15 Eylül 2014 Pazartesi

TUFAN AFAT AFET vel afat Salât-ı Münciye Duâsı

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Yağmur duasında elbiselerin tersine çevrilmesi, her şeyin alt üst olduğunu ve duaya duranların perişaniyetini ifade etmektedir; ortaya konan acıklı hal ilahî merhamete bir davetiyedir. Dilek Duâsı: “Fetavai kari-ül-hidaye”de diyor ki: Dileği olan kimse, yatacağı zaman abdest almalı, temiz bir örtü üzerinde oturup, üç defa salevâtokumalı, sonra herbirine Besmele çekerek on Fâtiha ve sonra onbir İhlâs okumalı, sonra üçsalevât okumalı, sonra sağ yanı üzere, yüzü kıbleye karşı olarak ve sağ elini sağ yanağı altına koyarak yatıp uyumalıdır. Niyet ettiği şeyin nasıl olacağını, biiznillah rü'yâda görür. “Mekatib-i şerife” kitabında buyuruldu ki: Hacetlere, dileklere kavuşmak için, iki rekat namaz kılıp, sevabını silsile-i aliyye âlimlerinin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diyerek duâ etmelidir. Mesela, "Ya Rabbi, filan yere sağ sâlim gidip gelmek nasib eyle, filan sıkıntıdan beni kurtar." gibi duâ ettikten sonra, "Bu duâmı silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle" demelidir! Amâ, bir zat gelip, “Ya Resulallah! Allahü teâlâya duâ et, gözlerim açılsın” dedi. Peygamber efendimiz de, “Kusursuz bir abdest al! Sonra, ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçı eyle! Onun hürmetine duâmı kabul et” duâsını okumasını söyledi. O da, abdest alıp duâ etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duâyı müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksatlarına kavuşmuşlardır. Ancak, namaz kılmıyanın, haram işliyenin ve kalbi gafil olan ettiği duâdan tam netice alamaz.Ehl-i sünnet itikadında olmıyanın okuması faide vermez. Hak teâlâ, herşeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şeye kavuşmak istiyen, o şeyin sebebine yapışmalıdır. Salât-ı Münciye Duâsı “Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî’il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi’s-seyyiât ve terfe’unâ bihâ a’lâ’d-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ’l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî’l-hayâti ve ba’del-memât birahmetike Yâ erhame’r-rahimîn. Hasbunellahu ve ni’mel vekîl, ni’mel mevlâ ve ni’me’n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr.” “Allahım! Efendimiz Muhammed’e (sav) ve onun ehli beytine salât et. Bu salâvat o derece değerli olsun ki: Onun hürmetine bizi bütün korku ve belalardan kurtarsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat hürmetine yerine getirsin, bizi bütün günahlardan bu salâvat hürmetine temizlersin, o salâvat hürmetine bizi derecelerin en üstüne yüceltirsin, o salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra düşünülebilecek bütün hayırlar konusunda gayelerin en sonuna kadar ulaştırsın. Ey merhametlilerin merhametlisi bize bunları merhametinle nasip et. Allah Tealâ bize kafidir ve ne iyi bir dost, ne iyi bir vekildir. Ey Rabbimiz, senin mağfiretini dileriz, dönüş yalnız sanadır.” Bazı yerlerde, "Hasbunellahu ve ni'mel vekîl, ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr." kısmının olmadığı vaki söylenmesi de çok faydalıdır.“Peygamber Efendimiz Aleyhissalatüü vesselam, Allah’tan bir şeyin olmasını istediği zaman ellerinin içini yukarıya çevirirdi. Ancak bir şeyden sakınacağı zman ise ellerinin içini aşağıya çevirirdi.” (Bu konuyla ilgili Hadisler için bkz: Müsned, Ahmed b. Hanbel 4/56; Mecmau’z- zevaid, 10/168; Cemu’l-fevaid, 2/618; el-Fethu’l-kebir, 2/357; ) Bu nedenle ellerini dua ederken aşağıya çevirenler bu hadislere göre amel etmiştir. Hanefiler ise bu konuda şafileri taklit etmiş oluyor. Maddi silahın yanında manevi silahlarla da düşmanın saldırısın bertarafetmişlerdir. Ebû Abdullah Muhammed Cezûlî hazretleri tarafından te’lif olunanDelâilü’l-Hayrat'ta da geçen bu salavatı şerife, hemen her devirde birçok Allah dostunun sıkça okuduğu, okunmasını tavsiye ettiği çokkıymetli bir salavâttır/duadır. Farz namazlarından sonra dua okumak sünnettir. Namazı kıldıktan sonra Allah'a şükredip, peygamberimize salavat getiririz. Ondan sonra da istediğimiz duayı yaparız. İşte Selaten Tüncina duası da bu dualardan birisidir. İbni Fakihani (Fecri Münir) isimli kitabında özetleyeceğim şu olayınakleder:Maneviyat büyüklerinden Ebu Musa, fırtınalı bir havada gemide imiş. Müthiş birfırtına gemiyi batırmaya ramak kaldığı sırada Peygamber Efendimize ilticaetmiş:Ya Resulallah, gemimiz batacak, içindeki bunca masumlar suya gark olupölecekler. Lütfen bize bir kurtuluş çaresi göster!O sırada kulağına şöyle bir hitap vaki olmuş: Ey Ebu Musa! Tüncina duasınıokuyun! Yani, kurtaran duayı okuyun, kurtaran duayı.Demiş ki: Ya Resulallah, bu Tüncina duası hangisidir, biz bilmiyoruz? Efendimiz (sav) bugün namazlardan sonra okumakta olduğunuz (salaten Tüncina)'yıokumuş, bunu okuyun, diye tenbih buyurmuş. Gemide ki yolcular hep birlikte bunu Ebu Musa'dan öğrenip okumuşlar, fırtınadinmiş, sağ salim karaya ayak basmışlar. Bu duanın bu gibi özelliklerinden doalayıdır ki bizim de hudutlarımızda düşmantehlikesi belirince eli silah tutan askerlerimiz hudut boylarına gidip maddisilahıyla karşı koyarken, içerde seccadesi başındaki müminler de hep bukurtaran duayı okumuşlardır.Maddi silah yanında manevi silahla da düşmanı sınırlarımızdan kovmuşlardır.Bu duayı farz namazlarından sonra okumanın önemli faziletleri vardır. Belalardan ve musübetlerden korunacağını, ömrünüzün bereketli olacağı ümit edilmektedir.Sıkıntılı ve tehlikeli zamanlarda bu mübarek salavatı okuyan kimse dünya ve ahiretin sıkıntılarından kurtulur. Huzurlu olmak istiyorsan bu salavatı okumaya devam et ve bir an olsun istiğfarı elden bırakma. Çünkü Salavat-ı Münciye bir hacet için okunursa, şimşek gibi süratli tesir eder.salaten tüncina duası okunurken bazı müslümanların ellerini ters çevirdiği kısımdır.afetlerden korunmak için yapılıyor olsa gerek.“peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam, allah’tan bir şeyin olmasını istediği zaman ellerinin içini yukarıya çevirirdi. ancak bir şeyden sakınacağı zaman ise ellerinin içini aşağıya çevirirdi.” (bu konuyla ilgili hadisler için bkz: müsned, ahmed b. hanbel 4/56; mecmau’z- zevaid, 10/168; cemu’l-fevaid, 2/618; el-fethu’l-kebir, 2/357; ) Tufan, birçok yerel efsaneye ve kutsal kitaplara göre Tanrı tarafından bir kavmi, milleti ya da tüm insanları cezalandırmak amacıyla gönderildiğine inanılan büyük felaket. Tufan'ın detayları farklı kültürlerde farklılıklar arzetmekle beraber en çok bilinen şekli Nuh tufanı'dır. Tufan yalnızca kutsal metinlere özgü bir kavram değildir; kutsal metinlerden önce de mevcut bulunan, pek çok mitoloji, masal, inanışlarda yer etmiş bir kavramdır. Birçok kültürde büyük felaketlerden bahsedilir. Bunu Heraklitus, Empedokles, Platon ve Aristoteles, "geçmişte insanlığın uğradığı su ve ateş felaketleri" olarak ifade etmişlerdir. Pisagor’a göre insanlık, böyle 6 “doğal afet dönemi” geçirmiştir. Aynı şekilde Maya kültüründe de insanlığın geçirdiği çağları birbirinden ayıran, birçok büyük felaket dönemi yaşanmış olduğu belirtilir. Emin Bilgiç'e göre; "En eski insanlığın ve evrenin yaratılışı ile ilgili kozmogonik inanışın bir parçası olan tufan efsanesinin gerçekle ilgisi yoktur. Bu inanışın tabiat kanunlarına aykırılığı genellikle bilinmektedir. Tarih ve bilim açısından sabit değildir. Eski âlemin büyük bir kısmına yayılmış olan kavimlerin kaynaklarında ve folklorunda tufanın önemli bir yerinin olduğu ve çeşitli jeolojik tabaklarda fosilleri bulunan hayvan türlerinin tufan sonrasında görülmediği gibi iddialarla gerçekleştiği ispat edilmeye çalışılan tufanın, en eski yazılı tufan efsanelerinin kaynağı olan Mezopotamya’da ve başka ülkelerde arkeolojik yönden ve tabiat tarihi ile ilgili bir delili ortaya çıkmamıştır."[ Nuh Tufanı Türklerde "Taşkın" olarak anılır. Hıristiyanlık, Musevilik ve İslam ile birlikte tüm Dünyanın ortak bir inancı haline dönüşmüş ve zaten pek çok toplumda var olan tufan inançlarıyla da birleşmiştir. Türk kültüründeki önemi yeryüzünün yeniden ilk başlangıçtaki sularla kaplı haline dönmesidir. Yenilenmenin sembolüdür fakat yenilenme bir çeşit devrim ile ortaya çıkmaktadır. Çünkü tufan ile eskimiş olan her şeyin sonu gelir ancak dönülen yer ise başlangıç yani öz’dür. Bu bağlamda yaşamın bir çember olduğu inancını benimseyen ilkel toplumların düşünce sisteminin en güzel örneğidir. Kötülük yüzünden kaos ortaya çıkar ancak sonradan yeniden dinginleşir. Nuh Peygamber (Türklerde Nama adıyla bilinir) bir gemi yapar ve bütün canlılardan bir çift alarak taşkından korunur. Tufan olacağını "demir boynuzlu kök teke" önceden haber vermiştir. Bu teke yedi gün dünya çevresinde dolaşmış, acı acı melemiş, yedi gün deprem olmuş, yedi gün dağlardan ateş fışkırmıştır. Tufan şöyle Altay söylencelerinde anlatılır: Gök teke yedi gün yeryüzünü dolaştı ve bağırdı Yedi gün zelzele oldu Yedi gün dağlar ateş püskürdü Yedi gün yağmur yağdı Yedi gün fırtına oldu ve dolu yağdı Yedi gün kar yağdı Altay Türkleri’nin yaratılış efsanesinde Dünya’nın ekseninin sabitliği Tanrı Ülgen’ce başı zincirle bir kazığa bağlanan balık sembolizmiyle belirtilir ve balığın başının yönünün, yani eksenin yönünün değişmesi halinde tufanın tekrar meydana geleceği söylenir. Tufandan söz eden kültürlerden bazıları ve değindikleri tufanlar şunlardır: Tevrat ve Kur'an’da sözü edilen Nuh Tufanı. Zunilerdeki tufan. Sümerler’in Gılgamış Destanı'nda kutsal kitaplarla paralellik gösteren ve kaynaklık eden tufan hikayesi Berossus’un aktardığı Sisithrus dönemindeki tufan. Eski Mısır geleneğinde tufan. Platon’dan aktaran Strabon’un sözünü ettiği, kiklopların yaşadığı “devre”deki tufan. Hint geleneğinde son Manu tufanı;Hindu mitolojisinde bir balık Manu’ya‚tufan olacağını, bir gemi yapmasını, bütün yaratıkların öz ve tohumlarını gemiye almasını, onu kurtaracağını söyler. Tufan bütün yaratıkları silip süpürür ve ortada sadece Manu kalır.[2] Hint geleneğinde İsi ve İswara tufanı. Sabiî geleneğinde tufan. (Sabiî geleneğine göre, dünya bugüne dek üç büyük felaket dönemi geçirmiştir.) Kuzey ve Güney Amerika mitolojilerindeki tufan (Maya ve İnka gelenekleri, Hopi, Algonkin ve Tupinamba kızılderilileri gelenekleri) İrlanda’nın Kelt geleneklerinde ve Kuzey Avrupa efsanelerinde belirtilen tufan. Grek mitolojisindeki Deukalion tufanı. Endonezya ve Melanezya geleneklerinde tufan. Afrika geleneklerinde tufan. Kuzey Asya ve Orta Asya geleneklerinde tufan. Geçmişte birçok doğal afet döneminin yaşanmış olduğunu bildiren Hint efsanelerine göre, içinde bulunduğumuz devre (manvantara) Manu Vaivasvata devresidir; ve bizler bu devrenin son çağı olan Kali-Yuga çağını yaşamaktayız. Nama Mu kıtası Atlantis Nuh'un Gemisi Deukalion, Yunan mitolojisinde Prometheus'nin oğlu. Tanrı Zeus, insan soyunu yok etmek amacıyla yeryüzünü sular altında bıraktığında yalnızca Deukalion ile karısı Pyrrha bu cezanın dışında tutulabilecek kadar dürüst kabul edilirler. Karı - koca, bir gemi yaparak dokuz gün sular üzerinde dolaştıktan sonra, Tesalya'daki bir tepede karaya çıkarlar. Dünyayı yeniden insana kavuşturabilmek için toprağa erkek ve kadına dönüşen taşlar ekerler. Böylelikle ikisi de Yunan ırkının atası olarak kabul edilir. Tufan efsanesinin yanı sıra çağdaş açıklamalar bu taşların varlığını kimi zaman bir volkan püskürmesine, kimi zaman da Tesalya'da dağınık olarak bulunan Yunan çağına ait çok sayıda dikili taşa bağlamaktadır. Özellikle kuşlarla olan öyküsü çok özgündür. Sular çekilmeye, denizler alçalmaya başlayıp gemisi bir dağa oturduğunda ilk önce bir kuzgunu pencereden serbest bırakır ama geri dönmez. İkinci gün alakargayı dışarıya gönderirler, gelmeyince üçüncü gün saksağanı salar fakat o da geri gelmez. Dördüncü günün akşamında güvercini uçurur pencereden; hava kararmadan ağzında bir zeytin dalıyla gemiye girince, Nama bu kuşu kutlu kılması için Tanrı’ya yakarır. O günden sonra güvercinler insanların evlerine girdi, ulak olarak haberlerini götürdü getirdi. Kuzgunun ve alakargayla saksağanın ne yaptıklarını sorduğunda; birinin ölmüş hayvanların leşlerini yediğini, diğerinin sağa sola birikmiş çöpleri karıştırdığını ötekinin de su yüzüne çıkan malları çaldığını öğrendi güvercinden Nama. O üçüne kargışta bulunarak, güvercine ise alkıyarak, o anda ne yapıyorlarsa Dünya durdukça aynı şeyi yapmalarını diledi; kuzgunlar leş yemeye, alakargalar çöp karıştırmaya ve saksağanlar da hırsızlığa mahkûm edildiler. Güvercin ise insanlara habercilik yapmaya, evlerde yaşamaya hak kazanmıştı. O yüzden o günden beri de öyle yapar dururlardı.[2] Güvercin’in tüm Dünyada pek çok toplumda Talih ile ilgili sayılması belki de bu nedenledir. Nuh insanların ikinci atası kabul edilir. Çünkü Büyük Tufan’dan sonra insanlar onun soyundan türemiştir. Yeryüzünde benzer biçimlerde varolan tufan söylencelerinin başkişisi olarak Hristiyanlık ve İslamiyetin de yayılması sonucu hemen her kültürde bilinmektedir. (Nam/Yam) kökünden türemiştir. Yapmak ve yaymak fiili ile bağlantılı görünmektedir. Eski Altay dilinde Nemeh, Moğolca Nımayan, Mançu ve Tunguz dillerinde Namı, Buryatça Nama, Eski Türkçe Yıma/Cıma/Imya/Ima/İme sözcükleri Geyik anlamına[3] gelir ve Türk kültüründe Geyik kutsal sayılıp, su ve deniz ile ilişkilendirilir. Eski Moğolcada Nam/Namug (günümüzde Namag), Tibet dilinde Nem sözcükleri de dalga ve bataklık anlamlarını da içerirler. Afet Teriminin Çoğulu, Afetler, Belalar, Musibetler, Insanin Kendi Eliyle Engelliyemeyeceği Sel, Zelzele Gibi Felâketler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli