diğer başpiskoposların yönetim bölgelerine müdahale yetkisi yoktur. Ortodokslukta Patriklerin ya da piskoposların yanılmazlık özellikleri yoktur bunun ifadesi dahi şirk kabul edilir. Katolik Kilisesinin ayrılması Katolik Kilisesi ile Kutsal Ruh'un kaynağı ile ilgili bir tartışma sonucu görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Ortodoksluğa göre Kutsal Ruh, Baba'dan çıkmışken. Katolikler'e göre Baba ile Oğul'dan çıkmıştır. Bu ayrım sonucu Roma Kilisesi 1054 yılında Ayasofya'ya gönderdiği bir belge ile Ortodoksluk'tan tamamen ayrılmıştır ve iki kilise karşılıklı birbirlerini aforoz etmişlerdir. 1204 yılında 4. Haçlı seferleri sırasında, Haçlı ordusunun Konstantinopolis'i (İstanbul'u) yağmalayıp, Ortodoks kiliselerini basıp ortodoks rahiplerini öldürmesi üzerine nefret daha da artmıştır [kaynak belirtilmeli]. 1964 yılında dönemin Papa'sı VI. Paul ile Patrik I. Athenagoras karşılıklı olarak aforozları kaldırmışlardır. Ancak iki kilise arasındaki bu yumuşama halka yansımamıştır[kaynak belirtilmeli]. İnanç Sistemi Patrik ruhani başkandır, yanılabilir. Roma Katolik Kilisesi evrensel değildir, papa gibi o da yanılabilir. Kutsal Ruh, Sadece Baba'dan çıkmıştır. İsa hem insan hem tanrı tabiatına sahiptir. Meryem ve aziz ikonalarına saygı gösterilir Komünyon (Kudas) ayininde ekmek mayalı olmalıdır ve şarap sulandırılmalıdır. 7 sakrament vardır. Patrik, başpiskopos, piskopos ve keşişler dışındaki papazlar ve diyakozlar evlenebilir. Sadece ilk 7 konsilin kararları kabul edilmelidir. Protestanlık, Hıristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir. 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesine ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur (1529). Papazlara ihtiyaç duymaksızın Kitab-ı Mukaddes'i okuyabildikleri için, her vaftiz edilmiş inananın aracı bulunmadan rahiplik yetkisi olduğuna inanan Protestanlar Kitab-ı Mukaddes'i Hristiyanlık için tek kaynak saymışlardır. Reform sonrası ortaya çıkan dini akımlar öncelikle kendi içinde 3 ana kola ayrılmıştır. Bunlar; Lutheryanizm Kalvinizm Anglikanizm (Protestan mezhebi olarak say

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli