13 Eylül 2014 Cumartesi
Kapadokya ve Narman Peribacaları
https://twitter.com/kanaryamfenerli
_/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯
Peribacası, vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla ortaya çıkan oluşumdur.
Peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Çapları ise 1 m ile 15 m arasında değişmektedir. 1 m'den küçük olan ve 15 metreden büyük olan oluşumlar peribacası olarak değerlendirilmemektedir.
Oluşumu
Sel suları dik yamaçlarda kendine yol bulurken, sert kayaları çatlatarak aşındırır. Bitki örtüsünün özelliklerine göre aşınan malzeme peribacası olarak isimlendirilen şekillerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzeme derin bir şekilde oyulduktan sonra, üst kısımlarda yer alan şapka şeklinde duran bir parça ve aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkar.
Peri bacalarının oluşumunda, rüzgar etkisi kadar yağmur sularının yüzeydeki akışı da önemlidir. Yağmur sularının etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelişmesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlığı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır.
Şapkalı peribacaları, konik gövdeli ve tepe kısımlarında bir kaya bloğu vardır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan, şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır.[1] Peribacasının oluşumu için ilk koşul, şapkayı oluşturan kaya türünün gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklı olmasıdır. Şapkadaki kayanın direnci peribacalarının ömrünü belirler. Ayrıca şapka bloğu olan kaya, zayıf tüfün erozyonunu geciktiren ve peri bacalarının yüksekliğini kontrol eden bir unsurdur.
Kapadokya, (Kappadokia) Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.
İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hrıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir.
Kapadokya bölgesi, başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir.
Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.
MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüyle bölgede karanlık bir dönem başlar. Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu Krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer.
Bugün kullanılan Kapadokya adı, Pers dilinde "Güzel Atlar Ülkesi" anlamına gelir. MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya'da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ 3. yüzyıl sonlarına doğru Romalıların gücü bölgede hissedilmeye başlar. MÖ 1. yüzyıl ortalarında Kapadokya Kralları, Romalı generallerin gücüyle atanmakta ve tahttan indirilmektedir. MS 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma'nın bir eyaleti olur.
MS 3. yüzyılda Kapadokya'ya Hıristiyanlar gelir ve bölge onlar için bir eğitim ve düşünce merkezi olur. 303-308 yılları arasında Hıristiyanlara uygulanan baskılar iyice artar. Fakat Kapadokya baskılardan korunmak ve Hıristiyan öğretiyi yaymak için ideal bir yerdir. Derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınaklar Romalı askerlere karşı güvenli bir alan oluşturur.
4. yüzyıl, daha sonra "Kapadokya'nın Babaları" olarak adlandırılan insanların, dönemi olur. Fakat bölgenin önemi, III. Leon'un ikonları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaşır. Bu durum karşısında, ikon yanlısı bazı kişiler bölgeye sığınmaya başlar. İkonoklazm hareketi yüz yıldan fazla sürer (726-843). Bu dönemde birkaç Kapadokya kilisesi İkonoklazm etkisinde kaldıysa da, ikondan yana olanlar burada rahatlıkla ibadetlerini sürdürdüler. Kapadokya manastırları bu devirde oldukça gelişir.
Yine bu dönemlerde, Anadolu'nun Ermenistan'dan Kapadokya'ya kadar olan Hıristiyan bölgelerine Arap akınları başlar. Bu akınlardan kaçarak bölgeye gelen insanlar bölgedeki kiliselerin tarzlarının değişmesine sebep olur. 11. ve 12. yüzyıllarda Kapadokya Selçukluların eline geçer. Bu ve bunu takip eden Osmanlı zamanlarında bölge sorunsuz bir dönem geçirir. Bölgedeki son Hıristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya'yı terkettiler.
60 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri bacası".
Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin yıl öncesine ait yerleşimlerden ilk Hıristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyükana bir uygarlık yaratıldı.
Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ-Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir. Kayalara oyulmuş geleneksel Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanıklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya'yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı. Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor.
Narman Peribacaları’nın meydana gelmesinde rüzgar ve su erozyonunun milyonlarca yıl toprakları aşındırma özelliği büyük rol oynamıştır. İnsan faktörlerince değiştirilmeden tamamen doğa olayları sonucu oluşarak günümüze kadar şimdiki halini alarak gelmiştir. Narman Peribacaları'nın tanıtımında Atatürk Üniversitesi'nin düzenli bir şekilde şenlik ve sergi çalışmaları oluşmuştur. Yaz aylarında Yöresel Sanatçılar ve Bölgenin Ulusal Sanatçıları'nın (Örnek: İbrahim Erkal) katılımlarıyla Peri Bacaları şenlikleri düzenlenmektedir ve iç turizminde de çok tanınmamış olmasına rağmen Türkiye'nin tüm bölgelerinden ziyaretçileri bölgeye çekmektedir.
Narman ilçesi Erzurum'a 90 km uzaklıktadır ve Erzurum ilinin kuzeydoğusunda yer alır. Coğrafi bölge olarak Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yer Narman İlçesi yüzölçümü 1275 km² olup, Oltu, Şenkaya, Sarıkamış, Horasan, Pasinler ve Tortum ilçeleri ile çevrelenmiştir.
Narman Peribacaları ilçe merkezinin 7 km güneydoğusunda bulunmaktadır ve Yanıktaş Köyüne çok yakın mesafededir.. Narman-Pasinler karayolunun hemen üzerindedir ve 6300 hektarlık bir alan kaplamaktadır. Bu karayolu üzerinde olmasından dolayı oldukça kolay ulaşılmaktadır.
Doğa harikası peri bacaları, öncelikle alandaki ana materyalin su erozyonundan dolayı aşınması sonucu ortaya çıkmış ve ortaya çıkan oyuntular üzerinde rüzgar erozyonun da etkisi ile değişik desenlerle oluşmuştur.
Narman havzasında Neojen (Üst Miyosen) kumtaşı, çakıltaşı ve miltaşı tabakaları ve bu arazi üzerinde açılmış kanyon vadiler mevcuttur. Tortullardaki kırmızı renk demirin Fe2O3 şeklinde oksitlenmesinden ileri gelmektedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
https://twitter.com/kanaryamfenerli