24 Haziran 2014 Salı

SÜNEN İBNİ HUZEYME-İBNİ HİBBAN- MÜSTEDREC istidrak Müstahrecler

https://twitter.com/kanaryamfenerli __/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ hadis sünnetin çocuğudur. önce sünenler --davud ve tirmizi-- sahihlerdenn önce ibni huzeyme ibni hibban müstedrek var islam dünyası batısı müslim buna endülüs dahil doğousu buhariye itibar eder "fıkıh konularına göre tertiplenmiş ahkam hadislerini içeren hadis kitaplarına denir. sünenler genellikle merfû hadislerden oluşur. sünen ayrıca sünnet kelimesinin de çoğuludur. ebû dâvûd (ö. 275/888), tirmizî (ö. 279/892), nesâî (ö. 279/892), ibn mâce (ö. 275/888), dârimî (ö. 255/868), beyhakî (ö. 458/1065) ve dârakutnî'nin (ö. 358/995) sünenleri bulunmaktadır. bunlardan, ebû dâvûd, nesâî, tirmizî ve ibn mâce'nin sünenlerine, sünen-i erbaa denir. konu olarak namaz, oruc gibi ahkam hadislerini konu alan hadis kitaplaridir. ibni davutun suneni, nesainin suneni ornek olarak verilebilir. SÜNENLER..Fıkıh konularına göre tertiplenmiş ahkam hadislerini içeren hadis kitaplarına denir. Sünenler genellikle merfû hadislerden oluşur. Sünen ayrıca sünnet kelimesinin de çoğuludur. Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî (ö. 279/892), Nesâî (ö. 279/892), İbn Mâce (ö. 275/888), Dârimî (ö. 255/868), Beyhakî (ö. 458/1065) ve Dârakutnî'nin (ö. 358/995) sünenleri bulunmaktadır. Bunlardan, Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî ve İbn Mâce'nin sünenlerine, sünen-i erbaa denir. MÜSNED....Hadislerin ilk râvîsinin ismine göre tertip edilerek toplanan kitaplara müsned denir. Hadis edebiyatında "Müsned" adıyla eser veren müelliflerden bazıları şunlardır: İmam Ebû Hanîfe (ö. 80/150), İmam Şafiî (ö. 204/819), Ahmed ibn Hanbel (ö. 241/855), Tayalîsî (ö. 204/819), Humeydî (ö.219/834), Ebû Ya'la el-Mevsılî (ö. 307/919), Abd ibn Humeyd (ö. 249/863), Müsedded (ö. 228/842), İbn Ebî Amr (ö. 243/857), Ebûbekir ibn Ebî Şeybe (ö. 235/849), Harîs ibn Ebî Üsâme (ö. 282/895), Bezzâr (ö. 292/902) SAHİH...Kelime olarak sıhhatli ve sağlam manasına gelen sahih, makbul hadislerin ilkidir. Hadis Usulü alimleri tarafından adalet ve zabt sahibi ravilerin kesiksiz isnadla birbirlerinden rivayet ettikleri şaz ve illetli olmaktan uzak hadisler olarak tarif edilmiştir.Sahih hadisler Buhari ve Müslim'in rivayetleri esas alınarak sınıflandırılmıştır. Bu tasnifte sahih, yedi derecedir. (Bk. Merâtibu's-Sahîh). Sahih terimi sahih hadisleri ihtiva eden kitaplar için de kullanılmıştır. Bunlar arasında Sahih-i Buhârî, Sahih-i Müslim, Sahih İbni Hibbân, Sahih İbni Huzeyme ilk akla gelenlerdir. Buharı ile Müslim'in sahihlerine es-Sahîhân denilmiştir. İbni Huzeyme tam adı Ebû Bekir Muhammed bin İshâk bin Huzeyme es-Sülemî en-Nîşabûrî’dir. Milâdî 838’de Nîşâbûr’da dünyaya geldi bni Hibban el-Büstî, Ebû Ali en-Nîşâbûrî, ibni Adî, Hâkim el-Kebîr, ibni Mihran gibi İslâmî ilimlerin kutupları ibni Huzeyme’nin başlıca talebeleri arasındadır. Bu yüzdendir ki ibni Huzeyme, İmâmü’l-Eimme (İmamların İmamı) olarak tanınır. Döneminin hadis otoritesi olarak tanınan ibni Huzeyme 70 bin hadisi ezbere biliyordu. Amelde Şâfiî mezhebini, itikatta ise Selef akidesini benimsemiştir. Hâkim en-Nîşâbûrî, ibni Huzeyme’nin kitaplarının sayısının 140’ı bulduğunu ifade eder. Ancak bu eserlerin çoğu günümüze ulaşmamıştır. Bugün bize kadar ulaşan en meşhur eseri es-Sahîh’tir. Bu eserin tam ismi; Muhtasarü’l-Muhtasar mine’l-Müsned ani’n-Nebiyyi bi-nakli’l-Adl ani’l-Adl mevsûlen ileyhi min-ğayr kat’ fi’l-İsnad ve lâ Cerh fî nâkili’l-Ahbari’lletî nezküruhâ bi-meşîetillâhi Teâlâ’dır. Tesbit edilebildiği kadarıyla ibni Huzeyme’nin eserinden es-Sahih diye bahseden ilk yazar Münzirî’dir. Bu eserini kitap ve bablara (bölümlere) ayıran ibni Huzeyme, hadislerin bütün senedlerini yazmış ve gerekli gördüğü râviler hakkında da bilgi vermiştir. Ayrıca kelime ve cümle farklılıklarına işaret ederek çelişkili gibi görünen hadislerin çelişkisinin bulunmadığını izah etmiştir. Sahih hadislerde çelişkinin bulunmadığını söyleyen ibni Huzeyme, eserinde bütün hadis ilimlerine ilişkin bilgi vermiştir. Eserini fikhî bölüm başlıklarına göre düzenlemiş, burada kendi fikhî görüşlerini ve hadislerde görülen ihtilâflarla ilgili çözümlere yer vermiştir. Ayrıca hadislerin çıkış sebeplerine işaret etmek suretiyle esere bir hadis fıkhı çalışması görünümü kazandırmıştır. Ancak eserin dörtte biri elimize ulaşabilmiştir. Kitabü’t-Tevhid adlı bir başka eseri de tanınmış eserleri arasındadır. İbni Huzeyme Milâdî 880 yılında, doğduğu yer olan Nîşâbur’da vefat etmiştir. İbn Hibban olarak bilinen, Ebû Hatim Muhammed b. Hibbân b. Ahmed el-Büstî (ö. 354/965), hadis ve fıkıh âlimidir. 277 (890)'de bugünkü Afganistan'ın Sicistan bölgesinde harabeleri bulunan Büst'te doğdu.Dârekutnî, Ebû Abdullah İbn Mende, Hâkim en-Nîsâbûrî, İbn Habîb en-Nîsâbûrî, Muhammed b. Ahmed en-Nûkâtî, Abdurrahman b. Muhammed el-İdrîsî, Guncâr diye anılan Muhammed b. Ahmed el-Buhârî gibi âlimler onun talebeleri arasında yer aldı. Eserleri: el-Müsnedü's-sahih. Klasik tasnif metotlarından farklı olarak emirler, nehiyler, haberler, mubahlar ve Peygamber'in fiilleri şeklinde beş bölüm halinde düzenlenen ve sahih hadisler yanında hasen hadisleri de ihtiva eden eserin tamamı günümüze ulaşmamıştır. Abdülmuhsin el-Yemânî tarafından yayımlanan eseri, İbn Balaban (ö. 739/1339) el-İhsân lî takribi Sahihi İbn Hibbân adıyla bablara göre yeniden düzenlemiştir. İbn Hibbân hakkında, sahih hadisleri derleme konusunda biraz mütesahil (gevşek) olduğu tenkit olarak ileri sürülmüştür. Sahih'ini, Hâkim'in Müstedrek'ine yakın görenler olmakla beraber, Irâkî -Hazimî'den naklen- İbn Hibban'ın hadiste Hâkim'den sağlam olduğuna dikkati çekmektedir. Suyûtî (91171505) de İbn Hıbbân'ın kusurunun, hasen hadisi sahih göstermek cinsinden olduğunu söyleyerek, tenkitlere katılmadığını açıklamaktadır. İbn Huzeyme ile İbn Hibbân'ın Sahih'leri sahih hadislerin yanında, hasen hadisleri de bulundurmaktadır. (bk. İsmail Lütfi Çakar, Hadis Edebiyâtı, İfav Yayınları, s. 67-68).. es-Sikât. Râvileri tanıtan alfabetik bir eserdir. Eser yayınlamıştır. Târihu's-sahâbe ellezîne ruviye 'anhüm el-ahbâr. es-Şikat'ın sahabe tabakası bölümünden ibaret olan ve 1608 sahâbînin biyografisini ihtiva eder. Eser neşredilmiştir. Ravza. Ahlâkî ve edebî konuların âyet, hadis, şiir, hikmetli sözler ve hikâyelerle edebî bir üslûpta işlendiği bir çeşit vaaz ve nasihat kitabıdır. (bk. Diyanet İslam Ansiklopedisi, İbn Hibban md) Mustedrek Sözlükte bir şeyi diğer bir şey vasıtasıyla idrak etmek, hata olan görüşünü düzeltmek manasına gelen istidrakten ism-i meful olan müstedrek bir çeşit hadis kitabına denir. Umumiyetle sıhhat şartlarına uygun oldukları halde ibr muhaddisin kitabına almadığı hadisleri bir araya getiren eserlerdir. Müstedreklerden en önemlisi Buhâri ve Müslim'in sahihlik şartlanna uyduklan halde sahihlerine almadıkları hadisleri ihtiva eden el-Mustedrek ale's-Sahîhayn kitabıdır. el-Hâkimu'n-Nisâbûrî'nin eseridir.Sözlükte "gözden kaçmış bir şeyin hatırlanması, yapılan bir hatanın düzeltilmesi, eksik bir bilginin tamamlanması" anlamlarına gelen istidrak kelimesinden türeyen müstedrek, terim olarak, herhangi bir hadis âliminin hadis almak için ileri sürdüğü şartları taşıdığı halde, kitabına almadığı hadislerin, bir başkası tarafından toplanarak oluşturulan eserlere denir. Yapılan çalışmanın adı istidraktır. Tetîmme, zeyl, ek, lâhika birer istidrak çalışmasıdır. Müstedrekin en açık örneği, Hâkîm en-Nisâbûrî (ö. 405/1014)'nin, Buhârî ve Müslim'in sahihleri üzerine "Müstedrek ale's-Sahîhayn" ismiyle yazdığı, konulara göre tertiplenmiş eseridir. Bu eserde Buhârî ya da Müslim'in şartlarına uygun olduğu halde, "Sahih"lerinde yer almayan hadisler toplanmıştır. Ancak bu eserde yer alan hadislerin bir kısmı, Buhârî ve Müslim'in sıhhat şartlarına uymadığı konusunda tenkit edilmiş, dolayısıyla müstedrek'te zayıf hadislerin de bulunduğu ifade edilmiştir. (A.G.) İstidrâk över gibi görünerek yerme, yerer gibi görünerek övme mantığına göre oluşturulan bir edebi sanattır. Edebiyatta ve hitabette kullanılır. Yermeyi ve övmeyi güçlendirmeye yarar. Divan edebiyatında, istidrâk sanatını Nef'i sıklıkla kullanmıştır.Ulaşma, yetişme, varma. 3. Gr: Bir kelimeyi, evvelki sözden neş'et eden bir tevehhümü kaldırmak için kullanmak. 4. Anlamak. 5. Nâil olmak, ulaşmak, varmak. Sözlükte, bir nesne ile diğerini anlamak istemek, kaçırılan bir şeyi diğer bir şeyle yerine getirmek gibi manalara gelir. Hadis Usulü ilminde deyim olarak iki manada kullanılmıştır. Bunlardan birincisi, hatalı veya noksan rivayetleri doğrusunu naklederek düzeltmek; diğeri ise bir hadis aliminin, şartlarına uyduğu halde kitabına almamış olduğu hadisleri ayrı bir kitapta toplamaktır. İkinci manaya göre tertip edilen hadis kitabına müstedrek adı verilir. İstidrâk ve İstihrac Edebiyatı İstidrak, önceden gözden kaçmış bir şeyin hatırlanması, yapılmış bir yanlışın düzeltilmesi, eksik bir bölgenin tamamlanması demektir. Istılahı anlamı ise ”önceki bir muhaddis musannıf’ın şartlarına uygun olmasına rağmen, herhangi bir sebeple eserinde yer vermemiş, yer almamış olan hadislerin bir başkası tarafından toplanması neticesinde meydana gelen yeni esere “ müstedrek” adı verilmiştir. Bu mana da sahiheyne yazılmış 8-19 kadar müstedrek bulunmaktadır. Müstahrecler Hadisçilerin ıstılahında, herhangi bir hadis kitabındaki hadisleri başka senetlerle yeni bir kitaptan çalışması istihraç, bu yolla meydana gelen eserlere de müstahrecdir. Böyle bir çalışma yapan, önceki müellifin ya hocasında, ya da hoca sının hocasından onunla birleşir. İstihrac çalışması, değişik senetleri ortaya koymak suretiyle “garib” diye nitelenen birçok hadisin kuvvet kazanmasına ve garabetten kurtulmasına yarar. Sahih hadislerin de değişik senetlerini göstermek suretiyle onların sıhhatini pekiştirir, onlara âli isnâd temin eder. Ancak, farklı senetleri gösterilen hadislerin daima aynı metne sahip olması gerekmez. Bazen metinde hatta manada değişiklik olabilir. Müstahrecler de daha ziyade Buhari ve Muslim’in sahihleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Mustahreclerdeki her sened mutlaka doğru olmaya bilir. Mustahrecler de “asl” olarak kabul ettikleri sahihan gibi cami’ nitelikli eserlerdir. B- Özel Sistemle Meydana Getirilen Eserler Bu kısımda, hadislerde senedi-sahabe ravi dışında tamamen hazfetme teşebbüsünün en meşhur örneğini ve üzerinde yapılan bir çalışma üzerinde durulacaktır. 1- El-Beğevi ve Mesübihüs-sünnesi El-Beğevi, eserinde senetlerini terk etmiş ve sebebini şöyle açıklıyor: 2- Hadis imamlarının nakline itimat etmiş, 2-Uzatmaktan sakınmak. Bu nedenle sadece hadisi Hz. Peygamber’den (s.a.v.)nakleden sahabenin ismini vermiştir. Hadisteki sıhah ve hısan diye ikiye ayırmıştır. Sıhahtan amaç, Buhari ve Müslim’in Cami’lerinde ya ikisinin birlikte ya da sadece herhangi birinin tahric ettiği hadisleri kastetmektedir. Hısandan amaç, Ebu Davud, Tirmizi ve öteki hadis imamlarının kitaplarındaki hadislerdir. Zayıf veya garip olanlara mutlaka işaret ettim diyor. Münker ve muvzu’ hadislerin hiç olmadığını saraheten beyan ediyor. Öncelikle hısan grubuna yönelik olarak kaynakları açısından tenkit edilmiştir. Sünen kitapları tertibindedir. 4931 hadis istiva etmektedir. Mesabih, Kutub-i Sitte ve Darimi’nin sünenine dayanmaktadır. 3- Et-Tebrizi ve Mişkatu’l-Mesabihi Et-Tebrizi (737) Mesâbih’e toplam 1511 hadis ziyade ederek Mişkâtu’l-Mesâbih adlı eserini meydana getirmiştir. Mişkât’ta 6285 hadis yer almaktadır. Mişkât aslı olan Mesabih’ten daha fazla rağbet görmüştür. Âlimler okumak, okutmak ve şerh yazmakla Mişkât’ta olan güvenlerini göstermişlerdir. Müstahrecler Tarihî bir gerçektir ki, ilk devirlerden beri hadisçiler ahkâm ve i't ika d ile ilgli hadislere ayn bir önem atfetmişlerdir. Yani hiç bir zaman bu iki konuya ait hadisleri meselâ tarihi hadisler («megâzi») ile bir tutmamışlardır.[253] Bu genel tavrın bir neticesi olmak üzere h. III. asrın ikinci yansından itiba*ren hadisçiîeri, sadece ahkâm hadislerini toplamaya yönelmiş görmekteyiz. İşte bu yöneliş Hadis Edebiyatı tarihi içinde Sünen 'leri meydana çıkarmış*tır. [254]Sonraki dönemlere ait daha dar anlamda, «ahkâm» hadislerini toplayan eserleri de biz «sünen»ler çerçevesinde mütalaa ettiğimiz için onları ayrıca ele almayacağız.[255] Sünen , taharetten vasiyyete kadar bütün fikhî konulara dair hadisleri ih*tiva eden eserlere denilmektedir. Şöyle de tarif etmek mümkündür : Fıkıh bâblarına göre tasnif edilmiş ahkâm hadislerini muhtevi kitablara sünen de*nir. Sünen'ler fıkhî görüşle telif ve. tasnif edildikleri için, genellikle, Hz. Pey-gamber'in söz, fiil ve takrirlerini bize nakleden merfu' sünnet malzemesini ih*tiva ederler. Mevkuf ve maktu' haberlere pek yer vermezler.[256] Sünen'lerin muhtevalarını, ibâdât, muamelât ve ukûbât bölümleriyle Özetlemek mümkündür. Sünen denilince, Öncelikle Kütüb-i sitte'ye dahil olan sünenler akla gel*mektedir. Ancak biz Tirmizîmim kitabını Camiler arasında mütalaa ettiğimiz için burada diğer sünenleri tanıtacağız. Bunlara ilâve olarak Dûrimî 'nin, Dârekutnî 'nin ve Beyhakî 'nin Sünen 'leri gibi matbu ve mütedâvil olanları da tanıtmaya çalışacağız.[257] Ebû Dâvûd ve Sünen'i..... Ebû Davud, Süleyman b. el-Eş'as b. îshak el-Ezdî es-Sicistânî h. 202'de Si-cistan'da doğmuştur. İlk tahsilinden sonra Nişapur, Horasan, Küfe, Arabistan, Mezopotamya, îran, Suriye ve Mısır'a kadar uzanan ilim yolculuklarında bu*lunmuştur. Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main ve Kuteybe b. Saîd gibi, devrin meşhur ulemasından hadis tahsil etmiştir. H. 275/888'de Basra'da vefat etmiş*tir. Hakkında, devrin ulemasının gerçekten büyük takdir ve övgüleri var*dır. Hocası Ahmed b. Hanbel, kendisinden bir hadis almıştır. Ebû Davud bu*nunla iftihar eder.[258] Ebû Davud, bütün sünnet adına 4 hadisi yeter görmesiyle meşhur*dur.[259] O'nun şu sözü de meşhurdur: «Hayru'l-kelâmi mâ dehale'l-uzne bidûniiz-nin »: «Sözün iyisi, kulağa izinsiz girendir.[260] Sünen Mısır, Mezopotamya, Mağrib ve dünyanın bir çok bölgesindeki muhtelif mezheb âlimlerince standart bir hadis kitabı olarak hüsnü kabul görmüş ve çokça okunmuş olan Ebû Davud'un Sünen'i, Concordance'a göre 40 kitab ve 1889 bâbtan meydana gelmektedir. Toplam olarak, müellifin kendi ifadesiyle 4800 hadis ihtiva etmektedir.[261] Sünen'deki bazı kitabların bâb'ları bulunma*maktadır.[262] Genellikle, bâb başlıkları altında oldukça az hadise yer verir. Nadiren de olsa, bu genel durumun dışına taşildığı bir kaç sayfalık hadislerin yer aldığı bâblar görülebilmektedir. Meselâ «bâbu sıfatı hacci'n-Nebî » yedi sayfa*dır.[263]Sünen'in bu ve benzeri öteki özelliklerini müellif Ebû Davud Mekkelilere yazdığı mektubunda (Risale ilâ ehli Mekke) şöyle dile getirmektedir:[264] Bismilîahirrahmanirrahim Lâ havle velâ kuvvete illâ bili ahi' 1-aliyy. Muhammed b. Abdilaziz el-Hâşimî anlatıyor: "Ebu Davud Süleyman b. el-Eş'as b. İshak b. Beşîr b. Şeddâd es-Sicistanî Mekkelilere ve başkalarına yazdığı mektub konusunda kendisinden bilgi is*tendiğinde cevaben bize şunları yazdırdı: "Selamün aleyküm... Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamdeder ve her anıldığında kulu ve Rasûlü Muhammed'i rahmetine ğarketmesini niyaz ederim. Allah bize ve size sıkıntısız ve sonunda hesap olmayan bir afiyet versin. Sizler Sünen isimli kitabımdaki hadislerin, sünen konusunda bildikleri*min en sahihi midir diye soruyor ve benden açıklamada bulunmamı istiyorsu*nuz. Sorularınızı dikkatle inceledim. Eserin tamamının; bildiğim en sahih ha*dislerden müteşekkil olduğuna emin olabilirsiniz. Ancak bir hadis iki ayrı sa*hih senedle rivayet edilmiş olur da birinin isnadı daha kuvvetli, diğerinin de râvisi hıfz yönünden daha ileri ise, bu durumda, çoğu kere hıfzı kuvvetli olanı tercih ettim. Kitabımdaki bu tür hadisler on kadardır. Bir konuda birçok sahih hadis mevcud olsa da bir bâb başlığı (terceme) al*tında bir veya iki hadis verdim. Böyle yapmasaydım kitabın hacmi büyürdü. Bu şekilde davranmakla kitaptan istifadeyi kolaylaştırmak istedim. Kitapta bir hadisi iki veya üç değişik senedle tekrar etmişsem, sebebi, farklı ve fazla bilgi ihtiva etmesindendir. Zira aynı konudaki herhangi bir hadis değişik senedle rivayet edilmiş olmasından dolayı diğerlerinde olmayan daha fazla malumat ihtiva edebilir. Çoğu kez uzun hadisleri ihtisar ettim. Zira hadisi bütün uzunluğuyla ver-seydim, duyan ve okuyanlardan bazıları konuya ait hükmü belirleyen kısmı*nın neresi olduğunu bilemezlerdi, işte bundan dolayı uzun hadislerin sadece o bâbla ilgili kısmını aldım. Süfyân es-Sevrî, Mâlik b. Enes ve el-Evzâî gibilerinin yaşadığı dönemdeki âlimler mürsel hadislerle amel ederlerdi. Bu anlayış Şafiî'ye kadar sürdü. O, mürsel hadisleri delil olarak kullanma konusunda belli şartlar ileri sürdü. Ah-med b. Hanbel ve başkaları da bu konuda Şafiî'nin görüşlerini benimsemişler*dir. Bir mevzuda, mürsel hadisin zıddına bir müsned hadisin mevcud olmadığı veya müsned hadisin hiç bulunmadığı yerde, her ne kadar kuvvet bakımından müsned hadis gibi olmasa da mürsel hadisle ihticac olunur. Kitabımda metrukü'1-hadîs (yani hadisi terkedilmiş) râviden alınma herhangi bir rivayet yokturı.[265] Aynı konuda kendisinden başka, ona benzer herhangi bir hadis bulamadığımdan dolayı münker bir hadise yer vermişsem onun münker olduğunu mut*laka açıkladım. Sünendeki hadisler çok azı müstesna Îbnu'l-Mübârek ve Veki'in kitapla*rında mevcut değildir. Çünkü bunların kitaplarındaki hadislerin ekserisi mürsel rdir. Sünen'de Malik b. Enes'in Muvatta'ında yer alan bir miktar hadis bulun*maktadır. Aynı şekilde Hammad b. Seleme ve Abdurrezzak'ın Musannef le-rinde yer alan hadislere de rastlamak mümkündür. Öyle sanıyorum ki, Sü-nen(in bölümlerin)de bulunan hadislerin üçte biri bile anılan kitapların hep*sinde yer almış değildir. Elde ettiğim hadisleri düzenli bir şekilde te'lif ettim. Değişik bir tarikle yer almış olması durumu hariç, kitabıma almadığım bir sünnet (hadis) hatırlatıla*cak olursa, bil ki, o hadis değeri olmayan bir rivayetten ibarettir. Zira ben oku*yup öğrenmek isteyene karşı kitabin hacmi büyür (göz korkutucu olur) düşün*cesiyle hadisin bütün tariklerini vermedim, kendimden başka da kılı kırk ya-rarcasma bir araştırmayla hadis toplayan (kitap telif eden) birini tanımıyo*rum. Ancak Hasen b. Ali el-Hallâl ahkâma dair 900 kadar hadis toplamış ve yi*ne tbnu'l-Mübârek de ahkâma dair Rasûlullah'dan nakledilen hadislerin 900 kadar olduğunu söylemiştir. Kedisine, Ebû Yusuf un 1100 kadardır, dediği ha*tırlatılınca da İbnu'l-Mübârek; "Ebu Yusuf surdan burdan bir takım zayıf ha*disleri de almıştır" şeklinde karşılık vermiştir. Kitabımda yer alıp da kendisinde şiddetli vehn (zayıflık) bulunan hadisle*re (geçtiği yerde) işaret ettim. Senedi sahih olmayanlar da bunlara dahildir. Hakkında bir şey söylemediklerim salihtir (i'tibar veya ihticac olunabilir). Eserimi ben değil de bir başkası telif etseydi, bu söylediklerimden çok daha faz*lasını söyler, överdim. Bu öyle bir kitaptır ki Nebî (s.a.) den salih isnadîa vârid olan (her) sünnet onda mevcuttur. Ancak hadisten çıkarılmış sözlere (hükümlere) pek yer veril*mez. Bunlar yok denecek kadar azdır. Kur'an-ı Kerim dışında insanların öğrenimine bundan daha çok ihtiyaç duyacakları bir başka kitap bilemiyorum. Ve yine bu kitabı elde ettikten sonra başka bir hadis kitabına sahip olmadığı için ilmî bakımdan zarara uğrayacak bir kişi de tanımıyorum. Eser incelenip üzerinde düşünüldüğü ve anlamaya çahşıldığmda onun değeri ortaya çıkacaktır. Fıkhî meseleler es-Sevrî, Mâlik ve eş-Şâfiî'nin meseleleridir. Topladığım hadisler de bu meselelerin nasşı (kaynakları)nı teşkil etmektedirler. Kişinin, bu kitapla birlikte Nebî (s.a.)'nin ashabının görüşlerine (ve uygu*lamalarına) da yer vermesi benim için memnuniyet vesilesi bir durumdur. Ay*rıca Câmi-i Süfyân es-Sevrî gibilerini elde etmesi de yerindedir. Zira Süfyân es-Sevri'nin Câmi'i ulemânın ortaya koyduğu camilerin en güzelidir. Sünen'e aldığım hadislerin büyük çoğunluğu meşhur hadislerdir. Bunlar hadisde ilgili eser) yazan herkesçe de meşhurdur. Ne var ki, bu hadisleri temyi*ze her âlim muktedir olamaz. Bu hadisleri seçmiş olmak Övünmeye değer. Zira Mâlik, Yahya b. Said ve hadis ilminin diğer otoritelerinin rivayeti de olsa, ğarîp hadisle ihticac olunmaz. Herhangi bir adam ğarib hadisle delil getirse bile, bu konuda kendisini ta'n edecek, aleyhinde konuşacak kimseler çıkar. Ha*dis ğarib, şazz olduktan sonra, kendisiyle (önceden) delil getirilmiş diye, hük*me esas alınamaz. Meşhur, muttasıl ve sahih olan hadisi reddetmek kimsenin haddi ve hakkı değildir. İbrahim en-Nehaî şöyle der: "Alimler ğarib hadisi hoş kar sılam azlar*dı." Yezid b. Ebî Habib de şunları söyler: "Hadis duyduğun zaman yitiğini ilân ettiğin gibi onu ilân et. Şayet hadis olarak bilinirse ne alâ, değilse, at git*sin." Sünen'de yer alan hadisler içerisinde mürsel ve mildelles gihi muttasıl ol*mayanlar da vardır. Muhaddislerin büyük bir çoğunluğu nezdinde sahih hadi*sin bulunamadığı yerde; eî-Hasen'in Câbir'den, yine el-Hasen'in Ebû Hurey-re'den el-Hakem'in Miksem'den (rivayetleri gibi) mürsel hadisler muttasıl muamelesi görür. Fakat Ebû İshak'ın Hâris'den, Hâris'in de Ali'den rivayetine gelince (ki Ebû îshak Hâris'den dört hadisten başkasını duymamıştır) bunlar arasında tek bir müsned hadis yoktur. Bu tür hadisler Sünen'de gerçekten pek nâdirdir. O kadar ki Haris el-A'ver'in, Sünen'de sadece bir tek hadisi vardır, onu da son anda yazmış bulundum. Durumu bilmeyense bizim sahih hadisi terkedip onun yerine illetli hadis*leri aldığımızı söyler (söyleyecektir). Sünen'e sadece ahkâm hadisler 'ini aldım. Zühd ve amellerin faziletleri ve diğer fezail ile ilgili konuları işlemedim. Eserde mevcud 4800 hadisin tama*mı ahkâma aittir. Zühd, faziletler ve diğer konularda bir çok hadis bulunmasına rağmen onları kitaba almadım. Ve's-selâmu aleyküm ve rahmetu'llahi ve berekâtuh Ve sallelahu alâ seyyidina Muhammed ve ala âlih... Sünen'de bâb başlıkları («terceme») kısadır. Fakat herhangi bir görüş orta*ya koyacak şekilde değildir. Ancak aşağıdaki hadis okununca bâb başlığındaki ifâdeden ne kasdedildiği anlaşılabilmektedir. Meselâ «Bâbu men edreke mi-ne'l-cumuati rek'aten » başlığı altındaki hadis okununca «bir rek'ata yetişen ki*şinin cum'anm tamamına yetişmiş» sayıldığı anlaşımaktadır. [266]Bazan da bâb kelimesi «terceme» sizdir.[267] Pek sık olmamakkla beraber, hadisleri, ilgileri dolayısıyla bir kaç bâbta zikrettiği olur. Fakat bu halde asla takti' yoluna gitmez. Sadece hadis uzun ise, o takdirde ilgili kısmın vermekle yetinir.[268] Gerekli gördüğü yerde şahıs tanıtması yapar (I, 31, 38, 251, 303, 384; III, 12, 25). Bazan bir râvî hakkında ileri sürülen iki ayrı isimle ilgili tercihli-ter-cihsiz açıklama yapar (I, 34, 325). Ya başkalarından naklen veya bizzat kendi görüşü olarak cerh ve ta'dilde bulunur (I, 32, 280, 281). Zayıf hadisleri belirtirken gerekçe zikreder (I, 34, 68, 237, 263). Mekânlar hakkında bilgi verir (I, 49-50, (tahâre 34). Hadisin sebeb-i vürûdunu bildirir (I- 332-333); kelime açıklar (I, 68, 71, 343.) Tashih ve taz'îf dışında bazı değerlendirmeler de yapar. Meselâ hadisi belli bir yöre âlimleri rivayet etmiş ise, bunu belirtir (I, 65, 79, 319). Hadis ıstılahlarını yer yer kullanır. Bir yerde mevkuf yerine maksûr (I, 278) bir yerde de ceyyid yerine nebil (Cihad 91, 2633. hadis) kelimesini kullan mıştır Sünen' de hiç «sülâsî» rivayet yoktur.[269] Ebû Davud'un Sünen'indeki hadisler el-Bukâ'î' ye göre 6 gruptur: 1. Sahih: Buna sahih li zâtihi demek mümkündür. 2. Sahih'e benzer («şibhunnu»): Buna da sahih li ğayrihi demek mümkün*dür. 3. Sahih'e yakın («mukârib»): Bununla Hasen li zâtihi kasdedilmiştir. 4. Kendisinde «şiddetli vehn» olan hadisler. Müellif bunları açıklar. 5. «Hakkında bir şey söylemediklerim salihtir» dedikleri. Bundan da hafif bir vehn bulunanları anlamak mümkündür. Ve bunlar sadece i'tibâr için elve*rişlidirler. 6. Takviye gördüğü takdirde hasen li ğayrihi olabilecek olanlar.[270] Zehebî de bu taksimi şöyle verir: (Siyeru a'lâmı'n-nubelâ, XIII, 214-215) 1. Seyhan'ın birlikte tahriç ettikleri hadisler (bunlar kitabın yarısını teşkil eder). 2. Seyhan'dan sadece birinin kitabına aldığı hadisler. 3. Sahihân'da olmamasına rağmen, senedi ceyyid olan ve aynı zamanda şâzz ve illetli olmayan hadisler. 4. İsnadı sâlih[271] olan,, iki ya da daha fazla leyyin tarikten geldiği için ulemânın kabul ettiği hadisler. 5. Râvîdeki hafıza noksanlığı sebebiyle isnadı zayıf kabul edilen hadisler (ki, bu tür hadisler hakkında Ebû Davud çoğu kere sükût eder). 6. Râvisinin za'fı çok açık olan hadisler. (Bu tür hadislerin za'fını müellif ekseriya açıklar).[272] Bu durum, Ebû Davud'un, «fakihlerin delil olarak kullandıkları ahkâm hadislerini bir araya toplamak» gayesinin tabiî bir sonucudur. Böyle bir mak-sadla yola çıktığı için Ebû Davud, kitabına Sahih, Hasen, Leyyin ve amel edilebilir hadisleri almıştır. Çünkü ona göre, aşın derecede zayıf olmayan hadis, rey ve kıyas'tan önde gelir. Aslında Ebû Davud, Sünen'inde zayıf hadislerin mevcudiyetini bizzat kendisi söylemiştir. Ancak, o « muhaddislerin ittifakla terkettikleri» her*hangi bir hadisi kitabına almamıştır. Ebû Davud'un Sünen'i hadis kitaplarının ikinci tabakasına dahildir.[273] Ebû Davud'un Sünen'i, talebesinden 7 kişi tarafından rivayet edilmiş*tir: 1. Ebû Ali Muhammed b. Ahmed b. Amr pl-Lu'lıti (333/944) 2. Ebû Bekr Muhammed b. Bekr b. Abdirrezzak b. Dâse et-Temmâr (346/957) 3. Ebû Said Ahmed b. Muhammed b. Ziyâd el-A'râbî (340/951) 4. Ebu'l-Hasen Ali b. el-Hasen b. el-Abd el-Ensârî (328/940) 5. Ebû Usâme Muhammed b. Abdiîmelik er-Ruâsî 6. Ebû Salim Muhammed b. Said el-Culûdî 7. Ebû Amr Ahmed Ali b. el-Hasen el-Basri En sahih ve yaygın rivayet, el-Lu'luî 'ninkidir.[274] Zira Sünen'i bir çok ke*reler müelliften dinlemiştir. En son dinlemesi ise, Ebû Davud'un vefat yılı 275'de gerçekleşmiştir. Nitekim el-Mizzî (741/1341) de «Tuhfetu'l-eşraf bi ma'rifeti'l-etrâında Lu'luî rivayetini esas almış; İbn Dâse, İbnü'l-A'râbî ve İbn Abd nüshalarmdaki farkları ayrıca işaret etmiştir.[275] Baskılarve Şerhler.. Ebû Davud'un Sünen'i, Kahire (1280), Dehli (1283), Luknov (1840-1888), Haydarâbâd (1321) gibi merkezlerde defaatîe basılmıştır. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid'in tahkiki ile Mısır'da 1354/1935'de yapılan baskısı 4 cild halinde ve hadisleri rakamlanmış vaziyettedir. Bu baskı 1950'de tekrarlan*mıştır. Ayrıca Halep'te Meâlimu's-sünen 'le birlikte 5 ciîd halinde bir başka baskı*sı daha gerçekleştirilmiştir. Muteberdir. Ebû Davud'un Sünen'i, Ebû Muhammed Abdilazîz b. Abdilgavî el-Münzirî (656/1258) tarafından el-Müctebâ adıyla ihtisar edilmiştir. Bu ihtisar, Hay-darâbâd'da 1342'de basılmıştır. A. Muhammed Şâkir ve Muhammed Hamid el-Fakî tarafından tahkik edilen Muhtasar Kahire'de 1948'de basılmıştır.[276] ibn Kayyım el-Cevziyye (751/1350) de «Tehzibû Süneni Ebî Davud» adlı bîr çalışma yapmış bu da basılmıştır. Ebû Davud'un Sünen'ine bir çok şerh yazılmıştır. [277]Bunların başlıcaları şunlardır: 1.Me'âlimu'S'Sünen, Ebû. Süleyman el-Hattâbî (388/998) tarafından ilk kez kaleme alınan bu kıymetli ve muhtasar şerh , 2 cild halinde Haleb'te 1351/1932'de basılmıştır.[278] 2. Avnu'l-ma'bûd şerhu Süneni Ebî Davud, Ebû't-tayyib Muhammed Şemsu'1-hakk el-Azîmâbâdî tarafından[279] yazılmış olan bu şerh 14 cild halinde Dehli'de 1322'de basılmıştır. Bu, Ebû Davud'un en yaygın şerhidir. Kelime açıklamalarına bilhassa yer vermektedir. İbn Kayyım el-Cevziyye'nin ta'likiy-le birlikte basılmış bulunmaktadır.[280] 3.el-Menhelü'l-azbi'l-mevrûd şerhu Süneni Ebî Davud,Mahmud Mu*hammed Hattâb es- Sübkî (1352/1933) tarafından dört mezhebin görüşlerine mümkün mertebe yer vermek suretiyle kaleme ahnmış olan bu şerh 10 cild ha*linde basılmıştır. Müellifin vefatı üzerine oğlu Emin Mahmud Hattâb tarafın*dan Fethu't-meliki'l-ma'bûd tekmiletü'l-Menheli'l-azbi'l-mevrûd adıyla 4 cild tekmile yazılmıştır. Ayrıca bir de miftah hazırlanmıştır. Bu haliyle el-Menhel, Sünen'in ilk iki cildini kapsamaktadır. Yani bu kıymetli şerh yarımdır. 4.Bezlu'l-mechûd fi halli Ebî Dauud, Halil Ahmed es-Sehârenfûrî (1346/1927) tarafından yazılan bu şerh, Muhammed Zekeriyya el-Kandeh-îevî'nin talikiyle 20 cild halinde matbu'dur. Bu şerh, özellikle Hanefî Mezhebi esas alınarak hazırlanmıştır.[281] Ebû Davud'un Sünen'i Türkçeye de tercüme edilmiştir.[282] en-Nesâi ve Sünen'i (el-Müctebâ)... Ebû Abdirrahman Ahmed b. Şuayb b. Aîi b. Bahr b. Sinan b. Dinar en Nesâî 214/829 yılında Nesâ'da doğmuştur. (Bu tarih 215/830 olarak da verilir). Hadis almak için Belh, Irak, Şam ve Mısır'a yolculuklar yapmış ve devri*nin İshak b. Râhûye, Ebû Davud es-Sicistânî, Mahmud b. Gaylân ve Ali b. Haş-rem gibi büyük hadisçilerinden hadis tahsil etmiştir. Kendisinden de Ebu'l-Ka-sım et-Taberânî, Ebû Ca'fer et-Tahâvî ve Muhammed b. Harun b. Şuayb gibi bir çok ulemâ hadis almış ve rivayet etmiştir.[283] Uzun süre kalıp ilim neşrettiği Mısır'dan 302 yılında Şam'a geldiğinde, kendisine Muâviye hakkında sorular soruldu. Onun faziletleri ve Hz. Ali'ye üs*tünlüğü hakkında rivayette bulunması istendi. O da bu konuda «Allah onun karnını doyurmasın » anlamındaki hadisten[284] başka bir şey bilmediğini söyle*di. Bunun üzerine Muâviye taraftarları İmam Nesâîyi mescid içinde dövme1 ye başladılar. Olaydan sonra Mekke'ye gitmek üzere yola çıktı, Remle'de veya Mekke'ye varır varmaz h. 303/915 yılında Hakkın rahmetine kavuştu.[285] Sünen (el-Müctebâ)...Nesâî, Neseî veya Nesevî diye de anılan Ebu Abdirrahman, zamaninın en meşhur hadis otoritelerinden biriydi. Daha ziyâde nkhî hadisleri derlediği es-Sünenu'l-Kübrâ' sı sahih ve illetli hadisleri de ihtiva etmekteydi. Sonra istek üzerine Nesâî bu kitabını sadece sahih hadisleri almak üzere ihtisar etti ve bu yeni eserine el-Miictenâ veya meşhur olduğu şekliyle el-Müctebâ adını verdi. [el-Muctebâ'nm îbnu's-sünnî (364/974) tarafından meydana getirildiğine dâir bilgi içn bk. ez-Zehebî, Tezkire, III, 940; Tehzîbu'l-Kemal, I, 328] el-Müctebâ, sünenler içinde en az zayıf hadis ve cerhedilmiş ravîsi bulunan bir kitab olarak bilinir. Bunun için de Sahihayn'dan sonra üçüncü sırada sayıl*ması gerektiğini savunanlar olmuştur. [286]Hatta Nesâî' nin, rical tenkidindi Müslim'den daha sıkı davrandığı bildirilmektedir.[287] Nesâî, Sünen'ine hadisleri dercederken gerçekten oldukça titiz davran*mıştır. Aralarındaki bir soğukluk sebebiyle hadislerini dinlemeye resmen me'zûn olmadığı hocası, el-Hâris b. Miskîn'in hadislerini, hocasından gizli ola*rak dinlediğini ondan yaptığı rivayetlerde ahberanâ el-Hûris b. Miskin, kırâe-ten 'aleyhi ve ene esme' u diyerek belirtir. Doğrudan doğruya ahberanâ veya haddesenâ lafızlarını kullanmaz. Bu, Nesâî' nin vera' ve takvası kadar, ilmî hassasiyetini de gösterir.[288] Nesâî, hadisler arasındaki çok küçük rivayet farklarını bile, hadisi baştan aşağı tekrar etmek suretiyle göstermiştir. Gariptir ki, onun bu hassasiyeti, Mu*sevî asıllı müsteşrik Goldziher tarafından «küçük işlerle uğraşma » olarak ten-kid edilmiştir.[289] Nesâî, Tirmizî'de olduğu gibi, her hadis için ayrı bir değerlendirme yap*maz. Onun değerlendirmesi, kitabına aîmış olmasıdır. Ancak yine de yer yer se-nedlerin durumlarını açıkladığı, bir kaç hocasından birden aldığı hadis'in lafzı*nı hocalarından hangisine ait olduğunu bildirdiği görülmektedir. Nesâî, çoğunlukla hadisleri ahberanâ lafzı ile rivayet eder. Rivayet lafız*larından önce bazı kitablarda görülenin tersine «Kale» lafızları mutlaka açıkça yer almaktadır. Sünen, 51 kitab ve 2400'e yakm bâb içinde, yer yer «nev1» kelimeleriyle açıl*mış alt başlıklardan oluşmaktadır. Bu tür başlıkları daha çok ihtilaf edilen ko*nularda kullanmaktadır.[290] el-Müctebâ'da «sülâsî» hadis bulunmamaktadır.[291] Sünen'i bize İbnu's-Sünnî diye meşhur olan Ebû Bekr Ahmed b. Muham-med b. İshak rivayet etmiştir.[292] «Sünen-i Nesâî» denilince el-Müctebâ anlaşı*lır. el-Müctebâ hadis kitaplarının ikinci tabakasına dâhildir.[293] Sünenin Baskıları ve Şerhleri... Nesâî'nin Sünen'i Kahire'de 1312'de 8 cüz halinde Şeyh Hasen Muham-med el-Mes'ûdî'nin kontrolünde basılmıştır. Daha önceleri Dehli'de de bir kaç kez (1256, 1315, 1320), Bulak'ta (1276) da basılmıştır. Sünen'in 1312 Kahire baskısı harekeli ve Suyûû (911/1505)'niri «Zehru'r-rubâ ale'l-Muctebâ » adlı şerhi ve Muhammed b. Abdül'hâdî es-Sindî (1136/1724) nin haşiyesini ihtiva etmektedir. Nesâî'nin Sünen'i, garib bir şekilde, telifinden 600 sene sonra, ilk kez Suyûtî tarafından 904'de bitirilmiş olan anılan şerhe kavuşmuştur.[294] Sünen'in, Sahihan ile Tirmizî ve Ebû Davud'un Sünenlerine olan zevâi-di Sirâcuddin Ömerb. el-Mulakkın (804/1401) tarafından bir cildlik bir eserde toplanmıştır.[295] Sünen, üç kişilik bir heyet tarafından Türkçeye de tercüme edilmiştir. tir[296] Ibn Mâce ve Sünen'i...İbn Mace künyesiyle meşhur Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid el-kaz-vınî h. 209'da Kazvin 'de doğmuştur. Devri ulemâsı gibi o da zamanının ilim merkezleri olan İran, Mezopotamya, Arabistan, Suriye ve Mısır'a ilim yolcu*lukları yapmıştır. Kendisinin Sünen'den başka tefsir ve tarih sahalarında da eserleri bulun*maktadır. H. 273/886'da Ramazan ayında vefat etmiş, cenaze namazı kardeşi Ebû Bekr tarafından kıldırılmış ve demi kardeşleri Ebû Bekr ve Abdullah ile oğlu Abdullah tarafından gerçekleştirilmiştir. Sünen İbn Mâce 'nin Sünen 'i, mukaddime hariç 37 kitab, 1515 bâb ve 4341 hadis*ten oluşmaktadır. Bu hadislerden, 3002 si Öteki beş kitabın müelliflerinin ya beşi birden veya bir kısmı tara*fından rivayet edilmiştir. Geriye kalan 1339 hadis ise, sadece İbn Mâce'de bulunan hadisler («zevâid») dir. Bunla*rın da; 428'inin ricali güvenilir, isnadları sahihtir. 199'unun isnadı hasen'dir. 613'ünün isnadı zayıftır. 99'nun ise isnadı yok hükmünde («vâhî»), veya münker ya da yalanlanmıştır.[297] İbn Mâce' nin, kitabını telif edince, devrin meşhur münekkidi Ebû Zür'a'ya takdim ettiği, o'nun da 30 kadar zayıf hadis dışında kitabın büyük bir değer taşıdığını söylediğine dair Ebu'l-Fadl b. Tahir el-Makdisî (507/1113) ta*rafından ileri sürülen rivayet, senedindeki inkıta sebebiyle Suyûtî (911/1505) tarafından «doğru olmayan bir hikâye» diye tenkid ve reddedilmiştir.[298] İbnu'l'Cevzî gibi Mevzuat yazarları, şahıslar, kabileler ve şehirlerin fazi*letleri ile ilgili hadislerin uydurma olduğunu ileri sürmüşlerdir. Delhi'li Şeyh Abdulhakk da İbn Mâce'nin Sünen'indeki Kazvin şehri hakkındaki hadislerin uydurma olduğunu söylemiştir.[299] Aslında İbn Mâce'nin Sünen'i, tertibi, tekrardan uzak ve kısa oluşu ile ol*dukça değerlidir. 5 aded Sülâsiyyât'ı da vardır [Mubârekfûri I, 349; Afif Muhammed b. Nureddin, Sülâsiyyatu İbn Mâce, Nuruosmaniye 576/4 f+llb-12b) Abdulhamid Şânuha, Tahrîcu sülâsiyyât, s. 45-49- Beyrut, 1985)1, Sünen'in kütüb-i sitte'ye dahil edilişi, Ebu'l-Fadl b. Tahir el-Makdisî (507/1113)'nin «Etrafu'l-kütübi's-sitte » ve «Şurûtu'l-eimmeti's-sitte »' sinde 6 kitab olarak îbn Mâce'nin kitabını almasıyla başlamıştır. Sonraki yazarlar da aynı yolu takib edince 7. asırdan itibaren Sünen, kütüb-i sitte'nin 6. kitabı oîa-rak hadis edebiyatı içindeki mümtaz yerini almıştır.[300] Sünen'in, elde mevcut baskısında bazı hadis metinlerinin hemen altında küçük puntolarla dizilmiş siyah satırlardaki »ve fi'z-zevâid » diye başlayıp de*vam eden bilgiler, kütüb-i sitte içinde sadece îbn Mace'de bulunan hadislerin sıhhad derecelerini gösterirler. Bu notlar, Hafız Ahmed b. Ebî Bekr el-Bûsırî (840/1436)'nin Kitabu zevâidi İbn Mâce 'sinden alınmıştır.[301] Bu eserde (1553) hadis yer almaktadır.[302] Sünen'in râvîsi, İbn Mâce'nin önde gelen talebesinden olan Ebu'l-Hasen et-Kettân'dır.[303] Ş. V. ed-Dihlevî, İbn Mâce'nin Sünen 'ine hadis kitaplarına ail yaptığı tabakalamada yer vermemiştir. [304]Ancak onu ikinci tabakaya dahil gör*mek mümkündür.[305] İbn Mâce'nin Süneninin Baskılan ve Şerhleri.... îbn Mâce'nin Sünen'i Dehli'de 1233, 1273,1889,1905'te; Lahorda 1311'de Kahire'de 1313'de basılmıştır. Bu son baskıda Sindi haşiyesi de bulunmakta*dır. M. Fuad Abdülbâkî, bu baskının Sindî Haşiyesi ve Zevâid'den nakiller taşı*masının dışında -tashihine itina edilmemiş olduğu gerekçesiyle- bir kıymeti*nin olmadığını, Miftâhu kunûzi's-sünne ve Concordance hazırlayanların da bu baskıyı kullanmış olduklarını bildirmektedir.[306] Sünen'in modern bir baskısı M. Fuad Abdülbâkî tarafından Mısırda iki cild halinde 1372/1952'de gerçekleştirilmiştir. Bu baskı Concordance'a uygun şe*kilde kitab ve bâb numaraları ihtiva etmektedir. Kısa kısa dipnotlar halinde açıklamalara sahiptir. Metin harekelidir. İbn Mâce'nin Zevâidinin durumu ile ilgili değerlendirmeler de bulunmaktadır. İkinci cildin sonunda da ilk kelime*lerine göre hadislerin alfabetik fihristi bulunmaktadır. Sünen bu son baskısı esas alınmak suretiyle Haydar Hatiboğlu tarafın*dan Türkçeye tercüme ve şerhedihniştir.[307] îbn Mâce'nin Sünen 'ine yazılmış 7 şerh, Sezgin tarafından tanıtılmakta*dır.[308] Bunlar arasında Suyûtî'nin, Mısbâhu'z-zücâce alâ Süneni İbn Mâcesi ile Abdülgani ed-Dihlevî 'nin İncâhu 'l-Hâce' si 1282'da Sünen'le birlikte Deh*li'de basılmıştır.[309] M. Mustafa el-A'zâmî, komputer ile Fihrisu Süneni îbn Mâce adıyla 4 cilt*lik yeni bir çalışma gerçekleştirmiştir. Son iki cildi 10 ayrı fihrist ihtiva etmek*tedir. (Riyad 1985) Ayrıca, Hüseyn Kasım Muhammed tarafından 1969'da Ezher'de «îbn Mâce fi Sünenih» adıyla bir doktora tezi hazırlamıştır.[310] ed-Dârimi ve Sünen'i... Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman et-Temîmî es-Semekand ed-Dârimî, kendi ifadesiyle «Abdullah b. Mübarek 'in vefat ettiği yıl (h. 181/797)» Semerkant'ta doğmuştur. Hadis araştırmaları yapmak üzere Horasan, Suriye, Irak, Mısır ve Hicaz'a seyahatlar yapmıştır. Namlı bir müfessir ve bilgili bir fa-kıhti de. O Horasan'da Hadis İlmine büyük hizmetler yaptı. Devrinin meşhur hadisçilerinden hadis tahsil etti. Kendisinden de Buhârî (Sahih'in dışındaki eserlerinde), Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Nesâî ve Abdullah b. Ahmed b. Han-bel gibi meşhur hadis bilgin ve müellifleri rivayette bulunmuşlardır. Şiddetli baskılar sonucu kabul etmek zorunda kaldığı Semerkant Kadılığı görevinden sadece bir hüküm verdikten sonra istifa etti. Kendisi üstün bir takva ve dînî kişiliğe sahipti. 75 yaşlarındayken Zilhicce'nin sekizinci «terviye» gü*nü Merv'de vefat etti (255/868).[311] Sünen...Dârimî' nin bize kadar ulaşabilmiş olan en meşhur eseri, bazı hadisçile-rin Müsned ismini verdikleri Sünen'idir. Sünen, Arapların İslâm öncesi bazı tatbikatları, Hz. Peygamber'in sîreti, hadislerin yazıya geçirilmesi ve ilmin fazileti ile ilgili hadislerden oluşan 163 sayfalık uzunbir giriş («mukaddime») ve 23 kitaptan meydana gelmektedir. İki cild halinde matbu olan[312] Sünen 'de 1403 bâb içinde 3500 hadis yer almakta*dır. «Ebu'l Vakt rivayetinde 3557 hadis ve 1408 bâb bulunmaktadır» (Bustan, s.92). Sünen, kendisine özgü ve gerçekten kıymetli mukaddimesi dışında taha*retten vasiyyete kadar uzanan fikhî bölümleri, fıkıh kitablanndaki sıralanışla*rına uygun biçimde ihtiva etmektedir. En sonunda daFedâilu'l-Kur'ân 'a ait bir bölüm yer almaktadır. Kitab bu muhtevasi ile ale'r-rical sistem anlamında bir müsned değil, Sünen'dir. Ancak Dârimî 'nin Sünen' i, «ahâdîs-i mürsele v mevkûfeyi de muhtevi olmakla[313] sünenlerin genel muhtevası dışına da taş*mış bulunmaktadır. «Sülâsiyatının çokluğu» (15 aded) bir başka özelliğidir [Mubârekrurî; I, 349; Afif Muhammed b. Nureddin Sülâsiyyâtu'd-Dârimî, Nu-ruosmaniye ktb. 576/3 (8b-lla); Abdullhamid Şânûha, Tahrîcu Sülâsiyyât, s 52-74- Beyrut 1985]. Dârimî'nin Sünen'i mevsuk bir hadis kitabı kabul edilmek ve hatta bazı hadisçilerce kütüb-i sitte'nin 6. kitabı olmaya lâyık görülmekle birlikte, [314]bü*tün hadisleri, «sahih hadis» şartlarını -tam olarak- taşımamaktadır. Bununla beraber, «rical-i zuafâsı az, ahadis-i münkere'si nâdirdir.[315]remziyle Concordance 'a dahil edilmiş bulunan Sünen'inde Dârimi, kısaca da olsada yer yer ravilerin hüviyetlerini tesbit eder: Meselâ,[316] Daran!, zaman zaman da râvilerin karakterlerini tenkide tâbi tutar: [317] [318]Bazan da bir hadisin muhtelif rivayetleri arasındaki farka işarette bulunur.[319] Dârimî arada bir de hadislere notlar ekler ve kendi görüşünü açıklar: Ebû Muhammed (müellif), «Benim görüşüm de budur» dedi. [320]O, bazan da kelime açıklamaları yapar: Mukâmea, bir yatakta beraber yatmak demektir.[321] Şunlar da müellifin bu tür açıklamalarına misaldir: Dârımî kimi yerde kendi tereddüdünü açıklar:[322] Bazı yerlerde de tereddüde düşen râvinin kim olduğunu söyler:[323] Bazan da herhangi bir rivayetteki kapalı gibi görünen ifadelerin neye delâ*let ettiğini açıklar: Dârimînin bu ve benzeri açıklamaları bazan diyerek [324]ismiyle bazan[325]da diyerek künyesiyle verilmektedir231. Bu özellikleriyle Dârimî'nin, kendi devrindeki hadisçilerin telif usullerine -genelde- uymuş olduğunu görmekteyiz.[326] Sünen'in Baskısı ve Üzerinde Yapılmış Çalışmalar Dârimî'nin Sünen'i, Hindistanda (Kanpur) ti. 1293/1876'da taş baskısı ola*rak neşredilmiştir. Piyasada bulunan baskılar Dımaşk 1349 baskısından ya*pılmış ofset neşirlerdir.[327] Dârimî'nin Sünen 'ine Muhammed Naîm Atâ tarafından yazılmış olan «el-Hallu'l-müdelleh adlı şerhin yarısı Luknov'da 1322'de basılmıştır. Seyfur-rahman Mustafa tarafından «Zevâidu'd-Dârimî ale'l-kütübi's sitte mîne'l-ehâdîsi'l-merfûa » adıyla bir master tezi ve Muhammed Abdullah Muhammed Adi tarafından da «ed-Dârımî ve cuhûduhu fi'l-hadîs » adıyla Ezher'de 1973'de bir doktora tezi hazırlanmış bulunmaktadır. Ayrıca Sünen A. Aydınlı tarafından Türkçeye tercüme edilmektedir.[328] ed-Dârekutnî ve Sünen'i....«Sünenler[329] söz konusu olunca, hemen akla gelenlerden biri de Ebu'l-Ha-sen Ali b. Ömer ed-Dârekutnî (385/995)'ye ait Sünen'dir. ed-Dârekutnî, yaşadığı devrin ilim öğrenme geleneğine uygun olarak Bağdat, Basra, Küfe, Vâsıt gibi şehirler ulemâsından hadis almış, yaşlıbk dö*neminde de Mısır ve Şam'a gitmiştir. Dârekutnî, Kıraat ve bilhassa Hadis ile ilgili çok sayıda eser telif etmiş*tir[330] Onun hadis ricali konusundaki derin bilgisi çağdaşları ve daha sonraki âlimlerce kabul edilmiştir. Sünen Dârekutnî, Sünen'inde mevsûkiyetine inandığı hadisleri bir araya getir*meye ve hadislerin çeşitli isnad ve rivayetlerini vermeye gayret etmiştir. Me*selâ kitabının ilk hadisi olan «Su iki külle miktarına ulaşınca onu hiç bir şey kirletemez (veya pislik tutmaz)» hadisinin 5 değişik rivayetine ait 40 farklı is*nad zikretmiştir.[331] Dârekutnî ricale ait değerlendirmelerini Sünen 'inde de yapmaktadır. Onun bu sahadaki bilgi ve dikkatinin en açık delili, fazlaca görülen bu değer*lendirmeleridir. Ancak hatırlatılması gerekir ki, rical konusundaki müsellem otoritesine rağmen, Dârekutnî 'nin Sünen'i, Öteki sünenlere oranla daha fazla, zayıf (münker, hattâ mevzu'[332] hadis ihtiva etmektedir. Bu yüzden de onun Sünen'i kil-tüb-i sitte dışında bırakılmıştır.[333] Sünen'in Baskıları ve Üzerinde Yapılan Çalışmalar... Dârekutnî'nin Sünen'i 4 cilt halinde Ebu't-Tayyib Muhammed Şemsul-hak el-Azîmâbâdî' nin «et-Ta'lîku'l-muğn ale'd-Dârekutnî »'si ile birlikte ba*sılmış bulunmaktadır. [334]Bu baskıda her babın kendi aralarında birden başla*yan numaralarla gösterilmiştir. Zehebî, Dârekutnî ve Sünen'i hakkında[335] detaylı yer yer de çelişik değer*lendirmeleri ihtiva eden bilgiler vermektedir. Ayrıca Zehebî'nin verdiği bilgile*rin büyük bir bölümünü Sünen'in birinci cildi başında da bulabilmekteyiz. Sıddîkî de Goldziher 'den naklen el-Beğavî (516/1122)'nin Mesâbihu's sünne 'si için, Dârekutnî 'nin Sünen 'ini kaynak olarak kullanmış olduğunu bildirmektedir.[336] Dârekutnî' nin Sünen'i üzerinde yapılmış birkaç çalışma ya Sezgin GAS'ta işaret etmektedir.[337] ed-Dârekutnî ve Sünen'i «Sünenler[329] söz konusu olunca, hemen akla gelenlerden biri de Ebu'l-Ha-sen Ali b. Ömer ed-Dârekutnî (385/995)'ye ait Sünen'dir. ed-Dârekutnî, yaşadığı devrin ilim öğrenme geleneğine uygun olarak Bağdat, Basra, Küfe, Vâsıt gibi şehirler ulemâsından hadis almış, yaşlıbk dö*neminde de Mısır ve Şam'a gitmiştir. Dârekutnî, Kıraat ve bilhassa Hadis ile ilgili çok sayıda eser telif etmiş*tir[330] Onun hadis ricali konusundaki derin bilgisi çağdaşları ve daha sonraki âlimlerce kabul edilmiştir. Sünen Dârekutnî, Sünen'inde mevsûkiyetine inandığı hadisleri bir araya getir*meye ve hadislerin çeşitli isnad ve rivayetlerini vermeye gayret etmiştir. Me*selâ kitabının ilk hadisi olan «Su iki külle miktarına ulaşınca onu hiç bir şey kirletemez (veya pislik tutmaz)» hadisinin 5 değişik rivayetine ait 40 farklı is*nad zikretmiştir.[331] Dârekutnî ricale ait değerlendirmelerini Sünen 'inde de yapmaktadır. Onun bu sahadaki bilgi ve dikkatinin en açık delili, fazlaca görülen bu değer*lendirmeleridir. Ancak hatırlatılması gerekir ki, rical konusundaki müsellem otoritesine rağmen, Dârekutnî 'nin Sünen'i, Öteki sünenlere oranla daha fazla, zayıf (münker, hattâ mevzu'[332] hadis ihtiva etmektedir. Bu yüzden de onun Sünen'i kil-tüb-i sitte dışında bırakılmıştır.[333] el-Beyhakî ve es-Sünenü'1-Kübrâ'sı Asıl adı Almed b. el-Hüseyn olan el-Beyhakî, Ebû Bekr künyesi ile anılır. 384/994 tarihinde Beyhak'a bağlı Hüsrevcird köyünde doğmuştur. Horasan âlimlerinden önce Hadis sonra fıkıh tahsil etmiştir. Daha sonra. Irak ve Hicaz'a ilim öğrenmek maksadıyla seyahatlar yapmıştır. 458/1066'da Nişapur'da vefat etmiştir. el-Beyhakî, hayatında en çok hadisle meşgul olmuştur. Eserlerinde hadis ve fıkhu'l-hadis 'i birlikte işlemiş, hadislerdeki illetleri, sıhhati, za'fı göster*miş, hadisler arasındaki ihtilâfları telife gayret etmiştir.[338] Yeri geldikçe de lü*gat açıklamalarında da bulunmuştur. Görüşlerinde genelde eş-Şafî'î'ye bağlı kalmıştır. Hatta bu yüzden «Bey*hakî dışında, İmam Şafi'inin kendisine minnet borcu olan hiç bir Şafiî âlim yok*tur. Beyhakî eserleriyle Şafiî mezhebine fevkalâde büyük hizmette bulunmuş*tur[339] denilmiştir. Beyhâkî, hiç bir eserinde[340] uydurma olduğunu bildiği hiç bir sözü nakletmemiştir. [341]O, yine bütün eserlerinde, h. IV ve V. asır müelliflerinin genel ha*vasına uyarak, sadece İmam Şafi'î'nin görüşlerini teyid etmiş ve öteki imamla*rın görüşlerine itina göstermemiştir.[342] Beyhakî, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin eserlerini görmemiş,[343] fakat ken*dilerinden ilim aldığı hocalarının adedi 100'ü aşmıştır. Bunlar arasında el-Hâkim en -NeysâbûrV nin özel bir yeri bulunmaktadır.[344] es'Sünenü'l-Kübrâ Beyhakî'nin «umûmî plânı ve metodu açısındanû orijinal[345] bulunan en meşhur eseri es-Sünenu'1-kübrâdır. Bu eser, ilk kez, Haydarâbâd'da 1344 sene*sinde 10 büyük cild halinde basılmıştır. Bu baskının sayfa altlarında îbnu't-Türkmânî diye meşhur Hanefî Âlim Alaeddin b. Ali b. Osman el -Mardînî (745/1344)'nini, Beyhâkî'ye itirazlarını ve münâkaşalarını dile getirdiği[346] el-Cevheru'n-nakıyy fı'r-reddi ale'l-Beyhakî » adlı eseri de bulunmaktadır. es-Sünenü'l-Kübrâ 'nin neşrini gerçekleştirenlere göre, Sünen'in özellik*leri («Mezâyâ») şöylece özetlenebilir.[347] Bilinen hadis kitablarımn hiç birinde bulunmayan sayıda çok hadis ihtiva etmektedir. Diğer hadis kaynaklarında bulunan hadisleri verirse, sened ve metin itibariyle değişiklik ve üstünlüklerle verir. Buhârî ve Müslim'in birlikte veya ikisinden birinin eserine aldığı hadisi verecek olursa, bu durumu açıklar. Böylece es-Sünenu'1-kübrâ, bir çeşit Sahi-hayn üzerine yazılmış müstahrac niteliği taşır. Hadis ve rical değerlendirmesine ait (tashih, tercih, taz'îf v.s.) nakiller de oldukça çoktur. Fıkhı meseleleri açıklar. Mesele ile ilgili âyet ve hadisleri delil olarak zik*reder. Şafiî mezhebine bağlı olmasına rağmen, bazan mezhebine muhalif görüşü; bazan da İmam Şafiî'nin meşhur görüşüne muhalif olan görüşünü tercih eder (Meselâ, başı bir kaç kez meshetmek, I, 62; deve eti yemekten ötürü abdest al*mak, 1,158; ölmüş kişi adına oruç tutmak, IV, 657 gibi konularda bu tutum gö*rülür). Sünen, tabiî olarak, fıkıh bâblarına göre tertib edilmiş olmasına rağ*men, münâsebet düşünce konu dışına taşarak, zihnin çağrışım yaptığı konuya ait hadisleri verir. Meselâ Hıdâne bâbmda birr ve sıla ile ilgil hadisleri; hudûa 'da isti'zân ile gilgi hadisleri; edebu'l-kâdt 'de de emir bi'1-ma'ruf ve nehiy ani'l-münker ile ilgili hadislere yer vermiştir. Kitab ve bâblar arasında oldukça ince irtibat noktalarını gözetir. Öyle ki, Sünen, kitab ve bâbları birbirini içeren muttasıl ve müteselsil halkalar gibi*dir. Bâb başlıkarı («terceme») ile hadisler arasındaki ilgiye dikkat yanında, ön*ceki babın son hadisinin, sonraki bâb başlığına münasip düşmesine de özel bir titizlik göstermiştir. Meselâ, «bâbu katli'r-racüli bi'lmer'eti », babının son ha*disi, Müslüman bir kız çocuğunun öldürdüğü için katledilen Yahudi ile ilgilidir. Arkasından gelen bâb ise «bâbunft menlâ kısâse beynehu bi'htilâfi'd-dîneyn », başlığını taşımaktadır. Sünen'deki hasdislerin ekserisi, el-Umm, Sünen-i Ebî Davud ve Sünen-i Dârekutnî gibi musannef eserlerden nakledilmiştir.[348] Ayrıca Beyhâkî, Sünen'de Ebu'l-Huseyn Ahmed b. Ubeyd'in Sünen'inden de pek çok hadis tahriç etmiştir.[349] Beyhâkî'nin Sünen'inde, sahabe, tabiîn ve sonraki devir imamlarından ya*pılmış nakiller («el-âsâr»), başka eserlerde görülmeyen ölçüde bol bulunmakta*dır. Aslında Sünen'ler merfu' hadisleri ihtiva etmek özelliği ile bilinirler. Bura*da «Sünen» çerçevesinin dışına taşılmış olduğu görülmektedir. Mevcut baskının her cildinin sonunda o cildde geçen sahâbî ve tabiîn isim*lerine göre tanzim edilmiş alfabetik fihrist de bulunmaktadır. Künyeler ve müphem isimlere de ayrıca bu fihristte yer verilmiştir. Beyhâkî'nin[350] eseri de hadis kitaplarının üçüncü tabakasında yer almak*tadır.[351] Buraya kadar genel çizgileri ve meşhur örnekleriyle tanıtmaya çalıştığı*mız Hadis Edebiyatı çeşitlerinin ve mahsûllerinin kendi aralarında ve muh*teva bakımından kısa değerlendirmelere tabi tutulması onları daha iyi tanıma*ya vesile olacaktır. Bu sebeple biz, önce sünen türü eserler ile bu arada isimlerinden bilvesile söz ettiğimiz öteki hadis kitaplarının ihtiva ettikleri hadisler hakkında bir de*ğerlendirme yapacak, sonra da Musannef türü içinde yer alan cami rler, sil-nenler ve musannefler'i yine muhteva olarak birbirleriyle mukayese edecek ve kısa bir değerlendirmeye tâbi tutacağız.[352] Sünelilerin Muhteva Değerlendirmesi Buraya kadar kısa çizgilerle muhtevaları hakkında bilgiler verdiğimiz Sünen 'leri genel bir değerlendirmeye tâbi tutacak olursak, bunlardaki bütün hadislerin sahih olduğunu söylememize imkân yoktur. Hem sahih, hem hasen hem de zayıf ve hatta çok az da olsa, uydurma («mevzu») haberlerin varlığı bir gerçektir. Ebû Davud, zayıflığını belirterek, «o bâbta sahih hadisin yokluğu » gerek*çesiyle; Tirmizî de «fukahâdan herhangi birinin amel etmiş »olmasını nazar-ı dikkate alarak; Nesâî ise, «terkinde hadisçilerin ittifak etmemiş olması » esası*na dayanarak zayıf hadis rivayet etmişlerdir. İbn Mâce ise, hâfiz, sadûk ve geniş bir ilme sahip olmasına rağmen, kita*bındaki münker ve az da olsa uydurma hadisler dolayısıyla Sünen' inin değe*rine gölge düşürmüştür. Dârimî Sünen'inde, mürsel, munkatı' ve maktu' rivayetlere yer vermiş ol*masına rağmen, İbn Mâce'ninki yerine Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı olmaya layık görülmüştür. Diğer sünnenlerden geri kalan bir tarafının olmadığı belir*tilmiştir. Dârekutnî'nin Sünen'i ise, zayıf, ğarîb, şâzz, muallel ve başka sünenlerde bulunmayan hadislerle doludur. Bu yönden tenkid edilmektedir. Beyhakî (458/1066)'nin eserleri de zayıf hadisler ihtiva etmektedir. Umûmî bir netice olarak şunu söylemek mümkündür: Sünenlerde bulunan bütün hadisler muhteccün bih değildir. Bununla beraber kütüb-i sitte dışında kalan kitablardaki bütün hadisler Zayıf da değil*dir. Konu daima, genellemeden kaçınmayı gerektiren bir temel özelliğe sahiptir. Ayrıca Hatîb (463/1071), bile bile uydurma sözlerle dahi delil getirmiştir. Hâkim (405/1014) de, hadisleri sahih olarak nitelemekte («tashih») pek gevşektir. Zayıf, hatta uydurmaları bile sahih gösterebilmiştir. Onun için Hâkim'in görüşleri karşısında ehl-i hadisin uyanık olması uygun görülmüş ve istenmiştir. Hâkim ile İbnu'l-Cevzî (597/1200)'yi karşılaştıran îbn Hacer (852/1448), «Hâkim, hadisleri sahih göstermekte ne kadar gevşek ise, İbnu'l-Cevzî de aksi*ne, hadisleri uydurma olarak nitelemekte («Da've'l-vaz'») o kadar serttir. » de*mektedir.[353] Zehebî (748/1347), Hâkim'in Mütedrek'indeki hadislerin yarısının Sahih-hasen, iki binden fazlasının amel etmeye değmez, geri kalanlarının da zayıf ve uydurma olduğunu belirtmektedir.[354] Bu mevzunun detaylı ve münakaşalı bir değerlendirmesini Abdülhayy el-Leknevî (1304/1886) ,el-Ecvibetu'l-fadıla [355] adlı eserinin 66-139, sayfaları ara*sında yapmış bulunmaktadır. Konu oradan detayı ile tetkik edilebilir.[356] Musannef Türü Hadis Edebiyatı'mn Muhteva Karşılaştırması Musannef türü eser\erin,mussanef, cami' ve sünen grublarm ayrıldığını ve bunların biribirlerinden farklılıkları arzettiğini kaydetmiştik. Şimdi bu üç grup eserin muhtevalarını bölüm («kitab») çerçevesinde -mukayese imkânı vermek için -aşağıya kaydediyoruz. Abdurrezzâk b. Hemmâm' in el-Musannef 'i ve birbirine sayısal açıdan yakınlık arzettikleri için Müslim'in Cami' i ile Nesâi' nin sünen 'ini seçmiş bulunuyoruz: Bu liste dikkatle incelendiği zaman bu üç grup eserin büyük ölçüde muh*teva açısından biribirine yakın olduğu görülecektir. Özellikle Nesaî 'nin temsil ettiği sünen grubu, zaten cami 'lerdeki bir bölümün aynısıdır. Aynı kısmın, Musannef 'te de mevcut olduğunu görmekteyiz. Sünen, ibâdât, muamelat ve hukuk konularından oluşmaktadır. Nesaî 'de de açıkça bu üç ana konunun de-taylandrnlmış olduğunu görmekteyiz. Halbuki Müslim 'de iman, sünen, zühd, edeb, siyer, menâkıb, tefsir, fiten ve melâhim konularının tamamı bulumaktadır. Musannef te ise, sünen'e ilâveten meğâzî ve menâkıbm ilâve edilmiş ol*duğu görülmektedir. Pek tabiî bu görünen kitab isimlerinin ihtiva ettikleri bâblar ve o bâbları oluşturan hadislerin nitelikleri açısından da bu üç grub edebiyat arasında önemli farklar bulunmaktadır. Tekrar edecek olursak, Sünen 'ler sadece mer-fu'hadisleri; Musannef'ler, merfu'ata ilave olarak mevkuf ve maktu haberleri de ihtiva ederler Cami 'ler ise, merfu, mevkuf ve maktu' haberlerin özellikle sa*hih olanlarını tesbite gayret ederler. Bu üç grup edebiyatı önce kendi içinde sonra da üçünün birbiriyle mukaye*sesine imkân verecek biçimde müstakil araştırmalara mevzu etmek musannef türüne ve ihtiva ettiği grublara çok daha açıklık kazandıracaktır.[357]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli