22 Nisan 2014 Salı

Kişisel gelişim-POLYANNACILIK-SOSYOLOJİ

https://twitter.com/kanaryamfenerli __/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ İnsanlar potansiyel ile doğar. Ancak dünyada bir iyiler ve bir de, daha da iyiler vardır. Yani insan fiziksel olduğu kadar nitelik olarakta gelişebilir. Kişinin herhangi bir alanda sahip olduğu potansiyeli biraz daha öteye taşıması işine kişisel gelişim diyebiliriz. Kişisel gelişimin en temel noktası, kişinin kendini tanımasıdır. Kişinin kendini tanıması, hangi alanlarda ne durumda bulunduğunu belirlemesi ve eksik olduğunu düşündüğü alanlarda kendini geliştirmeye karar vermesi, kişisel gelişim sürecinin başladığı andır.ruh ve zihinsel sağlığı düzgün bireylerin, belli bir metodolojiye dayalı olarak;1-hedefleri netleştirmek2-kararsızlıkları aşmak3-bakış açısını değiştirmek4-fark yaratmak5-motivasyonu yükseltmek6-zamanı iyi yönetmek7-özgüveni arttırmak8-kendini deneyimlemek (deneyim kazanmak)9-başarı odaklı olmak10-değişime, çağa ayak uydurmak11-imaj yenilemek12-sosyal iletişim gibi konularda aldığı eğitime Kişesel Gelişim denir.Kişisel Gelişim; kişinin kendisini geliştirmesidir.Kişisel Gelişim; hedeflerimize ulaşmada bizi motive eden bir çok teknik ve strateji içeren süreçtir.Kişisel Gelişim; başkalarıyla iyi ilişkiler ve iletişim kurmada adımlar atmaktır.Kişisel Gelişim; içimizdeki olumsuz düşünce, yargı ve inanç kalıplarını değiştirerek olumlu olan yeni düşünce, yargı ve inanç kalıplarını benimsemektir.Kişisel Gelişim; İnsanın bulunduğu hal ve durumundan, kendisinin en yüksek potansiyelini ortaya çıkartmasıdır.Kişisel Gelişim olarak tanımladıklarımız kişinin en yüksek potansiyelini açığa çıkartmada, bu potansiyeli en iyi şekilde oluşturmada ve kullanmada katkısı olacak olan yollardan sadece bir kaçıdır. Ne hedefler belirlemek, ne iyi ilişki ve iletişim içinde olmak, nede düşünceleri, inançları, yargıları değiştirmek tek başına Kişisel Gelişim demek değildir. Bunlar kişilikte ve yaşamda gelişimlerdir. Kişisel Gelişime katkısı olan olumlu yaşamsal gelişimlerdir. Ve her insan ister istesin, ister istemesin değişimin içinde yer alır.Kişisel Gelişim, yaşamsal süreklilik olan değişimden farklıdır. Yaşamsal süreklilik, kişinin yaşadıkları, olaylar, kişilerle ilişkileri, edindiği deneyimsel bilgilerle etkili değişim sağlar. Bu kişilerin bilinçsiz değişimine neden olur. Kişisel Gelişim bilinçli değişimi gerektirir. Kişiler yeteneklerini, bilgi ve davranışlarını, kişisel meziyetlerini bilinçli seçimlerle belirli bir yöne ve yola programladıklarında meydana gelir.Kişisel Gelişim her insanın şu anki hal ve durumundan kendisinin en yüksek hal ve durumuna geçiş yapmayı bilinçli olarak istediği anda başlar. Bilinçli değişimi istediğimiz anda bunun adının ne olduğunun da bir önemi yoktur aslında. Önemli olan bu dünyada varolan ve olduğunu sandığı kişiden daha farklı bir kişi olabileceğini bilen herkesin, sonunda kendisinin en yüksek halinin olduğu yola adım atmış olmasıdır.Kişisel Gelişimin FaydalarıKişisel gelişim bireyi çok yönlü geliştirmeyi amaçlar. Çünkü insanı sosyal hayatta etkili, verimli, güçlü kılmanın yolu bilgi yapılandırmasıdır. İnsan bunu ancak farklı öğrenmeler gerçekleştirerek yapar. Bu öğrenmeler arasında ilşki kurduğu takdirde yaratıcı düşünme becerisi kazanabilir. İşte kişisel gelişim ile bu amaçlanarak, birey bu potansiyel ve ilişkileri güçlendirip geliştirerek yapılandırmaktadır.Kişisel gelişim ile nitelikleri gelişen birey, artık çevresiyle olan etkileşim ve iletişimde daha gelişkendir. Artık sosyal yaşamda daha etkili, verimli ve mutlu olur. Bu fayda yada yatırım da diyebiliriz, insana değil tüm topluma yapılmıştır aslında. Çünkü insan sosyal bir varlık olduğundan çevresini etkileyebilir veya çevresinden etkilenebilir. Bu etkileşimler çok yönden gelişmiş toplumlar, popülasyonlar meydana getirecektir.KİŞİSEL GELİŞİMİN TARİHÇESİİnsanın var olmasıyla birlikte Kişisel Gelişim de var olmuştur.dinler , efsaneler, hikayeler, masallar , romanlar, oyunlar hep insanlığın yaşamı boyunca kişisel gelişim konusuna hizmet etmişlerdir.Kişisel gelişimin bilimsellik ve araştırma devri 1900 lü yılların başından itibaren bazı araştırmacıların aşağıdaki sorunun yanıtını bulmaya çalışmaları ile başlamıştır.SORU: NİÇİN BAZI İNSANLAR BAŞARILI , BAZI İNSANLAR BAŞARISIZDIR?Bu araştırmacıların başlıcaları Napelon Hill, Normant Vincent Peal, Dale Carnegie, Clement Stone, Og Mandino, Brian Tracy, Zig Ziglar dırBu kişiler yıllar süren araştırmalar ve klinik çalışmalar aracılığı ile başarılı insanlarla görüşmeler yapmışlar başarının kanunlarını ve yöntemlerini tespite çalışmışlardır.bu doğrultuda yüzlerce araştırma sonucu ve kitap yazılmıştır.NLP’nin DOĞUŞU1970 yılların başında kişisel gelişimde yeni bir devir açılmıştır.Kaliforniya Üniversitesi Santa Cruz kampüsünde Matematik bölümü öğrencisi Richard Bandler ile Dil Bilimi profesörü John Grinde değişim ve gelişim konusunu birlikte incelemeye karar verdilerBu araştırmalar sonucunda ortaya çıkan NLP insan mükemmelliğinin incelenmesidir. Veya NLP başarının yeni teknolojisidir.NÖRO: sinir sistemimize 5 duyumuza gönderme yaparLİNGUİSTİK: Dil kullanma becerimize gönderme yaparPROGRAMLAMA: düşüncelerimizin duygularımızın ve eylemlerimizin zihinsel yazılımımızı yenileyerek değiştirebilecek olan alışkanlığa dönmüş programlar oluğunu belirtmek için bilgisayar mühendisliğinden alınmış bir terimdir.Richard Bandler ve John Grinder şu temel soru ile araştırmaya girdiler:Farklı karakterdeki insanlar nasıl oluyor da mükemmelliği yakalıyorlar?Şu tesbitle yola çıktılar:Bu değişimi sağlayan kalıplar tespit edilip insanlarda kullanılırsa istenilen sonuçlara ulaşılabilirYine bu iki araştırmacı,gestalt terapisinin efsane haline gelen kurucusu alman psikiyatr Fritz Perls,aile terapisinin en önemli isimlerinden biri olan Virginia Satire,Filozof ve sistem düşünürü Gregory Betosonamerikan klinik hipnoz topluluğunun kurucusu tıp ve psikoloji diploması sahibi MİLTON ERİCKSON ile yıllarca birlikte çalıştılar ve yeni bir değişim teknolojisi yarattılar ve bunun adını da NLP olarak tespit ettiler.NLP NEDİR?İçsel değişim teknolojisi olarak başlayan NLP zamanla kişisel gelişimin tüm alanlarını kapsayan bir hale gelerek kişisel gelişimin yeni bir versiyonu olarak görülmeye başlanan bir teknolojidir.KİŞİSEL GELİŞİMİN FONKSİYONEL ESASLARIToplam başarıyı araştıran araştırmacılar gelişim ve başarının fonksiyonel esaslarını genelde aşağıdaki gibi tespit etmişlerdir.düşüncebeyinbilinç bilinçaltıdilarzuinançhayal gücüamaç hedefözgüvenilişkilerfizyolojiuyumtavır , tutumdavranışmotivasyondeğişimalışkanlıklarolumlu düşüncedönüşümdeğerlerilkeler B ► Bireysel psikoloji (1 K, 3 M) ► Bireysel özgürlükler (4 K, 12 M) D ► Diksiyon (2 M) E ► Erdemler (2 K, 2 M) K ► Kişisel gelişim kitapları (21 M) ► Kişisel gelişim yazarları (3 M) M ► Meditasyon (1 K, 9 M) P ► Psikolojik danışmanlık ve rehberlik (2 M) R ► Rehberlik (2 M) ► Rüya (1 K, 8 M) S ► Sosyal ağlar (16 M) T ► Tiyatro eğitimi (2 K, 2 M) Y ► Yaşam tarzları (boş) ► Yenileşim (9 K, 2 M) ► Yetenek sınavları (1 M) ► Yoga (6 K, 12 M) Ö ► Öğretiler (boş) İ ► İnanç (15 K, 8 M) B Bilinç D Değişik şuur halleri Düşünce K Kazanılmış başarısızlık sendromu (psikoloji) Küçük Şeyler L Love Is Louder Than the Pressure to Be Perfect M Maslow teorisi M Meditasyon N NLP (Algısal Davranış Kontrolü) R Reiki S Saygı Sevgi Zekâsı Sonsuzluk Yolculuğu Sorumluluk S Swami Rama U Usui Reiki V Varsayım Ö Özgüven İ İd, ego ve süperego İstemenin Esrarı İş süreçleri modelleme POLYANNACILIK psikoloji de (bkz: tatlı limon) adıyla da bilinen bir aşırı iyimserlik sendromudur. Hani yarısında su olan bardağa dolu demenin ötesinde tamamıyla dolu zannetmek gibi birşeydir hatta. Kaçınılması gerekli bir yanılgıdır, çünkü bu sendromun sonu; durmaksızın ertelenen hüzünlerin önünde sonunda kendi aralarında birleşerek bünyeden toplu intikam almasıyla sonuçlanabilir. Kaldı ki bir hepresyon(daimi depresyon) vakası bu tür kümülatif sükut-u hayallerde rastlanması hiç de zor olmayan bir gerçekliktir. polyannacılık umuttur bilindiğinin aksine. umut; başarı-mutluluk-huzur-gibi yargıları, insanı insan yapan olguları bir arada tutan şeydir umut. bir zincirin tamir edilemez parçasıdır. başarı ; bir takım uğraşlar sonucunda kazanılmış haklı gururdur, kimi zaman bir çift tebrik cümleciği, kimi zaman bir öpücük, kimi zaman şükretmeyi öğrenmek, kimi zamansa ekonomik açıdan rahatlamaktır başarının ödülleri... mutluluk; yolunda giden şeylerle gitmeyen şeylerin kıyaslaması yapılması sonucunda iyi giden şeylerin fazla olması neticesinde ortaya çıkan durumdur... huzur; başarılı bir mutluluk yada mutlu bir başarı sonucunda kişinin içinde bulunan, hatta ve hatta bogazına tıkanan düğümcüklerin gitmesini saglar. umut ise bunların babasıdır, yola çıkmadan önce hepsinin ilk durağıdır, kim bilebilirdiki iki tane tel parçasının bugun dünyamızı aydınlatabileceğini, ama umutluydu edison çünkü başaracağını biliyordu, umutluydu edison çünkü mutlu olduğu uğraş için çaba harcıyordu, ve umutluydu edison çünkü başarsada başaramasada kendi umutlarına yaptığı yolculuk nedeniyle huzur bulacaktı. böyledir umut, kimisine göre acizlik, kimisine göre boşa harcanan vakittir, ama bana göre budur umut... kaybedebileceği pek birşey olmayan insanların en kıymetli hazinesidir... islam ın "herşeyi hayıra yormak" düsturunun laik memleketlerde din kitaplarında başlığı olması gereken ithalatımız. Üstün Dökmen' in tanımı ile Polyannacılık; kayba uğradığımızda, elimizde kalanları fark etme ve sevinme becerisidir. Polyannacılık bir psikolojik savunma mekanizmasıdır, aşırı olmadan yerinde kullanıldığı sürece kişiyi kaygıdan, sıkıntıdan korur, kişinin yarına kalma ihtimalini arttırır. Polyannacılık kendini avutmak değil bardağın dolu yanını fark etmektir.psikolojide mutluluk oyunu diyede adlandırılır. polyannacılık, kisinin kotu bi olay uzerine iyi bir ders cıkarmasıdır. örn: kotu gecen bi sınav uzerine "nese bu bana ders oldu gelecek sefere calıshırım" demek.herşeye iyi yönden bakmayı deneyen insanların oynadığı oyun, diğer adıyla "mutluluk oyunu" bir süre sonra polyannacılık oynayan adamların delirdikleri söylenir, oysa delirmeyen insan var mıdır polyannacılık oynamamalarına rağmen? Polyannacılık, kaybedilen herhangi bir şey için üzülmek yerine elindekilerle yetinme ve mutlu olma davranışıdır. Kötü olayların iyi taraflarını görmeye çalışır. W. Arthur Ward der ki: “Gerçek iyimser problemlerin farkındadır ama çözümleri de bilir, zorlukları görür ama üstesinden gelineceğine de inanır, olumsuzlukları yakalar ama olumlulukları da vurgular, en kötüye açıktır ama en iyiyi de bekler, şikâyet etmek için nedeni vardır ama gülümsemeyi seçer.” Fikrimce Polyannacılık kötü bir davranış biçimi değildir yalnız burada bir savunma mekanizması söz konusudur, kişi her olayın iyi tarafını görmeye çalışarak üzücü olayları bastırmaya çalışır ve bunun aşırısı kişinin ruh sağlığını etkileyebilir. İyimser olan bir insan aynı zamanda Polyannacılık davranışı içerisine de girer olayların iyi tarafını görür ama pembe gözlükle değil gerçekçi gözlerle görür. Yani iyimserliğin içinde Polyannacılık vardır ama sırf polyannacılık oyunu oynamak gerçek bir iyimserlik davranışı değildir. Aralarındaki en önemli fark iyimser olan kişi kötü olayların farkındadır ve bu olaylara olan üzüntüsünü gizlemez, üzülür ama durumu inceleyip çözüme kavuşturmaya çalışır, engellerden kaçmak yerine onları aşmaya çalışır. Değiştiremeyecekleri durumları ise Polyanna gibi kabullenir ama olayın verdiği acının üstesinden gelebilme gücünü kendilerinde bulurlar. Gelin şimdi, iyimser olan insanların davranışlarını inceleyelim ve bunun sonucunda ise iyimser olmanın gücünü hep birlikte anlamış olacağız. Uzmanlara göre iyimser olan insanların davranışları şöyledir: Gerçekçidirler: İyimser, hayatı güllük gülistanlık olarak görmez, ona göre de hayat tozpembe değildir. Sorunların, zorlukların farkındadır. Fakat zorluklar karşısında elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Zorlukları üstesinden gelinmesi gereken bir fırsat olarak görür. Ahlanıp vahlanmak yerine sorunlar karşısında çözüm aramayı tercih eder. Çözüme giden birçok yolun olduğu bilir ve çıkış yollarından en iyisini bulmaya çalışır, o yol olmazsa diğer yolları dener. Değiştiremeyeceklerini kabullenirler: Sorunlar karşısında esnektirler. Çözüm için her yolu deneyip bir türlü çözüme kavuşmuyorsa bu durumu kabullenir ve üzülmek yerine o durumdan ders almayı seçip aynı hataları yapmamaya gayret ederler ve benzer bir durumla karşılaştıklarında edindikleri tecrübeyle daha kolay üstesinden gelebilirler. Yaşamlarında her tür sevgiye yer verirler: Sevgileri tek bir şeye odaklı değildir. İyimser olan insanlar öncelikle kendilerini severler ve bu sevgileri taşar ve her şeye yansır alıcı yerine verici olurlar daha çok. İnsanları, hayvanları, çiçekleri, bitkileri, böcekleri, doğayı, her şeyi severler. Yaşamı, yaşamdan keyif almayı severler. Kendilerine güvenirler: Amaçlarına ulaşmak için başkalarının “yapamazsın” gibi türden sözlerine kulak asmayıp kendilerine inanır, sınırlarını bilirler ve ona göre hareket ederler. Kendi hayatlarından kendilerinin sorumlu olduğunun bilincindedirler. Değişime açıktırlar: Kendilerini ve yaşamlarını değiştirmekten korkmazlar. Değişimin gelişim yönünde olmasını sağlarlar. Her olayı karşılaştıkları her durumu kendi gelişimleri için bir fırsat olarak görürler. Uzlaşmacıdırlar: Biriyle tartışırken veya bir konu hakkında tartışırken bu tartışmayı kavgaya değil çözüme kavuşturma becerileri vardır. Hem karşı tarafı anlar hem de kendini ifade eder. Her zaman barıştan yanadır. Bakış açıları anlamaya yöneliktir: Hayata karşı o kadar sevgi doludurlar ki tüm güzellikleri keşfetmek isterler ve bu yüzden de bakış açıları anlamaya yöneliktir. Yargılayıcı bir tutum içine girmezler. Karşısındaki insana, olaylara ve çevresinde gördüğü her şeye “şu yanlış, bu doğru”, “bu iyi – şu kötü”, “bu güzel – şu çirkin”, “böyle yapmalısın, bu böyle olmalıydı” gibi yargılayıcı bir tutuma girmezler. Olayları, insanları, çevresini, en önemlisi kendilerini neden, nasıl sorularıyla anlamaya çalışırlar. Bu davranışları sergileyen bir insan her şeyden önce güçlü bir karaktere sahip olur. Hayatı dolu dolu, her anın kıymetini bilerek yaşar. Giriştiği işlerde başarılı olur. Yaşadığı olumsuzluklardan, hatalarından ders aldığı için bunları kendini tanıma fırsatı olarak görür. Sorunlar karşısında çözüme odaklanması ise yaratıcılığını arttırır. Aşağıdaki yazı, bunun güzel bir örneğini vermektedir. John Ruskin, ünlü bir İngiliz sanat eleştirmenidir. Bir gün, Ruskin’in zengin bir arkadaşıyla akşam yemeği randevusu vardır. Arkadaşı suratı asık bir şekilde gelir. Anlaşıldığına göre, yemeğe gelirken arkadaşının göğüs cebindeki dolmakalem kırılmış ve kısa bir süre önce hediye olarak aldığı değerli bir mendilin üzerine çıkmayan Hint mürekkebi leke yapmıştı. Arkadaşı mendili çıkarıp Ruskin’e gösterir. Kumaşın ortasında çok belirgin siyah yuvarlak bir leke vardır. Adam o kadar üzülmüştür ki, yemeğine çok az dokunabilir ve eve aceleyle dönerken, mendili masanın üstünde unutur. Ruskin, çıkarken mendili yanına alır. Birkaç hafta sonra zengin arkadaşının evine bir paket teslim edilir. Açtığında, kendisini çok şaşırtan ve sevindiren bir şekilde mürekkep lekeli mendilin harika bir sanat eserine döndüğünü görür. Ruskin, biraz Hint mürekkebi almış ve yuvarlak lekeyi merkez noktası olarak kullanıp, bütün mendili kaplayan nefis bir desen çizmişti. İnsanlar eğer pozitif düşünürlerse ve yaratıcı davranırlarsa, olumsuzlukları başarıya dönüştürebilirler. Ruskin, arkadaşının küçük üzüntü duvarına bir kapı açarak mutluluğunu sağlamıştı. Hem özverili davranışı ile yaşamlarını zenginleştirmiş, hem de arkadaşının sevgisini kazanmıştı. Aynı zamanda iyimser tavrın sağlık üzerinde de büyük etkisi vardır. Bilimsel araştırmalar iyimser insanların kötümserlere göre daha sağlıklı ve daha uzun yaşadıklarını göstermektedir. Sosyoloji ya da toplumbilim[1], toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalı. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır. Toplum bilimi alanında çalışan bir kişiye de sosyolog denir. Bir akademik disiplin olarak toplum bilimi bir sosyal bilim olarak kabul edilmektedir ve 19. yüzyılın ilk çeyreğinde gelişmiş diğer bilim dalları ile karşılaştırıldığında görece olarak gençtir. Birçok sosyolog bir veya daha fazla uzmanlık alanında veya alt dallarında çalışmaktadır. Sociology kelimesi, Yunanca “bilim” anlamına gelen “logy” eki ve Latince'de, genel anlamda insanı işaret eden, üye, arkadaş veya dost anlamındaki, “socius” kelimesinden gelen “socio-” kökünden oluşur. Toplum bilimi geniş çerçeveli bir disiplin olduğu için, profesyonel toplum bilimciler için bile tanımını yapmak güçtür. Bu disiplini tanımlamak için işe yarayan yollardan biri bu disiplini toplumun farklı boyutlarını inceleyen alt dalların oluşturduğu bir küme olarak tanımlamaktır. Örneğin toplumsal sınıflaşma eşitsizliği ve sınıfsal yapıları, demografi nüfusun miktar ve türündeki değişimleri, suç bilimi suç davranışı ve çarpıklıkları, politik toplum bilimi hükümet ve yasaları, ırk toplum bilimi ve cinsiyet toplum bilimi ırk ve cinslerin eşitsizliği kadar ırk ve cinsiyetlerin toplumsal yapılarını inceler. Doğadaki birçok çapraz disiplini içerecek şekilde, yeni toplumsal alt bilim dalları ortaya çıkmaya devam etmektedir-mesela ağ çözümlemesi-. Birçok toplum bilimci akademi dışında yararlı araştırmalar yapmaktadır. Bulguları eğitimcilere, yasa yapıcılara, yöneticilere, yenilik yapmak isteyenlere, iş dünyasının liderlerine ve toplumsal sorunları çözme ve toplumsal politikalar oluşturma konusuyla ilgilenenlere yardımcı olmaktadır. Ekonomi, politika bilimi, antropoloji, tarih ve psikolojiyi kapsayan diğer sosyal bilimler ile karşılaştırıldığında toplum bilimi oldukça yeni bir bilim dalıdır. Arkasındaki düşüncelerin ise daha uzun bir geçmişi vardır ve ortak insan bilgisi ve felsefesinin karışımına kadar izleri takip edilebilir. Toplum bilimi 19. yüzyılın ilk yarısında modernliğin iddialarına karşı bir akademik tepki olarak belirmeye başladı: dünya küçülmeye başlayıp bütünleşmeye başlıyor, insanların yeryüzündeki deneyimleri hızlı bir şekilde atomize olup yayılıyordu. Toplum bilimciler sadece toplumsal grupları nelerin bir arada tuttuğunu öğrenmeyi değil aynı zamanda toplumsal dağılmaya karşı bir çare geliştirmeyi de umut ettiler. Sociology kelimesi 1838’de Auguste Comte tarafından Latince socius (arkadaş, dost) ve Yunanca logos (bilim) kelimelerinin biraraya getirilmesi ile oluşturuldu. Comte insana dair bütün bilimleri – tarih, psikoloji ve ekonomi dahil, bütünleştirmeyi istiyordu. Onun toplumsal şemasi tam 19. yüzyıla özgüydü; tüm insanlığın aynı tarihsel aşamalardan (teoloji, metafizik, pozitif bilimler) geçtiğine inanıyordu ve eğer birisi bu gelişimi kavrarsa toplumsal hastalıklar için çareler de bulabilirdi. Toplum bilim ‘bilimlerin kraliçesi’ olmalıydı. Herbert Spencer Sociology terimi ile ilk yayımlanan kitap İngiliz düşünür Herbert Spencer’in yazdığı The Study of Sociology (Toplum Bilimi Çalışması) idi (1874). ABD’de bazıları tarafından Amerikan toplum biliminin babası diye tanımlanan Lester Frank Ward, 1883’te Dinamik Toplum Bilim kitabını yayınladı ve ilk kez Kansas Üniversitesi, Lawrence’da 1890’da Toplum Bilim Öğeleri başlıklı bir kursta(Amerika'nın devam eden en eski toplum bilim bölümüdür) bu disiplin kendi adıyla öğretilmeye başlandı. Kansas Üniversitesi’nde Tarih ve Sosyoloji Bölümü 1891 yılında kuruldu ve ilk tam anlamıyla bağımsız toplum bilim bölümü 1892’de Chicago Üniversitesi ‘nde 1895’te Amerikan Toplum Bilimi Dergisini çıkaran Albion W. Small tarafından kuruldu. İlk Avrupa toplum bilim bölümü, L'Année Sociologique'un (1896) kurucusu Émile Durkheim tarafından 1895’te Bordeaux Üniversitesi'nde kuruldu. Birleşik Krallık’taki ilk toplum bilim bölümü London School of Economics and Political Science‘da (İngiliz Toplum Bilim dergisini de yayınlayan) 1904’de kuruldu. 1919’da Almanya’da Ludwig Maximilians University of Munich’de Max Weber ve 1920’de Polonya’da Florian Znaniecki tarafından toplum bilim bölümleri oluşturuldu. Karl Marx Toplum bilim alanında uluslararası işbirliği 1893’te, René Worms tarafından kurulan ancak 1949’da oluşan çok daha geniş katılımlı Uluslararası Toplum Bilim Birliği (ISA) ile yıldızı kararan küçük Uluslararası Toplum Bilim Enstitüsü ile başladı. 1905’te dünyanın en büyük profesyonel sosyologlar birliği olan Amerikan Toplum Bilim Birliği kuruldu. Ferdinand Tönnies 19. yy’dan 20. yy’ın başlarına kadar diğer “klasik” toplum bilim kuramcıları şunlardır: Karl Marx, Ferdinand Tönnies, Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, ve Max Weber . 20. yüzyıldan 21. yüzyılın başlarına kadar diğer “klasik” toplum bilim kuramcıları şunlardır: Markus Dressler, Comte gibi bu bilimciler de kendilerini sadece “sosyolog” saymaz. Çalışmaları din, eğitim, iktisat, hukuk, psikoloji, etik, felsefe ve teoloji konularına yöneliktir ve kuramları değişik akademik disiplinlere uyarlanmıştır. En çok ne var ki toplum bilim üstünde etkili olmuşlardır (aynı zamanda ekonomi üstünde de merkezi bir isim olan Marks’ı hariç tutarak) ve gene onların kuramları bugün hala en uygulanabilir kuramlar olarak düşünülmektedir. Disiplinin içinde, bilimsel açıklamadan farklı olan anlayışın felsefi kökleri vardı. Comte’un başını çektiği ilk kuramcıların toplum bilime yaklaşımı, toplumu anlamak için doğal bilimlerde kullanılan yöntemleri ve yömtem bilimini aynen uygulayarak toplum bilimin bir doğal bilim gibi geliştirmekti. Deneycilik ve bilimsel yönteme yapılan vurgu toplum bilimsel iddialar ve bulgular için tartışılmaz bir temel oluşturmayı ve felsefe gibi daha az deneysel disiplinlerden toplum bilimini farklılaştırmayı araştırıyordu. Pozitivizm denilen bu yöntem bilimsel yaklaşım toplum bilimciler ve diğer bilim insanları arasında çekişme kaynağına ve sonunda disiplinin kendi içinde de bir ayrışma noktasına dönüştü. Böylece, birçok bilim, gerekirci, Newtoncu modelden belirsizliği kabullenen ve içselleştiren olasılıklı modellere geçerken toplum bilim gerekirci (çeşitlemeleri yapıya, etkileşime veya diğer güçlere yükleyen)yaklaşıma inananlar ve her türlü açıklama ve tahmin olasılığına karşı duranların hakimiyetine girdi. Bilimsel açıklamadan farklı ikinci bir görüş ise kültürel hatta kendi başına toplumsaldı. 19.yy’ın başlarından itibaren insan toplumunun anlamlar, semboller, kurallar, normlar ve değerler gibi kendine özgü yanları bulunmasından dolayı doğal dünyadan toplumsal dünyanın ayrı olduğunu tartışan Wilhelm Dilthey ve Heinrich Rickert gibi bilim insanları tarafından toplum hayatını inceleyen pozitivist ve doğacı yaklaşımlar sorgulanmıştı. Toplumun bu öğeleri insan kültürlerini hem sonucuydular hem de bunlar tarafından üretiliyorlardı. Bu bakış açısı daha sonra antipozitivizmin (insancıl toplum bilim) kurucusu olan Max Weber tarafından geliştirildi. Anti-doğacılıkla yakın ilişkili bu anlayışa göre, toplumsal araştırma insanın kültürel değerlerine yoğunlaşmalıydı. Bu, bir insanın öznel ve nesnel araştırma arasında nasıl bir ayrım yapabileceği konusunda bazı tartışmalara yol açtı ve kişisel yorumlu (hermeneutical) çalışmaları etkiledi. Benzer tartışmalar, özellikle internet çağında, toplum bilimde, hedef kitleye özgü toplum bilimsel uzmanlığın yararına vurgu yapan kamu sosyolojisi gibi çeşitlemelere yol açmaktadır. Sosyal teori Sosyal teori, toplumsal hayatın kalıplarını açıklamak yerine toplumsal kalıp ve büyük toplumsal yapıları açıklayacak ve çözümleyecek özet ve çoğunlukla karmaşık kuramsal çatıların kullanımına başvurur. Sosyal teori her zaman daha klasik akademik disiplinlerle sorunlu bir ilişki kurmuştur; anahtar düşünürlerden bir çoğunun üniversitede kürsüsü yoktur. Bazen sosyal teorinin toplum biliminin bir dalı olduğu düşünülse de, antropoloji, ekonomi, teoloji, tarih, felsefe vb gibi bilimlerle ilgili olduğu için disiplinlerarasıdır. İlk sosyal teoriler toplum bilimin doğuşuyla beraber, eş zamanlı olarak geliştirildi. ‘Toplum biliminin babası’ olarak bilinen Auguste Comte –toplumsal evrimcilik- diye ilk sosyal teorilerden birinin temel çalışmasını gereçekleştirdi. 19. yy’da sosyal ve tarihsel değişimle ilgili üç büyük klasik teori oluşturuldu: sosyal evrimcilik teorisi (sosyal darvinizm de bunun bir parçasıdır) sosyal dönem teorisi ve Marksist tarihsel materyalizm teorisi. Modern sosyal teoriler klasik teorilerin daha da yetkinleştirilmiş uyarlamalarıdır, evrimin çoksoylu teorileri gibi (neo-evrimcilik, sosyobiyoloji, modernizasyon teorisi, sanayi sonrası toplumu teorisi) veya genel tarihsel sosyoloji ve öznellik teorisi ve toplumun yaratılması. Doğal bilimler disiplinlerinin tersine –fizik veya kimya gibi— sosyal teorisyenler kendi teorilerini savunmak için bilimsel yönteme yeterince sadık davranmayabilirler. Bunun yerine, sosyal teorinin karşıtlarının eleştirilerinin temelini oluşturan, tarihsel ve psikolojik yorumlar hariç, kolaylıkla kanıtlanamayacak hipotezler kullanarak büyük ölçekli toplumsal genel eğilim ve yapıları ele alırlar. Uç noktalardaki eleştirel kuramcılar, dekonstrüksiyonizmciler veya post-modernistler gibi, herhangi sistematik bir araştırma veya yöntemin baştan noksan olduğunu iddia etmektedir. Birçok kez, ne var ki, “sosyal teori” bilime başvurmadan tanımlanır çünkü tarif ettiği toplumsal gerçeklik tersi kolay kanıtlanamayacak kadar baskındır. Modernite veya anarşi sosyal teorileri bu anlamda iki örnek olabilir. Ne var ki, sosyal teoriler toplum biliminin büyük kısmını oluşturmaktadır. Nesnel bilimsel tabanlı araştırmalar sosyal teorisyenler tarafından yapılan açıklamalar için destek sağlayabilir. Mesela aynı işi yapan erkek ve kadınlar arasında belirgin bir gelir eşitsizliği olduğunu ortaya koyan, bilimsel yöntem eksenli istatistiki bir çalışma, karmaşık sosyal teoriler olarak feminizm veya ataerkilliğin önermelerini tamamlayabilir. Genel olarak ve özellikle saf sosyoloji taraftarları arasında, sosyal teorinin bir çekiciliği vardır çünkü burada odak merkezi bireyden uzaklaşır ve doğrudan topluma ve bizim hayatlarımızı kontrol eden toplumsal güçlere döner. Bu sosyolojik kavrayış (veya sosyal imajinasyon)yıllar içinde öğrencilere çekici gelmiş ve diğerleri statükodan memnun kalmamışlardır çünkü—bu şekilde değişim olasılığını ortaya koyarak, sosyal yapıların ve kalıpların ya rastlantısal ya da keyfi olarak özel güçlü gruplar tarafından kontrol edildiği varsayımına dayanmaktadır. Bilim ve matematik Toplum bilimciler toplumu ve sosyal davranışı, insanların oluşturduğu grup ve toplumsal kurumu çeşitli sosyal, dinsel, politik ve iş organizasyon gibi inceleyerek çalışırlar. Onlar aynı zamanda grup davranışlarını ve toplumsal etkileşimlerini inceler, köken ve gelişimlerini takip eder ve üye bireyler üzerinde grup hareketlerinin etkisini çözümlerler. Toplum bilimciler toplumsal grupların, organizasyonların ve kurumların özellikleri; bireylerin her birinin diğerinden ve ait oldukları gruptan etkilenme yolları ve bir insanın günlük yaşamında cinsiyet, yaş veya ırk gibi toplumsal özelliklerin etkisi ile ilgilidir. Toplum bilimsel araştırmalar eğitimcilere, yasa koyuculara, yöneticilere ve toplumsal sorunları çözmek ve kamu politikaları geliştirmek isteyenlere yardımcı olur. Birçok toplum bilimci bir veya birden fazla uzmanlık alanında çalışır: toplumsal organizasyon, toplumsal tabakalaşma, toplumsal hareketlilik; ırksal ve etnik ilişkiler;eğitim, aile; toplumsal psikoloji,şehir, kırsal, politika, ve karşılaştırmalı toplum bilim; cinsiyet rolleri ve ilişkiler; demografi; yaşlılık; suç bilimi; ve toplumsal uygulamalar. Toplum bilim büyük oranda Comte'nin toplum bilimin ergeç bilimin bütün diğer alanlarını içine alacağı inancına yaslanarak gelişse de, sonuçta, toplum bilim diğer bilimlerin yerine geçmedi.Bunun yerine, toplum bilim diğer toplumsal bilimlerle özdeşletirilme noktasına geldi. Günümüzde, çoğunlukla karşılaştırmalı bir yöntem kullanarak, insan türünün organizasyonlarını, toplumsal kurumlarını ve bunların toplumsal etkileşimlerini incelemektedir. Disiplin özellikle karmaşık sanayi toplumlarına odaklanmıştır. Toplum bilimciler son zamanlarda antropologlardan aldıkları ipuçları ile, bu alandaki "Batı Vurgusu"nu belirtmektedirler. Tepki olarak ise yeryüzündeki birçok toplum bilim bölümü çok kültürlü ve çok uluslu çalışmaları desteklemektedir. Günümüzde, toplum bilimciler, toplumu düzenleyen ırk veya etnisite, sosyal sınıf, cinsel rolleri ve aile gibi kurumları; suç ve boşanma gibi bu yapıların ayrılma ve bozulmasını temsil eden toplumsal işleyişleri ve benzeri kişiler arası etkileşimler gibi mikro-işleyişleri ve bireylerin toplumsallaşmaları, gibi mikro- toplumsal yapıları araştırmaktadırlar. Toplum bilimciler sıklıkla toplumsal ilişkilerdeki kalıpları açıklamak ve toplumsal değişimi belirlemeye yardım edecek modeller geliştirmek için toplumsal araştırmanın kantitatif yöntemine dayanırlar. Toplum biliminin belli dalları ise - odaklanarak yapılan görüşmeler, grup tartışmaları ve etnografik yöntemler gibi yöntemelerin- sosyal işleyişlerin daha iyi anlaşılmasını sağladığını düşünmektedir.Orta yolu bulmak isteyen bazı toplum bilimciler ise kantitatif ve kalitatif yaklaşımların birbirini tamamlayıcı olarak kullanılmasını tartışmaktadır. Bir yaklaşımdan elde edilen sonuçlar diğer taraftaki açıkları kapatabilir. Mesela kantitatif yöntemler büyük ve geniş kalıpları tanımlarken kalitatif yaklaşımlar bireylerin bu kalıpları nasıl anladıklarını anlamamıza yardımcı olabilir. Toplumsal Araştırma Yöntemleri Toplum bilimcilerin, soru formları veya toplumsal yöntemler araştırma anketi, görüşmeler,katılımcı gözlem, istatistik araştırması, değerlendirme araştırması ve test, anket vb belge tabanlı değerlendirme gibi çalışmaları içeren kuramsal olmayan bulguları bir araya getirmek için kullandığı birçok ana yöntem vardır. Bu yaklaşımların hepsinin sorunu bunların, araştırmacının bunların gözünde gördüğü toplumu nasıl çözümlediği ve anladığını uyarlamaya çalıştığı kuramsal konuma dayanıyor olmasıdır. Eğer Émile Durkheim gibi işlevselci ise, araştırmacı herşeyi büyük ölçekli toplumsal yapıların terimleriyle açıklaması muhtemeldir. Bir sembolik etkileşimci büyük olasılıkla insanların birbirini nasıl anladığına yoğunlaşacaktır. Bir marksist ya da neo-marksist bir araştırmacı ise muhtemelen herşeyi sınıf mücadelesi ve ekonomi süzgecinden geçirecektir. Fenomenciler ise insanların gerçeğin onlara göre anlamlarını kurguladıkalrı tek bir yol ve başka hiç bir şey olmadığını düşünmeye eğilimlidirler. Gerçek sorunlardan biri ise birçok toplum bilimcinin bir tek kurumsal yaklaşımın doğru olduğu ve bunun da kendilerinki olduğunu tartışmalarıdır. Uygulamada, toplum bilimciler sıklıkla, her yöntem özel data tipleri ürettiği için farklı yaklaşımları ve yöntemleri karıştırıp eşleştirmektedir. İnternet üç açıdan toplum bilimcilerin ilgi alanındadır: mesela kâğıt üzerindeki anketler yerine çevrimiçi anketleri kullanmak adına bir araştırma aracı olarak, bir tartışma platformu olarak ve bir araştırma konusu olarak. Internet toplum bilimi, çevrimiçi toplulukların (ör:haber grupları) çözümlemesini, sanal toplulukları ve dünyaları,internet gibi yeni medyalar ekseninde çözünen organizasyonel değişimleri ve sanayi toplumundan bilgiye dayalı topluma (veya bilgi toplumuna) doğru yaşanan dönüşümde geneldeki toplumsal değişimi içermektedir. Diğer toplum bilimleri 20. yüzyılın başlarında sanayi toplumu üzerinde araştırma yapan toplum bilimciler ve psikologlar antropolojinin gelişimine katkıda bulundular. Antropologlar da sanayi toplumları üzerinde araştırmalar yaptılar. Günümüzde toplum bilim ve antropoloji çalışma nesnelerinden ziyade farklı kuramsal içerik ve yöntemlere göre daha iyi bir şekilde farklılaşmışlardır. Sosyalbiyoloji görece olarak hem toplum biliminden hem de biyolojiden kaynaklanan yeni bir alandır. Bu alan ilk önce çok hızlı bir kabul görse de, toplumsal davranış ve yapıların evrimsel ve biyoloijik işleyişlerle açıklama yolları aramasından dolayı tepki topladı. Toplum bilimciler sıklıkla davranışı tanımlamada genlerin etkilerini çok fazla dayanak göstermeleri yönünden eleştirilmektedirler. Ne var ki toplum bilimciler sıklıkla doğa ve yetiştirme arasında karışık bir ilişki olduğuna atıfta bulunarak yanıt verirler. Bu anlamda sosyal biyoloji fiziksel antropoloji, zooloji, evrimsel psikoloji, insan davranışsal ekoloji ve ikili kalıtım kuramı ile yakın ilişki içerisindedir. Bununla birlikte, bu alanda çalışanların çoğu için, büyük oranda bu alanın düşünceleri kabul edilebilirdir, çünkü toplumsal yapılar için biyolojik temeller bulmak toplumsal yapıların nadir ve isteğe bağlı olduğunu ifade eden birçok toplumsal kuramın önerme ve çıkarımlarına karşı gelmektedir. Toplum bilim toplumsal psikoloji ile bazı bağlantıları vardır ancak ilki toplumsal yapılarla ilgili iken, ikincisi toplumsal davranışlarla ilgilidir. Yaklaşımlar ve yöntemler Auguste Comte (1789-1857): pozitivist. Émile Durkheim (1858-1917): pozitivist. Karl Marx: diyalektik materyalist Giambattista Vico (1668-1774): özneci/anlamacı. Wilhelm Dilthey (1833-1911): hermeneutik geleneğe bağlı; anlamacı. Georg Simmel (1858-1918): karmaşık süreçci. Max Weber: anlamacı ve etkinlikçi. Talcott Parsons : Yapısal işlevselcilik -Diğer gruplar: Robert Merton, Gerhard Lenski, Erving Goffman, Herbert Blumer, Harold Garfinkel, Peter Berger, Amitai Etzioni, C.Wright Mills, Daniel Bell, Alvin Toffler, G.Herbert Mead, Alain Touraine. Kavramlar Toplumsal gerçeklik Toplumsal yapı Toplumsal ilişkiler Toplumsal gruplar Toplumsal katmanlaşma Toplumsal gelişim Toplumsal politikalar Kültür Toplumsal kurumlar Toplumsal değişme Toplumsal çözülme Dallar Ahlâk Sosyolojisi Aile Sosyolojisi Askeri Sosyoloji Beden Sosyolojisi Bilgi Sosyolojisi Bilim Sosyolojisi Çalışma Sosyolojisi Çevre Sosyolojisi Din Sosyolojisi Eğitim Sosyolojisi Endüstri Sosyolojisi Folk Sosyolojisi Göç Sosyolojisi Cinsiyet Sosyolojisi Hukuk Sosyolojisi İktisat Sosyolojisi İnsan Ekolojisi Kent sosyolojisi Köy Sosyolojisi Kurumlar Sosyolojisi Küçük Topluluklar Sosyolojisi Kültür Sosyolojisi Medikal Sosyoloji Natüralist Sosyoloji Sağlık Sosyolojisi Sanat Sosyolojisi Sanayi Sosyolojisi Siyaset Sosyolojisi Toplumsal Psikoloji Tarih Sosyolojisi Uluslararasi İlişkiler Sosyolojisi Uygulamalı Sosyoloji Toplam 45 alt kategori ► Toplumsal bilimler metodolojisi► Toplum bilimi alt dalları► Toplumbilimciler ► Sosyoloji taslakları A► Altkültürler ► Aseksüellik - Askeri sosyoloji B► Buluşsal yöntemler► Bürokrasi E► Endüstri ilişkileri ► Sosyoloji eserleri► Etnik gruplar ► Evsizlik G► Toplumsal gruplar► Göçler H► Haberleşme ► Halk bilimi K► Kantitatif araştırma yöntemi► Sosyoloji kavramları - Kentleşme ► Kişilerarası ilişkiler► Kişilik ► Kişisel gelişim ► Sosyoloji kuramları ► Kültür► Kültür sosyolojisi ► Küreselleşme M► Sosyolojik müzik tarzları P► Penoloji ► Sosyal psikoloji S► Sosyal sınıflar► Toplumsal sistemler► Sivil itaatsizlik► Sosyal ağlar► Sosyal güvenlik► Sosyal problemler► Sosyologlar T► Sosyoloji terimleri ► Toplu iletişim teknolojileri ► Toplum mühendisliği ► Toplumsal değişim Y► Yardım► Yaşlanma Ç► Çatışmalar İ► Sosyal ilişkiler-Sosyoloji A-Antisosyal kişilik bozukluğu B- Basitizm (felsefe) Beklenti etkisi Beyin göçü Bireycilik Biyofili hipotezi D Dalga etkisi Değerlerin değişmesi E Emanet Evsizlik G Gaf H Heteroseksüellik K Kavga Kentsel dönüşüm Kültür emperyalizmi M Mobbing Moda tasarımı O Oksidentalizm Ortadirek P Popülasyon (biyoloji) Pozitif ayrımcılık R Referans S Seyirci Sınıfsız toplum Sosyal felsefe Sosyete Suni denge Susmak (sosyolojik tepki eylemi) T Tampon mekanizma Toplum mühendisliği Toplum sözleşmesi Toplumsal cazibe yanlılığı Toplumsal değişme Toplumsal hareketler listesi Toplumsal psikolojik bilinç mimarlığı Türkiye'de ağalık düzeni Y Yoksulluk Yorum Yurtseverlik Ç Çokkültürlülük İ İzlenim yönetimi İç güveyi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli