5 Mayıs 2014 Pazartesi

AKIL SAĞLIĞI - RÜYALAR -GELENEKLER

https://twitter.com/kanaryamfenerli __/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Akıl sağlığınızı korumak için 1.Açık havada yürüyüş 2.B12 vitamini 3.Küçük hedefler 4.Yavaş ve sakinleştirici müzikler 5.Lavanta yağı Yastığınıza birkaç damla lavanta damlatarak uyku kalitenizi yükseltebilirsiniz. Uyumadan önce lavanta çayı içmek de aynı etkiyi gösterecektir 6.Hediye alın Bir insan yılda ortalama 1,460 rüya görür.Bu gecede 4 rüyaya denk gelir.Horlamak ve Rüya görmekBilim adamları aynı anda horlamanın ve rüya görmenin mümkün olmadığını söylüyor.İyi haber: Eğer bütün gece rüya gördüyseniz yanınızdakini horlayarak rahatsız etmemişsiniz demektir!Çocukluk rüyalarıÇocukların rüyaları yetişkinlerden daha kısa olur.Çocukların rüyalarının 40%'ı kabustur.Hayvanlar çocukların rüyalarında sıklıkla gördükleri ögelerdir.RenklerRüyadaki renklerin yorumlanması kişiden kişiye göre değişir.Örneğin mavi bir kişinin rüyasında aşkı temsil ederken başka biri için tamamen farklı bir şeyi temsil edebilirErkeklerErkekler çok düşük kalori alımına sebep olan diyetler uyguladıklarında daha az cinsel temalı rüya görürler.Rüyalar ve Kan DolaşımıREM uykusu süresince beyine doğru kan akışında artış olur.VitaminlerBazı vitaminler (B vitamini ve St. John's Wort) daha canlı rüyalar görmemize sebep olur.HamilelikHamile kadınlar rüyalarını daha iyi hatırlarlar. Bu hamilelik süresindeki hormonal değişimlerden kaynaklanır.NikotinSigarayı yeni bırakan kişilerle sigara içenler karşılaştırıldığında sigarayı bırakmış kişiler rüyalarının daha canlı olduğunu gözlemlenmiş.Alkol TüketimiAlkol beyin zarındaki aktiviteleri yavaşlattığından ötürü kişiyi REM uykusu yerine derin yavaş dalga uyku evresine sokar bu da görülen rüyalar üzerinde etki yapar.Doğduktan sonra kör olmuş insanlar rüyalarında görüntü ve renkler görebilirler.Doğuştan görme engelliler ise herhangi bir görüntü görmemelerine rağmen, rüyalarında dokunma, tat ve koku hislerini deneyimlerler.Siyah-BeyazÇocukluğunda siyah beyaz televizyon izlemiş bireyler diğer bireylere göre daha sık tek renkli rüyalar görme eğilimine sahiptir.Rüyaları HatırlamaRüyaların 50%'si uyandıktan sonraki 5 dakika içinde unutulur. 10 dakika içinde 90%'ı unutulur.Erkek ve Kadınların Rüyalarının FarklarıErkekler genellikle korku, öfke, sinir ve şanssızlık temalı rüya görürken kadınlar daha pozitif duygu yüklü rüyalar görürler.Rüyalarda genellikle tanıdığımız ya da gün içinde karşılaştığımız insanların yüzlerini görürüz.Ailenin en büyük erkek çocuğu diğer kardeşlerinden daha pozitif rüyalar görür. En büyük kız çocuğu ise rüyalarında daha agresif karakterler görürEn sık görülen rüyalarDüşme, uçma, çıplaklık ve sınıf farklılıkları rüyalarda en sık görülen ögelerdir. Bunları görmemiz günlük hayattaki temel korkularımızdan kaynaklanır. 1.Rusya’da bazı çiçekler hediye edilmez. Ruslar için her çiçek bir anlam taşır, bu sebeple hediye olarak çiçek seçerken dikkatli olmak gerekir. Örneğin kırmızı karanfiller ölümü çağrıştırır, sarı çiçekler ise kötü duyguları ve ayrılığı simgeler. 2.Mısır’da tuz kullanmayın! Mısır’da davetli olduğunuz bir yemekte, yemeğinize tuz koymak yemeğin tadını beğenmediğiniz anlamına gelir. 3.Çin’de sakın bunları hediye etmeyin! Saat, mendil ve çiçekler Çin’de ölüm ve cenazeyle özdeşleştirilir. 4.Mümkünse geç kalın! Venezuela’da bir görüşmeye erken ya da zamanında gitmek kaba kabul edilir. Bir yemeğe davetliyseniz 10-15 dakika geç kalmanız beklenir aksi halde sabırsız hatta açgözlü olduğunuz düşünülür. 5.Norveç’in Sofra Kuralları Norveç’te sandviç bile çatal bıçakla yenmelidir. 6.Bıçaklardan uzak durun! Hollanda’da makas, bıçak gibi sivri ve kesici aletleri hediye olarak vermenin şanssızlık getireceği kabul edilir. 7.Yunanistan’da diş perisi yok Yunanistan’da çocuklar bebeklik dişlerini şans getirmesi için evlerinin çatısına atarlar. 8.Macaristan’da kadehler tokuşturulmaz. 9.Bolivya’da düğün ya da akşam yemeği gibi sosyal buluşmalarda iş konuşulmaz. 10. Japon Gelenekleri Japonlar her alanda nezaketleriyle ünlüdür. Özellikle yemekte belli kurallara önem verirler. Yemekte yemek çubuklarıyla oynamak, bir şeyleri işaret etmek ya da yemeğe saplamak çok kaba kabul edilir. 11.Kore’de kırmızı ölüm demektir. Birinin adını kırmızı kalemle yazmak, o kişinin ölü olduğunu işaret eder. 12.Finlandiya’da sauna toplantıları Finlandiya’da iş görüşmesini saunada yapacaksanız şaşırmayın, saunalar buluşmalar için tercih edilen mekanlar arasında yer alır.

Konsantrasyon-Dikkat Bozukluğu Stres Kırığı BİLİNÇALTI-ÖZGÜVEN-

https://twitter.com/kanaryamfenerli __/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ KONSANTRASYON BOZUKLUĞU yaptığı işe kendini verememe,-yaptığı işi bitirme güçlüğü yaşama,-o an uğraştığı işten başka şeyler düşünme, -sık sık dalıp gitme,-ders çalışma, kitap okuma gibi alanlarda uzun zaman geçirememe,-sıklıkla eşya kaybetme v.b. gibi sorunlar görülüyorsa kişi muhtemelen konsantrasyon bozukluğu yaşıyor demektir. Herkes zaman zaman ilgilendiği uğraştan başka konulara kayabilir, ancak burada önemli olan yaşanan sorunun sıklığı ve süresidir.ilaçların yan etkisi bu probleme sebep olabilmektedir. Kansızlık, fizyolojinin konsantrasyon bozukluğu üzerindeki etkisine iyi bir örnektir. Yapılan işi isteksiz yapmak da yine konsantrasyon bozukluklarını ortaya çıkarmaktadır. Kişi o anda başka bir meseleyle meşgulken mecburiyet nedeniyle bir işi yapmak zorunda kalmışsa, o iş üzerinde dikkatini toplayabilmesi güçleşecektir. Konsantrasyon bozukluğu aslında büyük ölçüde kişinin kendini tanımamasıyla alakalı bir durumdur. Birey kendine uygun olmayan hedeflere yönelik bir yol izlediği takdirde o hedefe ulaşabilmek için üzerinde durması gereken noktalarda dikkatini yoğunlaştırma konusunda elbette sorun yaşayacaktır. Bu yüzden bu problemin en önemli nedenini eyleme isteksiz başlamak oluşturmaktadır.BELİRTİLERİ -Dikkat gerektiren işlerden kaçma,-Belirli bir konu üzerinde uzun süre odaklanamama,-Sık sık eşya kaybetme -Unutkanlık,-Dağınıklık/düzensizlik,-Çabuk sıkılma v.b.ÖZGÜVEN DOĞUŞTAN OLUŞUR. ŞÜKÜRETMENİN ÖRNEKLERİ Var olduğum için şükürler olsun--Rüzgara, yağmura, güneşe, bana yaşadığımı hatırlatan herşey için şükürler olsun--Ağlayabildiğim ve gülebildiğim için şükürler olsun--Kusursuz bir beden ile donatılmış, ruhsal bir varlık olduğum için şükürler olsun.Farkettiğim ve etmediğim tüm yeteneklerim için şükürler olsun. hiperaktivitenin kardeşi olan sinrsel rahatsızlık. doğuştan gelir ve kalıtımsaldır. özellikle okulda derslerde ve sosyal ilişkilerde sorunlara yol açar. adından da anlaşılacağı gibi dikkat kaybı dalgınlık vb şekilde günlük hayata yansır. çeşitli ilaçlarla kısmen de olsa tedavisi mümkündür fakat en iyi tedavisi beyni geliştirici uğraşlardır. bu uğraşlardan da en kalıcısı kitap okumaktır. düzenli kitap okuyan bir hasta büyük oranda konsantrasyon artışı sağlar. albert einstein de bu rahatsizlığı yaşamış fakat yenmiştir. dikkat eksikliği olan insanların geneli zeka bakımından üstündür.sorunları olan insanların, gün içerisinde bu sorunları karşısında "ben bu sorunu nasıl çözerim?" diye düşünmesi sonucu oluşan durum. zihnin devamlı meşgul olması.dikkatini ve konsantrasyonunu başka bir noktaya kilitleme durumunda ortaya çıkabilecek hede. kişi ilgisiz gibi görülse bile o aşırı derecede kafasında büyüttüğü şeye ilgilidir.yaptığınız her işi baştan savma yapmanıza neden olur. üç işi birlikte yapabilirsiniz fakat tam yapamazsınız. dikkatin dağılmaması için ve yapılan işten sıkılmamak adına, birden fazla şey yapılabilir. şöyle ki, kitap okursunuz, müzik dinlerseniz ve yemek yersiniz. bunu gerçekleştirirsiniz fakat ne tam manasıyla kitaptan okuduğunuzu anlarsanız, ne müziği tam duyumsarsınız ne de yemeği dökmeden yiyebilirsiniz. hele ki kitabın üstüne dökülüyorsa, dördüncü bir iş olarak ağlamak dahi isteyebilirsiniz. konuşurken, kelimeleri yanlış seçebilir, aslında anlatmak istediğiniz şeyin tam zıttında bir şeyler söyleyebilirsiniz. konuşurken, zihin, başka şeyler düşündüğünden dolayı kekeleminize bile sebep olabilir. sabırsızlık had safhadadır. eger adhd'li bırıysen. insanları asla dınleyemezsın. tv seyredemezsın takıp ettıgın bır dızın olmaz. Sinema maceraların fılmın ıkl yarısını seyredıp çıkmakla sınırlıdır. derslerınde ve ıs hayatında hep gerıdesındır. Kontrolsuz para harcarsın sonucunu duşunmeden. Başladıgın bır ışı bıtıremezsın. Hep daha sonra yaparım dıye yıgdıgım bır ton ışın vardır. evde dagınıksındır ofiste masan hıç toplu olmaz. Gırdıgın sınavda 1 saat zor durursun. ınsanların sozunu kesersın. konudan konuya atlarsın konuşurken. duygu durumun gun ıçınde defalarca degısır. sayısal verılerı hafızada tutmak ve algılamak nerdeyse mumkun degıldır. Ailenın dikkatsız kıçının uzerıne oturmayan çocugusundur. çok hızlı karar verır duşunmeden hareket edersın. en kuçuk uyaranlar bıle dıkkatını dagıtabılır. asla bır kez okuman yetmez bır konuyu en az 10 defa okursun yarım yamalak anlarsın. çevren çok zekısın der ama bır turlu bu zekayı ortaya koyamazsın. Gecelerı uykuya dalana kadar 20 defa pozızyon degıstırırsın. ilaç kullanılmadan tedavi etmek, mümkün olmadığı söyleniyor. bazı doktorlar, "kendini tanı" diyerek işin içine panteizmi, tasavvufu sokar. hayatı mahvedebilir. sebebi ise, matematiğin hayatın ta içinde olması.o kadar kötü bir hastalıktır ki bir televizyon programını 30 saniyeden fazla izleyemezsiniz. zap yaparsınız sonra tekrar eski programa dönersiniz veya hiç dönmezsiniz. kitabı, gazeteyi, uzun yazıları okumak birer işkenceye dönüşür.4 dakikalık şarkıların introlarını geçip bir an önce ana bölüme gelirsiniz. şarkıların son 20 30 saniyesini de dinlemekten sıkılırsınız. sudoku, bulmaca gibi şeyleri çözmeye çalışmak neredeyse hayal olmuştur sizin için. ve son olarak başkalarını 1 dk dan fazla dinlerseniz dikkatiniz tamamen dağılır ve karşınızdakinin ağzını bantlamayı düşünebilirsiniz.Konsantrasyon eksikliği, her bir birey, özellikle öğrenciler için de oldukça önemlidir. Zihniniz bir şeyden diğerine kayıyorsa,yoğun tempolu iş yaşamınız veya ilgilendiğiniz konu size sıkıcı, zor gelmeye başlamıştır. Doğal olarak konsantrasyonunuz azalmaya doğru gitmektedir Yetişkinler için 1- Yaşamınızda endişeler varsa 2- Mutsuz bir evlilik, ikili ilişki yaşıyorsanız 3- Yoğun stress altında çalışıyorsanız 4- Çözümleyemediğiniz sorunlarınız varsa 5- Dıştan gelen etkenler sizi zorluyorsa 6- Beslenme bozukluğunuz varsa Öğrenciler ve gençler için; 1-Okulu ve arkadaşlarını benimsememişse 2-Derslerinden bazılarında zorlanıyorsa 3-Başarısız arkadaşlar edinmişse 4-ilgisini dağıtacak konulara yönelmişse 5-Ailede yeterli sevgi ilgi görmüyorsa 6-Maddi problemli, bir ortamda yaşıyorsa 7- Flört seçimi döneminde ise ..vs Konsantrasyon eksikliği yaşanır eğer yeterli üzerinde durulmazsa,gitgide ilerler. Öncelikle ,herkesin bir konsantrasyon zamanı vardır. Bu zamanlar kiminde, bilgisayarda gezinmek, diğerinde,filim seyretmek, müzik dinlemek, ev işi yapmak,spor yapmak olarak sıralanabilir.Konsantrasyonda en önemli etken motivasyondur. Motivasyonunuzu sağlayacak ne ise, öncelikle bunu yerine getirmeniz gerekir. Sabahın erken saatinde kalkıp, okuldaki sınava yetişmek veya bir iş görüşmesine gitmek toplantıya katılmak sizin için önemlidir Bu durumda ise,konsantre olmanız için, bakalım neler yapmamız gerekir: YAŞAMINIZA DEĞER VERiN 1- Çok geç saatlere kadar uykusuz kalmayın 2- Karbonhidratlı besinleri azaltın 3- Sunni,tatlandırıcılar,asit içeren içeceklerden uzak durun 4-B vitaminleri içeren yiyecekleri arttırın (fındık, ceviz, fındık, fasulye, bezelye, süt, yağsız et, yeşil yapraklı sebzeler, avakado, karnabahar ve ıspanak ) 5-Demir eksikliğini giderin( Kırmızı et,deniz ürünleri,brokoli vs) 6-Hafif müzikler dinleyin Hoş (lavanta ) kokular koklayın 7- Bol bol su için Vucudunuzun büyük bölümü suyla kaplıdır 8-Aklınıza gelen konuları not tutun.Fikir defteri edinin NEFES EGZERSiZi YAPIN 1. Rahat bir konumda oturun.Kısa bir süre için,telefonları kapatın 2. Yavaş yavaş nefes alın verin Sırayla önce göğsünüzün alt kısmını,(diyafram) aldığınız nefesle doldurun. Yavaş yavaş nefes alın 3. Gözleriniz kapalı,şu an son derece rahatım deyin 4. Sonra rahat ve sakin bir şekilde nefesinizi verin. 5. Birkaç saniye durun ve aynı derin nefes alıp verme işlemini tekrar edin. 6. Bu egzersizi yaparken başınızın döndüğünü hissederseniz, nefes alıp vermeyi çok hızlı yapıyorsunuz demektir. Bu gibi durumlarda yavaşlayın. 7. Aynı zamanda denizkenarında, sevdiğiniz bir manzaralı ortamda olduğunu düşünün. Burada son derece rahat olduğunuzu hayal edin 8- Yavaş yavaş ortama dönün ve dönerken son derece rahatım deyin Öğrencilere etkin aktif sporlar yaptırılması, satranç gibi zihinsel aktivasyonu arttırıcı yöntemler, öğretilmesi oldukça önemlidir Gençler, yürüyüş, yüzme meditasyon, yoga, tai chi ile konsantrasyonlarını sağlayabilirler Yoğun tempolu işte çalışan ve vakit sorunu olanların, Mutlaka sağlıklı beslenip,iyi uyku almaları, nefes egzersizlerini yapmaları ile bir derece çözümlenmiş olur. konsantrasyon bozukluğu, kişinin performansını olumsuz etkileyerek depresyona kadar sürükleyebiliyor. Daha çok, beyin yorgunluğu, uyku düzensizliği, ısı ve ışık değişimleri, ekonomik sorunlar, aile içi iletişimsizlik, mutsuzluk, umutsuzluk, uyku bozukluğu ve gelecek kaygıları insanları konsantrasyon bozukluğuna itmektedir. ´Okunan kitaptan bir şey anlamama, çabuk sıkılma, düşünceleri toparlayamama, isimleri unutma gibi durumlar konsantrasyon bozukluğunun işareti sayılabilir. Konsantrasyon zihnin sürekli elde tutamayacağı bir durumdur. Konsantrasyonu sağlamak için ne kadar uğraşır ve kendinizi ne kadar zorlarsanız yoğunlaşmanız da o kadar zor olacaktır. Bu yüzden konsantrasyonu geliştirmek için kullanılan yöntemler dolaylıdır. Mesela; zihnin ilgisini çeken dış uyaranları elemek konsantrasyonu kolaylaştırır. Dikkat; duygularla düşünceyi bir nokta üzerinde toplama, uyanıklık hali olarak tanımlanmaktadır ve öğrenmenin en önemli unsurlarındandır. Eğitimde dikkat, algılama ve anlamlandırma sürecidir. Bu süreçte yaşanan problemler dikkatsizlik olarak adlandırılır. Çocukların okulda, arkadaş ortamlarında dikkat sorunu yaşamaları, hem ders başarısını hem sosyal ilişkilerini olumsuz etkiler. Başarısızlıkları düşük benlik algısı geliştirmelerine neden olur. Her zaman başarısız olacakları, beceremeyecekleri inancıyla işlerine başlayınca bu düşünce kısır döngü olarak onları başarısızlığa sevk eder. Yetersizlik duyguları, ilişkilerindeki bozukluk içlerinde büyük üzüntüye sebep olur ve öfke duygularını uyandırır. Bu öfkelerini ya içlerine atarak kendilerine zarar verme yolunu seçerler ya da herkesi rahatsız ede­cek biçimde, saldırganlıkla çevreye yöneltirler. Dikkatsizlik özel adıyla ‘dikkat dağınıklığı’ bebeklikten başlayabilen ve erişkinlikte de görülebilen bir sorundur. Dikkat dağınıklığı, çocuğun zekâ puanıyla yani üstün zekâlı veya normal zekâlı olup olmadığıyla doğrudan ilişkili değildir. Zekâsı normal ya da üstün olduğu halde, dikkati dağınık olduğu için kendini derse veremeyen birçok çocuk ve genç başarısız olabilmektedir. Dikkat bozukluğu size üç mesaj verir: -1. Beyninizi çalışma talimatına uygun kullanmıyorsunuz demektir. 2. Okuduklarınızı doğru şekilde okumuyorsunuz demektir 3. Konsantrasyon eşiğinizi ihlal ediyorsunuz demektir. Konsantrasyon bozukluğunun nedenleri: -Herhangi bir durumda dikkatimiz içe yahut dışa dönüktür. Eğer hayal kuruyorsak karşımızdaki manzarayı göremeyiz. Eğer kafamızın içinde kendi kendimizle konuşuyorsak okuduğumuzu da anlayamayız. Şimdi başınızı kaldırın ve çevredeki bir nesneye bakın. O nesneye bakarken ilkokulunuzu ve yaşadığınız şeyleri canlandırın. Gördüğünüz üzere zihnininiz hayale daldıkça nesne de bulanıklaşmaktadır. Çünkü beyin iç görüntüyü de dış görüntüyü de aynı kanal aracılığıyla algılamaktadır. Ders çalışırken dışa dönük dikkate ihtiyaç olduğundan hayal kurduğunuzu veya farklı şeyler düşündüğünüzü fark ettiğiniz anda hemen hayalinizi kesmeli ve “nerede kalmıştık” demelisiniz. Dikkatin ve dolayısıyla konsantrasyonun üzerinde etkili olan psikolojik ve çevresel faktörler vardır. Mesela moral çöküntüsü yaşanılan bir günde dikkati toplamak güç olacaktır. Dikkati dağıtabilecek faktörler şunlardır: - Fizyolojik yorgunluk .- Gürültülü ortamlar (TV odası veya başka işlerle uğraşan insanların bulunduğu yerler.) -- Hayal kurmak -- İlgi alanınıza girmeyen veya istemeyerek okunan metinler -- Bir çalışma ortamının dışında yatarak veya uzanarak çalışma - Kontrolsüz iç konuşmalar -- Yoğun duygusal anılar ve etkisinden henüz çıkılmamış günlük olaylar -- Ana fikri yakalamadan okuma - Stres Ne yapmalı? - Beynimiz aynı anda iki işi birden yapmakta zorlanır. Ders çalışırken yaşadığınız olayları düşünmeyiniz. - Kendinizi yorgun hissediyorsanız duş alarak veya uyuyarak beden ve zihninizi dinlendirdikten sonra çalışmaya başlamalısınız. - Uzun süreli bir konsantrasyon zor sağlanır. Çalışmaya ara vermek, zihnin dinlenmesi için önemlidir. Yorgun zihin dikkatini toparlayamaz. Bu nedenle ara vererek çalışınız. - Sevmediğiniz dersleri ve konuları okumaya başlamadan önce çevrenizdekilere ve kendinize “bunun ilginç yanı nedir” diye sorunuz. - Gürültülü ortamlarda ders çalışmayınız. (TV karşısında veya müzik dinleyerek...) - Kendinize bir çalışma ortamı hazırlayın ve sadece orada çalışınız - Aynı amaç etrafında toplanacağınız “öğrenme grubu” oluşturarak konsantrasyonunuzu artırınız. “Ayşe çalışma masasında oturmuyor. Söylediklerimi hep eksik anlayıp cevap vermekte gecikiyor. Derse çalışmaya başladıktan 5 dakika sonra nereye çalışacağını, nerede kaldığını hatırlamıyor. Ödevini bitirmesi saatler sürüyor. Ders esnasında her şey dikkatini dağıtabiliyor. Oynadığı bir oyundan hiçbir zaman tam anlamıyla hoşnut kalmıyor. Okurken sıkça hatalar yapıyor. Okuldan eve hep eşyalarını kaybetmiş olarak geliyor…” İyi ama gayet sağlıklı görünen Ayşe’nin sorunu ne olabilir? Bu şikâyetler dikkat dağınıklığını düşündürüyor. Dikkat dağınıklığının okul öncesi, okul çağı ve ergenlik dönemindeki belirtileri genel hatlarıyla aşağıdaki gibidir. Ancak bu özelliklerin bulunduğu her çocukta dikkat dağınıklığı olduğu düşünülmemelidir. Saydığımız noktaların ne sıklıkta ve hangi alanlarda yaşandığı da çok önemlidir. Sık sık bir oyundan diğerine geçerler. Belirli bir şeyle çok kısa süre ilgilenebilirler. Sakardırlar, sık sık yaralanabilirler. Faaliyetleri sürdüremez, yarım bırakırlar. Dersi dikkatle dinleyemezler, etrafı ile daha çok ilgilenirler. Ev ödevlerini almayı unuturlar ya da eksik alırlar. Eşyalarını tam olarak getirmezler, kaybederler. Dağınıklıkları vardır, defter vb. gereçlerinin düzenleri bozuktur. Gelişim düzeyi içinde geç olgunlaşırlar. Öğretmenlerle ilişkilerinde sorunlar yaşarlar. Karşılık veren, saygısız, ilgisiz bir öğrenci olabilirler. Zekâlarına uygun hayat başarısı gösteremezler. Algıladıklarını örgütlemede, organize etmede mesela okuduklarını anlamlandırmada güçlük çekerler. (”p, b, d” harflerini çoğu kez karıştırırlar.) İyi arkadaş ilişkileri kurmada zorlanırlar. TAVSİYELER Dikkat dağınıklığı olan çocukların bu durumları erken fark edilebilir ve kendilerine yardımda bulunulabilinirse başarıyı yakalayabilirler. Anne ve babalar çocuklarına şu şekillerde yaklaşmalıdırlar: Öncelikle dikkat dağınıklığı hakkında bilgi sahibi olun.Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili yaşadığı sıkıntılarını yaramazlık ya da tembellik olarak yorumlamayın.Evde vereceğiniz görevlerle ( ilk önce onun da hoşuna giden görevleri tercih etmelisiniz) dikkat yoğunluğunu ve süresini artırın. Davranışları ile ilgili daha sık geri bildirimde bulunun, sonuçlarını paylaşın. Dikkatli davranışlarını ödüllendirin (ödülün her zaman maddi olması gerekmez, ebeveynin ilgisi ve mutlu olduğunu göstermesi yeterli olabilir). Çocuk kendisinden beklenilenin ne olduğunu tam anlamıyla bilmelidir. Bu nedenle beklentilerinizi açıklayın. Ve beklentilerinizde tutarlı olun. Büyük resimli kitaplar alın ve okutun. Bilmece çözmek, resimleri eşlemek gibi hafıza ve dikkat üzerine olumlu etkiler yapacak etkin­likler tercih edin. Boyama, boncuk dizme ve el işlerine teşvik edin. Dikkat dağınıklığının tedavi sürecinde özel eğitim programlarının uygulanması gerekebilir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve yerine olumludavranışların konulması için çeşitli destekleyici ve davranışçı tedavi teknikleri uygulanabilir. Aile terapisi önerilebilir. Dikkat dağınıklığının çok yüksek olduğu durumlarda hekim kontrolünde ilaç tedavisi de söz konusu olabilir. Stres kırıkları neden olur?Risk faktörleri nelerdir?Belirtiler ve semptomlar-Gerilim kırıklarının tedavisi-Stres kırıklarını önleme-Teşhis Stres kırıkları, aşırı kullanımdan kaynaklanan kırık tipidir. Kaslar yorulduğunda, bu minicik çatlaklar, kemiklerinizde gelişir ve tekrarlayan çarpma şoklarını, daha fazla karşılayamaz. Bu durum olduğunda, kaslar gerilimi, kemiklere; küçük bir çatlak veya kırık yaratarak transfer ederler. Gerilim kırıkları, sıklıkla "yetersizlik" kırıkları diye adlandırılırlar, çünkü; günlük kullanımın normal gerginliğine karşı koyacak, yeterli kemik yoktur. Bu tip kırıklarda en çok etkilenen bölge, orta ayak ile ayak parmakları arasında yer alan, ayağın ikinci veya üçüncü uzun kemikleridir. Gerilim kırıkları, topukta, alt bacağın dış taraftaki kemiğinde ve orta ayağın tepesinde bir kemik olan naviküler kemikte de olmaktadır. Pist ve saha sporları gibi yüksek darbe sporlarına, basketbol, jimnastik, bale veya tenis gibi sporlara katılan atletler,-Kemikleri yeterince sertleşmemiş ergenlik çağı çocukları,-Kadınlarda ve özellikle kemik kütlesinde azalmayla sonuçlanan; anormal adet dönemi geçiren veya adet olmayan kadın atletlerde,-Oturarak iş yapılan bir sivil hayattan, birdenbire daha aktif, askeri bir eğitimsel yönetime katılan acemi erler risk altında olabilirler. Yüksek şoka neden olan zeminlerdeki sportif aktiviteler,Uygun olmayan ani yükleyici antrenman programları,Düz tabanlık, Osteoporoz, Uygun olmayan, yıpranmış ve sert ayakkabılar gibi spor ekipmanları da gerilim kırıklarına katkıda bulunurlar,Kırığın olduğu bölgede dokunmakla hassasiyet,Yavaş yavaş gelişen, vücuda ağırlık yükleyen aktivitelerde, artan ve istirahatla azalan ağrı,Ayağın tepesinde veya ayak bileğinin dış tarafında şişlik,Bölgesel morluk. Gerilim kırıklarını, kırık gerçekten iyileşmeye başlayıncaya kadar, röntgende görmek zordur. Ortopedistiniz, röntgenden daha hassas olan ve gerilim kırıklarını erken ortaya çıkaran, bir kemik taraması isteyebilir. Eğer ayağınızda bir gerilim kırığından şüphe ediyorsanız, aktiviteyi durdurun ve ayağınızı dinlendirin. Ağrıya aldırmamak, ciddi sonuçlar doğurabilir ve kemik bütün olarak kırılmış olabilir. Buz paketi uygulayın ve ayağınızı kalbinizin üzerindeki bir seviyeye yükseltin. Doktorunuzu görünceye kadar ayağınızın üzerine ağırlık vermeyin.. Gerilim kırıklarının birçoğu, eğer aktivite seviyenizi düşürür ve koruyucu ayakkabı giyerseniz iki ile dört haftada iyileşir. Ortopedistiniz, sert tabanlı ayakkabı, tahta tabanlı sandalet veya çıkartılabilen, kısa bacak ayak destek cihazı tavsiye edebilir. İyileşme kırık bölgesine göre değişir beşinci metatars kemiğinde (ayağın dış tarafındaki) veya naviküler veya talus kemiğindeki gerilim kırıklarının iyileşmesi daha uzun sürer. Belki altı veya sekiz haftadan daha da uzun zaman alabilir. Bazı vakalarda ameliyata ihtiyacınız olabilir, bu durumda ortopedist, kemiğin düzgün iyileşmesi için, kemiğin içine bir vida koyabilir. Düzgün iyileşmeyen gerilim kırıklarında, kemiğin tam kırıkları ve kronik problemler gelişebilir. Bu kırıkları önlemek için:-Spor yaparken doğru ve uygun bir ayakkabı kullanımını tercih edin.Kemiklerinizi kuvvetlendirecek, kalsiyumdan zengin gıdalar alın.Spor aktivitelerinizi değiştirin. Örneğin, koşu yerine yüzmeyi seçin.Yeni spor aktivitenizi aşamalı olarak arttırın.Ağrı ve şişlik yeniden oluşursa, aktiviteyi durdurup birkaç gün dinlenin. Buna rağmen ağrı devam ederse ortopedistinizi görün. Stres, vücudumuzun en büyük düşmanlarından biri. Aynı zamanda birçok hastalığa sebep olan önemli bir risk faktörü. Tüm bedenimiz gibi kemiklerimiz de stresten etkileniyor. Ancak onların stresi biraz daha farklı. Aşırı kullanım veya tekrarlayan darbeler kemiklerde stres kırığına yol açabiliyor.Stres kırıklarında kırılma kuru bir ağaç dalının kırılıp ikiye ayrılması gibi değil zaman içerisinde mikro düzeyde gerçekleşiyor. Mikroskobik boyutta olan kırıklar, ağrı ve şişliğe neden oluyor. Eğer başlangıç düzeyindeyse yalnızca MR ya da tomografik tetkiklerde görülebiliyor. Ancak çoğu zaman normal çekilen röntgende görülemiyor ve bu yüzden de tespiti atlanabiliyor.Stres kırıkları genelde 20-35 yaş grubunda görülüyor. En sık da profesyonel sporcularda rastlanıyor. 45-55 yaş aralığındaki kadınlarda da hem kilo hem de östrojen-progesteron dengesinin farklılaşması nedeniyle ayak tarak kemiğinde stres kırıkları oluşabiliyor. Üstelik normal bir kemik kırığının iyileşme süresi 1-1,5 ay iken stres kırığında bu süreç iki katına kadar çıkabiliyor.Aşırı spor yapma durumunda vücut sinyal veriyor. Vücuduna fazla yüklenenlerde çeşitli ağrılar meydana geliyor. Yani vücut bir şekilde ağrıyla kişiyi durması için uyarıyor. Bu nedenle basit bir incinme bile olsa dinlenmek gerekiyor. Ancak spor yaparken ağrılar devam ediyorsa bu durum ya sporun derecesi ya da çalışılan gün sayısı veya saatinin fazla olduğu anlamına geliyor. Bu durumda hemen önlem alınması gerekiyor. Öncelikle herkesin vücudunu dinlemesi ve tanıması gerekiyor. Vücudun tolere ettiği dengeyi bilmek; örneğin 10 kiloyla çalışılıyorsa beş kiloya, 50 tekrar yapılıyorsa 30'a indirmek büyük önem taşıyor. Fakat bu kararı vermeden önce mutlaka bir uzmana başvurarak onun önerilerini uygulamak önemli.Kişi işi gereği sürekli ayakta duruyorsa, durumuna uygun, yükü homojen bir şekilde dağıtacak ayakkabılar seçmesi gerekiyor. Özellikle işi ayakta durmayı gerektiren kadınların topuklu ayakkabı giymesi vücudun yükünün tarak kemiklerine binmesine yol açıyor. Sporcularda ise basış veya yürüyüş bozukluğu varsa yine ayakkabının bu duruma uygun olması gerekiyor. Ayrıca yapılan yürüyüş ve koşu analizleriyle sporcunun ayağında basma sırasında, koşarken ve yürürken herhangi bir anormallik ya da yük dağılımında bozukluk varsa tespit edilebiliyor. Bu sayede de ayakkabısı ya da kramponunun içerisine özel tabanlıklar yaptırılıyor. Stres kırığının oluşmasındaki faktörlerden biri mikro travmaların tekrarlaması ve yük bindirmesi… İyileşme sürecinde ise normal kırıklarda olduğu gibi, o dokuyu istirahate almak gerekiyor. Gerekirse hastaya o bölgedeki yükten kurtulabilmesi için koltuk değneği kullandırılıyor. Aşırı yük ve mikrotravmalar kesildiği takdirde de vücut kemiğin kaynamasını kendi yapıyor. Tedaviye rağmen kaynamayan ya da geç kaynayan stres kırıkları var ise kaynamayı hızlandırıcı başka yöntemler devreye sokuluyor. Dışarıdan ses ultrasonuyla kemikteki biyolojik olay mekanik bir şekilde tetiklenmeye çalışılıyor. Cilt altına çok yakındaysa PRP denilen kişinin kendi kanından trombosit ve türevi hücreler enjekte ediliyor. O bölgede iyileşmeyi tetiklemesi için de bu biyolojik ajanlar kullanılıyor. Stres kırığı ayak tarak kemiğindeyse ayakkabıdaki yük dağılımını ortadan kaldırmak için özel tabanlıklar öneriliyor. Çok nadir olarak da cerrahi gündeme geliyor. Genelde koruyucu önlemlerle yüzde 80-90'ı kendiliğinden kaynıyor.Stres kırıkları, kemikte, aşırı kullanımdan veya tekrar eden uygulamadan ileri gelen, örneğin tekrar tekrar zıplasanız veya tutarlı biçimde uzun mesafelerde koşacak olsanız ayaklarınızda oluşacak çatlaklar gibi, minik çatlaklardır. Bu kırıklar aynı zamanda osteoporoz (kemik erimesi) gibi bir rahatsızlık nedeniyle zayıf düşmüş olan kemiğin normal kullanımından ötürü de oluşabilir. Stres kırıkları, herhangi bir kemikte oluşabilir, ancak en çok bacağınızın alt kısmının ve ayağınızın ağırlık taşıyan kısımlarına musallat olurlar. Sporcularda, stres kırıkları en yaygın yaralanmalar arasındadır. Atletizm sporcuları özellikle hassas durumdadır, yaralanmaların yarısından hayli fazla bölümü bu sporcularda görülmektedir. Kadın sporcular, stres kırıklarına karşı özellikle hassas olabilir, düztaban, ayak kıvrımları sert bireyler de daha fazla risk altında olabilir. Ancak herkes stres kırığı yaşayabilir; örneğin, sporcu olmayan ve yeni bir egzersiz programına başlayan ya da uzun bir yürüyüşe çıkan biri de "çok kısa sürede çok şey" yaparsa risk altında olabilir. Doktorunuz, stres kırığını teşhis etmek için röntgenden veya kemik testinden yararlanabilir. En basit vakada, stres kırığının tedavisi, yaralanmadan etkilenen alana buz uygulamak ve bol bol istirahat etmeyi içerir. Daha ağır vakalarda kırık tahtası kullanma veya alçıya alma, bazen de kemiğin iyileşmesine yardım etmek için cerrahi olarak iğne takılması gerekebilir. Özgüven---Kişinin kendi değeri hakkındaki subjektif değerlendirmesi; kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumu. Özgüven hem kişinin kendisine ilişkin düşünceleri (Örnek: Zekiyim, Sevilen bir insanım), hem bu düşüncelerin yol açtığı duyguları(Umutsuzluk, Utanç, Gurur), hem de bu duygu ve düşüncelerin ifadesi olan davranışları (Çekingenlik, Dikkat, İddiacılık) içerir. Özgüveni süreklilik gösteren bir kişilik özelliği olarak ve geçici bir psikolojik durum olarak düşünmek mümkündür. Son olarak, özgüven sınırlı bir alan için geçerli olabileceği gibi (Örnek: Zeytinyağlı sarmayı iyi yapabildiğimi düşünüyorum ve bu becerimle gurur duyuyorum), genel bir kavram olarak da düşünülebilir (Örnek: İyi bir insan olduğumu düşünüyorum ve bu nedenle kendimle her zaman gurur duyuyorum).mprik araştırmalarda özgüven niceliksel bir sonuç üreten ölçekler ile ölçülür. Bu ölçeklerin kullanımından önce güvenirlilik ve geçerlilik çalışmaları yapılmış olmalıdır. Özgüven Niteliği Özgüvenin niteliği (güvenli ya da kırılgan oluşu) niceliğinden (yüksek ya da düşük) oluşundan ayrı bir özelliktir. Özgüven yüksek fakat aynı zamanda kırılgan olabilir (örnek: Narsisizm); düşük fakat aynı zamanda güvenli olması da mümkündür (örnek: alçakgönüllülük). Özgüveninin niteliği farklı şekillerde ölçülmeye çalışılmaktadır; zaman içindeki sürekliliği, çeşitli durumların ortaya çıkışına bağlı olup olmayışı. İnsan İlişkileri ile İlişkilendirme 1960'lardan 1990'lara kadar ABD’de kabul gören yaygın görüş, özgüvenin öğrencilerin okul başarısında, arkadaşları ile kurdukları ilişkilerde ve ilerdeki yaşamlarında gösterecekleri başarılarda önemli bir etken olduğuydu. Bu nedenle öğrencilerin özgüvenini güçlendirmeye yönelik pek çok program başlatıldı. 1990’lardan itibaren yapılan araştırmalar ise öğrencilerin özgüvenini yükseltmenin okul başarılarına olumlu bir katkısı olmadığı gibi, olumsuz etki yapabileceğini gösterdi. Saldırganlık - kabadayılık ile özgüven arasındaki ilişkiyi araştıran son çalışmalar da gençlerde özgüveni geliştirmenin faydası ile ilgili mitlerin yıkılmasına yol açmıştır. Önceleri, insan ilişkilerinde saldırganca davranışların kaynağının saldırgan bireylerdeki özgüven eksikliği olduğu düşünülmekteydi, ancak bu düşünceyi destekleyecek kontrollü deneyler bulunmamaktaydı. 2000'li yıllarda Baumeister ve arkadaşları tarafından yapılan psikolojik deneyler, saldırganlığın asıl kaynağının hak edilmemiş yüksek özgüven olduğunu göstermiştir. Saldırganca davranışlar sergilemiş suçluların çoğu kendilerini diğer insanlardan üstün kabul ederler ve saldırganlıklarının mazareti pek çok kez kendilerini hakarete uğramış, aşağılanmış hissetmeleridir. Sokak çetelerinin üyeleri genelde kendileri hakkında olumlu düşüncelere sahip olduklarını ifade ederler ve kendileri hakkındaki bu olumlu düşünceleri sarsacak şekilde davranan oldu mu saldırganlıkla karşılık verirler. Okullardaki zorba çocuklarların kendilerini diğerlerinden üstün gördükleri; düşük özgüvenli çocukların zorba olanlar değil, genellikle zorbalıklara kurban giden çocuklar oldukları bulunmuştur -Kendimize en çok güvendiğimiz zamanlar hangileridir? Yeteneklerimizden emin olduğumuz ve kendimizi en rahat hissettiğimiz durumlar nelerdir?- -Karşısında özgüvenimizin en yüksek olduğunu düşündüğümüz insanlar kimlerdir? Niçin? - Onlar, bize özgüvenimizi artıracak ne söylüyorlar veya ne yapıyorlar? -Ne zaman kendimize olan güvenimizin en düşük olduğunu hissediyoruz? - Özgüvenimizi azaltanlar nelerdir? Hangi insanlar ve hangi durumlar bizim kendimizi güvensiz hissetmemize neden oluyor? Söylenen ya da yapılanlar nelerdir? İZLEMELER kendisi ile konuşmak isteyen insanlardan hemen rahatsız olur--anlamadıkları halde arkadaşları ayıplamasın diye soro sormaz--sosyal etkinliklere katılmaz--önemsemmemezlik--Düğün, cenaze ve bayramlarda yeni insanlar tanımak insana güç ve kuvvet verir. Olumsuz insanlardan uzak kal..Eleştiriye karşı alıngan olmakAşağılık duygusuna kapılan insanlar hata yaptıklarını bilseler de diğer insanların bunu vurgulamaları hoşlarına gitmez. Ne kadar yapıcı ya da naif olursa olsun her eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algılarla -Özgüvene uygunsuz cevap verme-Bu iki şekilde olur. Bazı insanlar kendileri hakkında iyi şeyler duymak için can atarlar ve sürekli iltifat edilmesinden hoşlanırlar. Diğer davranış biçimi ise tam tersidir. Özgüven eksikliği çeken bir grup insan ise kendileri hakkında pozitif bir şey duymak istemezler çünkü kendi hissettikleriyle çelişirler.Aşırı eleştirel yaklaşım Kendilerini iyi hissetmeyen kişiler başkaları hakkında iyi şeyler düşünmezler. İnsanların kusur ve hatalarını ararlar. Böylece kendilerinin çok kötü olmadığını kanıtlamaya çalışırlar. Bu insanlar çevredeki en akıllı, çekici, başarılı insan olmadıkları zaman akıllı, çekici, başarılı hissetmezler. . Suçlama eğilimi--Bazı insanlar aşağılık hissetmenin acısından kurtulmak için kendi güçsüzlüklerini diğer insanlara yüklemeye çalışırlar. Bu noktada kendi hataları için başkalarını suçlarlar. . İşkence isteği--Özgüvensizlik doruk noktasındayken başkasına zarar vermeye kadar varabilir. Başkalarını suçlama davranışı kontrol edilemez bir duruma ulaşabilir. Rekabetle ilgili negatif hisler--Aşağılık kompleksi olan insanlar da herkes gibi bir oyunu ya da yarışmayı kazanmak ister ama böyle durumlardan kaçınırlar çünkü kazanamayacaklarını düşünürler. Birinci gelememe korkusu tamamen başarısız oldukları korkusuna kapılmalarına neden olur.-. Yalnızlık ve çekingenlik eğilimi-Aşağılık duygusu olan insanlar diğer insanlar kadar zeki ve ilginç olmadıklarını düşündüklerinden diğer insanların da onları böyle göreceğini düşünürler. Bu yüzden sosyal ortamlardan kaçınırlar. İnsanlarla birlikteyken susmayı tercih ederler çünkü bunun yalnızca aptallıklarını ya da sıkıcılıklarını kanıtlayacağını düşünürler. http://www.psikiyatr.com/ozguven.htm

Gök taşı meteor Asteroit Gök cismi Nesne Kayaç

https://twitter.com/kanaryamfenerli __/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Gök taşı ya da meteor, uzaydan Dünya yüzeyine düşen maddelerin genel adıdır. Dünya atmosferine ortalama olarak yılda birkaç bin göktaşı girer. Ancak bunların beş yüz kadarı buharlaşmadan, yere gök taşı olarak düşer. Göktaşları, Dünya atmosferine saniyede 11–72 km arasında değişen bir hızla girerler. Sürtünmeden meydana gelen ısıdan dolayı büyük bir kısmı eriyerek toz parçacıkları halinde yeryüzüne inebilir. Büyük göktaşları atmosferde gözlenebilir. Mikrometeorlarsa bilhassa uyduları tehdit eden milimetrenin kesri büyüklüğünde olabilen parçacıklardır. M► Meteor kraterleri Gök taşı 99942 Apofis--99942 Apofis, Dünya'ya yakın bir yörüngesi bulunan bir göktaşıdır. NASA tarafından yapılan dikkatli ölçümlerle 2029 ve 2036 yıllarında dünyamızın çok yakınından geçeceği tespit edilmiştir. 2029 yılında 300.000, 2036 yılında ise 30-40 bin kilometre yakından geçecektir. 7 Ekim 2009 tarihinde yapılan hesaplamalara göre 2036 yılında Dünya'ya çarpma olasılığı 250.000'de 1'dir.[1] Bir başka olası çarpışma tarihi ise 2037'dir. Bu tarihte dünyaya çarpma olasılığı 12,3 milyonda 1 olarak belirlenmiştir. ALH84001---ALH 84001 (tam ismi Allan Hills 84001[1]) Antarktika'nın Allan Hills bölgesinde, 1984 yılının Aralık ayında Amerika Birleşik Devletleri - Meteorit Avcıları Takımı (ANSMET projesine bağlı) tarafından bulunan bir göktaşıdır. SNC grubunun diğer elemanları gibi (shergottite, nakhlite, chassignite), ALH 84001'in de Mars'tan geldiği düşünülmektedir. Keşif esnasındaki ağırlığı 1,93 kg'dır. Bilim adamlarının, meteoritin mikroskobik düzeyde Mars bakteri fosilleri içerdiğini açıklaması, meteoriti manşetlere taşımıştır. Bu kayanın güneş sisteminin en eski parçalarından birisi olabileceği öngörülmüş ve 4,5 milyar yıl önce erimiş kayadan kristalize olduğu ileri sürülmüştür. Çevresel hipotezler ve Mars'tan gelen diğer meteoritlere olan benzerliği sonucunda, bu kayanın çok yüksek ihtimalle Mars'tan gelmiş olduğu fikri doğmuştur. Teoriye göre, bu meteorit, 3,9 ilâ 4,0 milyar yıl önce Mars yüzeyine çarpan bir veya birden fazla meteoritin yarattığı şok sonucunda yüzeyden kopmuş ancak gezegende kalmıştır. Daha sonraki bir çarpışmada ise (yaklaşık 15 milyon yıl önce) yüzeyden fırlayarak gezegenler arası bir yolculuk sonucunda, kabaca 13.000 yıl önce Dünya'ya düşmüştür. Bu tarihsel verilere, samarium-neodymium (Sm-Nd), rubidium-strontium (Rb-Sr), potassium-argon (K-Ar), ve carbon-14.[2][3] gibi çeşitli radyometrik ölçüm teknikleri sonucunda ulaşılmıştır.

Muhtemel yaşam formları

6 Ağustos 1996[4] târihinde, ALH 84001 meteoritinin Mars'tan yaşam izleri taşıyor olabileceği yönünde bulunan kanıtlar açıklandığında, meteorit yüksek haber değeriyle medyada yer bulmuş ve Science Dergisi'nde de Dr. David McKay (NASA) tarafından da konuyla ilgili bir yazı yayınlamıştır.[5]

C-Chicxulub krateri---Chicxulub krateri (okunuşu: "Çikşalub krateri"), Meksika'nın Yucatán Yarımadasının altında gömülü olan bir prehistorik göktaşı krateridir.[1] Kraterin merkezi, adını aldığı Chicxulub kasabası yakınlarındadır.[2] Chicxulub göktaşının yeryüzüne çarpmasının zamanlaması, Kretase-Paleojen sınırı (K-Pg sınırı) ile tam denk geldiğinden dolayı, kraterin uçmayan dinozorların soyunun tükenmesine neden olduğu sonucuna varılmaktadır.[3] Çapı 180 kilometreden (110 mil) fazla olan krater, Dünya üzerinde çarpma sonucu meydana geldiği doğrulanan en büyük yapılarından biridir. Kraterin oluşmasına neden olan göktaşının çapı en az 10 kilometre (6 mil) idi.

Krater, 1970'lerin sonlarında Yucatán'da petrol ararmakta olan jeofizikçiler Antonio Camargo ve Glen Penfield tarafından keşfedildi. Penfield, başlangıçta bu eşsiz jeolojik özelliğin aslında bir krater olduğuna dair kanıt elde edemeyince arayışından vazgeçti. Alan Hildebrand ile temasları sayesinde, bir göktaşı krateri olduğunu öneren numuneler almayı başardı. Kraterin çarpma orijini hakkındaki bulgular arasında şok kuvars, yerçekimi anomalisi ve çevresindeki alandaki tektitler bulunmaktadır. Kayaçların yaşı, bu göktaşı yapısını yaklaşık 66 milyon yıl önce Kretase Döneminin sonlarında meydana geldiğini göstermektedir. Mart 2010'da, paleontoloji, jeokimya, iklim modellemesi, jeofizik ve sedimantoloji alanlarında 20 yıldır toplanan verileri kapsayan mevcut kanıtların, 33 kurumdan 41 uluslararası uzman tarafından kapsamlı analizinden sonra, Chicxulub'a çarpan göktaşının K-Pg sınırında dinozorlar dahil olmak üzere Dünya üzerindeki canlı türlerinin yaklaşık %70'inin kitlesel yokoluşunu tetiklediği sonucuna varılmıştır

I--Isı Kalkanı Kayası--Heat Shield Rock yani "Isı Kalkanı Kayası" Mars gezegeninde Mars gezgini Opportunity tarafından Ocak 2005'te keşfedilmiş, basketbol topu büyüklüğündeki bir demir-nikel meteorittir. Meteoritin resmî ismi Meridiani Planumdur (meteoritler her zaman bulundukları yerle anılırlar) ki bu isim Ekim 2005'te Meteoritical Society tarafından verilmiştir. Bununla birlikte literatürde ve konuşmada halen Heat Shield Rock olarak anılır.Opportunity meteoritle tamamen şans eseri karşılaşmıştır; meteorit gezginin çıkarmış olduğu ısı kalkanının hemen yakınındaydı. Opportunity Endurance crater yani "Tahammül krateri"nden çıktıktan sonra ısı kalkanını incelemeye gönderilmiştir. Isı Kalkanı Kayası Dünya dışındaki bir Güneş Sistemi cisminde bulunan ilk meteorittir (Ay'da meteoritlere rastlanmamıştır).Gezginin spektrometreleri kayanın bileşimini teşhis edebilmek için kullanılmış ve bir meteorit olduğu doğrulanmıştır. Dünya'daki demir meteoritleri üzerinde yapılan delme denemelerinin, gezginin sıradan kayaları delmek için tasarlanmış delgi araçlarının, demir-nikel alaşımından oluşan meteoriti delmeye çalışırsa zarar görebileceğini göstermesi üzerine delme işleminden vazgeçilmiştir.Meteorun Marsta bulunduğu bölge olan Meridiani Planum'un daha önce, yakın zamanda erozyona uğramış 1km civarında bir kalınlığı bulunan bir malzemeyle örtülü olduğu düşünülüyor. Bu sebeple meteorit bir krater yarattıysa bile bu krater milyonlarca ya da milyarlarca yıl süren erozyon sürecinde yokolmuş olabilir. Mars'ın hızla paslanmaya yolaçan atmosferine rağmen meteoritin üzerinde pek pas izine rastlanmamaktadır. Bu yüzden ya çok yakın zamanda düşmüş veya uzun süredir toprağın altında bulunuyor olması gerekli. Ayrıca hava koşullarının etkisi de yüzeyinde pek fazla görülmüyor.

K--Kondirit--Kondritler ait oldukları ana maddeden erime veya farklılaşmaya bağlı olarak değişime uğramamış taşcıl göktaşlarıdır. Bunlar, ilkel asteroitleri oluşturmak için birleşerek çoğalan ve güneş sisteminin başlangıcında bulunan toz ve küçük parçalarının çeşitleri varken oluşmuşlardır.

M--Murchison göktaşı---28 Eylül 1969 tarihinde Avustralya’da adını aldığı yere (Murchison, Victoria) düşen bir göktaşıdır. Organik bileşikleri bolca içeren meteorlar grubunda ve CM karbonlu kondirit grubunda [2] sınıflanır.

Murchison meteorunda rastlanan yuvarlak oluşumlardan bir çift, Argonne Ulusal Laboratuvarı. 100 kg ağırlığında olup, büyüklüğü sayesinde en fazla incelenen meteorlardan biridir. 1970'li yıllarda bu meteor üzerinde yalnızca üçü doğal olan 70 farklı aminoasit keşfedilmiştir.[3][4] Meteor sık rastlanan aminoasitlerden glisin, alanin ve glutamik asiti içerdiği gibi, pek sık rastlanmayan isovaline ve pseudoleucine gibi aminoasitleri de içeriyordu.[5] Bu meteor yaşamın kökeni hakkında o zamana dek mevcut kavramların sarsılmasına yol açmış ve Dünya'daki yaşamın kökeninin Dünya-dışı olabilme olasılığının da var olduğunu ortaya koymuştur. [6] Bu organik bileşiklerden ilginç olanlarından ikisi pürinler ve pirimidinlerdir; çünkü bu moleküller DNA ve RNA’nın temelleri sayılırlar.[7] İncelemeler sonucunda oluşturulan ilk rapor, aminoasitlerin rasemik olduğunu ve dünyasal bir bulaşmanın (kontaminasyon) söz konusu olmayıp, kaynağın Dünya-dışı olduğunu ortaya koydu. Meteorda özel bir aminoasit ailesinde sınıflanan diamino aside de rastlanmıştır.[8] Daha sonra 1997’de yapılan incelemeler enantiomer[2] aminoasitlerin nitrojenin 15N izotopuyla zenginleşmiş olduğunu gösterdi ki, bu, kaynağın Dünya-dışı olduğunu bir kez daha ortaya koyuyordu.[9] 2008’de yapılan son inceleme meteorun nükleobazlar içerdiğini göstermiş olup, karbon testleri bu oluşumların hiçbir dünyasal köken göstermediğini ortaya koydu.[10]

T--Troyalı göktaşları--Troyalı göktaşları, Jüpiter'in Güneş çevresindeki yörüngesini paylaşan çok sayıda göktaşına verilen ad. Jüpiter merkezli bir koordinat sisteminde Jüpiter'in yörüngesinde gezegenin 60° önünde ve arkasında yer alan Lagrange noktaları L4 ve L5'te yer alırlar. Bu noktalar kararlı bir dengeye sahiptirler, bu noktalara konulan cisimler sonsuza kadar burada kalabilirler. Yarı büyük eksenleri 5.05 ile 5.40 AB arasında, iki Lagrange noktasının çevresinde uzamış bir eğimli alanda yer alır. 'Troyalılar' olarak anılmaları, isimlerini Troya Savaşı karakterlerinden almalarından ileri gelir.'Troyalı' terimi bazen diğer gezegenlerle benzer bir duruma sahip olan başka gök cisimleri için de kullanılır, bunlara Mars Troyalıları ve Neptün Troyalıları örnek gösterilebilir. 'Troyalı gezegenler' terimi de birbirleri ve yıldızları ile benzer bir yörüngesel ilişkiye sahip teorik gezegenler için kullanılır. Ancak, 'Troyalı göktaşları' deyimi tek başına sadece Jüpiter Troyalıları'nı ifade eder.

Gök cismi; uzayda bulunan tüm cisimlere ortak olarak kullanılan bir isimdir. Bazı gök cisimlerini örneğin Güneş, Ay ve bazı yıldızları çıplak gözle görebileceğimiz gibi milyonlarca ışık yılı uzaktaki bir gök cismini dev teleskoplarla da görebiliriz. Güneş, etrafında dönen büyük gök cisimlerine gezegen denir. Dünya'mız da bir gezegendir. Diğer gezegenler ise Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün'dur. Bu gezegenlerin çevresinde dönen küçük gökcisimlerine de uydu denir. Dünya'nın uydusu Ay'dır. Bu saydıklarımız haricinde meteorlar (göktaşı), asteroitler ve yıldızlar (örn. Güneş) da gök cisimlerine girer.Türkiye'ye düşen gök taşlarıAdTarihYerDurumTipAğırlıkKaynakEphesus?İzmirŞüpheliŞüpheli meteroit?[1]Birgi1332İzmirŞüpheliŞüpheli demir meteroiti50.8 kg[2]Aidin1340AydınŞüpheliŞüpheli meteroit?[3]Constantinople1805İstanbulŞüpheliŞüpheli ökrit?[4]Adalia1883AntalyaResmîÖkrit-mmcit1 g[5]Magnesia1889AydınResmîDemir, IAB-sHL5 kg[6]Caratash1902İzmirResmîLL68 g[7]Domanitch1907BursaResmîL5438 g[8]Sediköy1917İzmirResmîL6240 g[9]Bursa1946BursaResmîL625 kg[10]Ibrisim1949NiğdeResmîOC?[11]KayakentNisan 1961EskişehirResmîDemir, IIIAB85 kg[12]ÇanakkaleTemmuz 1964ÇanakkaleResmîL64 kg[13]Akyumak2 Ağustos 1981AğrıResmîDemir, IVA50 kg[14]Sivas30 Eylül 1989YozgatResmîH640 kg[15]Didim1 Şubat 2007AydınResmîH3-53.4 kg[16]Kemer3 Mart 2008MuğlaResmîL-45.76 kg[ Günümüzde neredeyse herkesin aşina olduğu gezegen simgelerinin, ya da daha doğru deyişle gliflerinin oldukça uzun bir tarihi var. Bu çok iyi bilinen semboller iyi korunmuş eski belgelerde bulunmakta, ve kökenlerini araştırmak bize kadim gizli bilgilerin ve ekollerin kapısına götürüyor. Bir simge yalnızca kendisine ait yaşamı varsa bozulmadan kalabilir; eğer bir şekilde bir yaşama biçimi, fikir ya da formla birleşmişse, buna binlerce yıllık geçen zamanı da eklersek, toplumsal değişimlerle bu simgelerin dramatik bir metamorfoz geçirmeleri kaçınılmaz olur. Dolayısıyla gezegen simgelerinin bu gizil gücü var çünkü eski bilgeler onları bir anlamda fikir ve formu birleştiren arketipik spiritüel içerikle örmüş, ve arketipik basitlikleriyle özlerini, anlamlarına olan bağlarını yitirmeden değişmez ve değiştirilemezlerdi. Bu simgelerin iç yapılarını incelediğimizde gezegenlerin spiritüel güçlerinin gözlerimizin önüne serildiğini göreceğiz. Gezegen Simgelerinin Eksoterik Yorumlanışı Gliflerin bu bir bakıma sınırlı yorumu, gezegenler ve eşleniği Yunan-Roma tanrı arketipleri arasında paralellik kurulmasından kaynaklanıyor: ♄ Satürn/Chronos'un orağı♃ Jüpiter/Zeus'un yıldırımları♂ Mars/Ares'in mızrağı☉ Güneş olarak aynen kalıyor☽ Ay olarak aynen kalıyor♀ Venüs/Afrodit'in aynası☿ Merkür/Hermes'in kadüsesine (tıp amblemi; dikey çubuk üzerine dolanmış yılan)benzetilmiş. Resimlerin insan belleğine bir katkısı olduğu söylenebilse de, simgelerin derinlemesine yorumuna imkan vermiyor; arketipik formlarına köprü kurmaktan çok resmin bireysel karakterine vurgu yapmakta. Bütünü kavramamıza da yardımcı olmuyor. Gezegen Simgelerinin Ezoterik (Batıni) Yorumlanışı Ezoterik bakış açısı bizi gliflerle simyasal olarak çalışmaya, gezegenler ve yedi metal arasındaki paralelliği aramaya itiyor ve bu, resmin tamamını görmemizi sağlayacak: SimgeGezegenMetal ♄SatürnKurşun♃JüpiterKalay♂MarsDemir☉GüneşAltın♀VenüsBakır☿MerkürCıva☽AyGümüş Glifler üç şeklin, O güneş diski, ☽ hilal ve + Dünyayı temsil eden haçın değişik kombinasyonlarından oluşuyor. İki basit, Ay ve Güneş, dört çift, Mars, Venüs, Satürn ve Jüpiter, ve Merkür'ü simgeleyen bir üçlümüz var. Ayrıca ilişkili metallerden oluşan iki grubumuz bulunmakta: Güneş Grubu Simyaya göre, güneşten yayılan kozmik yaşam güçlerini dünyada metal halinde, altın olarak buluruz. Altın güneşin dünyevi temsilcisidir; sıcak sarı ışığıyla adeta yaşamın parlayışı, metallerin en asilidir. Pas tutmaz ve diğer elementlerden etkilenmez. Fakat saf halinde çok yumuşaktır, dövülerek incecik narin parçalara bölünebilir, yine de altın olarak kalır ve ışığı yansıtır. Demirde kozmik altın güçlerinin dünyevi güçler tarafından alt edildiğini görürüz. Demir özünde tamamen dünyevidir, ve haçla simgelenir. Yalnız modern materyalist uygarlığın gelişiminde demirin üstlendiği rolü düşünmek bile bunun kanıtıdır. Demir olmadan ne makineler, ne de sanayi devrimi mümkün olurdu. Dolayısıyla, içsel olarak hala güneş güçlerini içerse de, dışsal olarak doğası dünyaya aittir. Bu yüzden bu Mars elementi yaşamı taklit edebilir, örneğin bağımsız yaşamı varmış gibi görünen makinelerin üretiminde kullanılır. Demirde çok az asalet vardır. Bu sebeple, paslanmaya dirençsizdir, diğer elementlerden aşırı etkilenir. Altın güçleri haç güçleri tarafından bastırılmıştır. Bakır demirin tam tersidir. Güneş güçleri baskındır ve dünya haçını bir anlamda uzaklaştırır. Bu yüzden altından sanki daha zengin, daha dünyevidir, ama yine de altınsı parlaklığı vardır. Altın gibi bakır da saf haldeyken yumuşaktır ve kullanılmak istenirse, form almama eğilimini telafi için pirinç ya da bronz gibi metallere ihtiyaç duyar. İçten dünyevi olan doğası (haç aşağıda) dünya diyarından biraz yükseltilmiştir. Bu da onu elektrik gibi dünya-üzeri güçleri almak ve tutmak için ideal hale getirir ve manyetizmayı tutabilen demiri tamamlar. Böylece bakır ve demir özel koşullarda bir araya getirildiğinde elektriğin güçlerini zapteden elektrik motoru ve jeneratör ortaya çıkar. Ve güneş triadının alt iki üyesi, güneşin kozmik yaşam güçlerinin bir nevi dünyevi gölgesi olan elektrik enerjisinin taklit edilebilmesini sağlarlar. Güneş, Mars, Venüs - Altın, Demir, Bakır ilişkisini bu şekilde değerlendirmekten öğrenilecek çok şey vardır. Ay Grubu Benzer üçleme ikinci grubumuz, Ay grubunda da görülür. Beyaz ışıltısıyla altından daha sert olan Ay metali gümüş spiritüelliğe daha açıktır; soğuk sert ışığı emer ve yansıtır (fotoğrafçılıkta kullanılan gümüş tozu kristallerini düşünün). Altın kadar asil değildir, göreceli olarak kolay paslanır. Satürn-kurşun ikilisinde, dünyevi güçler tarafından çarmıha gerilmiş gümüşün metalik doğası dünyaya gömülmüştür. Kurşun çok kolay soluk gri paslanan, diğer elementlere kendini çok kolay veren bir yumuşak metaldir. O kadar içsel yaşam gücü vardır ki vurduğunuzda ses bile çıkarmaz, kolay erir, mum ateşi sıcaklığında bile katı halini yitirir. En önemli niteliklerinden birisi dünyevi doğasından kaynaklanır, x ışınları ve zararlı radyasyonu soğurabilir. Jüpiter metali olan kalay, gümüşe kurşundan daha yakındır. Ayın hilali dünyevi haçın üzerinde muzaffer görülür. Kurşuna nazaran daha serttir, daha zor paslanır ve görünüşü değerli metallere benzer ve bu yüzden mücevhercilikte sık kullanılır. Katıldığı alaşıma kendine özgü ses ve ton kalitesini verir; çan ve org yapımında bu yüzden kullanılır. Özellikle bronz yapımında kullanılan bakırla armonik bir ilişkisi bulunur. Üç metali ☉, ☽ ve + üçlüsüyle cıva birleştirir ama sıvı halde kalmaya devam eder. Simyacılar için cıva henüz maddeye indirgenmemiş olan bu üç gücün cisimleşmiş halidir. Güneş ve Ay güçleri Dünya güçlerine üstündür, bu yüzden cıva aketipik kozmik güçlerle olan bağını sürdürür ve herşeye dönüşebilmesinin gizi burada yatar. Simyacıların her metalin özelliğini ve spiritüel temelini araştırmasının sebebi sanırım artık daha anlaşılır hale gelmiştir; metaller kozmosun dünyaya inmiş parçasıdır. Şimdi, güneş ve ay gruplarıyla Merkürü tek bir şema içinde gösterirsek, gezegen simgelerinin içine örülmüş ezoterik içerik iyice belirginleşecek: Gezegen Simgeleri Diyagramın astroloji, törensel büyüler ve Kabala'da önemli rolü vardır. Güneş ve Ay grubu gezegenleri ve ortada Merkür (ingilizce Mercury yani cıvanın adı buradan gelir) ile metaller arası ilişki Simya'nın ve okültizmin bazı kollarının temel araştırma konusudur. Ortası delik bir taş bulmak Diana'nın sizi kayırdığına işarettir. Böyle bir şey bulduğunuzda elinize alıp ekli seremoninin kurallarına da dikkat ederek şunları söylemelisiniz: Ortası delik bir taş bulmak Diana'nın sizi kayırdığına işarettir.Yuvarlak bir taş bulmak, ister büyük ister küçük olsun, daima iyiye işarettir, fakat asla başkasına verilmemelidir, çünkü taşın yeni sahibi iyi talih bulurken, eskisinin payına bazı felaketler düşer. Yuvarlak taş bulursanız, gözünüzü göklere, cennete doğru kaldırın ve taşı üç kez havaya atıp tutun. Sonra dua edin. Keçinin totem özellikleri--Ateş. Bağımsızlık. İnatçılık. Vahşi doğa, içsel vahşilik. Erkeklik, erkeksilik. Tanrı. Cinsellik. Arkaik sembolizm, metafor. Törensel büyü. Stoacılık. Sihirbaz. Simyasal sağaltım ve dönüşüm. Günah keçisi. Papağanın totem özellikleri--Doğal, basit iletişim. Arkadaşlık. Renk terapisi. Kutlama, neşe, neşeyi ifade. Toplanma, biraraya gelme. Dokunmak. Aşk. Kurdun totem özellikleri--Fark gözetmeyen, herkese kapısı açık öğretmen. Başarısızlık, hayal kırıklığı, kaybetme. Direnme, güç, ısrar. Bir avuç için herkesle bağ kurmak, çobanlık. Bize yakın insanların önemi. Denge. Tavşanın totem özellikleri--Artış ve azalış. Çevresel bozulma. Büyüme, bereket, ama ödenecek de bir bedel. Savaşçı ruh, güç. Tüm olumsuzluklara karşın hayatta kalmak. Korkuyla yüzleşmek, endişe. Aşağı dünyalara yolculuk. Kartalın totem özellikleri--Mazlum kral. Cehalet, hoşgörüsüzlük, yanlış anlama/anlaşılma. Güçlü yapılar. Güneş Kralı, güneşe tapınma. Engin mavi gökler, üst dünyalardan mesajlar. Gurur, ego ve egoyu aşma. Gerçek görüş, durugörü. Güç. Isı ve rüzgar bilgisi, engelleri aşma. Ruh uçuşu. Asteroit ya da gezegenimsi, yörüngeleri Güneş Sistemi'nde Mars ile Jüpiter gezegenleri arasında kalan ve sayıları yaklaşık 40.000 kadar olan gök cisimleridir. Bu küçük gezegenler (İng: minor planet), küçük kütle ve hacimlerinden ötürü 'gezegenimsi' (İng: planetoid) olarak da bilinirler. Ayrıca, bilindiği kadarıyla bunların içinde bazılarının (örneğin: İda) birer uydusu da vardırAsteroit'lerin günümüzdeki keşfi Bode Kanunu'nun matematiksel olarak ispatlanmasıyla yolalmıştır. Gezegenler arasındaki orantı Johann Titius tarafından 1766 yılında belirtilirken, J.E. Bode formüla'yı 1778 yılında yazmıştır. 1 Bode ve Titius'un belirttiği üzere, Jüpiter ve Mars arasında bir kaybolmuş bir gezegen vardır. 1801'de Giuseppe Piazzi'nin Ceres 1 astroidinin keşfi ve 1802'de İngiliz bilim adamı Sir William Herschel tarafından 1 Ceres ve 2 Pallas'ı tanımlamak için ortaya atılan kavram, sonradan Mars ve Jüpiter yörüngeleri arasında keşfedilen çok sayıda küçük gök cismini içine almış, ardından Mars ve hatta diğer iç gezegenlerin yörüngesinden daha içte ya da Jüpiter yörüngesinden daha dışta yer alan cisimleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. İngilizce diline yunanca kökenli Astreoides kelimesi "Astreoid" olarak 1803 yılında geçmiştir.Bunun yanı sıra, Mısır Piramitlerinde Ra'nın Büyük Piramit'de yazdığı bilgiler doğrultusunda; bu eksik gezegen'in varlığı yaklaşık olarak 6000 yıl önce belirtilmiştir. Günümüzde yapılan Sümer tabletlerinin incelenmesinde de (bunlar da 5000 yıl önce yazılmıştır); bu astroidlerin bir gezegenin parçalanması sonucu oluştuğu yazılmıştır. Bu eksik gezegenin günümüz popüler bilimindeki adı da Maldek dir.20. yüzyıl ortalarından itibaren Güneş Sistemi'nin dış sınırlarında henüz saptanamamış çok sayıda gök cisminin bulunabileceği öne sürülmüş ve olası yörünge özelliklerine göre bu cisimleri içine alacak Kuiper kuşağı ve Oort bulutu kuramsal grupları yaratılmıştır. 1992 yılında bu tanıma uyan ilk cisim keşfedilmiş, ardından çok sayıda yenileri bulunarak sayı 2005 yılı ortalarında 900'e yaklaşmıştır. Pratik nedenlerle Kuiper ve Oort cisimlerinin Neptün ötesi cisimler tanımı altında toplanması eğilimi yaygınlaşmaktadır. Böylece Güneş çevresinde dönen cisimler 'gezegenler', 'asteroitler'='küçük gezegenler', ve 'Neptün ötesi cisimler' olarak 3 ana grupta toplanmıştır.İngilizce gökbilim terminolojisinde yakın tarihlerde yaşanan yeni bir gelişme, uzun süredir yaygın kullanımdan kalkmış olan minor planets kavramının yine pratik nedenlerle yeniden canlandırılmaya çalışılmasıdır. Güneş sistemi üyelerinin daha tutarlı bir sınıflamasını yapmak amacıyla atılan bu adım, gezegenler ve akan yıldızlar (eşanl. meteorlar) dışında kalan tüm cisimleri tek bir çatı altında toplamaya dayanmaktadır. Böylece asteroitler ve Neptün ötesi cisimleri kapsayacak şekilde genişletilen bu kavram, Türkçeleştirme açısından sorun yaratmaktadır. Küçük gezegenler şeklinde Türkçeye çevrilebilecek olan 'minor planets' tanımı 'asteroit' sözcüğünün eş anlamlısı olan 'küçük gezegen' kavramı ile çakışmaktadır.Mayıs 2004 itibariyle; günümüz teknolojisi üstün teleskoplar sayesinde bilim adamları 40,500 astroitin varlığından haberdar olmuştur.AsteroitlerKüçük gezegenlerin bulunmasıHubble Uzay Teleskobuyla çekilmiş Vesta'dan bir görünüm-Güneş Sistemi haritasına bir gözatmak, gezegenlerin iki gruba ayrıldığını görmek için yeterlidir. Mars ve Jüpiter'in yörüngeleri arasında 480 milyon kilometreyi aşan bir boşluk vardır. XVIII. yüzyılda J.D. Titius'un bulduğu ve J. Bode'un tanıttığı bir matematiksel bağıntı, güneş sisteminin bu bölümünde bir gezegen bulunabileceği düşüncesinin doğmasına neden oldu. Amatör Macar gökbilimci Baron von Zach'ın girişimiyle bir gözlemciler grubu, "gezegen avcıları" birliğini kurdu. Birlik üyeleri düzenli bir araştırma yöntemi bulmaya çalıştılar; ama başarıya ulaşamadılar. 1 Ocak 1801'de Palermo'da G. Piazzi, yeni bir yıldız kataloğu için olağan gözlemlerini yaparken, yeni bir gökcismine rastladı ve bu gökcisminin aranan gezegen olduğu ortaya çıktı. Bode yasasına uygun olarak ortalama 411,2 milyon kilometre uzaklıkta Güneş çevreside dolanan bu gezegene, Ceres adı verildi.Ne var ki, "gezegen avcıları" bu gökcismini aranan gezegen için yeterli bulmadılar; Ceres tam anlamıyla bir gezegen büyüklüğünde olmadığından (günümüzde çapının 1,040 km olduğu bilinmektedir), başka gezegenler bulunabileceğini ileri sürdüler. 1802-1808 yılları arasında üç gezegen daha (Pallas, Juno ve Vesta) bulundu; sonra başka gezegen olmadığı kanısına varan "gezegen avcıları" birliği dağıldı. Ne var ki1845'te Alman amatör gökbilimci Hencke, beşinci küçük gezegen Astraea'yı buldu ve 1848 yılından sonra her yıl, birkaç küçük gezegen bulundu; günümüzde binlerce asteroyit bilinmekte, bazı tahminlere göre, bu gökcisimlerinin sayısı 40.000'i aşmaktadır. Çağımızda asteroyitler fotoğraf yöntemleriyle saptanmaktadır.Asteroitlerin en büyüğü10 Hygiea asteroit kuşağının dördüncü en büyük gökcismidir. Çapı 350–500 km arasında değişir ve kütlesi asteroit kuşağının toplam kütlesinin 3%'sidir. Daha sonra asteroyit kümeleri içinde yer alan en büyük gökcismi Ceres'tir; onun dışında yalnızca Pallas ile Vesta'nın çapları 480 km'yi geçer. Bu gökcisimlerinin hiçbirinin kütlesi bir atmosferi tutabilecek boyutlara ulaşamaz; birçoğu birkaç kilometrelik, hattâ birkaç yüzmetrelik kütlelerdir ve tam bir küre biçimde değildir.Kümeler ve boşluklarBu küçük gezegenler küme oluşturma eğilimi gösterir ve bazı bölgelerde bulunmazlar. Jüpiter'in dolanım süresinin bir kesiri (özellikle üçte biri, beşte ikisi ya da yarısı) kadar sülerde dolanımını tamamlayacak uzaklıkta yer alan bir asteroyit, Jüpiter'in genel çekimi nedeniyle yörünge değiştirmek zorunda kalır. Bu kuşaktaki boşluklara Kirkwood Boşlukları adı verilir. Bazı asteroyitlerin yörüngesi çok eğik (Pallas'ın eğikliği 34º), bazılarınınkiyse eşmerkezlidir; ama günümüze kadar, geri dönme hareketi yapan bir asteroyite rastlanmamıştır.Olağandışı YörüngelerEros Asteroidi'nin NEAR Shoemaker uzay aracından alınmış ve çift görüntüden üç boyutlu bir görüntü elde etmek için işlemden geçirilmiş birleşik bir görüntüsüEn ilgi çekici asteroyitler, ana kümeden ayrılanlardır. Bazı asteroyitler Yer'e çok yaklaşırlar: Biçimi düzensiz, en uzun çapı yaklaşık 24,8 km olan Eros, 1931 ve 1975 yıllarında Yer' 24 milyon kilometre uzaklıktan geçmiştir; çapı 1,6 km olan Hermes, 1937'de Yer'e 776,000 km'ye kadar yaklaşmıştır. Yere 6,4 milyon kilometreye kadar yaklaşabilen Icarus, Güneş'e Merkür'den daha yakındır. Yörüngesi çok basık olan Hidalgo, günöte noktasında Satürn'ün yörüngesinin yakınlarından geçer. Trojan, Jüpiter'le aynı yörüngeyi izler; ama ondan 60º açısal uzaklıkta dolanması nedeniyle, bir çarpışma söz konusu değildir.1977 Kasımında C. Kowal, Palomar Gözlemevi'nde 120 cm'lik Schmidt gökdürbünüyle alınmış görüntüleri incelerken, çok sönük (19 kadirde) bir gökcismi saptadı; Chiron adı verilen ve olağanüstü bir asteroyit olduğu sanılan bu gökcismi Güneş çevresinde 2,24 milyar uzaklıkta, Satürn ve Uranüs'ün yörüngeleri arasında dolanır ve 66 yılda dolanımını tamamlamaktadır; çapının 960 km olduğu sanılmaktadır; dolayısıyle olağandışı bir asteroyit olabilir. Bu arada Satürn'ün bir dış uydusu ya da Satürn ötesi bir asteroyit kümesinin en parlak gökcismi olabileceği varsayımı üstünde de durulmaktadır.SembollerAsteroitSembolCeres⚳ 2 Pallas⚴ 3 Juno⚵ 4 Vesta⚶ 5 Astraea 6 Hebe 7 Iris 8 Flora 9 Metis 10 Hygiea 11 Parthenope 12 Victoria 13 Egeria 14 Irene 15 Eunomia 16 Psyche 17 Thetis 18 Melpomene 19 Fortuna 26 Proserpina 28 Bellona 29 Amphitrite 35 Leukothea 37 Fides Kayaç, çeşitli minerallerin veya mineral ve taş parçacıklarının bir araya gelmesinden ya da bir mineralin çok sayıda birikmesinden meydana gelen katı birikintilerdir. Kayaç terimi eski Türkçede sahre, yeni Türkçede külte ve yabancı dillerdeki rock, roche, gestein sözcükleri karşılığı kullanılmaktadır.[1]Kayaçlar oluşumları sırasındaki doğal ortamı yansıtan bir çeşit belgelerdir. Yer kabuğunun jeolojik gelişmesinin izleri bu çeşit kayaçlar üzerinde işlenmiştir. Bu nedenle onlar, Yer tarihinin doğal belgeleri sayılır.[1]Kayaçlar, mineral yapılarına, kimyasal bileşenlerine, barındırdığı bileşenlerin dokularına ve oluşumuna neden olan etmenlere göre sınıflandırılmaktadır. Bu belirleyiciler yardımıyla yapılan sınıflandırma, üç ana kayaç türünü içerir; bunlar Magmatik kayaçlar, tortul ve başkalaşım kayaçlarıdır. Bu sınıflandırmada daha çok parçacıkların büyüklükleri temel alınmıştır. Bir kayacın başka bir kayaca dönüşümü, kayaç döngüsü adı verilen bir jeolojik modelle gösterilmektedir. Kayaçlarla ilgilenen bilim dalına petrografi adı verilir. Petrografi, Jeoloji'nin temel dallarından biridir.[ Magmatik kayaçlarErimiş halde bir silikat hamuru durumunda olan magmanın veya akkorun yer kabuğunun derinliklerinde veya yeryüzünde soğuyarak katılaşması sonucu meydana gelen kayaçlardır. Bunlar genel karakterleri ile, kristallerden oluşmuş kütle halinde kayalardır. Magmanın soğuması ve katılaşması derinlerde yavaş yavaş meydana geldiği zaman, tam kristalli plütonik kayaçlar, soğuma ve katılaşma yeryüzünde veya yeryüzüne yakın derinliklerde hızlı veya çabuk oluştuğu takdirde, volkanik ve damar kayaçları meydana gelmektedir.[2]Gabro Plütonik (intrüzif-iç püskürük) kayaçlarYükselen magmanın yeryüzüne erişmeden kabuk içinde herhangi bir derinlikte yerleşmesi ve katılaşması ile oluşan kayalara denir. Derin seviyelerde yerleşen ve katılaşan magmatik kütlelere derinlik kayaları da denir.[3]Bunlar genellikle iyi kristalleşmiş minerallerden oluşmuş kayaçlardır. Mineraller kayaç türüne göre bir veya birkaç çeşit olabilirler.[2]Plütonik kayalar yer kabuğu içinde farklı biçimlerde bulunur ve buna göre adlandırılırlar. İç kuvvetlerin niteliği, yer kabuğunu oluşturan malzemenin özellikleri, yükselen magmanın akıcılığı, yoğunluğu ve hacmi bir sahadaki plütonik kütlelerin biçimini ve bulunuş tarzını belirleyen başlıca etkenlerdir. Biçimleri ve bulunuş tarzları farklı olan ve bu nedenle ayrı isimlerle adlandırılan başlıca plütonik kütle türleri batolit, lakolit, lapolit, filon(dayk), sill(tabaka filonları) ve volkan tıkaçları(nek)dır. Bunlardan alan ve hacim olarak en büyükleri olan ilk üçü genellikle plüton terimi ile açıklanırlar. Plütonların oluşumuna yol açan magmatik olayların tümüne de plütonizma denir.[3]Volkanik (Ekstrüzif-dış püskürük) KayaçlarMagmanın yeryüzüne çıkarak, orada soğuması sonucunda meydana gelen katılaşım kayalarına ekstrüzif kayalar veya dar anlamda volkanik kayalar denir.[3]Bunlara yüzey kayaçlarıda denir; bunlar yarı kristalli, porfirik yapılıdır. Kayaç, çoğu kez gözle görülebilen mineral fenokristalleri ve kristal olmayan, camsı bir hamurdan oluşmaktadır. Örneğin; andezit, riyolit, bazalt vb. gibi.[1]Sedimanter (Tortul) KayaçlarYer yer demir oksit şeritleri içeren kum taşı.-Kayaların oluşum bakımından farklı ikinci takımını sedimanter (tortul) kayalar veya öteki adıyla sedimentitler meydana getirir. Eskiden var olan kayaların akarsular, buzullar, rüzgarlar, dalgalar gibi dış etkenler tarafından aşındırılarak sürüklenen kırıntılarının ve diğer çözülme ürünlerinin, ya da kimyasal yolla yerinde meydana gelen maddelerin normal basınç ve sıcaklık altında su üstünde veya su altındaki ortamlarda birikmesiyle sedimentler (çökeller) oluşur. Sedimentler zamanla çeşitli değişikliklere uğrarlar. Yığılan maddelerin ağırlığı altında sıkışırlar, içerdikleri su dışarı atılır, gözenekleri azalır ve hacimleri küçülür; kendi içlerinde meydana gelen kimyasal olaylarla yeni mineraller oluşabilir; taneler ve kırıntılar arasında bir çimento meydana gelir. Bütün bu süreçlerin sonucunda Sedimentler pekleşerek taşlaşır ve tortul kaya haline dönüşür. Yüzbinlerce, hatta belki milyonlarca yılı kapsayan ve sedimentlerin tortul kaya haline gelmesine yol açan bütün bu süreçlerin tümüne diajenez denir.[3]Bu kayaçlar kimyasal, fiziksel (kırıntılı) ve organik tortullar olmak üzere üçe ayrılır. Kimyasal tortullar, suların içindeki eriyik maddelerin çökmesi ile oluşmuş olup kireç taşı, traverten, jips ve kaya tuzu gibi örnekler barındırır. Bu tortullar, Dünya'daki tüm tortulların %65'ini kapsar. Fiziksel tortullar, kayaçların parçalanması ile oluşan kırıntılı malzemelerin oluşturduğu kayaçlar olup, konglomera, kum taşı ve kil taşı gibi örnekleri içinde bulundurur. Bu tortullar, tüm tortulların %20-25'ini kapsar. Son olarak organik tortullar, bitki ve hayvan kalıntılarının birikmesi sonucunda oluşan kayaçlar olup, petrol, kömür gibi örnekler barındırır. Bu tip tortullar, tüm tortullar içinde %10-15 kısmını kapsar. Tüm tortul kayaçlar Dünya'nın yüzeyinde veya yüzeyine yakın tabakalarında oluşur. [4]Kırıntılı Tortul KayaçlarÇeşitli büyüklüklerde taş ve mineral parçalarının karalarda ve denizlerdeki tortullaşma havzalarında çökelmeleri ile meydana gelen taneli- parçacıklı kayaçlar dır. Değişik boyuttaki tanelerin bir çimento-maddesi ile birleşmeleri, birbirine kenetlenmeleri sonucu katı ve sıkı halde bulunan çimentolu tortul kayaçlar oluşur. örneğin; kumtaşı, konglomera, gibi. Taneleri birbirine bağlayacak, birleştirecek bir madde bulunmadığı hallerde, taneler serbest kalır ve çimentosuz tortul kayaçlar meydana gelir. Örneğin; kum, çakıl, kil gibi. Kırıntılı tortul kayaçların sınıflandırılması ve adlandırılması tanelerin boyutlarına, türlerine, biçimlerine, yuvarlak ve boylanma derecelerine, homojen ve heterojen oluşlarına ve çimento maddesinin bileşimine göre yapılır.[2]Organik Tortul KayaçlarForaminiferler, radyolaryalar, algler, süngerler ve mercanlar gibi kabuklu organizmaların kalıntılarından oluşan kayaçlar dır. Organizmaların katı kısımları burada taşlaşmış, fosil haline gelmişlerdir.[2]Organik tortul kayaçların sınıflaması ve adlandırılması eskiden beri organizmaların kavkılarını ve iskeletlerini oluşturan başlıca maddelerin kimyasal bileşimlerine göre yapılmaktadır; Örneğin, kireçli, silisli, bitümlü, fosfatlı vb. gibi.[2]Kimyasal Tortul KayaçlarDoygun eriyiklerin çökelmesi ve tuzlu suların buharlaşması sonucu meydana gelen tortulardır. Mağaralardaki dikit ve sarkıtlar, deniz kıyılarındaki kireçli ve demirli olitler, kapalı göl kenarlarındaki tuz birikintileri ve kaynaklar etrafındaki taşlaşmalar (travertenler) kimyasal tortulların başlıca örnekleridir.[2]Metamorfik (Başkalaşım) KayaçlarTabakalı bir gnays.-Tortul veya magmatik diğer kayaçların sıcaklık, basınç, gerilme ve kimyasal aktivitesi olan sıvılar etkisi ile değişmeleri, başkalaşmaları sonucu meydana gelirler. Genelllikle kristallerden oluşmuş, paralel yapılı kayaçlar dır. Bunlara kristalin şistler de denir. Metamorfizma: Yer kabuğunun derinliklerinde hüküm süren değişik fiziksel ve kimyasal şartların etkisi ile kayaçlardan katı halde meydana gelen mineral değişikliği veya mineral transformasyonu olayıdır.[2]Mineraller belirli bir sıcaklık ve basınç altında duraylı durumda bulunurlar. Her mineralin kendine öz bir duraylılık sıcaklığı ve basıncı vardır. Eğer sıcaklık ve basınç değerinde bir artma, bir değişme olursa, mineralde de değişme başlar, mineral aynı kimyasal bileşimde başka bir duraylı minarele dönüşür, böylece bir mineral transformasyonu olur. Metamorfizmanın aslı da budur.[2]Metamorfizma olayı büyük ve sıcak bir magma kütlesinin çevresinde meydana geldiği zaman kontakt veya termal metamorfizmadan; büyük bir fay veya bindirme düzlemi kenarında oluştuğu takdirde dislokasyon veya kataklastik metamorfizmadan söz edilmektedir; jeosenklinallerde (dalma-batma zonlarında) dağ oluşum hareketleri (orojenez) ile birlikte meydana gelen metamorfizmaya rejiyonal termo- dinamo metamorfizma; dip kısımlarının yavaş yavaş çökmesi ile on binlerce metre kalınlıkta tortuların (sedimentlerin) biriktiği okyanus havzalarında gelişen metamorfizmaya da çökme veya gömülme metamorfizması denilir.[2]Metamorfik kayaçların başlıca özelliği, bunların birbirine paralel düzlemler boyunca ve kolaylıkla yaprak yaprak veya dilim dilim ayrılmaları, bölünmeleridir.[2] kalker → mermer granit → gnays kömür → elmas kil taşı → şist kum taşı → kuvarsit Bu üç ana kayaç türü — magmatik, tortul ve başkalaşım — daha birçok alt dala ayrılır. Yine de bu ilintili kayaçlar arasında sert ve sıkı sınırlar yoktur. Bileşenlerinde yer alan minerallerdeki boyutların artıp azalması, bir kayacı başka bir kayaç hâline getirebilmektedir. Bu nedenle, belli özellikler için hazırlanan dereceler için hazırlanan tanımlamalar sayesinde herhangi bir kayaca isimler verilebilmektedir. Birde bazı kayaçlar elmas yapımında kullanılır[5]Toplumdaki etkisiKayaçlar, insanoğlu için kültürel ve teknolojik anlamda büyük bir etkiye sahiptir. Homo sapiens ve diğer insansılar tarafından iki milyon yıldan beri kullanılan kayaçlar, insanlar için teknolojinin temel ögelerinden biridir. Taşların madenlerden çıkartılarak çeşitli amaçlar için kullanılması, en eski teknolojik ilerlemelerden biridir. Ancak bu süreç çeşitli yerlerde farklı madenlerin ve taşların bulunması nedeniyle farklı zamanlarda ilerleme gösterdi.Tarih öncesi devirler arasında Taş çağı, Bronz çağı ve Demir çağı gibi çağlar yer almaktadır. Her ne kadar Taş çağı görünürde tüm dünya medeniyetleri üzerinde sona erdiyse de, birçok kayacın, binaların ve altyapıların inşasında kullanılmasına devam edilmiştir. Kayaçlar bu anlamda kullanıldığında

B

► Başkalaşım kayaçları

F

► Kaya formasyonları )

G

► Gök taşları

K

► Kaya sanatı ► Kutsal taşlar

M

► Magmatik kayaçlar

T

► Taş ► Tortul kayaçlar Kayaç B Başkalaşım kayaçları D Diyorit G Geçirimli ve geçirimsiz tabaka M Mostra P Paleomanyetizma Ş Şist Nesne, belirli bir ağırlığı ve hacmi olan her türlü cansız varlık, şey, obje. Nesne sözcüğü ile şunlardan biri kastedilmiş olabilir: Nesne - (programlama) Programlama dizisinde nesne-yönelimli programlamada, basit yapılı blok programları olarak kullanılan, işletim zamanı verilerinin saklanması için oluşturulmuş özel birimidir Nesne - (dil bilgisi) Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç Nesne (felsefe) - Öznenin dışında kalan her konu #-► Astronomi nesneleri dizini *► Güneş Sistemi'ndeki nesneler ► Gökbilim nesnesi kaşifleri A ► Astronomi araştırmaları B ► Bulutsular G ► Galaksi iplikçikleri ► Galaksi kümeleri ► Galaksiler ► Galaksilerarası ortam ► Gezegenler ► Gök taşları ► Gökbilim katalogları ► Gökcismi K ► Kara delikler ► Karadelikler S ► Sınıflandırılmamış nesneler (gökbilim) T ► Takımyıldızlar ► Kozmik toz X ► Astronomik X-ışını kaynakları Y ► Yıldızlar ► Yıldızlararası madde ► Yıllara göre keşfedilen astronomik nesneler A Astronomik cisimler V Kullanıcı:Volkanozobut/Astronomik cisimler Y Yıldızlararası madde

Yol Mu Dayanır? Şehit Türküsü Mekke

https://twitter.com/kanaryamfenerli __/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ ÖMER KARAOĞLU İLAHİLERİ Yol Mu Dayanır? Yağmur düştü yolumuza Dolu kar vurdu Dolu kar vurdu Yiğit yiğide yanaşmak Yine kar oldu Yine kar oldu Gönül gönüle değince yol mu dayanır Hey dost, yol mu dayanır? Gönül gönüle değince yol mu dayanır Hey dost, yol mu dayanır? Arif olan söylemişti "bu yol çetindir!" "bu yol çetindir!" Gözümün nuru peygamber O da yetimdir O da yetimdir omuz omuza verince yol mu dayanır Hey dost, yol mu dayanır? omuz omuza verince yol mu dayanır Hey dost, yol mu dayanır? Zaman sevdamıza gebe Asla bükülme Asla bükülme Elbet bu yol düze çıkar Sakın dökülme Sakın dökülme Dönüp hakk'a yürüyünce yol mu dayanır Hey dost, yol mu dayanır? Dönüp hakk'a yürüyünce yol mu dayanır Hey dost, yol mu dayanır? Adı İçin Yaşamak Yasamak, adi icin yasamak Her nefeste adini solumak Ve dusmek adi icin bin kere Ve dusmek sevdasiyla topraga Kusanmak ortusuyle imanin Karardir, yoluna gonul vermek Korkudur umuduyla beslenen Ozlemdir, adi icin kavusmak Doğ Ey Güneş Her eylem yeniden diriltir beni Nehirler duslerim gol kenarinda Dog ey gunes erit tastan adami Ve kurut taslari diken elleri Kurtulus haberi olsun dunyaya Ayirma ustumden bir an golgeni Babamin golgesi koruyor beni Oh ne guzel sehir, bu eski sehir Ey deprem gel yetis bu sehirlerin Dogayi carpitan konumlarina Donustur ey kalbim bahceli eve Anlami ezen o makinalari Gün Doğanda Gün doganda gün batanda Göklerin sonsuzlugunda Daglarin doruklarinda Kudretini görüyorum Kudretine hayran olup Önünde diz cöküyorum Ucan kusta bulutlarda Yagmurdan sonra toprakta Balarisinda yaprakta Kudretini görüyorum Kudretine hayran olup Önünde diz cöküyorum Hesap Sor Bana Sözleri Kalk ayaga,hesap sor bana Sevgin yalniz Allah'a Sevgim yalniz Allah'a Sevgiyle guleryuzle Hesap sor bana (Bilgi ver bana) Barinaklardan,siginiklardan Sevgiyle sana gelen Sevgiyle bana gelen Kucak acan dertlilerden(Mazlumlardan) Hesap sor bana (Bilgi ver bana) Derdim derdimdir,kalbim kalbinle Sevdamiz ayni sevda Kavgamiz ayni kavga Hudutlardan(Denizlerden)otesinden Hesap sor bana (Bilgi ver bana) La İlahe İllallah Bir avuctuk biz goklere sigmayan Bir avuctuk biz cennete susayan Dusmez dilimizden sokulmez kalbimizden En kutlu sozdur bu La ilahe illallah La ilahe illallah Yar oldun gonlume, sevgi ektin icime Tevhid binasinda gonlum gonlun ustune Dusmez dilimizden sokulmez kalbimizden En kutlu sozdur bu La ilahe illallah La ilahe illallah Alnimizin akli zalime kabus olur Mazlumun cani yansa ahi biz edokunur Dusmez dilimizden sokulmez kalbimizden En kutlu sozdur bu La ilahe illallah La ilahe illallah Mekke Karanligin ortasinda Parlayan bir gunes gibi Imanin dogdugu sehir Mekke mekke guzel sehir Donecegiz, donecegiz Vahyin kalbi donecegiz Gelecegiz, gelecegiz Mekke bir gun gelecegiz Bir kus olsam ucsam sana Suzulsem sokaklarina Cigdem olsam, cicek acsam Kavuran o topraginda Senden uzak kalabilmek Taslar gibi yurek ister Zalimin eline koymak Zulum olmakliga yeter Kavrar yurek, kalkar bilek Sana ıbrahimler gerek Eteginde her bir yurek Bir gun haykiracak lebbyk Özlem Hasret kafesindeki düsüncelerim Yürüyün kardesim diyarina Ümit yellerim ve sevda güvercinim Neyler sehidim inci tahdinda Söyleyin ona kardesin özler seni Konugu oldun düslerinin Ikram edermis sana hasretlerini Billuru oldun gozlerinin Ah,diyor deyin,ah bende olabilsem Simdi kardesimin yaninda Sarilsam ona ve yüzüm sürüversem Komsu olsam inci tahdinda Sorulur Esir olmus bileklerimiz, elimiz, ayagimiz Esir olmus goren gozumuz, isiten kulagimiz Bir gun daglar, yurur daglar Bir gun gunes fersiz kalir Tum yildizlar dokulur yere Yer soyler haberini Adimlar bin meydana yonelir Bedenler tas kesilir Sorulur bir gun Sorulur bir bir Sorulur bir gun, sorulur Alip gunesi goturmusler burdan uzaklara Kucumen cocuklarimizi komuslar hep gunessiz Sızı İlimiz var o diyarda Garip kaldık o dağlarda El uzatmış elimize Buna canmı dayanır Söndürdüler odumuzu Kopardılar gülümüzü Rabbim güldür yüzümüzü Buna canmı dayanır İlimiz var o diyarda Garip kaldık o dağlarda El uzatmış elimize Buna canmı dayanır Söndürdüler odumuzu Kopardılar gülümüzü Rabbim güldür yüzümüzü Buna canmı dayanır Şehit Türküsü Sehit tahdinda Rabbe gülümser Ah binlerce canim olsaydi der sehit tahdinda Rabbe gülümser Canin bedeli bir sofradan yer Ümitsiz olmaz Sevdasiz olmaz Daglari oyup zindan etseler Allah nurunu söndüremezler Daglari oyup zindan etseler Davamin onune gecemezler Yarasiz olmaz Cilesiz olmaz Sehitsiz olmaz Kurbansiz olmaz Sehit tahdinda Rabbe gulumser Ah binlerce canim olsaydi der Sehit tahdinda Rabbe gulumser Canin bedeli bir sofradan yer Karanlik ölür Zulumat ölür Gözler önünde Ve ölüm ölür Anladim artik Uhud ve Bedir Ve ümit,sevda,sehadet nedir Soludum kabri,mahser anini Ümidi,sehidi ve sevdayi. Toprak Butun varim toplasam, sonra varsam topraga Senin caginla olsam, senle girsem topraga Bulsam ve anlasam bir bir ayak izlerin Opsem opsem ve sonra kardes olsam topraga Kutlu ayaklarinidir degdi diye sevgili Yalniz Allah adina bir kapansamtopraga Incinmesin diye sen, taslara dikenlere Diz cokup de onunde bir set olsam topraga