29 Mart 2014 Cumartesi

KASİDE-İ ERCÛZE

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Osmanlıca nüsha tercümesi Mecmuat-ül Ahzab İhramcızâde İsmail Hakkı ALTUNTAŞ BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Hamd yüce ve sadık olan Allah Teâlâ’ya mahsustur. Allah Teâlâ; Vahid, Ferd, Alîm, Râzık, Melik, Kuddus, Celâl sahibi, Rızıkları ve ecelleri takdir eden, Her şeyi bilen benzersiz olan Celâli yüce, benzeri olmayan Kaderleri zamanın öncesinde ezelde Kara, deniz ve dağ şeklinde oluşunu takdir edendir. Onun sıfatları celâl cihetiyle yükseldi (Allah’ın) Teâlâ (sıfatının) benzeri asla olamaz Nimetleri sayılmakla bitmez Mahlûkâtı hakkında hükmü ret edilemez. O faziletli ve keremlidir. “İnsana bilmediğini öğretmiştir.” [3]İkra, 5 Bize verilen ilmin en son varıldığı nokta Bizim yanımızda hak ve kesin olan husus şudur ki; O tek olan Rabb’dir Mülkünde tek olan, ilmiyle eşsiz olandır. Gaybında dilediği şeye muttali olur. Bütün hayırları elinde toplamıştır. Âlemden zürriyetleri ve bir takım kavimleri seçmiştir. Onların saadetleri için kalemleri çalıştırmış (iyi yazmıştır) Onları hakikat vadilerinde dolaştırmıştır. Sonra onlara en doğru yolu göstermiştir. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim”[4]Â’raf, 172 dediği günden beri Bizi şahit tutmuştur. O halde ahdinize hıyanet etmeyin. Yine hamd o Allah’a mahsustur ki bize hidayet etmiştir. Şaşkınlığımız halinde (bocalarken) bizi seçmiştir.[5]Duha, 7 Sonra salât ve selam sürekli Değeri yanımızda çok yüce olan O Nebi üzerine olsun Ki hususî şerefe mazhar olan Muhammed [6] dir. Allah Teâlâ onu kıyamete yakın bize göndermiştir. O semâda Ahmet ismi ile isimlendirilmiştir. O takvâ hazinesi, cömertlik denizi hidayet nurudur. Mevlâmız[7] vasıflarında kâmil sıfatlıdır. Nurları bizâtihi kendinden yayılır Levhi mahfuz onun nurundan yazıldı.[8] O ondaki yazılı olanları haber vermek için (dünyaya) geldi. Levh’de ne varsa hepsine muttali[9] oldu. Fakat o işittiğinden başkasını söylemedi.[10]Necm, 3-4 Dostu (Allah Teâlâ) ne söylediyse O’nun için Söyledi. O’ndan (Allah Teâlâ’yı) anlattı.[11] Söylenmesini nehyettiği her ne olursa olsun Edebinden dolayı mecalsiz kaldı.[12]Necm, 17 Olmuş ve olacak şeylerin bilgisi Göğsünde toplanmış ve sırlanmıştır. Bu sıfatlara sahip olan kimse Dünyada herhangi bir şeyle nasıl mukayese edilebilir. *** Ben onun feyzinden avuçlayan kimse (Ali) yim Çünkü O vasf edilemez büyük bir denizdir. Sözü muhtaç olan bir kulun bir âdeti üzere söylerim Zengin ve muktedir olan mevlâmızın affına sığınırım[13] Ben Hidayet eden zâtın amcasının oğluyum[14] O Hakk’a davet eden Mustafa’dır.[15] O beni Ali (isminden) sonra Haydar diye de çağırmıştır. Huneyn’de savaştık. Hayber’in fethi bizimle oldu. Zü’l Kerrâr denilen atın arkasına bindiğimden. Çarpışırken tozu dumana kattım [16] Ordu Medine’den çıktığından beri[17] Zafer ve sekinet ile yardım edilmiş (tir) (Çünkü) İçinde Emin diye çağrılan bir zât vardır ki Kat’î olarak Allah Teâlâ’nın yardımı O’nunladır. Ne zaman ki ordu vadide konakladılar İçlerinden Bilâl (Habeşî)[18] kalkıp şöyle dedi “Kim bizim vardığımızdan geri kalırsa O kişi Allah Teâlâ’ya verdiği söze muhalefet etmiş olur” [19] İçinde benden başka gaip olan yok idi (herkes gitmişti) Gözüme bir hastalık isabet etmiş (olduğundan gidemedim) [20] BÜLBÜL, E. ( Haziran/2008 ). Hazret-İ Ali Cenkleri Üzerine Bir Tetkik İnceleme-Metin). Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Halk Bilimi (Folklor) Bilim Dalı İçin Öngördüğü 221236 Yüksek Lisans Tezi. s. 95-96 Damadı Osman’ı[21] da göndermiş Mustafa aleyhisselâm. Cahil kavmi uyarsın diye. Çünkü onda bir vakar var idi. Arapların arasında hem bir iftiharı vardı. [22] O zaman Nebi [23] şöyle içten dua ederek Dedi ki; “Ya Rabbî damadım Ali’yi getir (isterim) Bir gizlice sesle (hasta halimden) uyandım. Şöyle diyordu: “Yâ Ali korkak bir kimse olma Hâdî zâta[24] yürümekte gayretli ol Düşmanlara karşı O’na yardım etmen için Yarın sancağı taşıyacaksın” [25] (İbn-i Hasan el-Kilabi’nin “Müsned-i Dimaşk” Hadis no: 27 / Az bir farkla aynı mealde: Siret-i İbn-i Hişam c.3, s.334 / Müsned-i Ahmed bin Hanbel c.5,s.33 / İbn-i Sa’d'ın “Tabakat” c.3, s.158 / Tarih’üt Tabari c.2, s.93 / Tirmizi Hadis no: 3970) Hemen o an da kalktım ve ayeti okudum. Sonra zırhımı ve miğferimi giydim Kılıcım Zülfekârı’mı [26] Zülfekar: (Zülfikâr) Çatal şeklinde iki başlı kılıcının adıdır. Zû “sahip”, fakara “deldi” demektir. Kelimenin tamamı delici anlamına gelir. Hz Ali kerreme’llâhü vechenin Uhud savaşında Kureyş’in önde gelen savaşçılarından dokuz kişiyi öldürdüğü, bu savaşta bedeninden yetmiş yara alarak son ana kadar peygamberi savunduğu, bu sebeple de Cebrail’in, “Zülfikar’dan başka kılıç, Ali’den başka da yiğit yoktur.” (“La fata illa Ali, la saif illa Zülfekâr“ لا فتى الا على لا سيف الا ذوالفقار) dediği rivayet edilir. Zülfekâr’ın Topkapı Sarayı’nda olduğu iddia edilir. Diğer rivayetlere göre Halife Ali’nin vasiyeti üzerine Necef’te denize atıldığı belirtilmiş ve sonradan Med’den gelen Ebu Müslim Horasani bulmuş. aldım Atıma seri bir şekilde yöneldiğim zaman Ona bindiğim zaman ağrılar (hastalığım) benden gitti Fakat iki gözümde rahatsızlığım devam ediyordu. Bu hal benim mutad (alışılmış) bir halim de değildi. Bunun üzerine Fatıma[27] uykudan uyandı Nerede ise yüzüne (üzüntüden) ellerini vuracaktı. Olanlardan kendisine haber verilmemişti. Çünkü o biliyordu ki benim iki gözümde elem var. O zaman halimi (O’na) şerh ettim (açıkladım) Fatıma kendisine dedi ki “Yürü aldırış etme” “Şüphesiz babam ve ordusu mansur olacaktır.”[28] “Gayretleri meşkûr olacak ve mükâfat görecektir”[29] Sonra Hasaneyn’imi [30] gördüm. İstiyordum ki; Bir bakışla onlara veda edeyim, olmadı[31] Her ikisini de uykuya dalmışlarken kokladım Rabbime dua ettim ve oruç tutmaya nezr ettim[32] Allah Teâlâ için eğer selametle dönersem Velimeyi[33] yemeden ikrâm olarak oruca niyetlendim. O gece sabaha kadar yürüdüm Kavuşmayı arzulayan birisi olarak Tâhâ’ya [34] yaklaştım Nebi aleyhisselâm beni görene kadar yürüdüm Selâm verdiğimi (gördü)Kardeşlerime işaret eyledi Buyurduki; “Sancağı Behlül’e[35] verin” “Allah Teâlâ’yı ve Rasûlüllahı seven kimseye” Sonra; “İki torunumun babası bana yaklaş” “Allah Teâlâ’dan iki gözüne şifa isteyeyim” Her ikisine şifalı tükürüğünden sürünce İkisini de iyileştirdi ve ikisi de görür hale geldi. Her ikinsinin etrafında elini gezdirdi Onlardaki elem hemen şifa buldu O anda O’nun[36] her iki elini arka arkaya öptüm Sora Rabbim Allah Teâlâ’ya şükür olarak hamd ettim Meydanın ortasına gitmek için yürüdüm Ümmetin savaşmaya hazır bir askeri olarak İlk karşıma çıkan Abîd[37] oldu Şiddetli savaşçıya merhaba olsun Bana dedi ki “Ey Ebî Tâlib’in oğlu! Şu savaşmak isteyenin yardımına geldin” Kendi zannınca cehâletle savaşmak isteyen Muhammed’in Biz ona akıl yoluyla tabi olacakmışız Kendisinden önce gelen dini terk edecekmişiz O din ki ehline Tevrat hidayet etmiştir. Heyhât! O bizden asla bir şey göremez Ancak kafaların havada uçtuğu bir vuruşma görür. Yine dedi ki; “Çok şiddetli gücümle karşı karşıya geldin Nice kahramanları parçalayarak öldürdüm” Hücum ederek bana vurmak istedi Koluyla, eliyle, beş parmağın hepsiyle Zülfekâr ile vurarak ona hemen karşılık verdim Ölüme yaklaştıracak bir darbeyle onu yere yıktım. O zaman melekler tekbir getirdiler Cinler yetişilecek[38] korkusuyla kaçıp gittiler Çünkü o (vuruş) Hâşim’in vuruşu idi Güçlü bir melek (kuvvet)[39] tarafından yardım edilmiş idi. Savaş ateşi şiddetli alevlendiğinden beri Sema boşluğundan haykırmalar duydum Muhtâr’a[40] dedim ki; “Ey beşerin en hayırlısı Bu iş nedir? Buyurdu ki; “Sabitkadem ol, zaferi müjdelerim Allah Teâlâ’nın yardımı geldi bize doğru koşuyor. Çünkü biz işimizi O’na havale ettik. Cebrâil ve melekler semâda Dua seslerini yükseltmektedirler Kınanmış kalabalığa galip gelmemiz için Hayber Kalesinin arkasındaki Yahudilere”[41] O anda yüksek sesle tekbir getirdim Sevinçten dolayı Müjdeleyicinin[42] zaferiyle İslâm askerleri de tekbir getirdiler Kınanmışlara hep beraber hücum ettiler Rabbimin izniyle kaçarak hezimete uğradılar Korku ile doldular daha da korktular Hep beraber kale ehline göründüler Onlar[43] zannettiler ki zenginlikleri kendilerini korur. Kale kapısına doğru azimle yöneldim Onu sarstım, civardaki tepelerde (taşlar) sarsıldı (Onlara bağlı olarak) Öyle ki o çok sağlam idi. Kırmızı renkli bir takım taşlar (dan yapılmıştı) Kale kapısının yıkıldığını gördüklerinde Her biri hezimete uğradıklarını anladılar. “Onların kaleleri bir koruyucu olmayınca”[44] (Haşr,2) Onların asileri bize itaat edici olamazdı Ordu bana doğru toplandı. Tâ ki İbn-i Mettâ[45] balığının karnını gibi oldum[46] Sonra elimle (kapıyı) köprü gibi uzattım Tâ ki üzerinden ordu geçe, yürümeye başladı[47] Bu derin hendeğin yarığından Onun üzeri en kolay (geçilecek) yol halini aldı Allah Teâlâ öyle bir kaleyi bize fetih ettirdi ki; Tubba’ ve Âd kavmine ait idi. Kerim olan Allah Teâlâ bizim hakkımızda değiştirdi[48] Korkuyu emniyete, şefkate ve iyiliğe (değiştirdi) Onun (Hayber) fethi Tâhâ’nın[49] mucizelerindendir. Öyle ki O’nun ne benzeri ne de biriyle kıyas edilebilir. Bundan dolayı iki isim sahibi oldum Bir de künye ki daha önce hiç duymadım **** “Ebâ Türab” [50]künyesini bana vermişti Adnân’ın Nebi’si Hâdi olan Mustafa [51] Şöyle ki; Fatıma[52] ile bir kırgınlığım olmuştu. Sonra bu kırgınlığımın ardından (Fatıma) pişman olmuştu. Ben mescidin köşesine gelmiş (yatmıştım) Sıkıntılı bir halde uyuyup kolumu yastık yapmıştım Tavandan üzerime toprak dökülmüştü Bundan dolayı Rabbime yakınlığım arttı. O anda Arâbî Nebi[53] gelmiş Başıma gelen işi soruşturuyordu Beni yatmış halde uykuda görünce Kalbi bana acır oldu Bana dedi ki; “Ey Ebâ Türâb uyan! Sana isabet eden musibet bana ağır geldi” Şerefli elini bana doğru uzattı. Dedi ki; “Azimet olan rızaya yaklaş” “Yumuşak sözler söyle” diye başladı (Sonra) Buyurdu ki; “Kalk Fatıma seni(n halini) görsün” “Çünkü Sen kızıp (evden) çıktığından beri Göz pınarlarının yaşları hala akmaktadır.” O zaman Rasûlüllah’a hürmeten hemen kalktım Sonra emirlerine uyarak kabul ettim. Mahlûkatın en şereflisi önümde yürüdü Tâ ki Marziye[54] (Fatıma aleyhisselâm)´ın evine geldik Girdiğimiz zaman şeytan tekbir getirdi (çığlık attı) Ferahlıktan dolayı, hem de iftirayı teyit etti O anda O’na yöneldim elini öptüm Dedim ki; “Ey zorlukların kendisine kolay olduğu kimse” Sen Hakk’ın nurusun ey mertebesi yüce olan Ey gazaplanmış kimseyi kurtaran Cânî bir kul olsam da Şeytânî bir huya tabi olarak” (hata etmekten kurtardın) Fatıma’da bana doğru yönelerek şöyle dedi “Ben bu işimde cahillik etmiştim. Ey babamız bizim hepimiz için mağfiret dile Rabbimiz dua edeni işitir” Sözünü tamamlamıştı ki; Cebrâil aleyhisselâm Tâhâ’ya[55] geldi, dedi ki; “Ya Muhtar (aleyhisselâm) Yüce Rabbimiz Sana selam söylüyor, Ali’yi müjdele Yine tertemiz Seyyide’yi Kendisinden Marziyye (razı olunmuş) Fatıma Sıddıka’yı Sonra Allah Teâlâ buyurdu ki: “Ben ikisinde affettim Aralarında geçen savaşmayı (kaldırıp affettim) Çünkü ben çok affediciyim (yapacaklarına da) aldırmam[56] Sizde yine hayırlı işler yapmaya yönelin Nebi aleyhisselâm bu güzel ikâle [57] çok sevindi Ve yalvararak Allah Teâlâ’ya dua etmeye başladı Sonra şöyle buyurdu: “Ey merhametlilerin en merhametlisi İkram olarak âli beytin[58] günahını affeylemeni, Onların ilmini ve hayırlı amellerini artırmanı Çünkü Sen her şeye ezeli (devamlı) merhameti olansın” **** Ey bana soru soran, “Bana ne sorarsan sor Benim ilmim mirastır [59] ve ledünnidir” [60] İstersen geçmiş zamanlardan sor İstersen gelecek zamanlardan sor Onların bütün haberleri (bilgileri) benim yanımda açıktır Fakat bazı zaman onların sırları ifşâ olabilir[61] İşte sana açık bir delili olan bir söz Sana tafsilatlı olrak gelecekten haber veriyor Dokuz ilmi[62], Farslıların hesabına göre İsyanların olduğu dokuz karn [63] dan sonra Farslar Araplara galip gelecek Onları köpeklerin öldürüldüğü gibi öldürecekler [64] (Ahmed Cevdet Paşa) Çirkin fitnelerin başlangıcı olacak Hınzırların (domuzlar) karanlığı gibi bir karanlık (gelecek) O zaman bütün ülkeler (birbiriyle) çarpışır Kargaşa ve fesat çoğalır Yeryüzü kendi üzerindekiler ile sarsılmaya başlar (deprem) Tâ ki mutrafları [65] Hud, 116) helak olur *** Ey dâima necat (kurtuluşu) isteyen kişi Şu söyleyeceğime kuvvetlice sarıl Tılsımlı[66] bir hakikat olarak yaptığım işe yönel Kabul edilenlerin hepsi tecrübe edilmiştir.[67] Ben onu “Cünnet-ül Esmâ[68] Dâiretü’l Celiletü’l Ahfâ”[69] (olarak isimlendirdim) Allah Teâlâ’nın bana gönderdiği bir hediyedir Onu Cebrâil aleyhisselâm Muhtar’a[70] getirdi Bedir gününde bize yardım etmek için, o zaman Semâların melekleri ile bize imdât (yardım) eyledi Buyurdu ki; “Ya Muhtar! Bil ve idrâk et ki; Biz bugün Senin yardımına geldik (gece) yürüyoruz Şübhesiz Senin Mevla Teâlâ’n bir ikram olarak Bize şerefli bir tılsımı hediye etti “Ya Habîballah [71] ömrüne yemin olsun ki Vasfedilmekten çok yüce oldu Çünkü onda Rabbimin İsm-i âzam-ı vardır Biz onunla bütün âlemleri resm[72] ederiz” (Bu tılsımı) Kim saadete mazhar ise Onun boynunda gerdanlık hükmünde olur(sa)[73] Ya da silah üzerine yazılmış hükmünde olur(sa) Çok keskin ve kan akıtıcı kılıç gibidir O anda Beşir aleyhisselâm beni çağırdı Ve buyurdu ki; “Senin basîr olan Rabbin şu müjdeyi verdi Sana öyle tılsım hediye etti ki, onunla düşmanlar Kahr olup zehr olur. Öyleyse o Hâdiye şükür et” Bunun üzerine kucağıma sahife düştü Onun yazısı şerefli bir dâire şeklinde idi Cebrâil aleyhisselâm dedi ki; “Yâ Ali! Onu al Çünkü o Yüce Rabbinin sekinesidir. Seni korktuğun kötülükten korur Düşmanla karşılaşınca onları zayıflatır” Sesini iştim fakat hayalini (kendisini) göremedim Fakat bana gök kuşağına benzer olarak göründü[74] Necm, 7 Sonra benden ayrılıp bir iş yapar oldu[75] Necm, 8 Ve şöyle buyurdu: “Kalk sana Mevlâ’n kâfidir”[76] Bilsinler ki kavmin meydanına indiğiniz (zaman) “Onların sabahı ne kötüdür”[77] “Sen ise en şerefli” Kâhredici olan Allah Teâlâ’nın isimlerinin sırrı Onların üzerinde dönen şerlerine karşı (tılsımı kullan) (Bende) Savaşın kızışmasından beri Kesiyorum ve boyunlarını vuruyorum (koparıyorum) Kavmin elleri zincirlendi Pişmanlıktan ciğerleri parçalandı İslâm askerleri galip geldi Puta tapanlar üzerine *** Bu mahlûkatın en hayırlısının davetidir Muhammed [78] bize sıdkı (doğruluğu) getirdi O bir gün ibadetlerin birinde Kıbleye dönmüş olarak namazda Lanetli Amr ve onunla beraber Şeybe, Utbe ve dört kişi (hakkında) Bedir’deki yedi kişinin geride kalanı (O) [79] Onların zulmünü ve küfrünü almıştı Arka arkaya kalpten darbe yemişlerdi Ölümün tadını tattılar [80] el- Buhârî 1/65; Tecrid Tercemesi, 1/161 (Hadis No: 177) ve 2/377 (Hadis No: 314) ve 10/45, (Hadis No: 1544) Alçak kavmin en eşkıyası ortaya çıktı Çok savaşçı olanların heybeti ile karşılaştı [81] el- Buhârî 1/65; Tecrid Tercemesi, 1/161 (Hadis No: 177) ve 2/377 (Hadis No: 314) ve 10/45, (Hadis No: 1544) Heybetinden müteessir oldu ve koşarak döndü Bütün hüzün ve pişmanlığını ilan ederek[82] (Kamer 45 Mustafa aleyhisselâm arkasında tarassut[83] ederek (durduk) Nihayet çeneye kadar secdeye kapandı[84] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/349.) Onu (ridası ve izarı) kafa ile sırt arasına attı (iyice eğildi) Çünkü secde için en aşağı şükür idi Nebi aleyhisselâm bir süre öyle kaldı Arkadaşları müşriklerin çirkin durumları görmeye başladılar Allah O’na[85] şöyle vahyetti: “Eğer dilersen onunla beraber Eğer iyilikleri olmayacaksa düşmanlarının elleri kurusun [86] Fatıma Betül geldi (deve bağırsaklarını üzerinden almıştı) Râsül Mustafa’nın[87] gözünün nuru Kınanmışların hepsine beddua etti Apaçık bir beddua sonra dönüp gitti **** Bunların başına gelen işin sebebi budur (Bu) İsimlerin zikrini (bilin) ki manaları (olaylar) süslendi[88] Onları (isimleri) güneş gibi daire içinde topladım Bizzat aydınlatıcı olarak hissi (hayalî) değil Bana onu Allah Teâlâ hediye etti Onların şerefini artıran kişinin kadrini Onu güzel Kûfe Şehrinde şerh ettim Hikmetli manzumeler şekline getirdim Onu kim okursa o kimseden şüpheler gider Çünkü bizim özümüz hâlistir ve şüphe yoktur İlimlerimiz nerede olursa deniz olacaktır Ona dalan ondan inci çıkarır Her kim bizimle münazara etmek isterse Büyüklenmekten dolayı helak olmasından korkulur[89] Ey onun (isimlerin) yoluna ulaşmak isteyen Ârif [90]ol cahil olma Onu ben nasıl yazdı isem o şekilde bırak Ondan başkasını araştırıcı olma Ey (dâireyi) yapan (koyan) kişi Allah’ın takvasını yerine getir Şüphesiz onun İsm-i Âzam’da bir yeri vardır[91] Kâinatın tamamı onunla ayakta durmaktadır Rabt (bağlanmak) ve çözülmek onunladır. Onun isimleri çok mukaddestir O Musa aleyhisselâma parlak olarak göründü Açıkça zuhur etmiş olarak görünce Ailesine dedi ki “Ben bir ateş gördüm”[92] Tâhâ, 10 Ona yaklaşınca etrafa yayılmış bir nur gördü Onu hayrette bıraktı. Baktı. Kaçmaya çalıştı. (Ancak) dinledi. Gördüğü şeye taaccüp ederek geçip gitti Hicaplı olduğundan dolayı O’nu[93] Â’raf, 143 görmemişti O anda ezelî olan Rabb ona nida etti Buyurdu ki “Ey Musa ben yüce Allah’ım Korkma! Sen Tûvâ Vadisi’ndesin Mukaddes kılınmış düzgün bir mekândasın Nalinlerini çıkar, halıya basar gibi bas Perdemizin asıldığı yer yüksek (makam)[94] dır. Sen konuşmak için en emin bir yerdesin” [95] Tâhâ, 12 Tebliğimi de en iyi dinleyensin Onun ism-i âzamı ile sebat etti (Musa konuşabildi) Kelîm ismi O’nun (Musa) hakkında doğru oldu Ey İsm-i Âzam’ın faydasını arzulayan kişi! Yıldızlar gibi süslü(parlayan) isimleri hıfz eyle Ey talepte ısrar eden, benim nezrim[96] ile başla Çünkü onunla muradına edeb üzere hemen kavuşursun Bizim nezrimiz gücünün yeteceği bir şeydir Musibete uğramış kişiye kolaylık olsun diye Kim bu dediğimizi kabul ederek karşılarsa İstediğine kavuşmak nasip olacaktır Biz nezrimizi şart kıldık[97] Bu muhteşem daireye layık olan Celâl ve minnet olan Rabb’imin isimleri Paha biçilmez bir şeref sahibidir Bu ancak tasdikten dolayıdır. Onu kısa ve düzenli bir şekle koymak için[98] Cahillik ile maksatlı aleyhinde konuşana deki Bu maksadından vazgeç inatçı olma Biz ancak yeryüzünün melikleriyiz Hükmümüz doğu ile batı arasında geçerlidir.[99] Değerli ilimden her bir manayı Dünyanın başlangıcından kıyamete kadar (Her şey) bize şuhûd derecesinde inkişâf[100] etti Şüphe edenler zelil olacaktır Onda söylenen her söz ki, o nastır.(Kesin hükümdür) Bizim haberlerimizi anlatanın ta kendisidir. Bizim virdimiz[101] her almak isteyene tatlıdır.[102] Mesleğimiz her ârif olana kolaydır Bunlar (isimler) kıymetli mevhibelerdir. (ihsan bağış)[103] Mevlâ Teâlâ onu mahlûkatına vermiştir. Altı isimdir ki senetle gelmiştir. Harflerinin sayıları ondokuzdur FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMÜN, HAKEMÜN, ADLÜN, isteyen kişiye Sonra bitiminde onları diyen kişiye (KUDDÛSÜN) de [104] فرد حى قيوم حكم عدل قدوس Onunla nice nefisler temizlendi Ona parlak bir daire ilave etti Etrafında harfleri yuvarlaktır Her bir harfin yanında kerrûb meleği [105] vardır. Harf onun etrafında yazılmıştır Allah Teâlâ’nın sanatı yazdığı şeyde yücedir Sakın sözümü inkâr edici olma Onların adedi şerefli ondokuzdur[106] (Müddessir, 30) Kâfirler için şiddetli bir ateş yakmışlardır[107] (Müddessir, 31) Onunla her şehirdeki [108] sihri iptal ederim Başlangıcından on ikisine kadar Düşmanların sana gelirken geri çevrilir Sana tuzak kurarak ve acele ederek (gelmiş olsalar da) Altı ismi gizlice oku Peşinden arka arkaya on tekbir getir Onların korku ile hezimete uğradıklarını görürsün Korkularından titremeye başlarlar Yine bir sultan (devlet yöneticisi) ki zalim ve azgın Öyle ki işin hakkında şaşkınlık içindesin On defa deki; HAKEMÜN, ADLÜN YA FERDÜ YA KUDDÛSÜ hemen gözü kör olur[109] Kızgınlığının ardından sana gülecektir Hem de zorluktan sonra ondan kolaylık göreceksin İsm-i Âzam’ın bazı sırlarına kavuşan herkes Şunu bilsin ki bu bir kul işi değildir. Gizlenmesini istediğim sözü muhafaza et Ey irşâd dairesine kavuşmuş olan[110] Çünkü bu şerefli bir dâiredir Vasıfları açıkça zuhur etmiştir.[111] Onun mekânı gibi hiçbir mekân yoktur.[112] Faydası hakkında yanımda kesin deliller vardır O keskin vakıalara o bir kalkandır[113] Hem hasta olan cinlenmişe de şifâ olur Sonra kim durumunun darlığından şikâyet ederse[114] Kazanç durumunda genişlik olacaktır Aksi (insan)nın silahı için onu saklasın Nefsi hakkında Allah Teâlâ’dan korksun Ey okuyan sonra dinleyen kişi Faydalanmak için sözümü muhafaza ederek dinle Geçtiği gibi ondan bir iyilik ile Manzum olan şerhinden daha önce şunu bil ki; Taun’un[115] büyüklüğü için onu kullanmak fayda verir. (Ancak) Kabul ederek akd edilen şartı almak gereklidir Kim onu hafife alırsa Onun izzeti hakkında zayıflığına hükmet[116] Bu isimlerin azîmeti yücedir Bir cahile verilmesi hususunda Rabb’ime yemin olsun[117] Fakat en azimetlisi ve faziletlisi Odur ki; kendisine hediye edilir o da kabul eder Bir takım Acem harfleri[118] ki satır satır yazdırılmıştır Zengin fakir onunla gecelettirilmiştir. De ki gözüktü vakit gözüktü hem yaklaştı. Deccali bekleyin, kim yalan derse azmıştır. Çünkü o beldelerde dolaşır Kulları arasında fitne çıkarır Kim ki Allah Teâlâ ona yardım etmek ister Ona bu sekineyi hediyedir Sonra bilin ey kardeşler cemaati Şüphesiz ahir zamanın azgınları O âlemlerdeki azgınları zevklendirdiler Sonra hevâlarına tabi olmaya yöneldiler İlmi sevap isteyerek okumadılar Ancak dünyada kolaylık için okudular[119] Onların mal ile genişlemiş (zenginleşmiş) görürsün Ve karınlarını haram ile doldurmuş Bu yüzden insanları zillette görürsün Zira âlimin (ayak) kayması bin kaymaya bedeldir Zira âlimin musibeti amel etmediği zamandır İlmiyle. Başkaları ise sormadığı zaman (helak olmakta)dır Ey kullar (insanlar) o fitnenin tamamı Onu icap ettiren devamlı zinadır Âlemde bu çoğaldığı zaman Onlara en kötü azap getirilmesinden korkulur Deccal olan şu kâfirin fitnesi Onu anlatmaya kitaplar yetmez Şanı yüce olan Mevlâ’ndan iste O zamana yetişen kişi Bu fitnenin şerrinden seni koruması için Her sıkıntı ve musibetin şerrinden Kim güvende olmayı isterse Her asır ve zamanda Sözümüzün inceliğini temessük[120] etsin Bizim emrimizden sapmasın Çünkü biz kat’i (kesin) olarak Her sıkıntı ve darlığa imdat (yardım) ederiz. Ve Allah Teâlâ’dan isteriz. İsteyende öyle yapsın Ondan başkasından hiçbir halde istemeyiz. Ömrümüzü Salih ameller ile hitama (bitirmemiz) Müminler için ölüm anında rahatlıktır Kim fitnesiz ölürse (inancı bozulmadan) Onun için en güzel iyiliktir Sonra ikinci defa salât ve selâm olsun Manaları ihtiva eden Nebi[121] üzerine Muhammed [122] mahlûkatın en çok hamd edendir O zirveye ulaşan en hayırlı kuldur Bütün mahlukâtın aciz kaldığı mucizelerle Bunda ne şek vardır ey genç ne şüphe Onun âline ashabına [123] Onun arkasından gelen Bazı kavimler ahdine vefâdan yüz çevirdiler Salât ve selamın en temizi ebedî olarak Yıldızlar parladıkça sabahın ziyası zuhur ettikçe[124] Bu apaçık bir ercûzedir [125] İçinde manalar ihtiva etmektedir Acayip kelimeler açıklanmıştır Altın değerinde nice acayipler bariz olmuştur Onları daha önce hiçbir kitap ihtiva etmemiştir Nüshaları asla ben derc etmedim [126] Fakat o benim cilâi fikrimin kızıdır [127] Bakir kafiyelerdir ki hiçbir mihir verilmemiştir[128] Sonra toplanmış bir kelamdır. Reczinin[129] içindeki Hazinesinden çıkarılmış cevherler (vardır) Allah Teâlâ hibe ettiği şeyi bildirdi Sakladığım şeylerden dolayı Allah Teâlâ’ya hamd olsun [130] Hz. Ali Kerremallâhü veche radiyallâhü anh

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli