18 Ocak 2018 Perşembe

Fetekabbeleha Rabbüha Bikabülün Hasenin ALİ-İMRAN / 37

https://twitter.com/kanaryamfenerli _/\/\____________/\/\_____________ KANARYAM █▓▒░▒▓█ FENERLİ ¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯\/\/¯¯¯¯¯¯¯¯¯ فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقاً قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّى لَكِ هَذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ إنَّ اللّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ Fe tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkâ(rızkan), kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâh(indillâhi), innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb(hısâbın). 1.fe tekabbele-hâ: böylece onu kabul etti (buyurdu)2.rabbu-hâ: onun Rabbi3.bi kabûlin hasenin: güzel bir kabul ile4.ve enbete-hâ: ve onu yetiştirdi5.nebâten hasenen: güzel bir şekilde (yetiştirme ile)6.ve keffele-hâ: ve ona kefil kıldı, bakmakla mükellef kıldı7.zekeriyyâ: Zekeriyya (A.S)8.kullemâ dehale: her girişinde9.aleyhâ: onun yanına10.zekeriyyâ: Zekeriyya (A.S)11.el mihrâbe: mihrab, ibadet ettiği yer12.vecede inde-hâ: onun yanında buldu13.rızkan: rızık14.kâle yâ meryemu: ey Meryem dedi15.ennâ leki hâzâ: bu sana nasıl, nereden16.kâlet huve: o ... dedi17.min indillâhi: Allah'ın katından18.inne allâhe: muhakkak ki Allah19.yerzuku: rızıklandırır20.men yeşâu: dilediği kimseyi21.bi gayri hısâbın: hesapsız Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2):Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. «Meryem! Bu sana nereden geldi?» deyince, o da: «Bu, Allah katındandır.» derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. Suat Yıldırım:Rabbi onu güzellikle kabul buyurdu ve pek güzel bir tarzda yetiştirdi. Onu Zekeriyya’nın eğitim ve himayesine verdi. Zekeriyya onun yanına Mâbede ne zaman girse beraberinde yiyecekler bulurdu. "Meryem! Bu yiyecekleri nereden buluyorsun?" deyince de o: "Bunlar Allah tarafından gönderiliyor. Muhakkak ki Allah dilediğine sayısız rızıklar verir." derdi. Bismillâhirrahmânirrahîm Annesinin, Hz. Meryem'i Allahû Tealâ'ya nezletme talebi olduğu için Hz. Zekeriyya, Hz. Meryem'e bakmakla mükellef kılındı. Allahû Tealâ, Meryem'e sonsuz hediyeler vermiştir. Hz. Zekeriyya, her seferinde cennet meyvelerini Hz. Meryem'in yanında bulur. Allahû Tealâ, Hz. Meryem'e devamlı cennetin meyvelerini sunmuştur. 35-36-37- Rivâyet olunuyor ki, Hz. İsa'nın ninesi, İmrân'ın karısının ismi Hanne binti Fâzuka (Fâzuka'nın kızı Hanne), Hanne'nin kızkardeşi ve bir rivâyette Meryem'in kızkardeşi İyşâ da Hz. Zekeriyya'nın karısı ve Hz. Yahya'nın annesiymiş. Peygamber (s.a.v.) efendimiz: "Yahya ile İsa teyze oğullarıdır." buyurmuştu. "Muharrer" kelimesi, esasen iyice azadlanmış, halis, hür bırakılmış demektir ki, ibadette ihlas sahibi (samimi) veya mabed hizmetçisi veya dünyadan âzâde mânâlarıyla tefsir edilmiştir. "Mihrâb" bilindiği üzere cami ve mescitlerin ön tarafında imamın duracağı belli yerdir. "Zikr-i cüz, irade-i kül" (bir kısmın söylenmesiyle, o şeyin tümünü kastedme) yoluyla mescide, aynı şekilde en şerefli, en ileri mevkiye de mihrab denilir. Fakat burada mihrabdan maksat, mescidde merdivenle çıkılır bir mahfel olduğu beyan ediliyor ki, Hz. Meryem, Zekeriyya aleyhisselam tarafından buraya konulmuş ve burada muhafaza edilmişti. İşte ana karnında babasından yetim kalan Hz. Meryem, böyle bir ruhaniyetle doğmuş ve böyle bir mihrabda Allah katından özel nâiliyyet ile yetiştirilmişti. O mihrab ki: Bunlardan çıkan mana şudur: Allah (CC) hiçbir işi yapmak mecburiyetinde değildir. Ne bir dua ile kimseye bir şey vermek için ne de kimseye karşı bir taahhüt altındadır. Allah (CC) istediğini yapar. Şu ayetler anlatmak istediğimizi daha iyi anlatır: - “Allah (CC) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder, dilediğini affeder.” (Al-i İmran 129. Ayet) - “İstediğini yapar…” (İbrahim Suresi 27. Ayet) - “O (CC) yaptığından sorumlu değildir; onlar hep hesap vereceklerdir.” (Enbiya Suresi 23. Ayet) - “Allah (CC), dilediğine sayısız rızık verir.” (Bakara Suresi 212. Ayet / Al-i İmran Suresi 37. Ayet / Nur Suresi 38. Ayet) 32. Eğer "İmran'ın kadını" ile "İmran'ın karısı" kastediliyorsa, bu, 33. ayette adı geçen İmran'dan başka biri olmalı. Bu durumda büyük dedelerinden sonra Hz. Meryem'in babasının bu adı aldığı sonucuna varılır. Fakat eğer İmran'ın kadını ile İmran ailesinden herhangi bir kadın kastediliyorsa, Hz. Meryem'in annesinin İmran soyundan gelen bir kadın olduğu ortaya çıkar. Bu görüşlerden birini tercih edebilecek sahih bilgiye sahip değiliz. Bazı Hıristiyan kaynaklarında Hz. Meryem'in babasının Iaachim olarak geçmesine rağmen, tarih, Hz. Meryem'in babasının kim olduğunu ve annesinin hangi aileye mensup olduğunu bildirmez. Fakat eğer Hz. Meryem ile Hz. Yahya'nın annesi Elisabeth'in kuzen oldukları görüşü doğru kabul edilirse (Luka 1;36) , o zaman "İmran'ın kadını", İmran ailesinden bir kadın anlamına gelecektir. Luka İncili (1;5) , Hz. Zekeriya'nın (a.s.) karısı Elisabeth'in "Harun'un kızlarından" olduğunu, yani İmran'ın kızı veya İmran'ın kadını olduğunu söyler, O halde Harun'un kızkardeşi Miriyam ile bakire Meryem'i birbirine karıştırma gibi bir hata sözkonusu değildir. Çocukları dedelerinin adıyla anmak yaygın bir gelenektir. Bu nedenle açıklamalardan her biri kabul edilmeye değer. Bununla birlikte burada yapılan bu tartışma, yani İmran gerçekten Meryem'in babasının ismi mi, yoksa dedelerinden biri mi tartışması, asıl konu olan Hz. İsa'nın mücizevi doğumunu açıklamada herhangi bir fark yaratmaz. 33. Yani "Sen kullarının dualarını duyarsın ve onların niyetlerinden haberdarsın." 34. Hz. Meryem'in annesi bununla şunu kasdetmiştir: "Eğer erkek olsaydı daha iyi olabilirdi; çünkü kadın birçok doğal zayıflıklar ve toplumsal kısıtlamalarla sınırlandırılmıştır ve bir din adamı (priest) olamaz. Bu nedenle benim çocuğumu adadığım amaca bir erkek çocuk daha uygun düşerdi." 35. Bu olay, Hz. Meryem rüşde erdiğinde ve gece gündüz Allah'a ibadetle meşgul olduğu Mâbed'e (Kudüs) kabul edildiğinde meydana gelmiştir. O'nun koruyuculuğunu üstlenen Hz. Zekeriya (a.s.) büyük bir ihtimalle Hz. Meryem'in teyzesinin kocası idi ve Mâbed'in koruyucularından biri idi. O, Eski Ahid'e göre öldürülen Zekeriya Peygamber'le (a.s.) aynı kişi değildir. 36. Arapça bir kelime olan "mihrab", camilerde imam için hazırlanan bir makam (ibadet edilen oyuk bir yer) anlamına gelir. Fakat burada bu kelime, manastırları ve kiliseleri birbirine bağlayan ve yerden biraz yüksek olarak inşa edilen hücreler için kullanılmıştır. Bu yerler, ibadet edilen yerlerin koruyucuları olan ve kendini zahidçe ibadete veren kimseler için hazırlanmıştır. Hz. Meryem de bu hücrelerden birinde kendini ibadete veriyordu. Sa’lebî,Kasas-ul Enbiya’da, Zemahşerî, Keşşaf’da “Kullema dehale aleyha Zekeriyya...” (31)ayetinin tefsirinde ve Suyutî, ed-Dürr-ül Mensur’da mezkur ayetin tefsirindeEbu Ye’la vasıtasıyla Cabir’den şu rivayeti nakletmişlerdir. Sa’leb’ininnakline göre rivayetin metni şöyledir: "Abdullah İbn-i Hamit, Cabir İbn-iAbdullah’tan rivayet etmiştir ki: Resulullah (s.a.a) birkaç gün yemek yemedengeçirdi. Bu durumdan meşakkate düşen Resulullah (s.a.a) (bir şey bulmak için)hanımlarının evlerinde yiyecek bir şey aradı, ama bir şey bulamadı. Bununüzerine Fatıma’nın (s.a) yanına gelip: “Kızım, yiyecek bir şeyin varsa getiryiyelim; ben acım” dedi. Fatıma: “Hayır, Allah’a andolsun (ki bir şeyyoktur)...” diye cevap verdi. Hz. Resulullah (s.a.a) oradan ayrıldığında, Hz.Fatıma’nın komşusu iki tane ekmek ve biraz da et Hz. Fatıma’ya gönderdi. O daonları alıp bir kabın içerisine bırakıp üzerini örttü. Kendisi ve çocukları birvâde yemeğe muhtaç olmalarına rağmen: “Resulullah’ı (s.a.a) kendim ve yanımdakileretercih edeceğim” dedi. Sonra, Hasanve Hüseyin’i cedleri Resulullah’ın (s.a.a) peşi sıra gönderdi ve Resulullahgeri döndü. Fatıma:“Çocuklarım sana feda olsun, Allah bize bir şey verdi ve ben onu senin içinayırdım.” dedi. Peygamber de (s.a.a): “Getir” diye buyurdu. Onu getirip üzeriniaçtığında kabın (ekmek ve et ile) dolu olduğunu gördü. Gördüğüne şaşırdı vebunun Allah’ın bereketi olduğunu anladı. Bunun için Allah’a hamd edipPeygambere salavat getirdi. Peygamber(s.a.a) “Bunu nereden elde ettin?” diye sorunca Fatıma: “Bu Allah’ın indinden(gelen) bir nimettir, Allah dilediğine hesapsız rızk verir” dedi. Resulullah da(s.a.a) Allah’a hamdederek şöyle buyurdu: “Hamd olsun Allah’a ki, seni, Beniİsrail’in kadınlarının en üstünü olana benzetmiştir. Ona da Allah güzel birrızk verince eğer o rızktan sorulsaydı; Bu Allah’ın indindendir; gerçektenAllah dilediğine hesapsız rızk verir” derdi. Sonra Resulullah (s.a.a), Ali’yi(a.s) çağırdı. O da geldi. Resulullah (s.a.a), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vePeygamberin bütün hanımları o yemekten doyuncaya kadar yediler. Ama kap yineolduğu gibi dolu kalmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://twitter.com/kanaryamfenerli