16 Mart 2014 Pazar
perdition - cehennem azabı
__/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
İNSANLARIN kıyamet günü azabı en şiddetli olanı,
dünyada iken insanlara en çok eza ve cefa vermiş olanıdır.
“derin kuyu” anlamına gelen cehennem, din dilinde ahrette günahkârların ve inkârcıların ceza ve azap çekecekleri yerdir.
imanı olan kimse ebedî cehennemde kalmaz. Günahlarının cezasını çekip çıkar ve imanlarından dolayı cennete girerler ve cennette ebedî kalacaklardır. İman eden yaratılış amacını gerçekleştirdiği için cehennemde ebedî kalmazlar. (Buhari, Rikak, 51; Tevhit, 19; Tirmizi, Birr, 61; İbn-i Mâce, Mukaddime, 9)
“Yüce Allah cehennemlik kimseye ‘dünyada her şey senin olsaydı cehennemden kurtulman için verir miydin?’ diye soracak. O da ‘Evet, verirdim’ diye cevap verecektir. Bunun üzerine Allah-ü Teâlâ, ‘Ben senden daha kolay olanını istemiştim. O da bana şirk koşmamandı. Fakat sen şirkten başkasını kabul etmedin’ buyuracaktır.” (Buhari, Rikak, 49; Müslim, Müsafirun, 51, 52) Bu hadiste cehenneme girmenin en önemli sebebi şirk olduğu anlaşılmaktadır. Cehennemin bir adı da “Nâr”dır. Nâr kelimesi 145 âyette, Cehennem kelimesi de 77 ayette geçmektedir. Yüce Allah inkârcılar için cehennemi yaratmıştır; ancak günahkâr mü’minleri de cehennem azabından sakındırmaktadır. “Kâfirler için hazırlanan ateşten kendinizi korkun.” (Âl-i İmran, 3:131) “Yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten kendinizi koruyunuz” (Bakara, 2:24) “Münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar” (Nisa, 4:145) ayetleri bunu ifade etmektedir.Cehennemin yedi tabakası vardır. Yüce Allah “Cehennemin yedi kapısı ve her kapıdan gireceklere ayrılmış bir kısmı vardır” (Hicr, 15:44) buyurarak bunu bize haber vermiştir. 1. Cehennem: 77 âyette cehennem adı geçmektedir. 2. Lezâ: Alevli ateş anlamındadır. (Meâric, 70:15) 3. Saîr: Çılgın ateş anlamındadır. (Mülk, 67:5; Hac, 22:4) 4. Sakar: Kırmızı ateş anlamındadır. (Müddessir, 74:27)5. Hâviye: Uçurumdaki kızgın ateş anlamındadır. (Kâria, 101:9-11)6. Hutame: Kalpleri saran ateş manasındadır. (Hümeze, 104:4)7. Cahîm: Yanan kızgın ateş anlamındadır. (Mâide, 5:10) Yüce Allah cehennem için ayrıca “Azabu’l-Harîk” “Hamîm” “Semûm” Gayy” “Siccîn” ve “Veyl” gibi isimler de kullanılmıştır. Cehennemde ölüm yoktur. Bu sebeple yüce Allah “Cehennemliklerin azabı devamlıdır. Ölmek isterler; ama ölmezler” (Zuhruf, 43:74-77; Fatır, 35:36) buyurur. Dünyada zaman ölçüsü gün, ay, yıl, asır olduğu gibi ahirette de zaman ölçüsünün “Ahkâb/Hukublar” yani devirler kadar (Nebe, 78:23) olduğu âyet-i kerime ise sabittir ki bunun ne kadar olduğu, bin (Hac, 22:47) veya elli bin sene (Meâric, 70:4) olduğu bilinmemektedir. (Hud, 11:107) Peygamberimiz (sav) “Cehennem ateşi dünya ateşinden yetmiş derece daha sıcaktır” (Müslim, Cennet, 30; Tirmizi, Cehennem, 8) buyurmaktadır. Cehennem “Nâr” yani ateş olduğu için sıcaklığı gibi, dondurucu soğukluğu da vardır. Zemherîr (İnsan, 76:13) cehennemin soğukluğunu anlatır. (Buhari, Bed’ul-Halk, 10; Tirmizi, Cehennem, 9) Ateşin eksi mertebesi dondurucu soğuk olduğu bilenen bir husustur. Peygamberimiz (sav) “Şüphesiz kıyamet gününde cehennemliklerin azap itibariyle en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor parçası konulan ve sıcaklığından beyni kaynayan kimsedir. O zanneder ki kendisinden daha şiddetli azap gören hiç kimse yoktur. Hâlbuki o azabı en hafif olandır” (Buhari, Rikak, 51; Müslim, İman, 363-364; Tirmizi, Cehennem, 12) buyurur. Dinin amacı insanları yaratılış amacı olan imana ve gerçek hayat olan ve ebedî olarak kalacağımız ahiret hayatına yönlendirmektir. Yüce Allah “Dünya hayatını ve onun fani güzelliklerini arzulayanlar bir istediklerini dünyada veririz. Ancak ahirette onlara ateşten başka bir şey yoktur” (Hud, 11:15-16) buyururken, dünyada yapılan hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağını ve ahirette bir karşılığının olduğunu da “Kim zerre miktarı hayır işlerse onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onun karşılığını görür” (Zilzal, 99:7-8) ayeti ile ifade etmiştir. Cennet ve cehennemin dünya ile ve insan ile çok yakından ilgisi ve alakası vardır. Amellerimizin neticeleri anında cennete ve cehenneme ulaşır. “Cehennem şehvetlerle ve nefsin hoşuna giden şeylerle donanmıştır. Cennet de nefsin hoşuna gitmeyen ibadetlerle kuşatılmıştır.” (Buhari, Tecrid-i Sarih, 12:195) Peygamberimiz (sav) “Cennet size ayakkabının bağından daha yakındır. Cehennem de bunun gibidir” (Buhari, Tecrid-i Sarih, 12:195) buyurmuşlardır.
İnsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek, kendisine gelerek; "Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir?" diye sorarlar. İman ve güzel amel sahipleri bu gibi sorulara doğru cevap verirler. Bu gibi ölülere cennet kapıları açılır ve Cennet kendilerine gösterilir. Kâfir veya münafık olanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Onlara da Cehennem kapıları açılır, oradaki azap kendilerine gösterilir. Müminler nimet içerisinde, sıkıntısız ve huzurlu yaşarken, kâfir ve münâfıklar ise kabirde azap göreceklerdir (bk. ez-Zebîdî, Tecrîdi Sarih, terc. Kamil Miras, Ankara 1985, IV 496 vd.).Kabirde azap ve nimetin varlığını gösteren birtakım ayet ve hadisler vardır. Bir ayet-i kerimede;"Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun."(Mümin, 40/46)buyurulur. Buna göre kıyamet kopmadan önce de yani kabirde de azap vardır. Peygamber Efendimiz (asm);"Allah, iman edenlere bu dünya hayatında ve ahirette, o sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder." (İbrahim, 14/27)ayetinin kabir nimeti hakkında indiğini açıklamıştır. (Buhârî, Tefsîr, sure: 14). Kabir azabı ile ilgili hadis kitaplarında pek çok hadis-i şerif zikredilmektedir. Bunlardan bir kaçı şöyledir:Hz. Peygamber (s.a.s) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur." (Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26) buyurmuşlardır.Hz. Peygamber (asm) diğer bir hadislerinde şöyle buyururlar:"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, kıyamet, 26).Başka bir hadiste de şöyle buyurur:"Ölü mezara konulunca, birine Münker, diğerine Nekir adı verilen siyah mavi iki melek gelir; ölüye derler ki: "Şu Muhammed (s.a.s) denilen zat hakkında ne dersin?" O da şöyle cevap verir. "O, Allah'ın kulu ve Resuludur. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed de O'nun kulu ve elçisidir." Bunun üzerine melekler; "Biz senin böyle diyeceğini zaten bilmekte idik", derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra bu ölünün mezarı ışıklandırılır ve aydınlatılır. Daha sonra melekler ölüye: "Yat ve uyu " derler. O da; "Aileme gidin de durumu haber verin" der. Melekler ona; "Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi, mahşer gününe kadar sen uyumana devam et." derler." "Eğer ölü münâfık olursa, melekler şöyle der: "Şu Muhammed (s.a.s) denilen zat hakkında ne dersin?" Münâfık da şöyle cevap verir: "Halkın Muhammed hakkında bir şeyler söylediklerini işitmiş, ben de onlar gibi konuşmuştum. Başka bir şey bilmiyorum." Melekler ona; "Böyle diyeceğini zaten biliyorduk" derler. Daha sonra yere "Bu adamı alabildiğine sıkıştır" diye seslenilir. Yer de sıkıştırmaya başlar. Öyle ki o kimse kemiklerini birbirine geçmiş gibi hisseder. Mahşer gününe kadar bu sıkıntı devam eder." (Tirmizi Cenâiz 70). Kur'an'da şehitlerin kabir hayatıyla ilgili olarak şöyle buyurulur:"Allah yolunda öldürülenleri, sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar." (Âli İmrân, 3/169),"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilâkis onlar dirildirler. Fakat siz farkında değilsiniz." (Bakara, 2/154).Kabir azabının yalnız ruha mı, yoksa bedene mi olacağı konusuna gelince: Ölüm yokluk değildir. Daha güzel bir alemin kapısıdır. Nasıl ki, toprak altına giren bir çekirdek, görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Fakat gerçekte daha güzel bir hayata geçiş yapıyor. Çekirdek hayatından ağaçlık hayatına geçiyor. Aynen bunun gibi, ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ama geçekte berzah ve kabir aleminde daha mükemmel bir hayata kavuşuyor. Beden ile ruh, ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor ve var olmaya devam ediyor. Biz onu görmesek de inanıyoruz ki, elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi, insan ölmekle ruh vücuttan çıkıyor. Fakat var olmaya devam ediyor. Cenab-ı Allah ruh’a münasip daha güzel bir elbise giydirerek, kabir aleminde yaşamını devam ettiriyor. Ruh, mükafatı veya cezayı bu yeni giydiği elbise ile görecektir. Bu sebeple Peygamberimiz (asm),“Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurarak, kabir hayatının varlığını ve nasıl olacağını bize haber veriyor. İmanlı bir insan iyileşmeyen bir hastalıktan ölürse şehittir. Böyle şehitlere manevi şehit diyoruz. Şehitler ise kabir hayatında serbest dolaşırlar. Kendilerinin öldüğünü bilmezler. Sanki yaşadıklarını zannederler. Sadece daha mükemmel bir hayat yaşadıklarını bilirler. Peygamberimiz (asm),“Şehit ölüm acısını hissetmez.” buyurur. Kur’an-ı Kerim de şehitlerin ölmediği bildirilir. Yani kendilerinin öldüğünün farkında değillerdir. Mesela iki adam düşünün. Rüyada çok güzel bir bahçede beraber bulunuyorlar. Biri rüya olduğunu bilir; diğeri ise rüya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mükemmel lezzet alır? Elbetteki rüya olduğunu bilmeyen. Rüya olduğunu bilen, "şimdi uyanırsam şu lezzet kaçacak" diye düşünür. Diğeri ise tam ve gerçek lezzet alır. İşte normal ölüler, öldüklerinin farkında olduğu için lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler öldüklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır. İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür. Hatta şehitlerin efendisi Hz. Hamza (ra) pek çok insana yardım bile etmiştir ve halada yardım ettiği insanlar vardır. Ruhlar aleminden anne karnına gelen insanlar, oradan dünyaya doğarlar. Burada buluşup görüşürler. Aynen bunun gibi bu dünyadaki insanlar da, ölüm ile öbür tarafa doğarlar ve orada dolaşırlar. Nasıl ki buradan öbür tarafa gideni uğurluyoruz. Kabir tarafından da buradan gidenleri karşılayanlar var. İnşallah bizleri de başta Peygamberimiz (asm) olmak üzere, bütün sevdiklerimiz orada karşılarlar. Yeter ki bizler Allah’a gerçek kul olalım. Yeni doğan çocuğu burada karşıladığımız gibi, buradan öbür tarafa giden bizleri de inşallah dostlarımız karşılayacaktır. Bunun şartı Allah’a iman, O’na ve Peygamberine (asm) uymak ve iman ile ölmektir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
https://twitter.com/kanaryamfenerli