13 Eylül 2014 Cumartesi

SİLAHLAR,Keskin nişancı, Ateşsiz silahlar,timar ve zeamet Katana ,Kılıç kullanıcısı ile Kılıç ustası arasında ki fark

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Keskin nişancı, uzun namlulu silahlarla -ve genellikle- uzun mesafeden hassas atış yapmak üzere yetiştirilmiş kimse. Çoğunlukla polis, asker gibi silahlı bir birlikte görev alan bu kimselere keskin nişancı tüfekleri ile özel eğitim verilir. Keskin nişancılar hedeflere çok uzaktan isabet kaydetmek ya da çok küçük hedefleri vurmak için keskin nişancı ekipmanlarını kullanırlar. Ayrıca, düşman tarafından görülmemeleri için gizlilik ve kamuflaj eğitimi alırlar.Ordunun yanı sıra birçok polis departmanı da, özel eğitimli ekiplerinde keskin nişancılara yer verir.[1] Genellikle deneyimli avcılar da keskin nişancıların kullandığı bazı yöntem ve teçhizatları kullanırlar.İngilizcede keskin nişancılar için kullanılan "sniper" terimi vurulması çok zor olan su çulluğu (İngilizce: snipe) kuşundan türetilmiştir.[2] Standart ordu eğitimlerinde çoğu asker 200 ila 300 metre mesafeden atışlarının yarısında hedefi vurmak üzere eğitim alır.[3] Ama bir keskin nişancı 800 metre uzaktan her atışında hedefi vurmak üzere eğitilmiştir.[4][5] Bazı keskin nişancılar, hedefin elindeki bir cismi vuracak kadar isabetli atışlar yapmak üzere eğitilmişlerdir.[6] Bu tarz atışlar, özellikle uzak mesafelerde çok iyi nişan almayı gerektirir. Rüzgâr hızındaki değişimler, hedeften metrelerce sapmaya sebep olabilir. Bu sebeple keskin nişancılar rüzgârın mermi uçuşundaki etkilerini hesaba katmak zorundadırlar.[7] Ayrıca yer çekimi sebebiyle keskin nişancının attığı mermiler uçuş sırasında bir parabol çizecektir.[8] Bu sebeple keskin nişancı hedefin daha üstüne nişan alır.[8] Keskin nişancılar genellikle rüzgârın etkisini azaltmak için daha ağır mermiler kullanır. Bu mermileri yeterli namlu çıkış hızına ulaştırmak için kullanılan barut miktarı diğer mermilere kıyasla daha fazladır[9] ve bu mermiler daha yüksek hızla namludan çıkarlar. Bu sayede hedefi -gezi fazla hareket ettirmeden- vurmak ve yer çekimi ile rüzgârın etkisini azaltmak mümkün olur.[8][9] Ayrıca, daha büyük ve daha hızlı mermiler hedefi vurdukları zaman daha fazla zarar yaratırlar.[10] "Ghillie suit" kamuflajı içinde bir keskin nişancı.Keskin nişancılar genellikle düşmana görünmeyi engellemek için kamuflaj kıyafetleri giyerler[11] ve çoğu zaman yüzlerini yeşil ya da siyaha boyayarak parlamasını engelleyip çevreye uyum sağlarlar.[12] Ayrıca bazen, ortama özel olarak çevrelerindeki çeşitli bitkilerin yaprakları ile hazırladıkları "ghillie suit" olarak adlandırılan özel kıyafetler kullanırlar.[13] Bu kıyafetler keskin nişancıyı saklamakta çok etkilidir.[13] Çoğu zaman keskin nişancı, hemen yanında ayakta duran bir asker tarafından bile görülemez.[14] Keskin nişancılar farklı çevre şartlarında o ortama uygun farklı kıyafetler kullanarak düşmandan saklanırlar.[15] Bir keskin nişancının kamuflajı, en iyi vücudunun şekli ve hatlarını gizlediğinde çalışır.[16] Bunun sebebi, insan gözünün insan bedeni şeklini seçmeye daha yatkın olmasıdır.[16] Keskin nişancının bedeni insan şeklinde görünmediğinde, çoğu kişi nişancıyı uyum sağladığı ortamdan ayırt edemeyecektir.[16] Nişancılar genellikle "ghillie suit"lerine çubuklar, yapraklar, çimen ve kumaş ekleyerek vücut hatlarını gizlerler.[14] Polis keskin nişancıları kamuflaja askerî nişancılar kadar önem vermezler, çünkü polis nişancılarının asıl görevi suçludan gizlenmek değil, isabetli atışlar yapmaktır.[1][17] Ancak bazı durumlarda polis nişancılarının da suçludan gizlenmeleri gerekir, bu yüzden polis keskin nişancılarına da gizlenme eğitimi verilir.[18] Keskin nişancılar, nişancı tüfeği (İngilizce: sniper rifle) olarak adlandırılan özel tüfekler kullanırlar. Bu tüfekler, normal tüfeklerden çok daha isabetlidir.[19] Neredeyse tüm nişancı tüfekleri nişancı dürbünü olarak adlandırılan, uzaktaki hedeflere daha kesin nişan almayı sağlayan özel dürbünlere sahiptir. İki farklı nişancı tüfeği türü vardır, bunlardan ilki atılan her mermiden sonra kurma kolu ile tüfeğin tekrar kurulmasını gerektiren kurmalı tüfekler[20] ve tetik her çekildiğinde bir mermi atan ve kendini yeniden kuran yarı otomatik tüfekler.[20] Tetik çekili tutulduğu sürece mühimmat bitene dek kesintisiz ateş eden tam otomatik tüfekler, nişancı tüfeğine dönüştürüldükleri nadir durumlar dışında keskin nişancılar tarafından kullanılmazlar. Bu nadir durumlardan biri, ABD Ordusu tarafından Vietnam Savaşı'nda kullanılan nişancı dürbünü takılmış ağır makineli tüfeklerdir. Örneğin ABD Deniz Piyadesi keskin nişancısı Carlos Hathcock'un Browning M2 ağır makineli tüfeğiyle Şubat 1967'de 2.300 metreden yaptığı öldürücü atış,[21][22][23] Kasım 2009'da Afganistan'da görev yapan İngiliz askeri Craig Harrison'un 2,478 metrelik atışına[24] kadar dünya rekoruydu. Gelişen tüfek teknolojisi ve keskin nişancı eğitimleri sayesinde gerçek bir nişancı tüfeğinin bu rekoru kırması mümkün olmuştur.[22] Browning makineli tüfeği.Genellikle kurmalı tüfekler, yarı otomatik modellere kıyasla daha uzun menzile ve isabet oranına sahiptir,[19] ancak her yeni merminin elle yüklenmesi gereksinimi yüzünden atış hızları nişancının tetik çekme hızına bağlı olan yarı otomatiklere göre daha düşüktür. Yakın mesafelerde veya nişancının ilk merminin ardından hemen ikinciyi ateşlemesi gereken durumlarda yarı otomatik tüfekler tercih edilir.[20] Keskin nişancı tüfekleri, tabancalarda kullanılan 0,22 inçlik (5,59 mm) .22 LR gibi küçük mermilerden, M2 Browning ağır makineli tüfeklerde kullanılan 0,5 inçlik (12,7 mm) .50 BMG mermilerine kadar değişik kalibrelerde olabilir.[19] .22 LR gibi küçük mermiler genellikle bir susturucu ile beraber yakın mesafede hızla sokak ışıklarını söndürmek veya küçük hayvanları vurmak için kullanılır.[19] Bu tip küçük mermiler, uzun mesafeli atışlarda kullanmak veya insan boyutlarında hedefleri durdurmak için yeterli güce sahip değildirler.[25] Tam tersine .50 BMG gibi büyük mermiler, zaman zaman hafif araç ve ekipmanı uzaktan tahrip etmek için de kullanılan çok büyük ve ağır nişancı tüfeklerinden ateşlenirler; bu tip tüfekler 1,5 km üstünde menzilden hedefleri vuracak isabet oranına ve güce sahiptirler, ancak kısa mesafede kullanışsız, genel kullanım için ağır ve pahalıdırlar.[26] Savaşta keskin nişancılar Keskin nişancılar, yakın mesafede bile düşmandan gizlenmekte çok iyi olmaları sayesinde, çoğu kez ordu için gözcüler olarak kullanılmıştır.[3] Keskin nişancılar, tüfeklerindeki dürbün sayesinde diğer askerlerden daha iyi gözlem yapabilirler.[3] Diğer askerlerden daha iyi eğitimli olan keskin nişancılar diğer askerlere kıyasla daha ayrıntılı gözlemler yaparlar.[27] Keskin nişancılar genellikle bir gözlemci/hedef saptayıcı ve bir nişancıdan oluşan iki kişilik takımlar halinde çalışırlar.[28] Hedef saptayıcı nişancı için hedefleri bulur ve nişancının ıskalaması halinde ikinci atışın ayarlanmasına yardımcı olur.[28] Hedef saptayıcı aynı zamanda yakın mesafeden gelen düşmana karşı nişancıyı korur,[28] ayrıca telsiz iletişim kullanarak diğer askeri birliklerle haberleşir ve keskin nişancının zarar veremeyeceği hedefler için hava ve topçu bombardıman destek sağlar.[29] Bu sayede diğer birlikler daha güvenli biçimde ilerleyebilir. I. ve II. Dünya Savaşı'nda keskin nişancılar I. Dünya Savaşı sırasında, özel keskin nişancı tüfekleri yoktu. Bunun yerine, keskin nişancılar üzerine nişancı dürbünü monte edilmiş normal tüfekler kullanıyordu.[30] II. Dünya Savaşı sırasında keskin nişancılar daha sık görülmeye başlandı, hatta mücadelenin önemli bir parçası oldu. Sovyet ordusunun her takımına bir keskin nişancı ya da 'atıcı' eklenmişti. Kamuflaj taktikleri bu süreçte geliştirilmiştir. Sovyet keskin nişancılar en çok Stalingrad Savaşı sırasında yararlı oldu. Vasili Zaytsev adındaki Rus keskin nişancısının 240 civarında Alman askeri öldürdüğü iddia edilmiştir.[31] Polis keskin nişancıları Polis departmanları da keskin nişancılar kullanmaktadır. Bu keskin nişancılar genellikle SWAT ve benzeri özel eğitimli departmanlara bağlıdırlar.[18] Bu nişancılar sıklıkla özel olaylarda güvenlik sağlamak veya diğer keskin nişancıların suikast girişimlerini önlemek üzere savunma rolünde görev yaparlar.[17] Bu tip görevlere genel olarak "karşı-nişancılık" (İngilizce: counter-sniping) adı verilir.[17] Çoğu polis nişancısı ordu tarafından eğitilmiştir.[18] Popüler kültürde keskin nişancılar Keskin nişancılar çoğu video oyununda seçkin askerler olarak kullanılırlar. Bir nişancı tüfeği ile karşıdakini başından vurmak öğrenmesi zor bir yetenektir. Phone Booth ve Vantage Point gibi bazı filmlerde suikastçılar keskin nişancı tüfekleri kullanırlar.[32][33] Ekim 2002'de ABD'nin Virginia ve Maryland eyaletlerinde iki kişinin yakalanana dek bir ay boyunca diğer insanlara ateş etmesi[34] gibi bazı olaylar sebebiyle keskin nişancılar medyada kötü bir şöhrete sahiptir. Tanınmış keskin nişancılar Çanakkale Savaşları sırasında, kamuflaj içinde esir düşmüş bir Türk keskin nişancı ile fotoğraf çektiren Müttefik askerleriBazı keskin nişancılar yüzlerce düşman askeri öldürmeleri ile tanınmışlardır. Bu nişancılara örnek olarak Vietnam Savaşı'nda görev yapan Carlos Hathcock[21] verilebilir. Hathcock aynı zamanda en uzak mesafeden (2.300 metre) öldürücü atış yapma rekorunu da uzun süre elinde tutmuştur.[22][21][23] Bu rekor Afganistan Savaşı'nda 2.430 metrelik atışıyla Kanada'lı keskin nişancılar tarafından kırılmıştır.[35] Diğer keskin nişancılar yaptıkları çok zorlu atışlarla tanınırlar. Örneğin İngiliz keskin nişancı Matt Hughes, Irak Savaşı'nda sert rüzgâr altında 860 metreden düşmanının 17 metre soluna nişan alıp ateş ederek öldürücü bir atış yapmıştır.[7][36] Bir diğer ünlü keskin nişancı ise II. Dünya Savaşı'nda Stalingrad Muharebesi sırasında 400 Alman askeri öldürdüğü iddia edilen Sovyet Vasily Zaytsev'dir.[37]Juba, gerçek adı, uyruğu ve özel hayatı bilinmeyen, Irak işgali sırasından 31 Ekim 2006'a kadar 645 ABD askerini öldüren[kaynak belirtilmeli]keskin nişancı. İnternette ve uluslararası haber ajanslarında, Dragunov'la öldürdüğü ABD askerlerini tek tek görüntüleyip yayımlamasıyla üne kavuştu. Irak İslam Ordusu adına çalışıyor ve keskin nişancılık eğitimi veriyor. Bağdat Avcısı lakabıyla da tanınıyor. Juba'nın daha önce direnişin simgesi konumundaki Zarkavi’nin bile yerini aldığı belirtiliyor. İlk video kasım 2005'de yayımlandı.Çanakkale Savaşları sırasında keskin nişancılar iki tarafta da yer almaktaydı. Gelibolu yarımadasının topografyası ve Müttefik askerlerin konumları Türk keskin nişancılara avantaj sağlamaktaydı.[38] Özellikle Şarapnel Vadisi ve Korku Deresi gibi Anzak çıkarma bölgeleri Türk keskin nişancılarının en fazla etkinlik gösterdiği alanlar arasındaydı.[39][40] Avustralyalı keskin nişancı William Edward Sing (1886-1943), 1915-1916 yıllarında Çanakkale Savaşı'nda bulundu. Sing 201 asker vurdu.[41] Sing diğer bir ünlü asker olan Türk keskin nişancı Korkunç Abdül ile girdiği düelloyu daha hızlı davranarak kazanmıştır.[4 Kılıç, tarih boyunca birçok uygarlık tarafından kullanılmış, metal veya başka malzemelerden yapılmış çeşitli boyutlarda olabilen, keskin kenarlı, sivri uçlu, delici ve kesici olan ateşsiz silahtır. Bazı kaynaklara göre kılıç, modern ateşsiz silahların atasıdır. Tarih boyunca birçok uygarlık kendi kültürlerine özgü kılıçlar yapmıştır. Bunlara örnek olarak, Romalılar tarafından kullanılan gladius, Japonlara özgü katana ve Türklere özgü yatağan sayılabilir.Kılıç genellikle bele asılarak taşınır. Ayrıca, özel bir kemer yardımı ile omuza da asılabilir. Savaşta kılıçlar atın üstüne bağlanan kayışa takılır. Kılıcın boyu 50 santimetre ile 2 metre arasında değişir. Bazı kılıçlar 2 metreden daha uzun olabilir. Özellikle süvariler 5 metreye varan kılıçlar kullanır. Kılıcın elle tutulan bölümüne(sapına) kabza, gövde ucuna taban, eli saldırıya karşı koruyan parçasına ise balçak denir. Kılıç muhafaza için kınına konur. Kın ya deriden ya da madeni bir malzemeden yapılmıştır. Bütün uygarlıklar kılıcı güzel göstermek için özellikle kınına çeşitli desenler, süsler, resimler veya bazı yazı ve dualar eklerlerdi. Romalıların gladiusları küçüktü ve demirden olmasına rağmen hafifti. Fransızların kılıçları da demirdi, fakat biraz daha ağırdı. Haçlılar da aynı şekilde demirden kılıç kullanmıştı. Fakat en ağır kılıçlar onlarınkilerdi. Türkler Orta Asya'da kılıç yapımına başlayınca kılıçlarıyla ünlü olmuşlardı. Anadolu'ya göç edince kılıç yapım merkezleri kurdular. Bu gelenek Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de devam etti. Bu kılıçları batı kılıçlarından ayıran özellik, eğri, çok su verilmiş ve eğriliğinden dolayı çok rahat kullanılabilir oluşlarıydı. Kılıç kullanımı Avrupa'da 18. yüzyılın ortalarında Osmanlı'da ise 19. yüzyılda azaldı. Artık neredeyse dünyanın her yerinde sadece törenlerde, tören üniformalarında ve geçitlerde kullanılır oldu. Günümüzde TSK'da kullanılan tören kılıçları batılılara özgü olan kılıçlardır. Ayrıca kılıç günümüz dünyasında önemli koleksiyon eşyası olmuştur.J► Japon kılıç ustalığı K► Kurgusal kılıçlar

B

Balmung

D

Dayito

G

Gladius

J

Japon kılıcı terminolojisi

K

Kabza Katana Kın

M

Meç

P

Pala (kılıç) Pırazvana

S

Kılıç dansı

T

Tanto Taçi

V

Vakizaşi

Y

Yatağan (kılıç)

Z

Zülfikar Ateşsiz silahlar

B

► Baltalar ► Bıçaklar

H

► Hayvan Zırh Takımı

K

► Kalkanlar ► Kılıçlar

M

► Mızraklar

S

► Sırıklı silahlar

Ö

► Ateşsiz silahlarla ölenler

A

Alem (alet) Aspis

B

Balista Balta Bileşik yay Bumerang Bō

C

Clipeus

D

Dizçek

G

Gürz

H

Hançer Hasta (mızrak)

J

Japon silahları listesi

K

Kargı (silah) Kızılderili savaş baltası Kundaklı yay

O

Onager

P

Pilum

S

Sapan Savaş baltası Scutum Shuriken Süngü

T

Targe Tatar yayı Teber Temren

W

Waddy

Y

Yasak ateşsiz silahlar Yatağan (kılıç) Yay (silah)

Ç

Çavuş oku SİLAHLAR

+

► Dönemlerine göre silahlar ► Ülkelerine göre silahlar

A

► Antik silahlar ► Ateşsiz silahlar

F

► Füzeler

G

► Güdümleme sistemleri

K

► Keskin nişancılar ► Kimyasal silahlar ( ► Kimyevi silahlar ► Kitle imha silahları ► Kızılderili silahları ► Kurgusal silahlar ► Kuşatma makineleri

P

► Patlayıcı silahlar ► Personel silahları ► Polis silahları

S

► Silahlanma kontrolü

T

► Tanksavarlar ► Silah tarihi ► Torpidolar

U

► Uçaksavar

Y

► Yangın silahları ► Silah yapımı

}

► Silah şablonları

Ö

► Öldürücü olmayan silahlar

Ü

► Ünlü silahlar SİLAH ÜRETİCİLERİ

► Silah taslakları Silah A Alev topu B Boya tabancası K Knight Kurmalı silah M Mermi hızı T Technical (araç) Ateşli silahlar, barut gazının itici gücüyle mermi atan bütün silahlara denir. Ateşli silah denince, genellikle bir kişi tarafından taşınabilen küçük çaplı silahlar akla gelir. Oysa ateşli silahlar, büyük toplardan tüfeğe, av tüfeğine ve tabancaya kadar her türde ve boyuttaki silahları kapsar. Ateşli silahların en eski kanıtı Kuzeybatı Çin'de, 10. yüzyıldan kalan ipek bir sancak üzerine yapılmış bir alev makinesinin resmidir. 1132'de, De'an kuşatmasında Çin askerlerinin Jürchenler'e karşı, mızrak başının yanına alev makinelerinin takıldığı kısa mızraklar kullandıklarına ilişkin yazılı kanıtlar da vardır ama kuşkusuz ateş mızrağı çok daha eskidir. İlk gerçek ateşli silahlar 1100'lerin ilk yarısına tarihlenebilir. Sichuan'daki bir Budist mağara tapınağındaki heykeller bunu kanıtlamaktadır. Bir heykel, ondan çıkan bir gülle ile alevler içinde vazo biçimindeki bombayı tutan bir şeytanı göstermektedir. Bugüne kalan en eski ateşli silah Mançurya'da bulunan bir tunç toptur. 1288'e ait olduğu söylenebilir.[1] Ateşli silahların kullanılmaya başlaması İlk kez, İ.S. 1250 yıllarında, Çin' de kullanılmaktadır. İlk atılan cisimler gülle mermi türleri değil de, oklardı. 14. Yüzyıldan sonra, Avrupa'da çeşitli topların kullanıldığını gösteren belgeler bulunmuştur. 1340 da bazı belgelerde elde tutulup ya da omuza dayanıp ateşlenen silahlardan söz edilmektedir. 'El silahları' terimi, bundan ancak kırk yıl kadar sonra ortaya çıkmıştır. Bunlar, günümüzün el silahlarına pek benzememekle birlikte, süvariler tarafından (bir elleriyle dizginleri tuttuklarından) tek elle kullanılabilecek kadar hafiftir. Ateşleme sistemi 1400'lerde ortaya çıkmıştır. Gelişerek, silahlar bildiğimiz biçimlerini almıştır. Ateşli silahlar, 17. yüzyıla kadar, savaşlarda etkin bir rol oynamadı.. Toplar, söz konusu dönemdeki güçlü kale duvarlarına karşı etkisiz kalmaktaydı. Gemilerde topların Metal fişekli toplu tabanca 19. yüzyılda, başarılı bir gelişme sonucu ortaya çıkmalarına kadar, bu tür silahlar süvariler tarafından pek kullanılmadı. 17. yüzyılda piyade kullandı ve süngü de ortaya çıktı. Böylece piyadenin eline, çarklı ateşleme mekanizmasının yapılmasıyla tabanca pratik bir el silahı olarak büyük önem kazandı ve sportif amaçlı atışlarda 17. yüzyıl sonuna kadar kullanıldı. 17. yüzyılın ortalarında ise çakmaklı tüfekler, çarklı tüfeklerin yerini aldı. Ateşli silahların ilk ortaya çıkışından bu yana hemen her dönemde çok mermi atan toplardan, cep tabancalarına kadar çeşitli silahlar yapıldı. Ancak bunların kullanımları, ateşleme mekanizmasının biçimi ve etkili bir gaz kaçağı önleme sistemi bulunup, bulunamaması ile kısıtlı oluyordu. Daha 16. yüzyılda birden fazla namlulu, döner namlulu ya da tek namlusu içine birden fazla mermi konup tek ya da birkaç mekanizma ile ateşlenen çeşitli tipte silahlar denendi. Ama bunlardan sadece çok namlulu silahlar ve özellikle tabanca başarılı oldu. Günümüzde çok mermi atan çeşitli silahlarda ateşli silah yapımının başladığı ilk günlerden itibaren kuyruktan dolma modeller yapılmıştı. Ne var ki. çok mermi atan silahlarda olduğu gibi kuyruktan dolma silahlar da. ateşleme mekanizmalarının geliştirilip güçlü ve güvenli silahların yapılmasına kadar başarılı olamadı. Bu ancak, 1860'larda ABD ve İngiltere'de merkez-ateşli metal fişeklerin yapılması ile gerçekleşti. O tarihten sonra her türlü kuyruktan dolmalı silahta büyük bir gelişme görüldü ve daha sonraki kırk yıllık bir süre içinde, çeşitli mükerrer atıştı silahlar yapıldı. Mükerrer atışlı (arka arkaya atış yapabilen) tüfekler. 1880'lerle 1890'larda hemen tüm ülkelerin silahlı kuvvetleri tarafından benimsendi. Namluda hiçbir kalıntı bırakmayıp, mermiye kara baruttan daha yüksek bir hız verebilen yeni tip bir barutun geliştirilmesiyle, mükerrer atışlı ve yarı-otomatik silahlar gerçekleştirildi. 1890'larda makinalı yapıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise, tetiğe her basılışta hem ateş eden hem de otomatik doluş yapan yarı otomatik silahlarla başarılı deneyler yapıldı. 1920' lerde, hafif makinalı tüfeklerle birlikte tam otomatik tüfekler de gerçekleştirildi, ama otomatik tüfekler ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra silahlı kuvvetler tarafından kabul edildi. Elektrikle çalışan uçak topları da dahil olmak üzere, bu kadar çeşitli yarı ya da tam otomatik silahın başarısı, hiç kuşkusuz, metal kartuşlu mermilerin yapımıyla gerçekleştirildi. Buna karşılık sportif amaçlarla kullanılan silahlarda, 1890'lardan bu yana büyük bir değişiklik görülmemiştir. Ateşli silahların yapısı..Springfield Armory M1903 rifle. Küçük çaplı ateşli silahlar ile ağır ateşli silahların mermileri farklıdır. Tüfek, tabanca gibi küçük silahların mermisi çarpma etkisiyle hedefi deler. Büyük çaplı, ağır ateşli silahlar olan topların mermileri ise hedefi bulduğunda patlar. Top mermisinin ucunda tapa denilen bir bölüm vardı. Tapa, merminin içindeki patlayıcı maddenin istendiği zamanda patlamasını sağlar. Tapanın türüne göre, bazı top mermiler hedefe çarptığında, bazıları hedefe çarpmadan hemen önce, bazıları da hedefin içine saplandığı anda patlar. Çelikten yapılmış bir boru olan namlu, ateşli silahların en önemli parçasıdır. Namlunun uç bölümüne namlu ağzı, geri kalan bölümüne ise namlu kuyruğu denir. Namlu kuyruğunun başlangıcında, içine merminin yerleştiği, hazne adı verilen bir bölüm bulunur. Namlu kuyruğu, merminin hazneye sürülebilmesi için açılıp kapatılabilecek biçimde yapılmıştır. Ateşli silahların çoğunda haznenin ön bölümünden namlu ağzına doğru uzanan namlu boşluğunda, yiv ve set denen sarmal girinti ve çıkıntılar vardır. Ateşli silahların mermisi üç ana bölümden oluşur. Merminin uç bölümüne mermi çekirdeği derin. Silah ateşlenince mermi çekirdeği hedefe doğru fırlar. İkinci bölüm, sevk barutudur. Sevk barutu yandığı zaman meydana getirdiği basınçla mermiyi iterek namludan fırlatır. Üçüncü bölüme mermi kovanı denir. Tek yanı kapalı bir metal silindir olan mermi kovanının içinde sevk barutunun bulunur. Mermi kovanının arka ucunda kapsül denen bir ateşleyici bulunur ve tetik çekilince barutun ateşlenmesini sağlar. Ateşleme iğnesinin çarpmasıyla ya da elektrik akımıyla ateşlenen kapsül kovandaki barutu tutuşturur. Barutun yanmasıyla ortaya çıkan sıcak gazın basıncı mermi çekirdeğini ileriye doğru iter ve çekirdek namlu ağzından büyük bir hızla hedefe doğru fırlar. Küçük çaplı ateşli silahlarda, mermi çekirdeği, mermi kovanı ve sevk barutundan oluşan mermiye fişek denir. Bu parçalar bir birbirine sıkıca bağlı olduğu için fişek tek parça gibi görünür. Mermi çekirdekleri kurşundan yapıldığı için, hafif silahların mermileri kurşun olarak da adlandırılır. Fişeklerde mermi çekirdeği ile mermi kovanı bir bütündür ve yalnızca sevk barutu ateşlendiğinde birbirinden ayrılır. Oysa top mermilerinde mermi çekirdeği ile kovan birbirinden ayrılabilir ve içindeki barut miktarı hedefin uzaklığına göre ayarlanabilir. Eski topların namlu kuyruğu kapalı olurdu. Bundan dolayı barut namlu ağzından doldurulup sıkıştırılırdı. Sonra gülle denen taş ya da demirden yapılmış mermi, gene namlu ağzından namluya yerleştirilirdi. Top, namlu kuyruğundaki küçük bir ateşleme deliğinden ateşlenirdi. Çağdaş toplarda ise, namlu kuyruğunda açılıp kapatılabilen ve kama adı verilen kapaklar bulunur. Bu toplar bu bölümden doldurulur. Günümüzde topların mermilerinin içindeki patlayıcı patladığında, metal mermi gövdesi parçalanır. Bu gövdenin şarapnel denen parçaları çevreye saçılarak hedefe zarar verir.Yarı insandır. Topların tarihi Hand cannon being fired from a stand, "Belli Fortis", manuscript, by Konrad Kyeser, 1400. Topun, İspanya'yı istila eden [ Berberiler aracılığıyla Avrupa’ya girdiği sanılır. Topun Avrupa’da ilk kez 1324'te kullanıldığı bilinmektedir. Barutun ana maddesi olan güherçile 13. yüzyıldan önce Avrupa'da bilinmediğine göre, bu tarihten önce topun Avrupa'da kullanılmış olması olanaksızdır. Osmanlılar topu ilk kez I. Kosova Savaşı’nda, 1389’da kullanmışlardır. Fatih Sultan Mehmed İstanbul'un fethinde birinci derecede toptan yararlanmıştır. Tunçtan ya da dökme demirden yapılan ilk toplar küçüktü. Çünkü döküm tekniğinin ilkel olmasından dolayı büyük boyutlu toplar yapılamıyordu. Bundan dolayı büyük boyutlu toplar kaynakla birbirine tutturulan ve demir çemberlerle bağlanan demir çubuklardan yapılmaya başlandı. Ne var ki bu toplar çok güçlü silahlar değildi ve ancak hafif taş gülleler atabiliyordu. Top yapım tekniklerinin gelişmesiyle daha güçlü toplar yapıldı ve taş güllelerin yerini demir ya da kurşundan yapılan ağır gülleler aldı. Deniz ve kara toplarının namlularının içi düzdü, yani namlu boşluğunda yiv denen girinti ve çıkıntılar yoktu. Bu silahlar 800 metreden uzak hedeflerde çok etkili değildi. Bundan dolayı yakın mesafedeki piyade birliklerine ateş açıldığında bile çok sayıda top bir arada kullanılıyordu. Bu dönemde toplar attıkları güllenin ağırlığına göre sınıflandırılırdı. 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde düz namlulu topların yerini yivli toplar aldı. Bu sayede toplar, atışları daha isabetli silahlar haline geldi. O zamana kadar kullanılan yuvarlak güllelerin yerini de sivri uçlu uzun mermiler aldı. Eski toplarda ateşlenen mermi namludan fırlarken, basıncın etkisiyle top da geriye doğru kayıyordu. Geri tepme denen bu olay topun isabetli atışını azaltıyor ve aynı hedefe yeniden ateş etmek gerekiyordu. 1890'larda silahların geri tepmesiyle ilgili önemli bir gelişme oldu. Namlu bir kızak üzerinde hareket edebilen bir kundak üzerine yerleştirildi ve böylece geri tepme sonucunda topun konumunun bozulması önlendi. Top ateşlenince namluyu taşıyan kundak kızak üzerinde geriye kayıyor, bu hareketle birlikte gerilen çelik yaylar namluyu hemen eski konumuna getiriyordu. Bu sistem sayesinde her ateşlenişinde topun namlusu önce geriye, sonra ileriye kayıyor, ama topun konumu bozulmuyordu. Bu dönemde, kara barut yerine dumansız barutun kullanılması da bir başka önemli gelişmeydi. Çağdaş toplar Bir savaşta farklı türlerde toplar kullanılır. Havadaki hedeflere seri ateş etmesi istenen uçaksavar toplarının isabet gücünü artırmak için gelişmiş nişan alma sistemleriyle donatılması gerekir. Geniş bir alanda kullanılan hafif sahra toplarının kolayca taşınabilecek biçimde yapılması önem kazanır. Çağdaş toplar kalibre (namlunun iç çapı) ya da mermi ağırlığına göne sınıflandırılır. II. Dünya Savaşı'nda savaş gemilerinde kullanılan 350 ve 400 milimetrelik toplar, bugüne kadar savaşlarda kullanılan en büyük toplardandır. Günümüzün güdümlü füzeler çağında, savaş gemileri daha küçük çaplı toplarla donatılmaktadır. Kara kuvvetlerinde kara hedeflerine karşı kullanılan toplar, 11 kilogram ile 43 kilogram arasında mermi atan toplar olarak çeşitlilik gösterirler. Çağdaş topların bazıları geri tepmesizdir. Bu toplarda geri tepmeyi önlemek için, haznedeki sıcak gazın bir bölümünün geriye doğru kaçarak namluyu ileri itmesi sağlanır. Bir tepenin arkasındaki hedefi vurabilen obüs, mermiyi yerle büyük bir açı yaparak fırlatacak biçimde tasarlanmıştır. Aynı yöntemle mermi atan çağdaş sahra toplarına da obüs denir. Güçlü çekicilere bağlanarak çekilen ya da paletli araçlara yerleştirilen toplara kundağı motorlu top denir. Tank topları dönen zırhlı taretlere oturtulur. Düşük hazne basınçlı, ince ve hafif bir namlusu bulunan havan topu’nun menzili çok kısadır. Havan topu, namlusu yerle büyük bir açı yapacak biçimde çelik bir tabana oturtulur. Namlusu iki çelik ayakla desteklenir. Ateşleme sırasında mermi namlunun ağzından içeri bırakılır. Namlunun arka ucuna değdiği anda ateşlenen mermi, fırlayarak hedefe yönelir. Geri tepmesiz bir top olan havan topunun namlusunun içi düzdür. Havan topunun roket biçimindeki mermisi, arka ucundaki kanatçıkları sayesinde hedefe doğru kararlı biçimde yol alır. Makineli tüfek’in ğğen önemli özelliği, tetiği çekili olduğu sürece ateş etmesidir. Makineli tüfek bir yandan ateş ederken bir yandan da kendini doldurur. Bir merminin ateşlenmesi, öteki merminin namluya sürülmesi için gereken enerjiyi sağlar. Bu tür silahlar otomatik silah olarak da adlandırılır. Makineli tüfekler de genellikle namlusu iki çelik ayakla desteklenerek ateş edilir. I. Dünya Savaşı'nda kullanılmış ünlü toplar vardır. Almanların 1914'te Liège ve Namur'daki Belçika kalelerini yıkmak için kullandıkları 420 milimetrelik "Şişman Bertha" adlı obüs bunlardan biridir. Gene Almanların 1918'de Paris'i bombaladıkları 222 milimetrelik "Paris Topu", bir topun ulaşabildiği en uzun menzil olan 120 kilometreye ateş edilebiliyordu. ABD'nin 1953'te geliştirdiği 280 milimetrelik top, atom bombası gücünde mermi atabildiği için “atom topu” olarak adlandırıldı. Güdümlü füzeler çağı olan günümüzde füzelerin menzili çok daha uzun ve isabet gücü daha yüksek olduğu için, bu tür büyük toplar gereksiz hale geldi. Topçuluk Barut dan önce; topçuluk, ağır taşları ve tutuşabilen malzemeyi fırlatan basit mekanik düzenlerden oluşuyordu. Top büyük çubuk ile yuvarlak gülle atan bir silah. Malzemenin atım gücü; kıl veya sinirden yapılan halatlarla elde ediliyordu. Silahlara, genelde mancınık deniliyordu. Modern topları gibi, mancınık da güllelerini alçak bir yolla düşmana atardı. mancınık, zamanımızın havanı gibi, mevzilerinin arka kısımlarını dövmek ve düşman savunmasını kırmak için, dik mermi yolu ile 30 kg’lık taşı 540 metreye fırlatırdı. Barutun bulunuşu bunun ateşli silahlarda kullanılmaya başlanması ateşli silahlar gelişme göstermişlerdir. Top Kullanılan ilk ateşli silahtır. 1232 da Moğolların Piyenking’i kuşatmasıda Çinliler tarafından topun kullanıldığı bilinmektedir. Müslümanlar Endülüs’ü fethettikleri zaman İspanyol orduları az zamanda imha olunmuş, kalanları da tamamen korkmuş, sersemlemiş bir halde dağılmışlardı. Komutanları bu kadar derin korkunun ve perişanlık içinde firarın sebebini askerlerine sormuş: ’Bizi takip edenler bildiğimiz adi adamlar değildir. Her nerede isterlerse açık havada gök gürletiyorlar, şimşek çaktırıyorlar. Diledikleri yerlere tehlike salıyor, yıldırımlar düşürüyorlar. Böyle müthiş insanlardan mürekkep bir orduya karşı koymak kimin karıdır.’ cevabını almıştır. Osmanlılarda Topun Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Osmanlı devletini kuran Osmanlılar fetihlerinde topu büyük bir ustalıkla yaptılar ve kullandılar. İlk olarak Sultan Birinci Murad Han (1359-1389) daki Kosova Meydan Savaşında kullanıldı. Sultan Bayezid Han (1389-1402), Niğbolu’yu kuşattığı zaman ordusunda top vardı. Sultan İkinci Murad Han (1421-1451) da Semendire ve Mora daki Germehisarı kuşatmalarda toptan faydalanılmıştı. 1423’te Osmanlılar elinde bulunan Antalya Kalesini kuşatan Karamanlılara karşı top ilk defa kale müdafaasında kullanılmış ve Karamanoğlu İkinci Mehmed Bey, bir gülle isabetiyle ölmüştür. Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481), devrin en modern toplarının balistik hesaplarını yapmış; istediği vasıfta toplar döktürerek topçuluğa büyük hizmetler getirmiştir. Fatih Sultan Mehmed Hanın Novoberda Kuşatmasında, havan topunu kullandığını tarihi kaynaklar kaydederler. 17 İstanbul’un fethinden önce toplar, harp meydanı yakınında veya başka bir yerde dökülüp harp alanına getirilirdi. Fetihten hemen sonra Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481), bir top dökümyeri tesis etti. Galata surlarının dışında bugün de Tophane olarak isimlendirilen mevkide inşa edilen bu imalathane, Sultan İkinci Bayezid Han (1481-1512) zamanında büyük bir yangın geçirdi. Kanuni Sultan Süleyman Han (1520-1566) devrinde, genişletme çabaları sonucunda top döküm binalarının yanı sıra topçular kışlası ve talim yerleri yapıldı. Tophane bu görünümünü Sultan Birinci Mahmud Han (1730-1754) devrine kadar muhafaza etmiş ve 18. yüzyıl ortasında, Topçubaşı Mustafa Ağanın yaptığı plan üzerine yeniden inşa edilen top döküm binası çok beğenilmiştir. Fakat külliyenin gerçek genişletilme çabaları, Sultan Üçüncü Selim Han (1789-1807) devrinde olmuş, yeni ek top döküm ocakları inşa edilmiştir. Sultan İkinci Mahmud Hanın (1808-1839) tahtta olduğu dönemde yeniden yanan ve tamir gören Tophane, dünyada halen mevcut olan en eski top döküm yerlerinden biri olma özelliğine sahiptir. Osmanlı ordularında çeşitli zamanlarda isim ve cinslerde toplar dökülmüştür. İstanbul’un fethi sırasında Şayka, Prankı, Havan adı verilen toplar dökülmüştür; 16. yüzyılda yapılan toplardan Bacalaşka, Zarbazen, Havan, Şayka, Prankı toplar dökülmüştür. On yedinci yüzyıl ortalarına kadar da Zarbazen, Miyane Zarbazen, Şahi Zarbazen, Çakaloz, Prankı, Bedolçka, Morten, Ejderhan, Kolonborna, Miyane, Balyemez ve Havan topları dökülmüştür. Yapılan topların her birinin gülleleri olduğu gibi, değişik türleri de vardı. Ordu toplar üçe bölünürdü. Bir bölümü biribirine zincirle bağlı olarak yeniçerilerin önünde, diğer iki bölümse bir hilal şeklinde ilerleyen ordunun iki kanadında bulunurdu. Kale kuşatmalarında kullanılanlarsa lüzumunda getirilmek için geride bekletilirdi. Top arabalarının ulaşmasına imkan olmayan yerlerdeyse develerle döküm malzemesi götürülerek ihtiyaç duyulan yerde top dökülürdü. Ayrıca kuşatmalarda elde mevcut olan toplar yetmezse yerinde daha büyük çaplı toplar dökülürdü. İstanbul ve Belgrad kuşatmalarında böyle hareket edilerek daha büyük çaplı toplar dökülmüştür. Osmanlılarda top, döküm ocakları adı verilen yerlerde yapılırdı. Bu işlemin yapıldığı binalar yüksek duvarlı, kubbeli ve fazla miktarda bacaya sahip mekanlardı. Ayrıca top dökümü için zemine açılmış büyük çukurlar, erimiş madenin taşınması için kullanılan künkler ve döküm esnasında çıkabilecek yangın tehlikesine karşı su sarnıçlarıyla teşkilatlandırılırdı. Bir topun dökümünde esas olan unsur kalıptır. Özel bileşimli çamurun içine keten ve kenevir lifleri gibi dayanıklı malzemeler katılarak yapılan ana maddeye top biçimi verilirdi. Büyük kalıbın içine yerleştirilen aynı maddeden yapılan ikinci bir kalıp daha bulunurdu. Böylece iki kalıp arasında kalan boşluk, eritilmiş maddenin (demir veya bronz) doldurulduğu esas top gövdesinin meydana gelmesine yarardı. Sıkıca sarılmış olan kalıplar belirli bir müddet sonra açılır ve kalıp içinden çıkan madeni top üzerindeki pürüzler giderildikten sonra kullanılmak üzere hazırlanırdı. Osmanlılarda top dökümü ehemmiyet verilen ve kendine has merasim ile gerçekleştirilen önemli bir olaydır. Başta sadrazam olmak üzere, şeyhülislam ve önemli devlet adamları top dökümünün yapılacağı top karhanesine gelirlerdi. Okunan duaları ve kurban merasimini takiben, top dökümü için kullanılacak eritilmiş alaşım içine altın liralar atılırdı. Böylece tunç alaşımına altın karıştırmakla namlu yapısını kuvvetlendirirlerdi. On sekizinci yüzyıl başlarında top kundakları demir tabanlı tekerlere yerleştirilmeye başlandı. 1706’da sandıklı toplar yapıldı. Osmanlı toplarının karşısında durmanın zorluğunu anlayan Avrupalılar, bundan kurtulmanın çarelerini aramaya başladılar. Avrupa da Topçuluk Avrupa’da topçuluğuna başlandı. Prusya kralı Friedrick geliştirdi. 1759’da bir süvari etti. 1850 yılında namlulara yiv ve set açıldı. Topların menzili 3000 m’ye kadar çıktı. Prusya’da top da çelik kullanılmaya ve namluların değişmeye başlandı. 19.yüzyılın sonlarına doğru topların çapları santimetre ve milimetre olarak değişti. Toplara geri tepmeyi frenleyen ve yerine getiren tarzda bir geri tepme düzeni yapıldı. Namluların yana dönüş tertibatları nişan aletleri takılmaya başlandı. Toplarda ateş hızı gelişmesi, ilk defa 1868 da Türk bilgin Süreyya Emin Bey yapmış ve bundan sonra toplar üstün kabiliyetleriyle savaş alanı hakimi durumuna geçmiştir. Toplara tatbik edilen bu buluş adi ateşli durumdan seri çabuk devresine geçişi sağlamıştır. Bu top zamanımıza göre yüz seneden fazla bir zaman önce ilk defa ileri bir görüş ve anlayışla yapılmış, geleceğin üstün kabiliyetli topçusunun doğmasına ışık tutmuş iftihar edilecek bir Türk eseridir. Tüfekler ve av tüfekleri Tüfekler ve av tüfekleri omuza dayanarak, tabancalar ise elde tutularak ateşlenir. Bu küçük çaplı ateşli silahların genel ilkeleri de toplarınkine benzer. Uzun menzilli tüfeklerin namlusu yivlidir. Yivli tüfeklerin atışları daha isabetlidir. Av tüfeklerinde ise namlu düzdür. Tüfekler kurşun, av tüfekleri saçma atar. Saçma denen bu küçük metal bilyeler, tüfek ateşlendiğinde hedef üzerine saçılır ve bu da bazı durumlarda isabet oranını artırır. Tüfeğe benzer ilk ateşli silah 1400'lerde yapılan ve arkebüz olarak adlandırılan küçük bir toptu. 1500'lerde daha gelişmiş tüfekler yapıldı. Bunlar ağızdan dolduruluyor ve fitilli ya da çakmaklı bir ateşleme sistemiyle ateşleniyordu. Bu tüfeklere çakmaklı tüfekler de denir. 1807'de çarpmalı ateşleme sistemi geliştirildi. Bu sistemde, çarpmayla alev alan bir kapsül haznedeki barutu ateşliyordu. 1840'larda çakmaklı ve fitilli tüfeklerin yerini çarpmalı ateşleme sistemiyle donatılmış silahlar aldı. Yuvarlak kurşun atan bu tüfeklerin atışı çok isabetli değildi. Namluya yiv açma denemeleri 1500'lere kadar geri gitse de, gerçek yivli tüfekler ancak 1800'lerde yapılabildi. Öte yandan tüfeği ağızdan doldurmak namlunun yivlerini bozuyordu. Bu da atışların isabet oranını düşürüyordu. Bunu önüne geçebilmek için kuyruktan doldurma sistemi geliştirildi. Günümüzde kullanılan tüfeklerin ve av tüfeklerinin çoğu kuyruktan doldurulur. Av tüfekleri, çift namlulu ve tek namlulu olarak ikiye ayrılır. Tek namlulu olanlar kendi içlerinde tek kırma, otomatik ve pompalı olarak kategorilere ayrılır.Otomatikler seri atış yapabilme olanaklarından ötürü atıcılara avantaj sağlarlar ama bu silahlarda gaz basıncının bir kısmı mekanizmanın geri gelmesine harcandığından ötürü pompalı ve tek kırmadan daha güçsüz mermi atar. Av tüfeklerinde magnum namluya sahip olanlar daha kuvvetli fişek atabilirler. Ateşleme sistemi horozsuz, yani içten çarpmalı olan bugünkü av tüfekleri, ateş ettikten sonra boş kovanı otomatik olarak dışarı fırlatır. Tüfekler 2 ile 28 kalibre arasında değişir.Bu gün en yaygın olan kalibre 12'dir. Batı ülkelerinde atıcılık ve avcılık çok değişik versiyonlarıyla alabildiğine özgür bir biçimde yapılabilmektedir.Yivli atış tüfekleri batı standartlarına göre de pahalı olduğundan dolayı yivli tüfek ihtiyacına karşı yivsiz tüfekten yola çıkarak çözüm arayışlarına tanık olmaktayız.Yivli tüfekler mermiye dönme kazandırarak hem daha uzak menzile gidiş yönüyle hem de nokta atışı yönüyle atıcıya pek çok avantaj sağlarlar.Oysa yivsiz tüfeklerde böyle bir avantaj söz konusu değildir. Bu nedenle yivsiz tüfekte yarı yivli namlu kullanılmaktadır. Buna da paradoks namlu denmekte ve tek kurşun atışlarında çok büyük avantajlar sağlamaktadır. Ama ülkemizde yivsiz tüfekte yivli namlu kullanmak yasal değildir Atıcılık sporunda kullanılan tüfekler genellikle av tüfeğinden daha güçlüdür. Bu tüfeklerde ateşleme sırasında hazne bölümünde daha yüksek bir basınç oluştuğu için namlusu da daha kalın ve ağırdır. Bazı atıcılık tüfekleri saniyede 1.000 metreyi aşan bir hızla kurşun atar. Atıcılık tüfeğinin boyutu, milimetre ya da inç olarak namlu çapıyla belirtilir. Menzil, bir silahın mermisinin etkili olduğu alana denir. İkiye ayrılır; Etkili Menzil, bir silahtaki merminin istenilen verimi verdiği menzildir. Örnek olarak AK-47'nin etkili menzili 300 metre'dir. Bu metreler içinde silahta kullanılan ve ölümcül olan 7.62 mm'lik mermi tam etki verir ve bir insanın hayati organına isabet ettiğinde öldürür. Azami Menzil, bir silahın mermisinin gidebildiği fakat istenilen zararı (Yaralamak, zırh delmek vs.) veremediği alandır. Örnek olarak Mosin-Nagant'ta kullanılan mermi 7.54 mm'dir ve bu tüfeğin azami menzili 1200 metre'dir. Azami menzilde 7.54 mm'lik mermi 5.56 mm'lik bir mermi gibi etki gösterir. Bu da mühimmatı çok küçük olan NATO ülkelerinde çok sıkıntı yaratmıştır. Tabanca ve revolverler Tabancalar, tek elle kullanılmak üzere tasarlanmış silahlardır. İlk tabancaların 1550'lerde süvari silahı olarak geliştirildiği sanılır. Ancak bu ilk tabancalar kullanışsız ve güvenilmez silahlardı. 17. yüzyılın sonlarında çakmaklı ateşleme sistemi bulununca, daha etkili silahlar yapılmaya başlandı. Bu sistemde, tetik çekildiği zaman üzerinde çakmaktaşı bulunan bir çekiç (horoz) çelik bir yüzeye vuruyor ve bu vuruş sırasında ortaya çıkan kıvılcım barutu ateşliyordu O dönemde her asker, kılıcının yanı sıra iki tabanca taşıyordu. Ama bu tabancaların her atıştan sonra doldurulması gerekiyordu ve bundan dolayı bu silahlar savaş sırasında çok kullanışlı değildi. 1831-35 arasında, ABD'li Samuel Colt (Bu isimde özel komando silahıda vardır), revolver de denilen toplu tabancayı geliştirdi. Bu tabancada namlunun arkasında, genellikle altı mermi alan döner bir silindirin (top) bulunur. Her atıştan sonra bu silindir dönerek namlunun arkasına yeni bir mermi sürer. Böylece, yeniden doldurmaya gerek kalmadan altı kurşun atılabilir. Bu nedenle bu tür tabancalar altıpatlar olarak da adlandırılır. Otomatik tabancalarda ise "top" yerine şarjör bulunur. 6 mermi alabilen şarjördeki yay sistemi her atıştan sonra yeni bir mermiyi namluya sürer. Şarjör boşalınca yerine dolu bir şarjör takılarak atışa devam edilir. Tabancaların namlusu tüfeklerinkinden daha kısadır. Mermisi daha küçük ve sevk barutu da daha azdır. Bu nedenle tabancanın atış uzaklığı (menzili) daha kısa, mermi hızı da daha düşüktür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli