29 Mart 2014 Cumartesi

İstanbul'un Dikilitaşları ve Tılsımları..."Çemberlitaş" ya da "Yanıktaş"

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ Istanbulu korumak amacı ile Bizans imparotorluğu şehrin çeşitli yerlerine tılsımlar ve emareler koydu. Bunların toplamının 33 adet olduğu bizans kaynaklarında yazılı olmasına rağmen Evliya celebinin seyahatnamesinde 27 adet olarak yazılmıştır. Bu 27 adet tılsımdan 24 adeti bilinmektedir. 24 adetten günümüze ise 15 adeti hala görülebilir durumdadır. 1. Tılsım: Avratpazarı denilen yerde, bin parça beyaz mermerden, minare gibi içi boş merdivenli yüksek bir direk (Arkadius Sütunu) vardı. Taşın tepesinde peri yüzlü bir heykel duruyordu. Söylentiye göre yılda bir defa bir feryat koparırmış, yeryüzünde ne kadar kuş varsa o heykelin etrafında dönermiş. Kuşların binlercesi yer düşer, halkta bunları yermiş. 2.Tılsım: Tavukpazarı (Çemberlitaş) denilen yerdeydi. Kırmızı renkli som mermerden yapılmış olan sütunun hanedanı kötülüklerden, hastalıklardan ve fesattan koruduğuna inanılırdı. 3. Tılsım: Saraçhane’de Büyük Pozanti’nin kızının mezarı üzerine dikilmişti. ‘Kıztaşı’ diye bilinen bu tılsım, İmparatorun kızını yılanlardan, çiyanlardan ve karıncalardan korumak için dikilmişti. 4. Tılsım: Altımermer’dedir. Altı adet mermer sütunun her biri eski bilginler tarafından yapılmıştı. Bunlardan birinin üstünde sürekli olarak vızıldayan bir sinek resmi vardı. Bu sayede İstanbul’a sivrisinek girmediğine inanılırdı. 5. Tılsım: Yine Altımermer’den biriydi. Bunda ise bir leylek resmi vardı. Bu leylek yılda iki kere çığlık atarmış. Birinci çığlıkta bir anda her yer leylek dolar, ikinci çığlıkta İstanbul’daki tüm leylekler ortadan kaybolurmuş. 6. Tılsım: Altı mermerden birinin üzerinde bulunan horoz resmidir. Bu horoz 24 saatte bir öter ve bütün horozlara önderlik edermiş. 7. Tılsım: Altımermer’in birinde bulunan kurt resmidir. Bu kurt sayesinde İstanbul’da koyun sürüleri çobansız gezer, akşam oldu mu beslenmiş bir halde eksiksiz olarak ahıllarına dönermiş. 8. Tılsım: Tunçtan yapılmış genç bir erkek ve sevgilisinin birbiriyle kucaklanmış haldeki heykelleridir. Halktan karı-koca kavga eder de biri gelip bu heykeli kucaklarsa hemen barışırlarmış. 9. Tılsım: Bilgin Calinus’un beyaz mermer üzerine yaptırdığı ihtiyar adam ve kadın resmidir. Bir erkek ile kadın geçinemezler de onlardan biri bu heykeli kucaklar ise hemen boşanırlarmış. 10. Tılsım: Sultan Beyazid Hamamı’nın altında dört köşeli bir sütundu. Bunun sayesinde şehre ‘taun’ (veba) hastalığı girmezmiş. Beyazid Hamamı yapılırken bu tılsım yıkılmış. O anda Sultan Beyazid’in bir oğlu vebadan ölmüş ve kentte veba salgını baş göstermiş. 11. Tılsım: Tekfur Sarayı’ndaki tunçtan biri ifrit heykeliydi. Bu heykel yılda bir kez etrafına ateş saçarmış. Bu ateşten bir kıvılcım alabilen çok sağlıklı olur, kocamazmış. 12. Tılsım: Zeyrek’te Hz. Yahya Kilisesi bitişiğindeki bir mağaradır. Her sene kışın zemheri geceleri olunca nice ‘koncoloz’ denilen cadılar bu mağaradan çıkarak arabalara binip dolaşırlarmış. 13. Tılsım: Ayasofya’da dört sütunlu bir anıttır. Azrail, Cebrail, İsrafil ve Mikail resimleri bulunan bu sütunların her biri bir tılsımdır. Cebrail kanat çırpıp bağırınca Doğu’da bolluk olur derlermiş. İsrafil resmi kanat çırparsa, Batı’da kıtlık olacağına inanılırmış. Mikail resmi kanat çırparsa, kuzeyden bir kahraman çıkarmış. Azrail resmi kanat çırpınca dünyanın her yanında veba salgını başlarmış. 14. Tılsım: Atmeydanı’nda ‘Milyobar’ (Örme Sütun) denilen bir anıttır. 300 bin taştan yapılma bu sütunun tepesinde çok güçlü bir mıknatıs vardır. Bu mıknatıs İstanbul’u depremlerden korurmuş. 15. Tılsım: Burma Sütun’dur. Üç başlı ejderha şeklindedir. Başının birisini bir yeniçeri yiğidi kılıç ile bir vuruşta kırmıştır. O tarihten itibaren bunun tılsımı kısmen bozulmuş, İstanbul’da daha önce hiç görünmezken birdenbire akrepler çıkmış. http://www.istanbul.com/tr/sehrini-tani/gercekustu-hikayeler-sehri-istanbul http://merakediyorumgrubu.blogcu.com/istanbul-un-dikilitaslari-ve-tilsimlari/10361551 http://gizliilimler.tr.gg/%26%23304%3Bstanbul-T%26%23305%3Bls%26%23305%3Bmlar%26%23305%3B.htm http://blog.milliyet.com.tr/istanbul-un-tilsimlari/Blog/?BlogNo=430082 http://gezimanya.com/GeziNotlari/ortodoks-aleminin-tilsimli-kilisesi http://koraykaraalioglu.com/?pnum=17&pt=%C4%B0stanbul%27un%20T%C4%B1ls%C4%B1mlar%C4%B1 http://www.sosyalistforum.net/dunya-tarihi/66024-istanbul%27un-gizemi-sehri-koruyan-15-guc.html http://www.istanbulkitapcisi.com/magaza/prddet.php?pid=558 http://enformatik.istanbul.edu.tr/liwc/tr/efsaneI.htm http://www.kolikler.com/liste/cevap/23490/istanbul/evliya-celebi-ye-gore-istanbul-u-koruyan-nedir http://www.dilekdile.com/detay.asp?id=89 http://scifiturk.com/istanbulun-dikili-tilsimlari.html http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=126765 http://yenisafak.com.tr/pazar-haber/istanbulun-her-sutununda-tarih-yatiyor-03.10.2012-412273 http://aysunacarhazer.blogspot.com.tr/2012/01/istanbulun-kadim-srlar_18.html http://howtoistanbul.com/tr/list/istanbul_guide/old-city http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Magazin/2012/08/27/nazar-boncugu-seytanin-simgesidir http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=26882 http://www.frmtr.com/tarih/4140563-yol-coktu-tilsimli-cesme-ortaya-cikti.html http://v3.arkitera.com/v1/haberler/2004/11/17/bizans.htm http://www.islamportali.com/kadin-ve-tesettur/10854-yasayan-hurafeler-muska-ve-tilsimlar.html lohusaya zarar verdiğine inanılan Lilit http://www.nurnet.org/kainatin-sirrini-cozmek/ http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Documents/yuzler_katalog.pdf Süleymaniye'nin 14 kapısı, İstanbul'da 90 Sıbyan ... Kutu üstünde Gümüş tezhip veya Gümüş tılsım bulunmaktadır. .... Padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muâyede Salonu ise; ... 27 Eylül 1948 gününden itibaren Deniz Müzesi olarak hizmet veren ibadethane,www.tas-istanbul.com/ Muska ve tılsımların menşe-i putperestliğin en ilkel şekli olan "FETİŞ"tir "HAÇ", Hıristiyanlık sembolü olan balık resmi, "AGNUS DEİ" yazılı levhacıkları El-Bunî'nin "Nuranî" isimler dediği kelimelerle yapılmış tılsım-muskalarına örnekler: "Tıhtıf halışkathud hilşıkthur bahif tayhup hin Lahştaf ifar kelşi li ismini fe ecabe küllü hayyin Lidavetihi tırfıkış hışrat veytaş küllü şeyin hilnali'eşllimut hutşuhış..." "Beheltif seltığ azmatun atvan hekeş bukaş hiyuruş behliyur alarkiyaz hıyırş yanış alşık alşkum mihranş başılhıt burunkus..." Nazar ve büyü İslamiyet'e göre haktır. Bilim de artık bunu kabul etmiştir. Psikokinezi denilen; bakışlardan yayılan zararlı elektromanyetik dalgaların insan ve hayvanlar üzerinde etkili olduğu deneysel olarak kanıtlanmıştır. Bazı hayvanların; gözleriyle avlarını hipnoz ederek zayıflattığı, ardından saldırıya geçtiği net olarak gözlemlenmiştir. Aynı durum insanlar için de geçerlidir. Hz. Muhammed de hadislerinde hem insanların, hem de cinlerin nazar (göz) değdirebildiklerini söylüyor. Ancak bunu önlemek için vücuda takılan herhangi bir obje ve tılsımın işi daha da kötüleştireceğini yine hadislerinde anlatıyor." Eski Mısır ve Babil'de 'nazar'a inanıldığını anlatan Hasan Karacadağ; özellikle o dönemlerdeki yazıtlarda, nazar boncuğunun simgesi 'tek göz'ün şeytanla ilgili olduğunu belirtti. Babil'de insanların tapındığı 5'ler tanrısı Hamsa'nın (Fatıma'nın eli olarak bilinir) da nazar boncuğunun çıkış noktası olduğunu söyleyen Karacadağ şu tespitte bulundu: "Nazar boncuğundaki tek göz; cini yani şeytanın bakışını temsil etmektedir. Bu durumda nazar boncuğunu koruma amaçlı takan herkes şeytan ve cinlerle anlaşma yapmıştır diyebiliriz." Yönetmen nazar boncuğu takanları da şöyle uyardı: "Nazar boncuğu takanların bir an önce onlardan kurtulması ve yok etmesi gerekmektedir. http://yildizname.com.tr/ebced-hesabi.html http://hafif.org/yazi/padisahlarin-tilsimli-gomlekleri/ http://medyumozdane.com/nedir/ arasta çarşısı aya irini kilisesi haseki hamamı.ayasofya hürrem sultam hamamı..zeuksippos banyoları kariye müzesi Küçükçekmece Gölü kenarında bulunan Yarımburgaz Mağarası' Bostancı ve İçerenköy arasındaki kaya sığınaklarında, Marmara kıyılarında Avcılar, Haramire'de, karşı yakada Dudullu, Fikirtepe, Pendik, Avşa adası, Boğaziçi Göksu deresi boylarında 100 bin, 50 bin, 7500 yıl öncesine ait yerleşim izleri de bulunmuş... Bayrampaşa semtindeki bir dere kıyısına M.Ö. 1200'lerde Traklar, Frigyalılar, Bitinyalılar gelip yerleşmiş. O zamanlar bu derenin adı Licus deresiymiş. Bu dere Topkapı'nın kuzeyinden geçerek bugünkü Yenikapı civarında Langa'da denize dökülüyormuş Osmanlı döneminde adı “Bayrampaşa Deresi”ymiş. Orta Yunanistan kentlerinden biri olan Megara'dan bir grup Kadıköy'ü (Kalkedon) kuruyorlar diğer grup Byzas (Bizas) ile gelerek, Sarayburnu'nda bugünkü İstanbul şehrini kuruyor Delfi kahini“Körler memleketinin karşısı”“Kadıköy'ü (Kalkedon) Evliya Çelebi'ye göre dünyada en çok ismi olan şehir İstanbul'dur... İstanbul kentine Latinler “Makedonya”, Süryaniler “Yankoviçe, Aleksandra”, Yahudiler “Vizendovina”, Frenkler “Yağfuriye, Pozantiyam, Konstantiniye”, Avusturyalılar (Nemçe) ‘Konstantinapol', Ruslar “Tekfüriye”, Macarlar “Vizendovar”, Felemenkler (Hollandalılar) “İstefaniye”, Portekizliler “Kostin”, Araplar “Konstantiniyye-i Kübra” (Büyük İstanbul), İranlılar “Kayser-i Zemin” (Yeryüzü İmparatoru), Hintliler “Taht-ı Rum” (Roma hükümdarlığı), Moğollar “Çakdurkan”, Tatarlar “Sakalya” adlarını vermişlerdir. “Bizantion” kentin tarihini başlatan ismidir. Latince'de “Bizantoum”, Grekçe'de “Vizantion”du. İstanbul Latince ilk adını Büyük Roma İmparatoru Septimius Severus'un oğlu Antonius'un ismini bu şehre vermesi ile almıştır. M.S. 2. yüzyılda Ermeni kaynaklarında şehrin adının “İstanbol” veya “Istınbol” olarak yer alması daha da ilginçtir. 14. yüzyılda İbn Batuta da “Astanbul” olarak bahseder. Peygamber efendimizin hadis-i şerifine göre şehrin adı “Kostantıniyye”dir. Osmanlı döneminde şehrin adları o kadar çoğalmıştır ki bunlardan bazıları şunlardır: Dersaadet (Saadet Kapısı), Der-i Devlet, Deraliye, Asitane, Darü's-Saltana, İslambol... Sultan III. Mustafa, 1762 yılında İstanbul'a “Konstantiniyye” denmesini yasakladı. Fakat sonraları 19. yüzyıl sonuna kadar Türkçe'de bu ad kullanıldı. Aynı zamanda Arapça olarak verilen “Belde-i Tayyibe” (Güzel kent) adı Ebced hesabına göre İstanbul'un fetih tarihi olan hicri 857 (Miladi 1453) rakamını ifade eder Bu taşlar büyük olasılıkla, kozmik yasalar uyarınca birtakım enerjileri çok yönlü amaçlar doğrultusunda toplayıp dağıtıyorlardı. Belki bugün de aynı işlevi görüyor olabilirler. Hatta taşların dikili bulundukları yerlerin Türkiye’deki ley hatla­rıyla bağlantılı olduğu ve bunların birleşim nokta­larının yeni düşünceleri ortaya çıkaracağı da söylenebilir. Bu taşlar büyük olasılıkla, kozmik yasalar uyarınca birtakım enerjileri çok yönlü amaçlar doğrultusunda toplayıp dağıtıyorlardı. Belki bugün de aynı işlevi görüyor olabilirler. Hatta taşların dikili bulundukları yerlerin Türkiye’deki ley hatla­rıyla bağlantılı olduğu ve bunların birleşim nokta­larının yeni düşünceleri ortaya çıkaracağı da söylenebilir. stanbul'un yer altı şehrinin dünyadaki en büyük yeraltı şehrine sahip olduğu ileri sürülen Roma'daki yer altı ağından 8 kat daha büyük olduğu sonucuna varılmış. Özellikle zaten kutsal bir merkez olarak görülen Ayasofya ve Topkapı Sarayı çevresindeki dehlizler burada önemli bir yeraltı ağını işaret ediyor. Çeşitli kazılar sonucunda bulunan dehlizler ve gizli tüneller, yeraltından gelen seslerin rapor edilmesiyle birlikte bu konu da İstanbul'un gizemleri arasında oldukça üst sıralarda araştırılmayı bekliyor. Yeraltı kentleri ve tünelleri söz konusu olduğunda da ilk akla gelen Agartha olduğundan, “Akıl, öyle tılsımlı bir anahtar olur ki: Şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini, saadet-i ebediyeye müheyya eden bir mürşid-i Rabbanî derecesine çıkarır.” .Sözler/ Bediüzzaman Said Nursî Sınava girmeden hazırlanacak bir tılsım. 4o defa el alim العليم esmasını daire halinde ard arda sağdan sola yazınız,dairenin ortasınada bir göz çiziniz..bu gözün kaşı kirpiği olmasın..gözün kaşsız kirpiksiz olmasının anlamı uymuyan gözdür… gözün kaşı ve kirpiği olmadığı için uyumasıda ,yada dalması ve dikkati kaçması mümkün olmayan bir sembol haline getirdik. göz allahın ismi ile konbine edildiğinde uyumayan bilgiyi çağrıştıracaktır..gözün hemen altında rapça yazıyla mikail ميكائيل yazınız..onun altınada mantıklı bir şekilde bilinmeyene mektup yazar gibi isteklerinizin bir tanesini yazın..istek bilimle alaklı bir şey olsun,niyetmiz sınavda bildiklerimizin hafızamızdan kavrayış alanımıza inmesini istemektir,bu iki duygunun arasında çalışan melekte Hz. Mikail (AS) dan başkası değildir.. bu tılsımı çarşamba günü sabah güneş doğarken http://genelhaberler.com/yazi_goster.php?id=2332 MerzifonluKara Mustafa Paşa'nın gömleğinin hâlâ Viyana'da bir manastırda Tılsımlıgömleklere dair ilk bilgiye Kur’an-ı Kerim’deki Yusuf Sûresi’nde rastlanılır.Bu sûrede Yusuf Peygamber’in, Mısır’ın azizi olduğu sıralarda kardeşlerinevererek babası Yakup peygambere gönderdiği bir gömlekten bahsedilir. Yakuppeygamber, bunu yüzüne sürünce oğlunun ayrılığı ile ağlamaktan görmez olangözleri açılır. Bu gömlekler, bir rivayete göre de, Cebrail’in, İbrahimPeygamber, Nemrut tarafından ateşe atıldığı zaman, Allah’ın emriyle cennettengetirip ona giydirdiği çok ince bir gömlektir. Bu gömlek İbrahim’dençocuklarına kalır, Yakup peygamber de onu bir muska içine koyarak gizlice oğluYusuf’un boynuna takar. Kardeşleri kıskançlıktan Yusuf’u kuyuya attıkları zamanda Cebrail, gömleği saklı olduğu muskadan çıkarıp ona giydirir. Allah müminlere dünyevi vaadlerde bulunur bu vaadleri yerine getirdiğini söylerken neden dünyevi vaadlerde bulunduğunun hikmetlerini bize detaylı bir şekilde açıklar. Fetih suresi 20-21. ayetlerde şöyle buyuluyor: Allah size daha başka birçok ganimet vâd etti. Onları ileride alacaksınız. Şimdilik size bunu verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki müminler için Allah’ın teyidine bir delil ve ibret olsun ve sizi dosdoğru yola eriştirsin. Allah size henüz güç yetiremediğiniz ama Kendisinin (ilim ve kudretiyle) hazırladığı başka fetih ve ganimetler de vâd etti. Allah her şeye hakkıyla kadirdir. Rabbimiz Enbiya Suresi 105. Ayette şöyle buyurmuştur: Andolsun, biz Zikir'den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetle ilgili tefsirinde şöyle yazar: …Zebur'da da bu kanun belirtilmiş ve ahir zamanda Hz. Muhammed'in ümmetinin mirasçılığına işaret olunmuştur. Bu ayette bildirilen arzın tüm yeryüzünü yani dünya hâkimiyetini içerdiğine dair bir görüş birliği vardır. Saff Suresi 8 ve 9. Ayetlerde Rabbimiz çok açık bir vaade bulunmaktadır: Onlar Allah’ın nûrunu ağızlarıyla üfleyerek söndürmek isterler. Fakat kâfirlerin hoşuna gitmese de, Allah nûrunu tamamlayacak (dünyanın her tarafına ulaştıracaktır). O Resulünü, diğer bütün dinlere üstün kılmak için, hidâyet ve hak dini ile göndermiştir. İsterse müşrikler bundan hoşlanmasınlar. http://definevedefinecilik.blogspot.com.tr/2011/09/guclu-tilsimli-dualar-tlsm-cesitleri.html http://istihbaratdunyasi.wordpress.com/2012/08/22/esin-ayral-elif-safak-ve-kocasi-onde-gelen-fettullah-muritleri/ Topkapt Sarayı, Padişah Elbiseleri Koleksiyonunda seksen yedi adet tılsımlı gömlek, bir takma yaka, beş takke, on yazılı örtüden oluşan yaklaşık yüz parçayı barındıran bir koleksiyon bulunur. Bu gömleklerin kişileri nazara, türlü kötülüklere karşı koruduğuna, hastalara şifa verdiğine inanılırdı. Cem Sultandan III. Murada kadar belgeli, Veysel Karaniden Abdülkadir Geylaniye kadar onlara atfedilen, İslâm sembolizminin örneklerini taşıyan pek çok tılsımlı gömlek saray koleksiyonunu zenginleştirir. Tılsımlı Gömlekler üzerlerindeki yazı ve süslemelerle hat ve tezhip sanatında ulaşılan mertebeyi gösteren, dönemin sosyal yaşamını ortaya koyan adeta birer konuşan tarihtir. Çözülemeyen şifreli kodlarıyla gizemini hâlâ koruyan tılsımlı gömlekler, geçmişle günümüz arasında köprü kuran eşsiz bir kültür mirasıdır. http://www.diyanetislam.com/tilsim.html Abanoz Ağacı : O filmlerde gördüğümüz, yazılarda okuduğumuz sihirbaz değneklerinin işlevlerini iyi yapabilmesi için mutlak abanoz ağacından yapılması inancı bugün bile gündemdeki yerini korumaktadır. Koruyucu bir etkisi olduğu bilinen abanoz ağacının tahtasından yapılan tılsımlar, bugün en revaçta olan tılsımlardır. Nazarlık ve muska olarak yapılan bu tılsımların kişileri kötü ruhlardan ve kem gözlerden koruduğuna inanılır. Defne : Defne ağacı, bulunduğu yere bereket getiren bir ağaç olarak bilinir. Onun bulunduğu yere hastalık ve kötü cinler giremez inancı pek yaygındır. Eski Yunan ve Roma' da taçlar defne dalları ve yapraklarıyla süslenir, mitoloji de ise defnenin yıldırımsavar bir gücü olduğuna inanılırdı. Hatta bu inanış o kadar geçerlilik kazandı ki, günümüzde bile ev girişlerinin iki yanına dikilen defne ağaçları hem evi kötü ruhlardan hem de yıldırımlara karşı koruyarak adeta bir paratoner vazifesi görmesi sağlandı. Fesleğen : Hintlilerin kutsal bitkisi fesleğen, Tanrı Vişnu ve Krişna' ya adanmış bir bitkidir. Doğum sırasında kadına yardımcı olduğuna inanılırdı. Sahibini sancılardan ve ağrılı hastalıklardan koruduğu da inanışlar arasındadır. Akdeniz' ülkelerinin bazılarında ise fesleğen, evdeki bakire kızın koruyucusuydu. Şayet evdeki bakire kız evlenme çağına gelmişse, fesleğen saksısıyla birlikte camın önüne konur ve evdeki kızın artık evlenmeye hazır olduğu bu, koruyucu bitkisi olan fesleğenle ilan edilirdi. Kehribar : Görenin taş ya da kaya cinsi sandığı kehribar, aslında çam ağacının fosilleşmiş reçinesidir. Bugün kullanılan kehribarın, yüzyıllar öncesine dayanan bir geçmişi ve takana sirayet eden özel güçleri vardır. Kehribar tılsımları, takana hem hem kötü talihi yenmesi açısından, hem de iyi şansı çekmesi açısından çok yararlıdır. Kehribar boncuklarından yapılmış bir kolyenin, kişiyi zehirlenmelere karşı koruduğu bilinen yönlerinden biridir. Kehribarın erkek penisi şeklinde yontulup, tılsım olarak kullanılmasının da nazara ve kötü ruhlara karşı çok etkili olduğu inancı, 1900' lerin başında çok yaygındı. Çeşitli hayvan motiflerinde işlenen kehribarların da erkeklerin cinsel iktidarlarını kazanmasına , kadınların da doğurganlıklarını arttırmasına yardımcı olduğu bilinirdi. Kehribar, doğal hali bozulmadan boyuna asıldığı zaman guatr hastalığına da iyi gelmektedir. Kişinin bu tedavi sırasında üç ay kehribarı boynundan hiç çıkarmaması gerekmektedir. Kekik : Kekik bitkisi, yemeklere lezzet katan tadının yanı sıra da önemli bir koruyucu olarak bilinir. Bir kekik dalını yanında taşıyan kişi, korkularından, hastalıklarından ve karabasanlardan kurtulur. Saçına bir kekik dalı takan kadının aşkta şanslı olacağına inanılır. Kekik, insanların enerji eksikliklerini tamamladığı gibi, psişik güçlerini de güçlendirir. Kına : Kına bugün bile kullanılan hem uğur, hem de koruyucu nitelikleri olduğuna inanılan bir bitkidir. Düğünden bir gece evvel, kına geceleri düzenlenmesi, Türkiye'de olduğu kadar bir çok değişik Ortadoğu ve Asya ülkelerinde de yapılmaktadır. Kimi yerlerde bu kına gecelerine yalnızca kadınlar katılır ve gelinin ellerine sürülen kına bir bezle bağlanarak ertesi gün açılır. Bu uzun bir müddet elden çıkmaz. Bunda amaç, düğüne gelebilecek nazarın ve şeytani güçlerin saldırılarını etkisiz hale getirmektir. Bu gelenek Anadolu' muzda yıllardır özelliklerinden hiç bir şey kaybetmeden uygulanmaktadır. Meşe Palamutu : Meşe ağacı yüzyıllardır kutsal bir ağaç olarak bilinir. Bunun meyvesi olan meşe palamutu da bu sebepten dolayı özel güçlere sahip olarak bilinir. Meşe palamudundan yapılan koruyucu tılsımların, kolera gibi hastalıklara iyi geldiği bilinmekte, inanılmaktaydı. Meşe ağacının uzun olan ömrünün, insanlara yansıyacağı düşüncesiyle uzun yaşamı da temsil ettiği bilinir. Üzerinde bir meşe palamutu taşıyanın hiç yaşlanmayacağına inanılırdı. Sarı Kantaron : Bir adı da Aziz John Kökü olarak bilinen Sarı Kantaron, kötü ruhları, kötü güçleri kovmak için kullanılan en etkili bitki olarak bilinir. Eski Roma' da bu bitkiye "Şeytan Kaçıran" denirdi. Sarı kantaronu, dalınla birlikte evin bir köşesine asmak, o evin ve sakinlerinin tılsımlı ve güçlü bir korumaya sahip olacaklarını ve evden içeri hiçbir kötü ruhun girmeyeceği anlamına gelirdi. Bundan başka sarı kantaronun evi yıldırımlardan ve ölümden de koruduğuna inanılırdı. Bu bitkiyi evlerde en çok asılı olarak Aziz John' un 24 Haziran' da ki yortusu sırasında görebilirsiniz. Bitkinin bir cinsinin yaprakları ışığa doğru tutulduğunda, üzerinde kırmızı lekeler görülür. Bu da Aziz John' un kafası kesildiği sırada kanının bitkinin yaprakları üzerine düşerek bıraktığı lekeler olarak yorumlanır. Sarı kantarona Aziz John Kökü denmesinin sebebi de bu rivayete dayanmaktadır. Sarmısak : Çok eskilere dayanan koruyucu etkisi sarmısağı bitkiler içinde en etkili bir bitki tılsımı haline getirmiştir. Bilimsel olarak faydalarının arasına her gün bir yenisi eklenen sarmısak, eskiden vampirlere karşı korunma olarak kullanılırdı. İnsanlar evlerine sarmısaklar asarak bu kan emicilerden korunacaklarına , sarımsağın kokusunun vampirleri eve sokmayacağına inanırlardı. Hatta durum çok vahimse, sarmısağı boyunlarına bağlayıp öyle yatarlardı. Öte yandan sarmısak huysuz bebeklerin, gece rahat uyumaları için yatağın altına konurdu ve bebeklerin sakinleşmesi sağlanırdı. Ortaçağlarda sarmısak, savaşlarda yaralanmalara karşı da kullanılmış ve savaşanları koruduğuna inanılmıştı. Denizciler kötü hava şartlarına ve deniz kazalarına karşı da sarmısak kullanırlardı. Üvez Ağacı : Keltler in Minerva' sı , Gaul ülkesinin sanatçılara ve zanaatkarlara ilham veren Tanrıçası Brigit' in kutsal ağacı olarak mitoloji de bile kendisine yer bulan üvez ağacının, kötü büyüleri bozduğuna inanılırdı. Öyle ki ; bir vampirin göğsüne çakılacak kazığın, amacına ulaşabilmesi için, üvez ağacından yapılmış olması gerekir derler. Bir bahçe içine ekilen üvez ağacı, bulunduğu bahçeyi, evi ve içindekileri şanssızlıklardan korur, iyi talihin gelmesini sağlarmış. Gemilerde fırtınaya, evlerde yıldırım düşmesine karşı kullanılan üvez ağacı, muska olarak da iki dal parçası kırmızı bir kurdelaya bağlanarak taşınırdı. Yoncalar : En çok revaçta olan uğur simgesi olarak bilinen yoncaların, en makbulü dört yapraklı yoncadır. Üç yapraklı yoncanın da uğurlu sayıldığı yerler vardır, örneğin İrlanda gibi. Ama dört yapraklısı daha nadir bulunduğu için, üç yapraklıya nazaran güçlerinin daha fazla olduğu düşüncesi yaygındır. Dört yapraklı yoncanın inanılan tılsımlı güçleri arasında kötü büyüden korunma, inanç sağlamlığı, denge, birlik ve bütünlük sembolü olma özelliklerini sayabiliriz. Yoncaların dörtten fazla yapraklılarına da rastlamak mümkün. Yaprak adetlerine göre her birinin ayrı ayrı anlamları bulunur. Mesela, beş yapraklı yonca zenginliği işaret ederken, altı yapraklısı aşkı, yedi yapraklı olanı ise kötülüklere karşı korunmayı belirtir. http://www.enerjiokulu.com/archive/index.php?t-988.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli