24 Nisan 2014 Perşembe

bireyselleşme

https://twitter.com/kanaryamfenerli __/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ bireycileşme ve egoistleşmeden farklıdır. modern olmak, kendine yeterli olmak, batılı olmak vb. yalnızlık ile eş değer oldu.Bireyselleşme, kendine özgü ilgi alanları, hobileri, iş arkadaşları, sosyal çevresi v.b. yanı sıra kendi kendine yetmeyi içerir.bireysel mutluluğumuz ile ilişki kalitemiz arasında ilişki var.insan kendisinin yanı sıra başkalarına da bağlı, toplumsal onayı talep eden, toplumsal yaşama muhtaç bir sosyal varlıktır. Aidiyet tıpkı yemek, içmek, uyumak gibi insanın temel ihtiyaçlarından birisidir.Carl Jung şöyle demiş: “İki kişiliğin karşılaşması iki kimyasal maddenin birbirine teması gibidir. Bir tepkime olursa ikisi de kılık değiştirir.”..ilişkiler samimiyet,Duygu ifadesi,iktidar-Güç dengesi,sosyal-İletişim ,Ailesel, kültürel özellikler v.b..bireyselleşme toplumdan uzaklaşmayla başlar.Kişinin yaşadığı ortamı kenara bırakıp kendi dertlerine dönmesi, toplumsal işlerden / sorumluluklardan uzak durması, yaşadığı toplumdaki diğer insanlardan zihinsel olarak kopması durumu olarak ifade edilebilir. Bireyselleşme iradî ya da değil (çoğunlukla iradesiz - kontrolsüz) topluma karşı bigâne kalınmasıdır. Başkasının kendi hayatına yön vermesine karşı çıkıştır bireysellik. Bir topluluğun senin üzerinde hak sahibi olması, senin adına inisiyatif sahibi olması bireyselleşmenin karşıtıdır. Kendi iradesinin dışında bir olayın gelişmesini bireyselleşen kabul edemez mesela.Kişinin yalnızca kendini ve çıkarını düşünmesidir, egemen sömürü güçlerinin insanlığa örnek olarak sunmaya çalıştığı ve örnek olarak ortaya çıkardığı model budur, böylece her hücre kendi alanında özgürmüş gibi davranarak yönetilmeye ve sömürüye açık konuma getirilir. Laik -Materyalist ahlak/sızlık sistemlerinin vazgeçilmez unsurudur. Reklamlardan sanata sinemadan ekonomiye veya eğitim siteminden dine kadar etkilerini görmekteyiz/yaşamaktayız.Burada bireyselleşmeyi toplumdan kopuş, bireyin toplum dertlerinden, menfaatlerinden veya gelecek beklentilerinden uzaklaşması olarak da düşünebiliriz. Öte yandan kendi hayatına başka hiçbir gücün yön vermesine izin vermemesi olarak da özetleyebiliriz. Mesela Hz. İbrahim'in yaptığı bireysellikten değildir, gerektiğinde birey (fert) olarak hareket edebilmektir sadece. Çünkü birlikte hareket edebileceği bir toplumu yoktur.Kur'an'dan, sünnetten uzaklaştıkça, nefsinin hevasına uydukça bireyselleşiyorlar. Sonra, İslam'dan her sapma buna götürür, her türlü taassup, kendi kısır çerçevesinden bakmak, her cemaati bireyselliğe iter. Bugün İslam dünyasının durumu böyle. Her cemaat kendi çerçevesinden bakıp kendini İslam görüyor Bu da bireyselliktir. Bir etken de bence: Zenginleşmek.İnsan İslam ile hem hal ise bu onun bireyselleşmesini önler. Mümin Kur'an dan uzaklaşmadıkça kolay kolay bireyselleşemez. Yani İslam mümine bir takım yükler yükler, zorluklardan kaçar, yenilir ise birey olmaya gider. sabah namazına camiye gitmemek, komşusu aç iken tok yatmak Batının suçu değil. Zenginlik ve fitneleri her zaman toplumda vardı yani. Bu sebeple bugün bu meselenin ayyuka çıkmasının asıl sebebi; İslam'ın güçlü olmaması, iyiliği emir ve kötülükten alıkoyma amellerinin yeterince yapılamaması. Bu kapitalizmin direkt faili olduğu şeyler değil, bunlar bizim suçumuz. İnsanın kendi içinde olan bir şey. Cemaatle namaz kılmayanın cezalandırılması söyleniyorsa, bu İslami bir toplumda da olabilecek bir hastalık, dün de, bugün de, yarın da. Fakat bugün neden bu kadar çok; Müslümanlar yakın çevrelerindeki diğer Müslümanlar ile daha mesafeli yaşıyor. Evini, akrabalarını, dostlarını her şeyini mahrem sınırlarının içine alıp tamamen izole bir hayat kuruyor kendine. İyiliği emir ve kötülükten alıkoyma sınırları dışına çıkarıyor hayatının bu kesimlerini. Gittikçe bireyselleşiyor ve hayatını insanlardan kaçırıyor. Ve şehir hayatı bunları kolay kılıyor . Apartman da selam vermemek çok göze batmaz, ama köyde yapamazsınız bunu.Ekonomik refahın öne çıkması ile kişi kendi için her şeyi yapabilir konuma geliyor ve müstağnileşiyor. Her türlü sıkıntıyı kendi çözebilir konuma geliyor. Müslümanların da önemli fitnelerinden birisi.İslam devletinin üzerimizdeki hayra yönlendirici unsurunun elimizden gitmesi, camilerin, vakıfların işletilememesi, zekatın tesis edilememesi, vb. İkincisi; eğitimin elden gitmesi, laikleşmesi. Aile içinde de böyle... Yani ebeveyn çocuğuna (laik anlayıştan başka) düzgün bir eğitim veremiyor! Üçüncüsü; ekonomik neden. Ama salt zenginlik değil, fakirlik de böyle. Fakirleşen insan kendi başının derdine düşüyor, nasihatleşmeden de uzak kalıyor. Hırs ile geleceğine tutunmaya çalışıyor. Dördüncüsü; ahlakî dejenerasyon ki bu direkt bireyselleştiriyor. Nefisimizin, egomuzun yükselmesi, bencilik vs. Beşincisi; İdeolojik pompalama. Direkt batıdan gelen, bilinçli - bilinçsiz televizyonlardan gelen, yaşam tarzı sunması suretiyle, bir ideoloji pompalanmasına maruz kalıyoruz, bireyselleşmeye doğru gidiyoruz.Müslümanların yaptırım gücünün olmaması da bireyselleşmeyi körüklüyor. Cemaatler fertlerini tutamıyor, yaptırım gücü fazla yok. Etrafa dağılıyorlar. Bir alimle yüzyüze oturup feyizlenmek yerine mekanik bir sisteme gidildi. İnsanlar arayıp soruyor ve hiç zahmetsiz ve sosyalleşmeden çözüme ulaşıyor. Cemaatin bu konuda fertlerini yetiştirip kollaması gerekiyor. Yapılan bazı hatalar, kişilerin bireyselleşmesine bahane kılınıyor. İmkansızlıklar nedeni ile ahkamın uygulanamayışı, cemaatin dış akımlara karşı daha kırılgan ve fertlerini koruma noktasında da daha güçsüz kılıyor. Kendi nefsini ilah edinme anlamında da ele alınabilir bireyselleşme. Kendisi üzerinde belirleyici güç, karar verici mekanizma olarak kendisini belirlemeyi bireyselleşmenin en uç noktası olarak kabul ediyorum. Belki batıdaki asıl sorun kiliseyi yıkıp kendi akıllarınca yola devam etmeleri.Başka bir yönü de her şeyi çarçabuk tüketen bir toplum olduk, fikirleri, insanları .. İlim sahiplerinin fikirlerini tüketir olduk, dikkate almıyoruz artık kimseyi. İşimize geliyorsa benimsedik, gelmiyorsa zaten başka bir yol (fetva) buluruz demeye başladık. Aile aslında nötr. Çünkü bireyselleşme yolunda toplumdan kaçmak isteyen bir insan için bir sığınak olabileceği gibi, bireyselleşme yolunda savunulan son mevki de olabilir aile. Bireyselleşmeyi olumsuz etkileyen ve fıtrattan kaynaklanan durumlarda var aslında; mesela aciz yaratılmış olmamız, ta doğumdan itibaren bizi başkalarına bağımlı kılar. Veya tüketerek zevke dalmak için bile birilerinin ürettiği bir şeyler olması gerekiyor. Bireyselleşmeye sebep olan nedenlerden biri de aileye verilen kuvvetli ilgilidir. Ya da ailenin kişiyi çok fazla kuşatması ve ona başka bir imkan tanımamasıdır, diye düşünüyorum. Bu faktörün içerisinde pek çok alt başlık söz konusu olabilir: Çocuğa aşırı ilgi, eşine yahut ailenin diğer bireylerine olan bağlılığın, maddî ya da bir takım fiziksel koşulların zorlaştırdığı gerekçelerle toplumdan uzaklaşman ve sadece aileye yönelmen. Mutlak manada değilse de aile faktörü, kişinin bireyselleşme sürecine girmesine vesile olan belki en büyük sebep. "Eşiniz ve çocuklarınız sizin için bir fitnedir" ayetini bu anlamda anlamak lazım. Fakat Allah Resulü'nün geniş aile yapısına rağmen bireysel olmamıştır.Aile bireyselleşme noktasında düşmeyen son kale de olabilir. Çünkü bu kale düştüğünde -Avrupa'ya özellikle bu açıdan baktığımızda- ailenin artık yok olduğunu, hem fiziksel anlamında hem de, ilişki anlamında tamamen bireyselleştiğini görüyoruz. Yani fertlerin, hiçbir şekilde birbirini bağlayıcı etken olmadan aynı ortamda aynı evi paylaştıklarını, beğenmediklerinde çok rahat bir şekilde de çekip gittiklerini biliyoruz. Aile bu yüzden düşmeyen son kaledir. Mesela bizde de büyük aile dediğimiz (dedenin anneannenin vs. olduğu) ortamdan küçük bir aileye doğru gidiş var, bu gidiş iyi değil aslında. Çekirdek aileye doğru toplumun yönelmesi bireyselleşmenin getirmiş olduğu bir hastalık. Huzur evlerinin e barındırdığı insanların %90'ı sadece İstanbul, Ankara, İzmir'dedir. Özellikle doğu şehirlerinde huzur evinin olmadığını ve açılan huzur evlerinin de belli bir süre sonra kapandığını biliyoruz. Yani doğunun büyük aile yapısının, büyüklere olan hürmetin ve aile içerisinde tutulmasının da bu anlamda bir takım hastalıkları ve arızi durumları engellediği görülüyor.Müslüman bir fert ne yaparsa yapsın dinin dinamiklerinden gelen bir toplumsallaşma ihtiyacı hisseder. Aile ile bunu bir nebze bastırabiliyor. Yani aile kuramamış bir insana göre aile kurmuş bir insan, dinin kendisinden istediği sosyal olma talebini aile içinde bastırmış oluyor. Bastırmak derken, tamamladığını zannediyor yani. Bireyselleşmenin getirmiş olduğu içindeki fıtratı bozan yönü, aile ile çocuğuna olan ilgisiyle, vermiş olduğu emekle, "ben gerekeni yapıyorum, topluma yetkin bir fert kazandırıyorum, ailemin rızkını temin ediyorum, onların ihtiyaçlarını karşılıyorum" anlamında gidermeye çalışıyor. Bireyselleşmenin önünde emri bil marufun, çok önemli bir engeldir. Büyük aile içerisinde uygulananın da aslında emri bil maruf, yani dinin nasihat boyutunun olduğunu düşünüyorum. Çünkü dinin özellikle nasihat kısmı -bireyselleşen insanlar nasihat dediğimiz anlamda (birisinden tavsiye almak, yahut birisinin ona ne yapacağını söylemesi, tavsiye etmesi, yönlendirmesi, ona iyi ya da kötü telkinlerde bulunması)- modern insanın kabul edebileceği bir olgu değil. Çekirdek aile ile bundan kaçılıyor. Çünkü çekirdek ailede ferdin (kadın ve erkek olarak düşündüğümüzde) üzerinde onlara emri bil maruf neyhi anil münker yapan bir otorite bulunmuyor. Emri bil maruf nehyi anil münkerin aile ve toplum içerisinde uygulanamaması, bence bireyselleşmeyi getiren en önemli etkenlerden birisi. Model olarak baktığımızda büyük aile toplumun bir prototipidir. Toplum içerisinde biz her halükarda bazı kurallara uymak zorundayız. Aile içerindeki -eve giriş çıkış, konuşma, evdeki her türlü düzen, yemek yeme, davranışlar vs. gibi hareketler toplumun içerisindeki hareketlerle benzerlik oluşturur. Bu nedenle geniş ailede yaşam kendi kabuğuna çekilmeyi engeller. Aileden daha kopuk, aile ortamını görmeyen ya da daha küçük, daha modernize / modernist aile içerisinde bulunanlar çoğunluk daha fevri, daha bireysel, daha rahat ya da daha kaba, daha duyarsız oluyorlar,Modern batı toplumunun üretmiş olduğu eşyalar yaşam şeklini de değiştiriyor, bireyselleşmeyi tetikliyor. İnternet başına geçince örneğin, hiç toplumun içerisine karışmadan, istediğini alıyor, yemeğini vs. bunu öne çıkarmış olan bir toplum, ürettiği eşyalar da buna göre oluyor. Mesela adam bir tane ekmek makinesi yapıyor, ekmeğinizi siz yapın diyor. Batı kanallarında kişilerin evlerini tamir etmesi için dünya kadar alet var. Bunlar tamamen bireye bireyselleşmeyi öğreten, kişinin kendine yetebilirliği üzerine inşa edilmiş şeyler.Bireyselleşmeye çözüm ararken önce anlamak gerekir; bireyselleşmeyi tetikleyen şeyler nelerdir? Bunu düşünürken hem kişinin kendi içinde hem de dışındaki etmenler olarak ele almak lazım. Kişinin birey olmayı tercih etmesi yalnız kalma isteği midir? İnsanların dertlerini önemsememesi midir? Toplumun (insanların) sorunlarını ve sıkıntılarını yüklenmekten kaçma isteği midir? Kendi kendine yetebilirliğin getirdiği bir bencillik / kibir durumu mudur? Toplumun günahlarından ve pisliklerinden beri olma durumu mudur? Dış etmenler açısından baktığımızda; Modern kültürün eğitim ve yaşam anlayışının kişiye sirayet etmesi midir? İnsanların genelinde olup kişiden kişiye yayılan bir ahlak mıdır? Bu kültürün icat ettiği eşyanın tabiatında olan ve onları kullananlara sirayet eden bir hastalık mıdır? Dinin sadece vicdanlara (kul ile Allah arasına) sıkışmasından dolayı toplumsal yaşama olan etkisinin kaybolması mıdır? Bence aslında bunların ve başka sayamadıklarımızın tamamının etkilerinin olabileceği çok boyutlu olarak ele alınabilecek ve kişiden kişiye değişen sebeplere bağlı olabilecek kompleks bir durumdur.Kur'an'da cemaate doğru bir yönlendirme söz konusu. Özellikle merkezde güçlü bir cemaat olmazsa kişi kendi kendine kalıyor ve bireyselleşiyor. Müslüman'ın parasal sorunlar, sıkıntılar başat gündemi olmamalıdır. Ekonomik imkanları ne olursa olsun, Müslüman'ın yaşam tarzı değişmemeli, özellikle kardeşleri ve toplum vasatının üzerinde bir konfora dönüşmemelidir. İnsanların etrafında cemaati oluşturan ve onların kalplerine hitap eden bir yönün olması lazım. Bağı sevgi olmalı, birilerinin hatırı değil. Bir şahıstan öte cemaatteki bir sevgi anlayışı ile donanımlı olması gerekiyor. Cemaat hareketliliği sağlamalı, bu seyir içinde her bir ferdinin ruhuna hitap eden, uygun işler yapmalıdır. Bireylerin dertleri ile dertlenebilmeli, sevinçleri ile sevinebilmelidir. İnsanlar bakış açılarını iyi bir yere oturtmalı, her şey buraya bağlı bence.. İslami önderlerin fikirlerine eleştiriden öte itaat ahlakı ile yaklaşmalı, daha sonra hayatındaki modernist unsurları gözden geçirmeli. Bir ölçü olarak, tüketirken mutlaka bulunduğu toplumun sınırlarının ve vasatının ne olduğunu ve bu sınırları ne kadar zorladığını bilmeli insan. Mesela "her yaz tatile gitmek gibi" bir anlayışını gözden geçirmeli ve bunu yaparken İslami bir değeri gözetmeli. Eğer yaptığımız şeylerin umumen bilinmesinden utanıyorsak, dostlarımızdan haya ediyorsak ,onların bakışlarından uzaklaşmak istiyorsak o zaman bireyselleşmeye başlıyoruz işte. Yaşadığımız olumsuz hayat bir şekilde normalleşiyor böylece. Çünkü nasihat edecek kimseyi bırakmıyoruz etrafımızda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli