12 Eylül 2014 Cuma
YAYLAR Arap yayı VE Acem yayı,Tatar yayı
https://twitter.com/kanaryamfenerli
_/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯
53/NECM-9: Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ.
Böylece iki yay mesafesi kadar, (hatta) daha yakın oldu.
Yay, ok atmak için kullanılan bir savaş aletidir. Kavs veya kabza da denir. Ateşli silahlar bulunmadan önce, savaşların önemli silahı olan ok, yayların sağlam, kullanışlı olmasına göre isabetli kabiliyeti kazanan bir araçtır. Yayın yapımı uzun bir emek mahsulü olduğu kadar ince bir sanatın da ifadesiydir. İyi bir yayın yapımı çok sabır ister ve yıllarca sürebilir. Türk yayları 110-140 cm uzunluğunda, 300-360 gr ağırlığında yapılmıştır. Ağaç, kemik, sinir ve tutkal yay yapımında kullanılan esas maddelerdir. Yapımda kullanılan ağaçların en kıymetlisi akçaağaç ve kızılcık ağacı sürgünleridir. Yayın önemli bir parçası kemik, öküz veya manda boynuzundan yapılırdı. Yaya gerilen ve atış hızı sağlayan sinir ise öküzün, bilek ve dizi arasından çıkartılırdı.
Türklerde yay yapımına çok önem verilirdi. Sanatkarane yapılanlar altın ve yaldızla tezyin edilirdi. Süslemelerin bir köşesine yapan ustanın adı ile yapım tarihi konurdu. Bilhassa askeri müzelerde eski tarihlerde kullanılan çeşitli yay örnekleri pek çoktur.
Yaylar yapılışına göre tımanlı veya sağınlı; kullanılma sahalarına göre de tirgeş, menzil, peşrev (pişrev), kepaze, hedef ve savaş yayları gibi çeşitleri vardır, yaylarla yapılan ok atış mesafelerine geze, atışı yapana da kemankeş denirdi.
Ok ve yay günümüzde sadece spor amaçlı olarak kullanılmakta olan eski bir savaş aracıdır. Eski çağlarda ve Orta Çağ savaşlarında büyük bir rol oynamıştır.İslâmiyet'in ilk zamanlarında Arap oklarının mesâfesi bugünkü ölçülerle 500 metreyi geçmiyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nda ise ok 845.5 metreye kadar fırlatılmıştır.Türklerde yayi kutlu bir silahtır ve büyük önemi vardır. Gökyüzünü sembolize eder. Oğuz Kağan Bozoklar denen oğullarına Altın Yay’ı üçe bölerek vermiştir. (Diğer oğullarına da Üçokları üçe bölmüştür.) ise Alkım (Gökkuşağı) Altı Yay veya Altı İpli Yay olarak düşünülür. Sözcüğün genişlik anlamı vardır. Yaz sözcüğü ile aynı kökten gelir. Yay/Cay aynı zamanda ilkbahar demektir.
Peygamber efendimizin 'Arap yayını Acem yayına tercih edin' tavsiyesi içeren üç önemli hadis bulunmaktadır. Bilindiği kadarı ile Arap yayları basit yay diye sınıflandırılan tek parça ahşaptan oluşan yaydır. Farisi yay denilen yay da kompozit yay ailesinden kabul edilir. En azından genel kanaat bu yöndedir.
"1-(İmam Taberani)O hep galip gelen Allah’ın aslanı Ebu Talip oğlu Ali (r.a.) şöyle buyurdular: “O cömert yüzün sahibi, en üstün ahlak üzerine yaratılan sultanlar sultanı peygamber (s.a.v)ile bir zaman Hiccetü’l-veda’dan dönüyorduk. Mekke ile Medine arasında Gadiri Hum adlı konak yerine indiğimiz zaman, bütün canlıların peygamberi(S.A.V.) kutlu ve parlak elleri ile başıma bir siyah sarık sarıp ucunu omzumdan aşağı sarkıttılar. Sonra da, “ gerçek olarak o pek üstün ve çok yüce Allah; Bedir cenginde önce bin, sonra üç bin, sonra da beş bin ulu melek, Huneyn savaşında da sekiz, beş bin veya on altı bin büyük melekler ile benim imdadıma yetişti. Ben o melekler i açıktan açığa seyr eyledim. Her birinin başında uçları arkalarından uzatılmış sarıklar ile taylasan yani bu sana sardığım sarık şeklinde ve renginde ve sıfatında gördüm” diye buyurdular. Sonra bu sarığın üstünlüğünü anlatıp, bu sarığın büyük meleklere benzemek gibi bir faydası var. Bir faydası da Müslümanlarla Allah’a ortak koşan kâfirleri birbirinden ayırmasıdır. Bu faydayı buyurduk tan sonra, bütün bütün mahlûkatın peygamberi(S.A.V) sahabe-i kiramın ellerindeki silahlarına bakarak, askerlerden birinin elinde Farsların yaptığı bir yay gördüler. Sonra o askere “elindeki İran yayını bırakıp at ve bizim elimizde olan Arap yayına ve ucu demirli temrenli mızrağa değer ver,” buyurdular. Ondan sonra bu emrin niçin böyle gerektirdiğini açıkladılar. “ O yüce ve pek yüksek olan Allah, sizin dininiz olan İslam dinini bu Arap yayı ve bu mızraklar ile sonsuzlaştırıp, pek çok şehirlere sahip kılacaktır” diye müjdelediler. Sonra hadis açıklayanlar bununla ilgili olarak Arap yayının İran yayına üstünlüğü Arap yayının ok atmaya yarayan kirişi kırılsa yayın kendisi bile düşmanı püskürtmek için dövüşme ve vuruşmada faydalı olması sebebiyledir. Eğer düşman eline geçince kırılsa bile, demir olduğundan kırılmaz. Şimdi şerh yapanın açıklamasına bakılırsa, İran yayı herhalde yalnız ipten yapılmıştır ve süngü denen vurma aletinden başkası matrak ve labud adı ile anılan bir ağaç olmalı. Bu aslında ihtilaf olunan Araplara ait yay ise yay ve kirişten ibarettir. Siyer-i Halebî Taberanî’den şöyle nakleder: İnsanlığın babası Âdem aleyhisselam yeryüzüne indirildiği zaman Hak subhane ve Teâlâ ekip biçmeyi emir buyurdu. Ziraat için saçıp ektikleri tohumlara musallat olan iki kuş, Âdem aleyhisselamın ektiği tohumu dışarı çıkarırlardı. Âdem aleyhisselam bu iki kuşun kötülük ve zararlarını Hak tealaya şikâyet edince, Cebrail aleyhisselam yere inip eline bir yay, bir kiriş ve iki ok getirdi. Âdem aleyhisse lam “ Bu nedir ya Cebrail” diye sordu. Önce Âdem aleyhisselamın eline yayı vererek, “ Ey Âdem, bu yay yücelik sahibi Allahın ( C.C.) kuvvetidir” diye bildirdi. Sonra kirişi verip, “ Ey Âdem, bu da yüce Allah’ın şiddetidir” diye işaret etti. Sonra iki oku verdi ve “ Ey Âdem bunlar da yüce tanrı’nın düşmanları üzerine dünyada müminlerin eli ile gazabı ve azabıdır” diye buyurdu. İşte bunlar sebebi ile Allah’ın kuvveti ve şiddeti ve felaketi ortaya çıkacağına işaret ve ima etti. Sonra o kirişi yaya sıkıca bağladı. Oku atarak, atış talimleri yaptı. Âdem aleyhisselam işte, o kuşların zararlarını bu sayede uzaklaştırmış oldu. Bundan başka olarak yine Siyer’i Halebî’de şöyle bir rivayet daha nakledilmiştir. Buna göre Arap yayı en önce İsmail peygamber’e (A.S) verilmiştir. Yine bir rivayette İbrahim Peygamber’e (A.S.)verilmiş, o da bir yay ishak Peygamber’e (A.S) ve bir yay da İsmail Aleyhisselama verdiler. Sonra İranlılara ait yayın kullanılmasında fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Kimileri “ O peygamberin kutlu zamanlarında caiz idi, fakat bizim zamanımızda gerektiği vakit kullanmak caizdir” dediler. Bazıları da “ Caiz değildir, çünkü Acemlere benzemek gibi olur. Zaten ilk önce bu Farslara ait yayı yapan, Allah’ın laneti üzerine olsun, Nemrut olduğu için caiz değildir” dediler. Her şeyin aslını en iyi yüce Allah bilir.
2-(Beyhaki)Cabir bin Abdullah(r.a.) dan rivayet edilmiştir. O kutlulukla,” Benim sevgim veya bana muhabbet saadeti, Arapların yaptığı yayın atılması emri ile nişan yerine gayretle gidip gelene vacip oldu. Amma Allah düşmanı olan Kisra’nın, kavs-i farisiyye denen yayına ilgi duymamalı ve önem vermemelidir” diye buyurdular. Bundan da, bu sevginin vecibe olması, kavs-i Arabiyyeyi yani Arap yayını Resul-i Ekrem (S.A.S.) hazretlerinin kullandıkları yay olması sebebi ile muhabbet göstermesin den dolayı olduğu anlaşılmaktadır. Peygamberin azılı düşmanı olan Kisra’nın kullandığı kavs-i Farisi denen İran yayını da onun yayı olduğu için bırakmalıdır. “ Ceza, yani karşılık işin çeşidine göredir” açıklaması göz önüne alınınca, böyle davranmak, insanların efendisinin sevgisini çekmeye yol açar. En iyi bilen yüce Tanrı’dır.
3- ( Ebu’ş-şeyh) Enes (r.a) hazretlerinden rivayet edilmiştir. “ Bir kimse Allah yolunda onun rızası için bir yay alıp saklasa Hak sübhanehu ve Teâlâ, o yayın bereket ve kutluluğu ile o kimseden fakirliği ve başkalarına muhtaç olmayı uzaklaştırır” Bir rivayette de Arapların kullandığı “ yayı alıp saklasa diye” nakledilmiştir."
Hiç şüphesiz bir hadisi yorumlamak o konuda belli bir eğitim gerektirir. Ama konu okçulukla ilgili olunca biraz ürkerek de olsa bu üç hadisteki tavsiyeye bir açıklama getirmeye çalışmamız gerektiğini düşündük. Hadislerdeki Arap ve Fars yayı’nın kıyaslanmasında Peygamber efendimizin Arap yayını Fars yayına tercih ettiği ve insanları bu yayı kullanmaya teşvik ettiğini görmekteyiz.
Arap yayı ile acem yayı arasında açıklama getirmeye çalışan muhaddislerin açıklamalarının konuyu aydınlatamadığı görülmektedir. Hele Arap yayı kirişi kırılsa bile silah olarak kullanılabilir iddiasının mantıklı bir dayanak noktasını görmek mümkün değil. İlk hadisin yorumunda demirden bahsediyor ama neyi kastettiğini anladık desek yalan söylemiş oluruz. Aslında şerhler aydınlatmaktan çok konuyu daha anlaşılmaz hale getirmiş
Genelde Farisi yayı kompozit yaylar gurubunda kabul ederiz, Arap yayı da basit yaylardandır. Bu varsayımdan yola çıkıldığında Peygamber efendimizin daha güçlü ve hızlı olan kompozit yay yerine basit yayı tercih etmelerini tavsiye etmesi gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Peygamber efendimizin daha iyi bir yayı sırf düşmanına benzememek için tercih etmemesi pek mümkün görünmemekte. Şöyle bir hadis hatırlıyorum. Şamdan birisi bir Rum işi bir lamba getirir ve mescide asar. Bir yandan da o lambanın Rum eseri olması dolayısı ile peygamberimizin tepkisinden korkar. Resuli Ekrem mescide geldiğinde lambaya çok sevinir ve “Bu lambanın mescidi aydınlattığı gibi Allah da senin iki dünyanı aydınlatsın” gibi bir cümleyle lambayı getiren sahabiye dua eder. “İlim Çin de bile olsa gidin alın” diyen bir peygamberin daha üstün nitelikli bir silaha sırf onlarla benzemeyelim diye sırtını dönmesi pek mantıklı gelmemektedir. Öncelikle dönemsel olarak arap ve iran yayları hakında arkeolojik bilgilere detaylı bakmadan konunun tam olarak anlaşılamayacağını belirtmekte fayda var. Gene de mevcut bilgilerimize göre yorumlamaya çalışalım.
Peygamber efendimiz burada Arap yayı derken Arap ustalar tarafından yapılmış yayları kastetmiş olabilir. Başka memleketteki ustaların yaptığı yay yerine Müslüman ustalar tarafından yapılan yayların tercih edilmesi hem ustaların ayakta kalması hem de onların daha kaliteli yaylar yapmasına imkân sağlanmasının önünü açan bir tavsiye görünümündedir. İkinci hadiste geçen “Arapların yaptığı yayın atılması” cümlesi bu yoruma delil olarak kullanılabilinir.
Arap yaylarından kasıt Arabistan da bulunan materyallerden yapılan yay manasındadır. Farisi yayın kompozit olduğu varsayımından hareketle olaya baktığımızda, ne yaylık ağacın ne mandanın ne de morina balığının Arabistan da bulunma şansı yoktur. Bu tip bir yayın özendirilmesi yay üretiminde Müslümanları tamamen dışa bağımlı hale getirmek manasını taşır. Bunun yerine Arabistan’da bulunan malzemelerden yapılan yayların tercih edilmesi lojistik açıdan çok mantıklı bir tavsiye olacaktır. Ayrıca basit yayları boynuz olmasa bile sinirle veya lamine edilmiş başka bir ahşapla kompozit hale getirmek ve güçlendirmek mümkün olduğundan elde bulunan malzeme ile daha iyi yay yapımını özendirmek manasına gelecektir.
Aslında Farisi yay denilen yayın nasıl bir yay olduğu konusunda bir açıklık yok. Sadece Kisra tarafından kullanılmış olması ve Nemrut tarafından bulunmuş olması konusunda bir işaret var ve bu da bize Asuri yay olabileceği fikrini vermektedir. Yoksa bugün indo- İran yayı denilen kompozit yayın kastedilmediği kanaatindeyiz. Çünkü kompozit yayın doğduğu bölge Orta Asyadır ve bilinen kompozit yayların atası Hun yayı’dır. (Prof. Hudyakov) Bu açıklamalar şu soruyu beraberinde getirmektedir. Acaba Peygamber efendimiz devrinde İranda kompozit yay var mıydı? Afyon Tatarlı da bulunan dünyanın en eski ahşap mezar resminde bir tarafta pers ordusu diğer tarafta İskitlerin bulunduğu bir savaş sahnesi frizi yer almaktadır. Yaklaşık olarak M.Ö. 500 gibi tarihlendirilen bu frizde İskitlerin ve Persler adına savaşan Sakaların İskit yayı diye bilinen Altay tarzı kompozit yay kullandıkları, Pers giyimli insanların da Asur tarzı yay kullandıkları açıkça görülmektedir. Bazı arkadaşlarımız Asur tarzı yayın uçları kıvrımlı olduğu için kompozit yay olduğu görüşünü ileri sürebileceklerdir. Hemen ve derhal bu yayların sadece şekline bakarak kompozit oldukları iddiasının arkeolojik veri bulunmadığı müddetçe iddiadan öte gidemeyeceği itirazımızı dermeyan ederiz. Prof. Litvinski Asur yaylarının kompozit olduğuna dair bir arkeolojik veriye rastlanmadığının altını çizmektedir. Peki, İslamiyet geldiği zamanda yani Tatarlıdaki resmin yapılmasından 800 sene sonra Farisiler hangi yayı kullanıyorlardı. Bu konu ile ilgili bir araştırmam olmadığını peşinen söylemem lazım. Ve okurlardan o konu ile ilgili bir araştırma yapmadan makale yazmaya kalkıştığım için özür diliyorum. Ancak bu konu bugün gündeme taşındığı için okçulukla ilgilenen arkadaşların kafasında bir karışıklık oluşmasın diye karınca kararınca hiç olmazsa mevcut bilgilerle hadisi yorumlamaya cüret ettim. Cüretimi mazur görün lütfen.
İslam dünyası ile sınır olan bölgede Persler hangi tür yay kullanıyorlardı. ? İslamın geldiği çağda İranda hala Asur tarzı yayın kullanılıyor olması imkân dâhilindedir. Çünkü Urfalı Mateus vakiyanamesinde Vaspuragan Ermenileri ilk defa Selçuklu askerleri ile karşılaştıklarında şu tepkiyi veriyorlar. “Onların acaip şekilli yayları ve uzun saçları vardı”. Vaspuragan Ermenileri İrana bu kadar yakın olup ta Selçuklu yaylarına karşı böyle bir tepki göstermelerini ancak İranlıların kompozit- recurve yay kullanmamaları ile açıklayabiliriz. Bu varsayım doğruysa o takdirde iki basit yapılı yaydan Arabi olanın tercih edilmesinin hiç de mantığa aykırı bir tarafı bulunmamaktadır.
Telhisi Resailatı Rümat da Arap yayı ile Osmanlı yayı arasında bir fark görünmemektedir. Bu durumu nasıl izah edebiliriz. ? Bunun da birkaç açıklaması olabilir;
Türklerin İslamiyeti kabulü ile birlikte İslam büyükleri nasıl okçuların, yaycıların, zihgir cilerin piri kabul edilmişse üstün olan Osmanlı yaylarını da teberrüken Arabî yay saymış olabiliriler
Arabi yaydan kasıt Osmanlı ile aynı dönemde Araplarca kullanılan yay olmalıdır, bu da Memlük yaylarını hatıra getirmektedir. Mısır Arapların çoğunlukta olduğu yerdir ve Memlükler tarafından idare edilmesine rağmen Arabî yayların kullanıldığı yer olarak değerlendirilmiş olabilir. Burada kastedilen sahabiler zamanındaki Arapların kullandıkları yay değildir.
Kompozit yay içersinde sinir ve deri gibi malzeme kullanılmış olması onun pis olduğu ve bu nedenle kompozit yaylardan uzak olunması tavsiye edilmiş olabilir mi? İranlılar bu hadislerin yorumunu bu şekilde yapmaktadırlar. Bu görüşü destekler gibi görünen “karn” hakkında bir hadis vardır. (Telhiste 40. Hadis) Namaz kılarken yayın üzerinizde olabileceği ama karn denilen ham deriden yapılma tirkeşin olmaması gerektiğine dair bu hadis bir an için böyle düşünmemize olanak sağlasa da içinde oklar bulunan bir kumaş tirkeşle de rahat namaz kılınamayacağı aşikârdır. Oklar hem gürültü yapacak( adını hatırlayamadığım bir kaynakta bu husus geçer) hem de eğilip kalkarken rahatsız edecek, oklar dökülebilecektir. Bu nedenle sırf içindeki kullanılan malzeme dolayısı ile böyle bir yorum getirmek pek mantıklı görünmemektedir. Tabaklanmış domuz derisinin bile eşya hükmünde olduğu bilgisinden hareketle güneşte kurutulmuş sinirden, gene kurutulmuş, hatta buhar banyosuna tabi tutularak eğilmiş boynuzun necis olarak sayılması ve bu nedenle Peygamber efendimizin Asur yayına arap yayını tercih etmesini düşünmek mantıklı değildir. Oradaki incelik tirkeş içindeki okların namaz anında rahatsız etmesi ve dikkat dağıtmasının önlenmesidir diye düşünüyoruz.
NETİCE. Arap yaylarının tek parça ahşaptan yapılıyor olması onların çok zayıf olduğu şeklinde algılanmamalıdır. Takviyeli basit yay diyebileceğimiz sinirlerle desteklenmiş yaylar da vardır. Hadislere baktığımızda savaşlarda 200 zira (180 metre) mesafede kullanıldığını görüyoruz. Savaşlarda Silahın teknik üstünlüğü elbette önemli ama unutmamak lazım ki o silahı kullanan kişinin imanı ve cesareti en az silah kadar önemlidir. Cennete gitmek için yarış eden askerlerden oluşan orduların karşısında durmak kolay değil. Elimizde Arap yayları hakkında bir arkeolojik veri olmadan kesin bir neticeye varma şansımız yok. Farisilerin de kullandıkları yayların kompozit olduğu konusunda da net bir bilgimiz olmadığını hatırlamakta fayda var.Her ne kadar Avrupa merkezci tarih görüşü taraftarları Asya’da medeniyet adına ne varsa İndo-İrani kavimler gibi muğlâk bir etnosa maletmeye çalışsa da İran coğrafyasında kullanılan silahların tümünün Farslara ait olmadığını biliyoruz. Safeviler, Selçuklar, Akkoyunlar, Gazneliler İlhanlılar o topraklarda hüküm sürdüler. Yukarıda söylediğimiz hususların tamamının bu hadis içersinde kastedilmiş olması ihtimal dâhilindedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
https://twitter.com/kanaryamfenerli